arkadaşlar bilen bilir mali müşavirim ben. işim gücüm muhasebe kaydı. nümerik klavye denen hadise benim elim ayağım. bugüne kadar laptop kullanmadıysam sadece nümerik klavyesi olmadığı içindir (usb'den takılanlar işimi görmüyor). geçen baktım nümerik klavyeli laptoplar da çıkmış. sevindim "sonunda en de artis gibi masama laptop koyabilecem, gittiğim yere götürebilecem" diye. lakin bu koduğumun laptoplarının çoğunda nümerik klavyeler, bizim kullandığımız standart klavyelerle aynı değil. nasıl bizimki? en alt satırında sıfır tuşu var, iki tuş genişliğinde. yanında nokta var, yanında da diklemesine iki tuş uzunluğunda enter var. bu soktuğumun laptoplarında ise tek tuş büyüklüğünde sıfır var, yanında da iki tuş genişliğinde yanlamasına enter var. peki nokta nerede, ebesinin hamında. normal klavyeye göre num lock'ın olduğu yerde. artı, eksi, bölü falan da saçma sapan tepeye dizilmiş.
niye lan? yıllardır kabul görmüş standartta yapsanıza. sadece hp pavilion'ların şekli aynı benziyor, ama o bilgisayarı da (geçen gün sordum) kimse önermiyor. sırf nümerik klavyesi uğruna gidip bozulacağını bile bile hp pavilion alacam o olacak.
olması gereken nümerik klavye şekli: www.cygrouponline.com
mınakoduğumun şekli: www.notebookcheck-tr.com
niye lan? yıllardır kabul görmüş standartta yapsanıza. sadece hp pavilion'ların şekli aynı benziyor, ama o bilgisayarı da (geçen gün sordum) kimse önermiyor. sırf nümerik klavyesi uğruna gidip bozulacağını bile bile hp pavilion alacam o olacak.
olması gereken nümerik klavye şekli: www.cygrouponline.com

mınakoduğumun şekli: www.notebookcheck-tr.com

hele bir de enstrumantal olursa mmmh mis mis. ama olmasa da olur. her tür (balkan, çerkes, kafkas, çigan, vs) kabulümdür. yeter ki akordeon olsun.
önerileri bekliyorum.
önerileri bekliyorum.
şimdi yaz geliyor, bende göbek aldı başını gidiyor. gaze geldim p90x adı verilen egzersiz ve diyet programını uygulamaya karar verdim. videolarını, dokümanlarını falan edindim. şimdi bana dambıl lazımmış (barfiks demirim halihazırda mevcut). ham bir adamım. öyle sportif falan değilim. zamanında yüzdüğümden dolayı kollarım ve omuzlarım geniş ama konsiyon sıfır, güç yok. değiştirilebilir setlere ve ayrı ayrı dambıllara verecek param da yok. şimdi kaç kilo dambıl alayım? 2 tane 8 kiloluk alsam ağır gelir de bezer miyim, 5-6 kilo falan alsam bu sefer de hafif gelir de bir işe mi yaramaz? hafif alıp, az gelirse çok tekrar yapsam telafi eder mi? ne önerirsiniz?
dediğim gibi amacım öyle kat kat kas yapmak, vücudu şişirmek falan değil. göbeğimi ve fazlalık yağlarımı eritip fit bir vücuda sahip olmak, kondisyon kazanmak, adama benzemek.
hani başka spor önerecek olrusanız şunu söyleyeyim. başka sporlar yapacak (yüzecek, koşacak) vaktim pek yok, o yüzden evde yapılabilirliği ve işe yarar olması etkiledi beni. yoksa çıkıp koşsam, yüzsem mis gibi olur ama onlara vakit lazım.
dediğim gibi amacım öyle kat kat kas yapmak, vücudu şişirmek falan değil. göbeğimi ve fazlalık yağlarımı eritip fit bir vücuda sahip olmak, kondisyon kazanmak, adama benzemek.
hani başka spor önerecek olrusanız şunu söyleyeyim. başka sporlar yapacak (yüzecek, koşacak) vaktim pek yok, o yüzden evde yapılabilirliği ve işe yarar olması etkiledi beni. yoksa çıkıp koşsam, yüzsem mis gibi olur ama onlara vakit lazım.
ekşi duyuru'dan veya herhengi bir siteden bir şey satmanın raconu nedir? yani önce alıcı parayı yollar, sonra satıcı ürünü yollar şeklinde mi, yoksa önce satıcı ürünü yollar, alıcı parayı yollar şeklinde mi? kim kime nasıl güvenecek? nedir işin raconu? başka bilmem gereken şeyler var mı?
gittigidiyor'u hariç tutalım. onun bizzat kendi sistemi var.
gittigidiyor'u hariç tutalım. onun bizzat kendi sistemi var.
argoda bir kadının bir erkekle erkekle sevişmiş olduğu anlamına gelen "vermek" kelimesi (örnek: dilara dün cenk'e vermiş olm) ne zamandan beri bu anlamda kullanılıyor?
acaip bir soruyla daha karşındayım ey duyuru insanı.
şimdi 1997 yılında dönemin en şahane bilgisayarını aldık. pentium 200-mmx, 32 mb ram, 2 mb ekran kartı, bilmemkaç gb harddisk, en hızlı döneninden (kaç rpm unuttum ama döneminin şahanesi). hatta hiç unutmam 2200 dolar verdiydik.
heh şimdi bu mınakodumun bilgisayarı günümüzde niye yavaş çalışıyor lan? yıla göre mi çalışıyor? içine günümüzün programını veya daha sonraki yıllarda çıkmış yüksek gereksinim isteyen hiçbir program yüklemiyorum. yine windows 95 yüklüyorum orijinal cd'den, yine o dönem aldığım oyunu yüklüyorum, yine o dönem aldığım programı yüklüyorum, göt bilgisayar tır tır tır iki saat bir şey yükleyemiyor, çalıştıramıyor. hiçbir şey yüklemesem bile sıfır winows 95'in internet explorer ikonuna tıkladığımda bile tırtırtırtır iki saatte bi internet explorer açamıyor. harddisk bozuldu bad sector manyağı oldu diyip kontrol de ediyorum cillop gibi. e ulan harddisk dışında kalanı zaten mekanik değil hani çalışa çalışa aşındı desek olmaz, ya da olur mu ne bileyim. e harddiski de kontrol ettik sağlam. dönüyor da yani, motor falan çalışıyor.
ulan o zaman o dönemin bilgisayarı, yine o dönemin programlarını niye kasıla kasıla çalıştırıyor? zamanında yüklediğimde uçuyordu? "oha sene olmuş 2009, 12 seneliğim lan ben, üstüme yediyüz çeşit teknoloji çıktı, bu dönemde yavaş çalışmam lazım" diye düşünüyor olmasından şüpheleniyorum.
