kıçımıza iğne yapacak bir hemşire, bir sağlık memuru (hemşir) bulamıyoruz. hastaneler, poliklinikler falan illa reçete istiyor. eczaneler de yapmıyor. yok kardeşim reçete falan. cebimde diclomec ampul var. istersen şırıngamı da getireyim. ben domalacam sen sokacan (şırıngayı yani). o kadar.
nerelere gideyim sen yanımda olmayınca?
sıhhiye semti ankaramızın güzide bir semtidir. dönercilikle geçinir.
nerelere gideyim sen yanımda olmayınca?
sıhhiye semti ankaramızın güzide bir semtidir. dönercilikle geçinir.
uzun zamandır merak ettiğim bir şey bu. geçen yine aklıma geldi.
adidas'ın şekilde görmüş olduğunuz iki farklı logosunu taşıyan ürünler arasında bir fark var mıdır? varsa nedir? adidas niye iki farklı logo kullanır?
adidas'ın şekilde görmüş olduğunuz iki farklı logosunu taşıyan ürünler arasında bir fark var mıdır? varsa nedir? adidas niye iki farklı logo kullanır?
arkadaşlar,
garanti bankası, hesabımdan "mkk sicil şifre gönderim ücreti" diye iki sefer 5,25 tl. çekmiş. azıcık araştırdım, merkezi kayıt kuruluşu diye bir yere üyelik bedeliymiş. b tipi yatırım fonum var bankada o yüzden mi acaba? hadi o yüzden diyelim. üçüncü bir şirkete ne üyeliği? hem de haberim olmadan. garanti ne hakla benim bilgilerimi paylaşıp benim hesabımdan para yolluyor ve benden onay almıyor, hatta bilgilendirmiyor bile. sitelerinin hiçbir yerine bir açıklama yok, mkk'nın sitesinde bile "bireysel yatırımcı" ile ilgili ne şartlarda nasıl üye olur, kimler üye olmaya zorunludur ve resen üye yapılır gibi bir açıklama yok.
hadi hepsini geçtim, niye iki sefer çektiniz lan?
ben ne yapayım şimdi?
garanti bankası, hesabımdan "mkk sicil şifre gönderim ücreti" diye iki sefer 5,25 tl. çekmiş. azıcık araştırdım, merkezi kayıt kuruluşu diye bir yere üyelik bedeliymiş. b tipi yatırım fonum var bankada o yüzden mi acaba? hadi o yüzden diyelim. üçüncü bir şirkete ne üyeliği? hem de haberim olmadan. garanti ne hakla benim bilgilerimi paylaşıp benim hesabımdan para yolluyor ve benden onay almıyor, hatta bilgilendirmiyor bile. sitelerinin hiçbir yerine bir açıklama yok, mkk'nın sitesinde bile "bireysel yatırımcı" ile ilgili ne şartlarda nasıl üye olur, kimler üye olmaya zorunludur ve resen üye yapılır gibi bir açıklama yok.
hadi hepsini geçtim, niye iki sefer çektiniz lan?
ben ne yapayım şimdi?
- bütçe 2000 lira.
- ilk dslr olacak.
- hayyam'dan spot alınacak.
- sıfır olacak.
1. seçenek: canon eos 450D kit + 55-250 IS = yaklaşık 2000 lira yapıyor, hatta belki biraz eksik bile kalıyor.
2. seçenek: canon eos 50D gövde + 18-55 IS = 2000 lira yapıyor. ama 55-250 IS alamamış oluyorum ki bir teleobjektifim olsun istiyorum aslında.
soru: ilk dslr için 450D kit + 55-250 IS ile mi başlayayım, yoksa 55-250 IS'yi sktiredip 50D + 18-55 IS mi alayım da evladiyelik bir gövdem mi olsun?
aslında ikisini de sktiredip 40D almak var hazır ucuzlmışken ama 40D eski bir model olduğundan ve 50D gibi bir makine dururken içime sinmiyor.
edit: nikon pentax falan önermemenizi rica edeceğim. hepsini inceledim, canon'da kararlıyım.
- ilk dslr olacak.
- hayyam'dan spot alınacak.
- sıfır olacak.
1. seçenek: canon eos 450D kit + 55-250 IS = yaklaşık 2000 lira yapıyor, hatta belki biraz eksik bile kalıyor.