şimdi 1997 yılında dönemin en şahane bilgisayarını aldık. pentium 200-mmx, 32 mb ram, 2 mb ekran kartı, bilmemkaç gb harddisk, en hızlı döneninden (kaç rpm unuttum ama döneminin şahanesi). hatta hiç unutmam 2200 dolar verdiydik.
heh şimdi bu mınakodumun bilgisayarı günümüzde niye yavaş çalışıyor lan? yıla göre mi çalışıyor? içine günümüzün programını veya daha sonraki yıllarda çıkmış yüksek gereksinim isteyen hiçbir program yüklemiyorum. yine windows 95 yüklüyorum orijinal cd'den, yine o dönem aldığım oyunu yüklüyorum, yine o dönem aldığım programı yüklüyorum, göt bilgisayar tır tır tır iki saat bir şey yükleyemiyor, çalıştıramıyor. hiçbir şey yüklemesem bile sıfır winows 95'in internet explorer ikonuna tıkladığımda bile tırtırtırtır iki saatte bi internet explorer açamıyor. harddisk bozuldu bad sector manyağı oldu diyip kontrol de ediyorum cillop gibi. e ulan harddisk dışında kalanı zaten mekanik değil hani çalışa çalışa aşındı desek olmaz, ya da olur mu ne bileyim. e harddiski de kontrol ettik sağlam. dönüyor da yani, motor falan çalışıyor.
ulan o zaman o dönemin bilgisayarı, yine o dönemin programlarını niye kasıla kasıla çalıştırıyor? zamanında yüklediğimde uçuyordu? "oha sene olmuş 2009, 12 seneliğim lan ben, üstüme yediyüz çeşit teknoloji çıktı, bu dönemde yavaş çalışmam lazım" diye düşünüyor olmasından şüpheleniyorum.
arkadaşlar, sabah darty'de gördüm, hem tasarımına, hem özelliklerine, hem fiyatına bayıldım.
hp pavilion ng699ea dv6-1010
şudur kendileri: www.darty.com.tr
nasıldır iyi midir? özellikleri birkaç yıl idare edecek olsun, bir de bununki gibi (ama tasarımı aynen böyle sıfır ve entry tuşu büyük) ayrı mümerik klavyesi olsun istiyorum. nümerik klavyeli diğer bilgisayarları beğenmedim pek.
sorun çıkaran bir makine midir, pavilion'ların çok sorunlu olduğunu okudum hep sözlükten. gerçi her bilgisyar için yazılmış aynı şeyler ama bilemedim.
hp pavilion ng699ea dv6-1010
şudur kendileri: www.darty.com.tr
nasıldır iyi midir? özellikleri birkaç yıl idare edecek olsun, bir de bununki gibi (ama tasarımı aynen böyle sıfır ve entry tuşu büyük) ayrı mümerik klavyesi olsun istiyorum. nümerik klavyeli diğer bilgisayarları beğenmedim pek.
sorun çıkaran bir makine midir, pavilion'ların çok sorunlu olduğunu okudum hep sözlükten. gerçi her bilgisyar için yazılmış aynı şeyler ama bilemedim.
arkadaşlar bu dizimizin tam arkasındaki, ayak bileğimizin ön ve arka tarafındaki, el bileğimizin iç tarafındaki böyle kasınca çıkan, kasıp bırakınca hareket eden kemiğe benzeyen ama kemik olmayan şey nedir? kas desen çok sert, kemik desen yumuşak. iskelet görüntüsüne bakıyorum da elde ayakta öyle kemikler yok.
nedir bunlar?
nedir bunlar?
markası post-it olanlar da dahil olmak üzere üzerine not yazıp monitöre yapıştırdıktan yarım saat sonra kenarlarından kalkmaya başlayıp en fazla birkaç saat sonra da düşen post-it'lerden bıktım hoca. doğru düzgün yapıştı mı kalan, kenarları kalkıp düşmeyen post-it arıyorum. icabında günlerce monitörde yapışık duracak. kağıt olan post-it'lerden bahsediyorum. post-it görevi yapan program önermeyiniz.
efendim bir devrede, üstünde C559B PH 7 N yazan bir transistör var. aynı transistörden almak istediğimde elektronik parça satıcısı bana BC327 diye bir transistör verdi. eşdeğeridir dedi. öyle midir hakikaten? eşdeğer midir bu ikisi?
ve asıl soru: bu ikisinden hangisi 2N3799A kodlu transistörün eşdeğeridir veya en yakınıdır?
ve asıl soru: bu ikisinden hangisi 2N3799A kodlu transistörün eşdeğeridir veya en yakınıdır?
sevgili ekşi duyuru. nasılsın iyi misin, halin vaktin nasıl. bizi sorarsan çok iyiyiz. bahar geldi, sarıkız buzağıladı. kuzular koşuşuyor. yani her şey çok iyi. bir tane dvd player aldık. arkasında 5.1 ses sitemi bağlanabilsin diye dijital koaksiyel ses çıkışı var. şansa bak ki benim elimde de bilgisayarlar kullansın diye yapılmış bir adet creative 5.1 ses sistemi var, lakin arkasında dijital koaksiyel girişi diye bir şey yok. uydu hoparlörlerin bağlanacağı (sağ ön, sağ arka, sol ön, sol arka, merkez) 5 tane rca giriş ve bilgisayarın ses kartından gelen kablonun bağlanacağı 3 tane 3,5 mm kulaklık jakı şeklinde giriş var. aradım taradım muhtara neyin sordum bilemediler. acaba ben bu ses sistemini adaptörle falan bir şekilde bu dvd player'a bağlayabilir miyim?
ananın bacının kardeşinin dedenin nenenin emminin dayının yengenin emmoğlunun sarıkızın çok selamları var. gözlerinden öperim.
kibritsuyu
not: kestane kebap acele cevap
ananın bacının kardeşinin dedenin nenenin emminin dayının yengenin emmoğlunun sarıkızın çok selamları var. gözlerinden öperim.
kibritsuyu
not: kestane kebap acele cevap
banyodan sonra düğüm düğüm olmuş ve zor taranan saçları açmak için "durulanmayan", saçın üstünde kalan bir saç kremi tavsiyesi istiyorum sözlük hanımlarından. veya uzun saçlı beylerden.
saçların dalgalı ve boyalı olduğunu belirteyim.
saçların dalgalı ve boyalı olduğunu belirteyim.
arkadaşlar polis akademisi serisini hepiniz biliyorsunuz. bu serinin filmlerinde ağzıyla değişik sesler çıkaran jones diye bir karakter var hani. hah bugüne kadar polis akademisi serisini dublajlı izlemiş olan benim gibi kişiler fark etmiştir ki, bu arkadaş kafasına bant bağlayıp bruce lee moduna girdiği zaman ağzı şekilden şekile girmekte, orada acaip sesler çıkararak bir şeyler söylemekte ama biz dublajda saçma bir çeviri duymaktayız. yıllardır içimde uktedir. bruce lee modunda dövüşe hazılanırken ne diyor lan bu adam? senelerdir neden mahrum kaldık? çok komik bir şeyler söylüyor veya komik sesler çıkartıyor gibi duruyor ama biz dublajın insafına kalmış izliyoruz yıllardır.
--------------------------------------- spoiler---------------------------------------
- kate bacım sayid'in vurduğu küçük benjamin linus'ı richard'a verdi. benjamin orada büyüdü. rousseau'nun bebeğini kaçırdı. peki bu senelerde others'ın yanında kalmış olan benjamin'in dharma'ya nasıl geri döndüğünü gördük mü, ya da görecek miyiz? zira gazla babasını öldürdüğünde ve richard'lar da aynı anda köyü tarumar ederken benjamin gayet dharma tulumlu dharma çalışanıydı. onca yıl dharmacılar salak mı ki onca yıl others'ın yaında kalıp yetişöiş adamı geri almışlar? yoksa benjamin yanar döner bir orada bir burada takılan bir adam mıydı? (rousseau'nın bebeğini kaçırırken ethan'ın orada ne işi vardı, o ne ara geldi benjamin'in yanına konusuna hiç değinmiyorum.)
- geçen sezonlarda hugo vosvos minibüsü bulduğunda, sawyer da minibüsteki biraları içerken workman roger'ın iskeletiyle oturup içmişti. acep onun geçmişteki roger olduğunun farkında mı? "anaa lan benim iskeletinin kafasına bira kutusu vurup cheers yaptığım workman roger şu herif lan ehehe" demiş midir?
- kate bacım sayid'in vurduğu küçük benjamin linus'ı richard'a verdi. benjamin orada büyüdü. rousseau'nun bebeğini kaçırdı. peki bu senelerde others'ın yanında kalmış olan benjamin'in dharma'ya nasıl geri döndüğünü gördük mü, ya da görecek miyiz? zira gazla babasını öldürdüğünde ve richard'lar da aynı anda köyü tarumar ederken benjamin gayet dharma tulumlu dharma çalışanıydı. onca yıl dharmacılar salak mı ki onca yıl others'ın yaında kalıp yetişöiş adamı geri almışlar? yoksa benjamin yanar döner bir orada bir burada takılan bir adam mıydı? (rousseau'nın bebeğini kaçırırken ethan'ın orada ne işi vardı, o ne ara geldi benjamin'in yanına konusuna hiç değinmiyorum.)