2. seçenek: canon eos 50D gövde + 18-55 IS = 2000 lira yapıyor. ama 55-250 IS alamamış oluyorum ki bir teleobjektifim olsun istiyorum aslında.
soru: ilk dslr için 450D kit + 55-250 IS ile mi başlayayım, yoksa 55-250 IS'yi sktiredip 50D + 18-55 IS mi alayım da evladiyelik bir gövdem mi olsun?
aslında ikisini de sktiredip 40D almak var hazır ucuzlmışken ama 40D eski bir model olduğundan ve 50D gibi bir makine dururken içime sinmiyor.
edit: nikon pentax falan önermemenizi rica edeceğim. hepsini inceledim, canon'da kararlıyım.
ay ışığı sonatını çalacak değilim elbette. hani bazen buradan şarkı soruyoruz dımdımdıdıdım yapıyor diye, anlatamıyoruz. basit bir program olsun. bilgisayar klavyesinin her tuşu bir nota olsun. hatta ekranda da piyano tuşları olsun. kaydet diyip mouse ile ekrandaki tuşlara basarak, ya da bilgisayar klavyesindeki tuşlara basarak istediğimi çalıp kaydedeyim. bir buçuk oktav yeter fazlası olmasa da olur.
var mıdır?
var mıdır?
1. araba hırsızı sincap necmi'li anadolu sigorta reklamınca eleman diyor "alarmı susturduk, bastık kontağa çalışmadı. o neymiş, ipolipayz*. o bizi durdurmaz be abi, çipi var onun" derken görüntüde sinema gişesi gibi bir yerden elini sokup bir şey alıyor. ne yapıyor orada?
2. "baba bu yaşta teknoloji takip ediyon şaşıyom valla" temalı zihni göktay ve bir hatunun oynadığı reklamda hatun "baba elektrik idaresi mi kaldı yaw o geçen asırdı" diyor. kalmadı mı lan elektrik idaresi? elekrik bedava oldu da ben mi keriz gibi fatura ödüyom her ay? "he onun adı tedaş oldu" derseniz, tedaş bir elektrik idaresi değil midir? elektrik sağlayan kurumun adı herhangi bir zamanda sadece "elektrik idaresi" olmuş mudur?
saygılarımla arz ederim.
2. "baba bu yaşta teknoloji takip ediyon şaşıyom valla" temalı zihni göktay ve bir hatunun oynadığı reklamda hatun "baba elektrik idaresi mi kaldı yaw o geçen asırdı" diyor. kalmadı mı lan elektrik idaresi? elekrik bedava oldu da ben mi keriz gibi fatura ödüyom her ay? "he onun adı tedaş oldu" derseniz, tedaş bir elektrik idaresi değil midir? elektrik sağlayan kurumun adı herhangi bir zamanda sadece "elektrik idaresi" olmuş mudur?
saygılarımla arz ederim.
evin genci ile misafirliğe gelen çocuk arasındaki soğuk savaşı anlatıyordu. genç, çocuğa bi nedenle gıcık oluyordu. sofrada leblebi gibi cin biberi yerken çocuğa "mmh nam nam" falan yapıp çocuğun canını çektirip yemesini sağlıyordu. sonra yanlışlıklaymış gibi cin biber turşusunun suyunu fışşk diye çocuğa sıkıp ağlatıyordu falan.
bi buldurun bea.
bi buldurun bea.
şimdi arkadaşlar, bir arkadaş toplantısında arkadaşımın arkadaşı olan kişi fotoğraf falan çekti, facebooka'a koyarım dedi. koymuş da. lakin şöyle acaip bir durum var. bu fotoğraflardan sadee birinde beni taglemiş. dolayısıyla benim profilimde gözüküyor bu fotoğraf. lakin albümde bir sürü daha fotoğraf var. next diyom, diğer fotolara da bakmak istiyom, içeriğe erişilemedi diyor. haa anladım diyom bu herif benim listemde yok ondan olmuyo galiba diyom, ekleyim de göreyim bari diyom ama bu herif gizli midir nedir, ne fotoğraf altındaki taglenenler kısmındaki isminde link var, ne de aramalarda çıkıyor. herifin adı var ama ulaşılmıyor bir türlü. hani profil gözüküyor da add as friend linki olmuyor bazen, sadece mesaj atılabiliyor, öyle de değil. profil komple gözükmediği için mesaj neyin de atılamıyor. ben nasıl ekleyecem bu adamı da görecem fotolarımı?
en basitinden f1 istanbul grand prix'si için gold tribün davetiyesi alabilmek için nasıl bir işte çalışmam lazım? bu ve bunun gibi yerlere, davetlere, açılışlara, galalara, konserlere, oganizasyonlara bilmemnerelere davetli gidebilmek için kimleri yalamalıyım?