- geçen sezonlarda hugo vosvos minibüsü bulduğunda, sawyer da minibüsteki biraları içerken workman roger'ın iskeletiyle oturup içmişti. acep onun geçmişteki roger olduğunun farkında mı? "anaa lan benim iskeletinin kafasına bira kutusu vurup cheers yaptığım workman roger şu herif lan ehehe" demiş midir?
ulan illa illegal yollara mı başvuralım lan bir maçı takip etmek için? illa justin tv, sopcast falan mı kurcalayalım be? hadi izleyemiyoruz, bari dinleyelim desek, trt'nin ses tonu değişmeden maç anlatan, "evet şimdi de birbirlerine girdiler, evet tokat atıyorlar" diye sakin sakin anlatan spikerine mecbur kalıyoruz.
ankara'da lig maçlarını doğru düzgün anlatan radyo önerebilir misiniz 93.3 trt dışında? tek tek gezdim, başka yok, ya da ben bulamadım.
ankara'da lig maçlarını doğru düzgün anlatan radyo önerebilir misiniz 93.3 trt dışında? tek tek gezdim, başka yok, ya da ben bulamadım.
sevgili arkadaşlar, evlenirken alıp taktırdığımız cillop gibi avizenin patlayan ampulünü sökerken dibi (duyu) de birlikte gevşedi. vidalı olduğu yerden çıktı, arkasındaki kabloya asılı vaziyette sallanıyor. arkasındaki kablo burulduğu için geri vidalanmıyor. ucundan tutar gibi bir diş vidalanıyor, elleyince çıkıyor. bir de bok yedim, kontrol kalemiyle elektrik geliyo mu acaba, yoksa burarken (epey uğraştım çünkü vidalarım diye) kabloyu koparttım mı diye bakarken kısa devre yaptırıp (evet kontrol kaleminin ışığını görecem diye eğilip bükülürken iki üç birbirine değdi) duyu iyice yaktım. pat diye patlayıp sigortayı attırdı. kapkara oldu iç tarafı. muhtemelen erimiştir de. şimdi aldığımız yere söyledim, servis gelip bakacak. lakin "tamire giden şey asla düzelip gelmez" diye bir intiba oluşmuş bende. pahalı da bir şeydi. korkuyorum. altı üstü duy değişecek ama üstünde metal kaplaması falanı var, vidası yivi falan yok, nasıl sökülecek, nasıl takılacak bilemedim. düzelir di mi bu? daha beter sıçıp getirmezler di mi?
daha önce de soruldu burada ama aradım bulamadım. nasıl arayacağımı da bilemedim aslında.
youtube'da görmüştüm. böyle bir şey vardı. akvaryumda kütük gibi bir şey çakmakla ısıtınca böyle bok gibi uzuyor büyüyor falan bütün akvaryumu kaplıyordu. neydi o maddenin adı?
youtube'da görmüştüm. böyle bir şey vardı. akvaryumda kütük gibi bir şey çakmakla ısıtınca böyle bok gibi uzuyor büyüyor falan bütün akvaryumu kaplıyordu. neydi o maddenin adı?
8 katlı bir apartman düşünün. bu partmandaki su boruları hangi noktadan itibaren daireye, aittir? yani diyelim ki apartmanda bir yerde 8. kattaki adamın su borusu 5. kat hizasında patladı. bu boruyu 8. kattaki adam mı yaptırır, apartmann ortak borusu sayılır da apartman mı yaptırır?
veya şöyle sorayım: su sayacından çıktıktan sonra direye aittir", "daireye girmeden önceki kısım apartmana aittir" falan diye genellemek mümkün müdür?
veya şöyle sorayım: su sayacından çıktıktan sonra direye aittir", "daireye girmeden önceki kısım apartmana aittir" falan diye genellemek mümkün müdür?
he arkadaşım bu çocukluğumuzda "vaay lan arabaya bak kara şimşek lan" dediğimiz, normalde farları kapalı duran, yakınca açılan güzide otomobil gündüz vakti nasıl selektör yapardı? lan zaten selektör anlık bir şey. far kolunu çekince anında yapmalı. seri selektör için far kolunu 2-3 kere çekince çekince ohooo, bzzz farlar açılsın, 2-3 kere yanıp sönsün yanıp sönsün bzz geri kapansın. olur mu lan öyle, o açılıp kapanana kadar selektörün kıymeti kalmadı. karşıdan gelen geçti gitti. nasıldı lan peki böyle değildir. senelerdir kafamı kurcalar durur.
1. atc bana sürekli bilmemne ground'la bağlantı kur, bilmemne center'la temasa geç, bilmemne tower'la konuş, hede hödö approach'u ara diyip duruyor. len biz filmlerden öğrendiğimiz tane kule var, her şey ordan yönetilmiyor mu? kule içinde ground, approach, center, tower falan diye farklı birimler var da her iş için ayrı kişiyle mi konuşuyoruz, yoksa her konuştuğumuz farklı bir yerdeki telsiz radar görevlisi falan mı nedir?
2. pilotun da, trafik kontrolürünün de türk olduğu durumlarda bunlar kendi arasında türkçe mi konuşur, yoksa diğer uçaklar da duysun anlasın diye ingilizce mi konuşur? var mıdır kuralı?
2. pilotun da, trafik kontrolürünün de türk olduğu durumlarda bunlar kendi arasında türkçe mi konuşur, yoksa diğer uçaklar da duysun anlasın diye ingilizce mi konuşur? var mıdır kuralı?
arabanın benzinlisi var, dizeli var, elektriklisi hibridi bile var da seri üretilen lpg'li araba niye yok lan? yoksa var mı? yani mecbur muyuz sıfır aldığımız arabayı dakikasında bozdurup sanayide tüp taktırmaya? hayır güzel yapanı da var da yani niye alıp bozduruyoruz illa. fabrikasından öyle çıksa direk olmuyo mu? yasak bir şey değil, gayet yasal şekilde kullanılıyor, satılıyor, ruhsata yazılıyor. niye lan niye?
ne için saygı duruşu yapıldı? kaçırdım o kısmını.
sevgili arkadaşlar, birkaç seferdir kimi beyaz çamaşırlarımızın (hepsinin değil) orası burası sararmış şekilde çıkıyor makineden. eşimin beyaz gömleğinin manşeti (beyazlarla birlikte 40 veya 60 derecede yıkandı), benim de lacivertli kırmızılı beyazlı kazağımın beyazları (kazaklarla birlikte 30 derecede yıkandı) sararmış lekelenmiş gibi çıktı. beyazları ve renklileri ayırarak yıkıyoruz. makinenin orasına burasına sıkışmış renkli bir şey yok. ön yıkama kullanmıyoruz. bembeyaz atletlerde falan bir şey yok. bir tek bu ikisini bozdu çıkardı. niye böyle oldu bunlar? calgon kullanmadık diye mi, deterjanı mı az koyduk, kızılırmak suyu yüzünden mi?
bir de bunları kurtarabilir miyiz? gömlek için çamaşır suyu kullanılabilir belki de, renkli kazak ne olacak? yepyeniydi daha.
bir de bunları kurtarabilir miyiz? gömlek için çamaşır suyu kullanılabilir belki de, renkli kazak ne olacak? yepyeniydi daha.
seçimle göreve gelmiş bir belediye başkanı ne olursa görvden alınabilir? yani bu adam milletvekili değil ki dokunulmazlığı olsun. yolsuzluğu kanıtlanırsa, ya da herhangi bir şekilde iligli davayı kaybeder de mahkum olursa görevi de düşer mi, ne şartlarda düşer, kim görevden alır? yoksa görevde kalmaya devam edip cezasını çeker mi? (illa hapis olmak zorunda değil. yolsuzluktan dolayı para cezasına mahkum olsa, parayı ödeyip göreve devam eder mi mesela)
salak bir başlık oldu.
şimdi şöyle. elimde arka arkaya döktürmem gereken bir a4 sayfasının yarısını oluşturacak pdf belgeler var (tahakkuk fişi). yazdır dediğimde her biri tek a4'ün üst tarafına yazıyor, kağıtların altları da boş kalıyor.
ben amele usulü yapıyorum yazdırılacak 10 tane belge varsa 5 tanesini yazdırıyorum, sonra kağıtları alıp ters şekilde (aş aşağı) yazıcıya tekrar koyup kalan beşini yazdırıyorum. sonra da ortsına cetveli koyup falçatayla kesiyorum.
kolayı yok mu bunun? word olsa kolay da ayrı ayrı pdf'ler olduğundan imkansız gibime geliyor.
şimdi şöyle. elimde arka arkaya döktürmem gereken bir a4 sayfasının yarısını oluşturacak pdf belgeler var (tahakkuk fişi). yazdır dediğimde her biri tek a4'ün üst tarafına yazıyor, kağıtların altları da boş kalıyor.
ben amele usulü yapıyorum yazdırılacak 10 tane belge varsa 5 tanesini yazdırıyorum, sonra kağıtları alıp ters şekilde (aş aşağı) yazıcıya tekrar koyup kalan beşini yazdırıyorum. sonra da ortsına cetveli koyup falçatayla kesiyorum.
kolayı yok mu bunun? word olsa kolay da ayrı ayrı pdf'ler olduğundan imkansız gibime geliyor.
evet siyah üstüne beyaz yazılı ekranda (dos ekranı) böyle bir uyarı veriyor bilgisayar.
windows aşağıdaki dosya eksik veya bozuk olduğu için başlatılamadı
\system32\drivers\pci.sys
özgn kur disketini ya da cd'yi takıp r ile onarma yapın falan diyor.
cd takıp cd'den boot ediyorum, r ile onarma yap diyorum, tırtır bir şeyler yükleyip başarısız oluyor. yeniden başlatınca yine aynı hatayı veriyor.
geçen hafta da pci.sys değil de başka bir şeyi bulamayıp açılmadı. ne ettiysem başaramadım. en son format attım düzeldi.
hayır komut istemi açılsa klasöre başka bilgisayardan dosyayı kopyalarım ama komut istemi bile açılmıyor, güvenli kip bile yok. nedir bilgisayarın derdi? her hafta format mı atacaz? ya da en azından komut istemi açılsın da dos modundan başka bilgisayardan disketle kopyalayayım eksik dosyayı yerine.
windows aşağıdaki dosya eksik veya bozuk olduğu için başlatılamadı
\system32\drivers\pci.sys
özgn kur disketini ya da cd'yi takıp r ile onarma yapın falan diyor.
cd takıp cd'den boot ediyorum, r ile onarma yap diyorum, tırtır bir şeyler yükleyip başarısız oluyor. yeniden başlatınca yine aynı hatayı veriyor.
geçen hafta da pci.sys değil de başka bir şeyi bulamayıp açılmadı. ne ettiysem başaramadım. en son format attım düzeldi.
hayır komut istemi açılsa klasöre başka bilgisayardan dosyayı kopyalarım ama komut istemi bile açılmıyor, güvenli kip bile yok. nedir bilgisayarın derdi? her hafta format mı atacaz? ya da en azından komut istemi açılsın da dos modundan başka bilgisayardan disketle kopyalayayım eksik dosyayı yerine.
efendim yaşlı bir amcam var (öz amcam). evin içinde bile zor yürüyor. nasıl oy kullanacağı hepimize dert olmuş durumda. oy kullanacağı okul ile görüştük, hizmetli gibi bir adam "sırtıma alır çıkarırım" diyor. e koskoca emekli olmuş doktor adam da çuval gibi sırtta üçüncü kata kadar taşınmayı kabul etmiyor. ne kadar da olsa çevresinde, mahallesinde bir itibarı var.
nasıl oy kullanacak amcam ve onun gibi merdiven çıkması zor olan, hatta imkansız olan kişiler? hadi okul kapısına kadar biz götürürüz arabayla da merdiveni nasıl çıkacak? muhtar da çözüm olabilmiş değil buna.
nasıl oy kullanacak amcam ve onun gibi merdiven çıkması zor olan, hatta imkansız olan kişiler? hadi okul kapısına kadar biz götürürüz arabayla da merdiveni nasıl çıkacak? muhtar da çözüm olabilmiş değil buna.
ha nasıl? wap/gprs uyumlu ve java çalıştırabilen cep telefonu deniyordu. ben de zannettim ki telefona bir java programı yükleyeceğim, bu program rastgele bir sayı üretip, ürettiği sayıyı wap/gprs yoluyla garanti'ye bildirecek, ben internetten aynı sayıyı girince doğrulama yapılıp internet şubesi açılacak.
lakin öyle değil. cep telefonuna java programı yükledik tamam. yüklediğim program bir sayı üretiyor, ancak herhangi bir wap/gprs bağlantısı kurmuyor. peki telefonun ürettiği sayının ne olduğunu garanti internet şubesi nereden biliyor da ben o sayıyı internete girince doğru diyor?
lakin öyle değil. cep telefonuna java programı yükledik tamam. yüklediğim program bir sayı üretiyor, ancak herhangi bir wap/gprs bağlantısı kurmuyor. peki telefonun ürettiği sayının ne olduğunu garanti internet şubesi nereden biliyor da ben o sayıyı internete girince doğru diyor?
dünyanın en saçma şeyi bu ve mantığını anlayamıyorum. bunu soracağım.
nüfus cüzdanı değiştirmek yenilemek istediğinizde nüfus idaresi sizden muhtardan kağıt getirmenizi istiyor. niye lan? koskoca nüfus idaresi, benim nüfus kayıtlarım zaten onların elinde. hadi onu da geçtim, eski nüfus cüzdanımı da geri veriyorum. o kadar ki nüfus cüzdanımın altında, hala daha görevde bulunan nüfus şefinin imzası var. yani adam önceki nüfus cüzdanıma imza atmış. al diyorum bak bu benim eski kimliğim, aha da sen imzalamışın, mühürlemişin. sen kendi imzanı inkar edip, kendi nüfus idarenin kayıtlarına, kendi imzana itibar etmeyip kıytırık mahalle muhtarının verdiği belgeye itibar ediyorsun. saçma değil mi? cevab veremiyor. nedir bunun mantığı? babam sırf bu saçmalığı protesto ettiği için nüfus cüzdanını değiştirmiyor. şimdi aşağıda tc kimlik sorusu da sordum, bunu da ayrı soruyorum. nedir bunun mantığı? nüfus idaresi niye kendi imzasına, kendi kaydına itibar etmez de kıytırık mahalle muhtarının belgesine itibar eder?
nüfus cüzdanı değiştirmek yenilemek istediğinizde nüfus idaresi sizden muhtardan kağıt getirmenizi istiyor. niye lan? koskoca nüfus idaresi, benim nüfus kayıtlarım zaten onların elinde. hadi onu da geçtim, eski nüfus cüzdanımı da geri veriyorum. o kadar ki nüfus cüzdanımın altında, hala daha görevde bulunan nüfus şefinin imzası var. yani adam önceki nüfus cüzdanıma imza atmış. al diyorum bak bu benim eski kimliğim, aha da sen imzalamışın, mühürlemişin. sen kendi imzanı inkar edip, kendi nüfus idarenin kayıtlarına, kendi imzana itibar etmeyip kıytırık mahalle muhtarının verdiği belgeye itibar ediyorsun. saçma değil mi? cevab veremiyor. nedir bunun mantığı? babam sırf bu saçmalığı protesto ettiği için nüfus cüzdanını değiştirmiyor. şimdi aşağıda tc kimlik sorusu da sordum, bunu da ayrı soruyorum. nedir bunun mantığı? nüfus idaresi niye kendi imzasına, kendi kaydına itibar etmez de kıytırık mahalle muhtarının belgesine itibar eder?
şimdi levent ülgen'in anlattığı nasıl oy kullanılır şeysinde söyledi, nüfus cüzdanında tc kimlik numarası yazmak zorunda diye.
annemin babamın, nüfus cüzdanlarında tc kimlik numarası yazmıyor. yani yazıyor da internetten bakıp elle yazdık oraya. şimdi oy kullanabilmek için nüfus cüzdanlarını değiştirip illa nüfus idaresi tarafından tc kimlik numarası yazılmış kimlik mi almaları gerekiyor, yoksa üzerine elle tc kimlik numarası yazılmış kimlikle de oy kullanılabilir mi?
annemin babamın, nüfus cüzdanlarında tc kimlik numarası yazmıyor. yani yazıyor da internetten bakıp elle yazdık oraya. şimdi oy kullanabilmek için nüfus cüzdanlarını değiştirip illa nüfus idaresi tarafından tc kimlik numarası yazılmış kimlik mi almaları gerekiyor, yoksa üzerine elle tc kimlik numarası yazılmış kimlikle de oy kullanılabilir mi?
evet cd kutusunda bulduğum microsoft flight simulator 2002 isimli oyunu "aa ne güzel lan eskiden uçak uçururdum, dur yükleyim bunu ben" diyerek yükledim. lakin ne zaman oyunu açmak istesem "program belleğe sığmayacak kadar büyük" diyor bana. ne demek bu? neyin eksik diyor bana?
ben bu oyunu 2001 yılında alınmış 256 Mb ram'li, kaç mb olduğunu hatırlamadığım (alındığı zaman iyi bi megabayttı) asus marka geforce 256 (modeli de 6800 müydü neydi hatta) ekran kartına sahip bir P3-800'de misler gibi oynardım. yüklediğim bilgisayar ise 2004 yılında alınmış bir P4-3ghz HT, 1 gb ram'i var, ekran kartı da yine kaç mb olduğunu bilmediğim bir geforce fx 5200. harddiskimde de 8 gb boş yer var (ki eski bilgisayarın harddiski zaten toplam 10 mb idi. boş alandan da değildir)
daha mı kötü lan bu donanım? niye çalışmaz bu oyun?
ha bir de ek bilgi, cd ile uğraşmamak için oyunu complete installation yapıp komplesiyle bilgisayara kurdum.
edit: şimdi forumlara baktım da 512 mb bilmemneli ekran kartı, 41 gb boş yeri, 2 gb rami olan makinelerde bile bu hatayı verip açılmadık dosyalar oluyormuş.
kara bir ms dos ekranında veriyor bu hatayı ve o ekran hemen kapanıyor. hatta ne yazdığını okuyamadım da cmd yazıp dos komutlarıyla cd program files, cd microsoft games diye diye klasöre gidip elle çalıştırdım,öyle okudum hatayı. virüs müdür nedir acaba?
ben bu oyunu 2001 yılında alınmış 256 Mb ram'li, kaç mb olduğunu hatırlamadığım (alındığı zaman iyi bi megabayttı) asus marka geforce 256 (modeli de 6800 müydü neydi hatta) ekran kartına sahip bir P3-800'de misler gibi oynardım. yüklediğim bilgisayar ise 2004 yılında alınmış bir P4-3ghz HT, 1 gb ram'i var, ekran kartı da yine kaç mb olduğunu bilmediğim bir geforce fx 5200. harddiskimde de 8 gb boş yer var (ki eski bilgisayarın harddiski zaten toplam 10 mb idi. boş alandan da değildir)
daha mı kötü lan bu donanım? niye çalışmaz bu oyun?
ha bir de ek bilgi, cd ile uğraşmamak için oyunu complete installation yapıp komplesiyle bilgisayara kurdum.
edit: şimdi forumlara baktım da 512 mb bilmemneli ekran kartı, 41 gb boş yeri, 2 gb rami olan makinelerde bile bu hatayı verip açılmadık dosyalar oluyormuş.
kara bir ms dos ekranında veriyor bu hatayı ve o ekran hemen kapanıyor. hatta ne yazdığını okuyamadım da cmd yazıp dos komutlarıyla cd program files, cd microsoft games diye diye klasöre gidip elle çalıştırdım,öyle okudum hatayı. virüs müdür nedir acaba?
şarkıyı şuradan dinleyebilirsiniz.
fizy.org
02:58'de başlayıp solo atan enstruman nedir acaba? hatta bir önceki "stone's throw from jerusalem" kısmı girmeden önce de kısaca duyuluyor 02:32'de.
not: verdiğim link illegal bir paylaşım olmadığından dışarıya kapatmadım. sakıncalıysa kapatayım.
edit: linki ben mi eklemedim, kendi mi çıkmadı bilmiyorum. ekledim düzelttim.
fizy.org
02:58'de başlayıp solo atan enstruman nedir acaba? hatta bir önceki "stone's throw from jerusalem" kısmı girmeden önce de kısaca duyuluyor 02:32'de.
not: verdiğim link illegal bir paylaşım olmadığından dışarıya kapatmadım. sakıncalıysa kapatayım.
edit: linki ben mi eklemedim, kendi mi çıkmadı bilmiyorum. ekledim düzelttim.
komşumun arabası. satacaz da ne eder bi bakıver internetten dediler.
satan kişi ilk sahibi. kilometresi de azdır (20.000 - 30.000'i geçmez zannedersem). temiz bakmışlardır. uzun zamandır yatıyor. yatıyor ama kapalı garajda yatıyor. aküsü bitmiş, lastikleri patlamış olabilir. elimde de başka bir bilgi yok. ne eder aşağı yukarı? ne istesinler ilk etapta?
www.arabam.com
oha 10.500 demiş. bu fiyata olur mu gerçekten?
satan kişi ilk sahibi. kilometresi de azdır (20.000 - 30.000'i geçmez zannedersem). temiz bakmışlardır. uzun zamandır yatıyor. yatıyor ama kapalı garajda yatıyor. aküsü bitmiş, lastikleri patlamış olabilir. elimde de başka bir bilgi yok. ne eder aşağı yukarı? ne istesinler ilk etapta?
www.arabam.com
oha 10.500 demiş. bu fiyata olur mu gerçekten?
efenim annemler dün bir samsung lcd televizyon almışlar. yayını kablo tv'den alıyorlar. kablo tv haliyle analog olduğundan çok çok kaliteli bir görüntü vermiyor. annem çıkan görüntüden memnun (eski televizyon daha beterdi çünkü). gayet net oldu diyor. lakin ben annemleri uydu, digiturk falan gibi şeylere heveslendirmek adına televizyonun gerçek kalitesini görmelerini sağlayacak bir şey izletmek istiyorum. dvd player falan yok evde. bir adet laptop var. bir şeyle bağlayıp bir şeyler izletsem. ne önerirsiniz? öyle bluray cihazı al, hdmi ile bağla gibi fantastik seçenekler sunmayın ama. laptopu neyle bağlayayım, ne izleteyim? çok pahalı olmayan hani s video kablosuyla falan (elimde mevcut) bağlayıp hd bir şeyler bi şey izletsem olur mu?
efendim bu lost'u severek izliyoruz falan, her hafta yeni bir şey takılıyor kafama. başlığı okunacak gibi değil. zaten aklıma takılanlar da zaman paradoksudur şudur budur falan değil.
---spoiler---
yav bunlar uçak kazasından 47 kişi kurtuldular taa en başta. hadi 15-20 tanesi öldü ya da kayboldu diyelim. kaldı 30 civarı adam. 5 (aaron'ı da sayarsak 6, walt'u da sayarsak 7) tanesi kurtuldu gitti. kaldı 25 civarı adam. hadi 5 tanesini de ben saymayım 20 olsun. hadi güzel hatırınız için 5 daha almayım hatırlayamadık diyelim, 15 olsun ulan.
e ulan bu "adada kalanlar adada kalanlar" dedikleri bi sawyer'la jin kaldı (julietmiş faradaymış milesmış bunlar sonradan geldiler onları saymıyorum). kalan 13 kişi nerede? rose vardı, bernard vardı, adını bilmediğimiz figüranlar falan vardı. nerede bunlar? en son 5x02'de alevli oklar atılırken kaçıştılar, öyle de kaybolup gittiler. bir daha görmedik. gökyüzü parladıkça bunlar da zamanda seyahat etmeli haliyle. hadi koca adada birbirlerini kaybettiler. son bölümde sawyer neyin dharmacı olmuş. aradan 3 sene geçmiş, artık iyice oraya yerleşmişler falan. rose, bernard ve adı bilinmeyen diğer kurtulanlar hala ortada yok. ne oldu lan bunlara? hepsi o alevli oklarla öldü de görmedik mi, daha çıkacaklar mı?
---spoiler bitti---
---spoiler---
yav bunlar uçak kazasından 47 kişi kurtuldular taa en başta. hadi 15-20 tanesi öldü ya da kayboldu diyelim. kaldı 30 civarı adam. 5 (aaron'ı da sayarsak 6, walt'u da sayarsak 7) tanesi kurtuldu gitti. kaldı 25 civarı adam. hadi 5 tanesini de ben saymayım 20 olsun. hadi güzel hatırınız için 5 daha almayım hatırlayamadık diyelim, 15 olsun ulan.
e ulan bu "adada kalanlar adada kalanlar" dedikleri bi sawyer'la jin kaldı (julietmiş faradaymış milesmış bunlar sonradan geldiler onları saymıyorum). kalan 13 kişi nerede? rose vardı, bernard vardı, adını bilmediğimiz figüranlar falan vardı. nerede bunlar? en son 5x02'de alevli oklar atılırken kaçıştılar, öyle de kaybolup gittiler. bir daha görmedik. gökyüzü parladıkça bunlar da zamanda seyahat etmeli haliyle. hadi koca adada birbirlerini kaybettiler. son bölümde sawyer neyin dharmacı olmuş. aradan 3 sene geçmiş, artık iyice oraya yerleşmişler falan. rose, bernard ve adı bilinmeyen diğer kurtulanlar hala ortada yok. ne oldu lan bunlara? hepsi o alevli oklarla öldü de görmedik mi, daha çıkacaklar mı?
---spoiler bitti---
türkçe excel'te bana süper loto oynayacak sayı bulduran formül istiyorum. 1-54 arası 6 tane sayı versin. nasıl yaparım?
sevgili arkadaşlar.
modelini bilmediğim asus marka adsl modem üzerinden açtığım bir portu kapatmak istiyorum artık. değiştirdim portu. yeni portu da açtım ama eskisi hala orada duruyor. yanındaki "remove" tikini işaretleyip ok diyorum,
"Virtual Server Remove Error
Cannot remove virtual server named Emule.
Status: 3."
diyor bana. nasıl silerim kapatırım ben bu portu? ne yaptıysam olmadı.
edit: buldum modelini. asus AAM6010EV imiş. port açma sayfasında sadece port açma işlemi var. onu zaten biliyorum. nasıl kaldırılacağı yazmıyor. tersi de yapılır bir şey değil. en güzeli fabrika ayarına döndürüp baştan kurmak galiba.
modelini bilmediğim asus marka adsl modem üzerinden açtığım bir portu kapatmak istiyorum artık. değiştirdim portu. yeni portu da açtım ama eskisi hala orada duruyor. yanındaki "remove" tikini işaretleyip ok diyorum,
"Virtual Server Remove Error
Cannot remove virtual server named Emule.
Status: 3."
diyor bana. nasıl silerim kapatırım ben bu portu? ne yaptıysam olmadı.
edit: buldum modelini. asus AAM6010EV imiş. port açma sayfasında sadece port açma işlemi var. onu zaten biliyorum. nasıl kaldırılacağı yazmıyor. tersi de yapılır bir şey değil. en güzeli fabrika ayarına döndürüp baştan kurmak galiba.
lost çarşamba günü 9/8c'de diyor. bu ne demek lan? saat kaçta yani?
başlığındaki yüzlerce son girilen entry'i okuyamadım buraya soruyorum.
--------------------spoiler--------------------
gerçi zaman kavramı anlamını yitirmiş durumda ama yine de soracağım. adada kalan sawyer, locke falan jack'ler gidene kadar 108 gün, jack'ler gittikten sonra da en fazla 1-2 hafta geçirdiler. yani 815 uçak düşeli taş çatlasın 4 ay oldu. lakin bu çarkı çevirip adadan çıkan locke nasıl oldu da jack'lerin 3 yıl sonraki hayatlarına, walt'un eşşek kadar olmuş haline falan gitti? çarkı çevirip adadan çıkan kişi 3 yıl ileriye mi gidiyor ne oluyor? hayır locke da "ulan daha 4 ay oldu, bu walt ne zaman büyüdü" falan demedi, 4 ay geçmesine rağmen 3 yıl ileriye gitmiş olmasına şaşırmadı (gerçi adadayken zırt pırt zaman atlayan bir adam olsam ben de şaşırmam ama yine de "ulan niyorka geldik ama 3 yıl ileri gitmiş haline geldik, burda da mı lan" falan demesi lazımdı) bununla ilgili bir şey gösterildi de ben mi kaçırdım, yoksa niye böyle olduğunu daha anlayacak mıyız ilerleyen bölümlerde?
--------------------spoiler--------------------
--------------------spoiler--------------------
gerçi zaman kavramı anlamını yitirmiş durumda ama yine de soracağım. adada kalan sawyer, locke falan jack'ler gidene kadar 108 gün, jack'ler gittikten sonra da en fazla 1-2 hafta geçirdiler. yani 815 uçak düşeli taş çatlasın 4 ay oldu. lakin bu çarkı çevirip adadan çıkan locke nasıl oldu da jack'lerin 3 yıl sonraki hayatlarına, walt'un eşşek kadar olmuş haline falan gitti? çarkı çevirip adadan çıkan kişi 3 yıl ileriye mi gidiyor ne oluyor? hayır locke da "ulan daha 4 ay oldu, bu walt ne zaman büyüdü" falan demedi, 4 ay geçmesine rağmen 3 yıl ileriye gitmiş olmasına şaşırmadı (gerçi adadayken zırt pırt zaman atlayan bir adam olsam ben de şaşırmam ama yine de "ulan niyorka geldik ama 3 yıl ileri gitmiş haline geldik, burda da mı lan" falan demesi lazımdı) bununla ilgili bir şey gösterildi de ben mi kaçırdım, yoksa niye böyle olduğunu daha anlayacak mıyız ilerleyen bölümlerde?
--------------------spoiler--------------------
sor soruştur yap et, en sonunda bir cep telefonu aldım. nokia 3120 classic. şimdi bu alete java uygulamaları yükleyebiliyoruz. mig33 diye bir messenger programı varmış. msn'imize girebiliyormuşuz, çok yazmıyormuş falan.
çok şahane. yükledim, msn'ime de giriyor. lakin bu telefon bana sürekli "sayfaya dvam etmek istiyonuz mu, güvenli değil" diyior duruyor. 5 saniyede bir soruyor bunu. güvensiz bağlantılara her zaman izin ver şeklinde bir şey bulamadım. sorup durmasın lan bunu. devam etsin işte. nereden ayalanır bunun şeysi?
çok şahane. yükledim, msn'ime de giriyor. lakin bu telefon bana sürekli "sayfaya dvam etmek istiyonuz mu, güvenli değil" diyior duruyor. 5 saniyede bir soruyor bunu. güvensiz bağlantılara her zaman izin ver şeklinde bir şey bulamadım. sorup durmasın lan bunu. devam etsin işte. nereden ayalanır bunun şeysi?
sevgili arkadaşlar. organ bağışı ile ilgili kafama takılan birkaç şey var.
1. bu işi yaşarken yapabiliyoruz değil mi? yani bir yere gidip ben organlarımı bağışlıyorum diyip öldükten sonra organlarımızın alınmasını sağlayabilir miyiz?
2. bu şekilde yapıldığında, allah korusun öldüğümüzde, bizim organlarımızı bağışladığımızı nasıl anlıyorlar? yanımızda bağış kartı taşıyormuşuz. ama düşünün ki trafik kazası. cüzdanım cebimde mi duruyor sanki? hemen ceplerimi mi karıştırıyorlar? nasıl biliyorlar organlarımı bağışlamış olduğumu? böyle hastane veritabanında falan çıkıyor mu?
3. vicdani durum canımı sıkıyor. yani yaşarken organlarımı bağışlamış olmam bana organ bekleyen hastaların "şu bi ölse de organlarını alsak" diye düşündüklerini düşündürtüyor. yani sürekli ölmemi bekleyen kişiler varmış, ya da ağır yaralıyken "nasıl olsa bundan sonra adam olmaz bırakalım da ölsün, en azından organları işe yarar" diye düşünen birileri olduğu sanrısı içindeyim. böyle midir hakikaten? boşa mı rahatsız oluyorum bu düşünceden?
4. en güzelinin yakınlarıma söylemek, "ben ölürsem organlarımı bağışlayın" demek olduğunu düşünüyorum ama ne zaman bu konuyu açsam "allah gecinden versin sus ağzından yel alsın tövbe tövbe allah korusun cüccük (kulak çekme) taktaktak (tahtaya vurma)" şeklinde tepkiler alıyorum. ki allah gecinden versin, başıma kötü bir iş gelse eminim ki bu dediğimi hatırlamayacaklar. ne önerirsiniz ki ben bu organlarımı şu 3 numarada bahsettiğim düşünceden rahatsız olmadan bağışlayayım?
1. bu işi yaşarken yapabiliyoruz değil mi? yani bir yere gidip ben organlarımı bağışlıyorum diyip öldükten sonra organlarımızın alınmasını sağlayabilir miyiz?
2. bu şekilde yapıldığında, allah korusun öldüğümüzde, bizim organlarımızı bağışladığımızı nasıl anlıyorlar? yanımızda bağış kartı taşıyormuşuz. ama düşünün ki trafik kazası. cüzdanım cebimde mi duruyor sanki? hemen ceplerimi mi karıştırıyorlar? nasıl biliyorlar organlarımı bağışlamış olduğumu? böyle hastane veritabanında falan çıkıyor mu?
3. vicdani durum canımı sıkıyor. yani yaşarken organlarımı bağışlamış olmam bana organ bekleyen hastaların "şu bi ölse de organlarını alsak" diye düşündüklerini düşündürtüyor. yani sürekli ölmemi bekleyen kişiler varmış, ya da ağır yaralıyken "nasıl olsa bundan sonra adam olmaz bırakalım da ölsün, en azından organları işe yarar" diye düşünen birileri olduğu sanrısı içindeyim. böyle midir hakikaten? boşa mı rahatsız oluyorum bu düşünceden?
4. en güzelinin yakınlarıma söylemek, "ben ölürsem organlarımı bağışlayın" demek olduğunu düşünüyorum ama ne zaman bu konuyu açsam "allah gecinden versin sus ağzından yel alsın tövbe tövbe allah korusun cüccük (kulak çekme) taktaktak (tahtaya vurma)" şeklinde tepkiler alıyorum. ki allah gecinden versin, başıma kötü bir iş gelse eminim ki bu dediğimi hatırlamayacaklar. ne önerirsiniz ki ben bu organlarımı şu 3 numarada bahsettiğim düşünceden rahatsız olmadan bağışlayayım?
arkadaşlar, zemin + 8 katlı, 32 daire ve 2 dükkandan oluşan binamız sabahtan beri zangır zangır titriyor. bir de hurrrrr diye bir uğultu var. sanırım dairelerden biri tadilat yapıyor lakin ben böyle tadilat görmedim duymadım arkadaş. resmen vibratör yutmuş gibi titriyoruz. matkap desen değil, hilti desen değil. hayır koca bina titriyor. titreye titreye çökecez diye korkuyorum. bir şey olur mu? yıkılır mıyız?
hepsini geçtim, ne ulan bu saatlerdir zangır zangır? hangi alet böyle bir etki yapabilir ki?
hepsini geçtim, ne ulan bu saatlerdir zangır zangır? hangi alet böyle bir etki yapabilir ki?
sevgili lost sever ve takip ederler.
---spoiler var gibi---
benim merak ettiğim bir şey var. yok öyle teori meori sormayacağım. şimdi bu dizide senaryo gereği ölen veya ortadan kaybolan kişiler var. bunlardan hangileri diziden tamamen ayrıldı, hangisi daha devam edecek de senaryo gereği şimdilik gözükmüyor? mesela michael diziden ayrıldı ve tamamen gitti mi? aynı şekilde walt, claire? bunlar ölmedi (michael patladı gerçi ama jin de patladıydı ona bakarsan). ortalıkta da yoklar. ama çıkıp da gelebilirler mi, yoksa osman sınav'la kavga edip kurtlar vadisi'ni bırakan ve yollarını tamamen ayıran (o derece ki adı bil geçmeyen) oktay kaynarca gibi "daha da gelmem lost'a" diyip de mi gitmişlerdir?
aynı şekilde ölen oyuncular da öyle. boone mesela. taa birinci sezonda öldü. ama ikinci sezonda da locke'un rüyasına falan girdi. yine oynadı. charlie öldü gitti. ama hurley flashbackinde charlie'yi tekrargörebilir miyiz? yoksa j.j. amcayla kavga edip gitti de daha hiçbir şekilde çıkmaz mı karşımıza? üstelik şimdi bir de ada zamanda zıplıyor. daniel russo'nun (nası yazılıyodu bilemedim) gençliğini falan gördük, claire'in doğum yaptığını gördük (evet claire'i görmüşüz aslında ama o bölümden montaj da olabilir yeniden çekilmeden). böyle şeylerle de karşımıza çıkabilirler mi bu ölüp/kaybolup gidenler?
---spoiler---
türk dizi mantığıyla izleyince böyle şeyler geliyor insanın aklına. karakteri uzun süre göremeyince "kesin yapımcıyla takışmıştır, senaryo gereği öldürülmüş veya bir yerlere, yurtdışına falan gönderilip diziden çıkarılmıştır" diye düşünüyor insan.
---spoiler var gibi---
benim merak ettiğim bir şey var. yok öyle teori meori sormayacağım. şimdi bu dizide senaryo gereği ölen veya ortadan kaybolan kişiler var. bunlardan hangileri diziden tamamen ayrıldı, hangisi daha devam edecek de senaryo gereği şimdilik gözükmüyor? mesela michael diziden ayrıldı ve tamamen gitti mi? aynı şekilde walt, claire? bunlar ölmedi (michael patladı gerçi ama jin de patladıydı ona bakarsan). ortalıkta da yoklar. ama çıkıp da gelebilirler mi, yoksa osman sınav'la kavga edip kurtlar vadisi'ni bırakan ve yollarını tamamen ayıran (o derece ki adı bil geçmeyen) oktay kaynarca gibi "daha da gelmem lost'a" diyip de mi gitmişlerdir?
aynı şekilde ölen oyuncular da öyle. boone mesela. taa birinci sezonda öldü. ama ikinci sezonda da locke'un rüyasına falan girdi. yine oynadı. charlie öldü gitti. ama hurley flashbackinde charlie'yi tekrargörebilir miyiz? yoksa j.j. amcayla kavga edip gitti de daha hiçbir şekilde çıkmaz mı karşımıza? üstelik şimdi bir de ada zamanda zıplıyor. daniel russo'nun (nası yazılıyodu bilemedim) gençliğini falan gördük, claire'in doğum yaptığını gördük (evet claire'i görmüşüz aslında ama o bölümden montaj da olabilir yeniden çekilmeden). böyle şeylerle de karşımıza çıkabilirler mi bu ölüp/kaybolup gidenler?
---spoiler---
türk dizi mantığıyla izleyince böyle şeyler geliyor insanın aklına. karakteri uzun süre göremeyince "kesin yapımcıyla takışmıştır, senaryo gereği öldürülmüş veya bir yerlere, yurtdışına falan gönderilip diziden çıkarılmıştır" diye düşünüyor insan.
malzemeler:
- biri turkcell, biri avea 2 adet hat.
- bu hatların takılı olduğu 2 adet aynı model batarya kullanan telefon. ikisi de eski sayılır.
şimdi efendim. bu turkcell'in takılı olduğu telefon 4 senelik falan. lakin son zamanlarda sapıtmaya başladı. şarjı fullden 1 bakla eksikken telefon çalar, alet batarya zayıf uyarısı vermeye başlar. üç bakla şarjı varken telefon çalınca şarjı biter kapanır. dedik ki bataya ömrünü doldurdu herhalde. diğer aynı model kullanan telefonla değiş tokuş yapalım bataryaları. yaptık. o da ne? az önce ömrünü doldurmuş dediğimiz batarya, avea kullanan diğer telefonda hiç de öyle şeyler yapmıyor. sakin sakin sonuna kadar azalıyor, son baklada batarya zayıf ıyarısı veriyor, makul bir süre sonra da şarjını bitiriyor. turkcell telefona taktığımız batarya ise aynı tas aynı hamam.
aha dedik demek ki telefonda bir anormallik var. hatları değiştirelim. bu anormallik yapan telefona avea hattını takalım. o da ne? turkcell takılıyken artistlik yapan, 3 bakla varken zart diye şarjı bitip kapanan, dolu ibi gözükürken bir anda bir baklaya inip batarya zayf diyen telefon, avea hattı takılınca kuzu oluyor. normal çalışıyor ve bataryayı normal bitiriyor.
şimdi nedir bunun mantıklı açıklaması? simkartta bir arıza olup da bataryayı sapıttırması mümkün müdür?
- biri turkcell, biri avea 2 adet hat.
- bu hatların takılı olduğu 2 adet aynı model batarya kullanan telefon. ikisi de eski sayılır.
şimdi efendim. bu turkcell'in takılı olduğu telefon 4 senelik falan. lakin son zamanlarda sapıtmaya başladı. şarjı fullden 1 bakla eksikken telefon çalar, alet batarya zayıf uyarısı vermeye başlar. üç bakla şarjı varken telefon çalınca şarjı biter kapanır. dedik ki bataya ömrünü doldurdu herhalde. diğer aynı model kullanan telefonla değiş tokuş yapalım bataryaları. yaptık. o da ne? az önce ömrünü doldurmuş dediğimiz batarya, avea kullanan diğer telefonda hiç de öyle şeyler yapmıyor. sakin sakin sonuna kadar azalıyor, son baklada batarya zayıf ıyarısı veriyor, makul bir süre sonra da şarjını bitiriyor. turkcell telefona taktığımız batarya ise aynı tas aynı hamam.
aha dedik demek ki telefonda bir anormallik var. hatları değiştirelim. bu anormallik yapan telefona avea hattını takalım. o da ne? turkcell takılıyken artistlik yapan, 3 bakla varken zart diye şarjı bitip kapanan, dolu ibi gözükürken bir anda bir baklaya inip batarya zayf diyen telefon, avea hattı takılınca kuzu oluyor. normal çalışıyor ve bataryayı normal bitiriyor.
şimdi nedir bunun mantıklı açıklaması? simkartta bir arıza olup da bataryayı sapıttırması mümkün müdür?
#3773 müydü neydi. oraya yazsam görükmez diye ayrı duyuru açayım dedim.
1. kim yaptıysa (kompü? assert?) ellerine sağlık, artık cevapların en altında da "cevapla" ve "refresh" botunları var. ancak anladığım kadarıyla sadece 4 cevaptan fazla yazılmış duyurularda çıkıyor bu. lakin aşağıda biri çanakkale sormuş, 4 cevap yazılmış ama cevapların her biri 10 cevaba bedel uzunlukta. 4'ten fazla değil diye onda çıkmıyor. ama tek cümlelik 5 cevap yazılan duyuruda çıkıyor. nasıl ayarlanır, satır sayısına, karakter sayısına göre olur mu bilmiyorum ama bir şekilde 1'den fazla cevap yazılanda çıksın bence.
2. bu özelliğin gelmesiyle sanırım, duyuruların ilk cevaplarında nick yok. kimilerinde de var ama yukarı (cevabın en üstüne) kaymış, orada çıkıyor.
1. kim yaptıysa (kompü? assert?) ellerine sağlık, artık cevapların en altında da "cevapla" ve "refresh" botunları var. ancak anladığım kadarıyla sadece 4 cevaptan fazla yazılmış duyurularda çıkıyor bu. lakin aşağıda biri çanakkale sormuş, 4 cevap yazılmış ama cevapların her biri 10 cevaba bedel uzunlukta. 4'ten fazla değil diye onda çıkmıyor. ama tek cümlelik 5 cevap yazılan duyuruda çıkıyor. nasıl ayarlanır, satır sayısına, karakter sayısına göre olur mu bilmiyorum ama bir şekilde 1'den fazla cevap yazılanda çıksın bence.
2. bu özelliğin gelmesiyle sanırım, duyuruların ilk cevaplarında nick yok. kimilerinde de var ama yukarı (cevabın en üstüne) kaymış, orada çıkıyor.
sevgili arkadaşlar. dün gece ufak bir ev kazası sonucu sağ üst köpek dişimin uç kısmı kırıldı. diş hekiminden randevu aldım, akşam gideceğim ama meraktan da duramıyorum. bu dişi nasıl kurtarırlar? çekip ya da yontup yerine protez mi takarlar, yoksa kırık yeri dolgu gibi bir şeyle kapatma şansı var mıdır? yani sapasağlam diş. ucu kırıldı ve kötü görünüyor. çekmeden, yontmadan, kırılan yeri tamamlayarak düzeltme şansı var mıdır? kırılan parçanın bir kısmı da peçeteye sarılı vaziyette cebimde duruyor. işe yarar mı?
büyük teknoloji marketlere (mediamarkt, darty, electroworld) falan mı gideyim, yoksa teleses, argold gibi telefoncu dükkanlardan mı alayım? kvk mı olsun, genpa mı olsun ne olsun? fark eder mi? zırt pırt telefon değiştiren biri değilim. bunun için param da yok. aldım mı en az 3-4 sene kullanırım. o yüzden bozuk çıksın, tamire gitsin tamirli olsun, canımı sıksın isemiyorum. aldığım yerin satış sonrası şeysi iyi olsun istiyorum.
eskiden kimi cep telefonlarında sim lock (sim kilidi) diye bir şey olurdu. avea bayiinden aldığınız cep telefonuna turkcell hattı takamazdınız. çalışmazdı. böyle her operatörün bayii, kendi sattığı makinelere sim lock koyup öyle satardı. hala var mı böyle bir şey? avea veya vodafone'dan cep telefonu alıp turkcell hattımı taksam elimde patlar mı?
şudur kendisi: www.hepsiburada.com
nasıldır? iyi midir kötü müdür? kullanlardan tavsiye, şikayet, kesin al süper, sakın alma iğrenç, şusu iyi, busu kötü vs. kısaca yorum alabilir miyim acaba?
teşekkür ettim, bye.
not: samsung falan önermeyiniz lütfen.
nasıldır? iyi midir kötü müdür? kullanlardan tavsiye, şikayet, kesin al süper, sakın alma iğrenç, şusu iyi, busu kötü vs. kısaca yorum alabilir miyim acaba?
teşekkür ettim, bye.
not: samsung falan önermeyiniz lütfen.