gittigidiyor'dan ürün satacağım ilk defa açık arttırma ile.
yanlış hatırlamıyorsam asgari fiyat diye bir şey belirliyorduk, o fiyatın altında kalırsa satmama hakkımız vardı. bu nereden ayarlanıyor bir türlü bulamadım. ürüne başlangıç fiyatı verdim 200 lira. hemen al fiyatı da verdim 450 lira. ama 300-350 liradan aşağıya da bırakmak istemiyorum. ya da belki bırakabilirim de duruma göre değişir. bu asgari fiyatı nereye yazıyoruz yok öyle bir yer?
yanlış hatırlamıyorsam asgari fiyat diye bir şey belirliyorduk, o fiyatın altında kalırsa satmama hakkımız vardı. bu nereden ayarlanıyor bir türlü bulamadım. ürüne başlangıç fiyatı verdim 200 lira. hemen al fiyatı da verdim 450 lira. ama 300-350 liradan aşağıya da bırakmak istemiyorum. ya da belki bırakabilirim de duruma göre değişir. bu asgari fiyatı nereye yazıyoruz yok öyle bir yer?
sevgili arkadaşlar, tarihi binalarda açılmış dükkanların isimleri renkli menkli cicili bicili şekilde değil de pirinç harflerle yazılıyor dikkat ettiyseniz. mesela kimi dükkanların çoğunun normalde renkli renkli levhaları varken, istiklal caddesi'ndeki şubelerinin levhaları pirinç harflerden yapılmıştır.
dükkanın tercihi midir, yoksa şehir planlaması açısından bir zorunluluk mudur bu?
dükkanın tercihi midir, yoksa şehir planlaması açısından bir zorunluluk mudur bu?
an itibariyle caddeden bir takım itfaiye aracı ile toplam olarak 6 tane ambulans siren çala çala geçtiler. aha yedinci de geliyor (polis de olabilir emin değilim siren geliyor uzaktan).
televizyon falan yok ofiste. bir şeyler mi oluyor ankara'da?
edit: sekizinci ambulans da geçti.
edit 2: merdivenli bir itfaiye aracı daha geçti.
televizyon falan yok ofiste. bir şeyler mi oluyor ankara'da?
edit: sekizinci ambulans da geçti.
edit 2: merdivenli bir itfaiye aracı daha geçti.
şu ankara suyunu test ederken kullandıkları, ucunda iki ayrı çubuk olan, bu çubuklar suya sokulduktan sonra fişe takılınca suyu ayrıştıran zımbırtının adı nedir? bir de tam olarak suya ne yaptığını okuyup öğrenebileceğim bir yer var mıdır? sözlük başlığı da olur.
1980'lerin sonlarında alınmış kabinli, kat kat müzik setim var. katları anfi, çift kaset çalar, ekolayzır, radyo, zamanlayıcı ve pikaptan oluşuyor (cd çalar yok ama anfide bağlantıya müsait girişleri düğmeleri var). ha tabi iki tane de eşşek kadar hoparlörü ve ahşap (ahşap dediysek ceviz kakma değil, sunta) kabini var.
satsam kaç para eder böyle bir set? arızası, bozuğu, tamiri yok. gördüğüm kadarıyla tamamen çalışıyor. bir sıkıntısı yok.
satsam kaç para eder böyle bir set? arızası, bozuğu, tamiri yok. gördüğüm kadarıyla tamamen çalışıyor. bir sıkıntısı yok.
şimdi takım tartışması yaratmak değildir niyetim. öğrenmek için soruyorum. daha önce de sordum sanki diye hatırlıyorum ama aradım bulamadım.
şimdi hatırladığım en eski maçlar 1980'lerin ortalarına ait. o dönemlerde üç büyüklerin takım ismi dışında birer de takma ismi vardı.
fenerbahçe: sarı kanarya
beşiktaş: kara kartal
galatasaray: cim bom bom
yani kendimi bildim bileli fenerbahçe'nin maskotu kanarya, beşiktaş'ın maskotu da kartal hayvanıydı. galatasaray'ın ise hayvan bir maskotu yoktu.
sonraları galatasaray'a "aslan" simgesi uygun görüldü. benim hatırladığım, galatasaray'a aslan denilmesi fatih terim ile birlikte başladı (fatih'in aslanları). ama galatasaraylılar öyle demiyor. daha eski diyor. oysa ki benim en eski hatırladığım prekazi'li, simoviç'li galatasaray dönemlerinde aslan denilmiyordu hiç.
sorum şu: galatasaray'ın "aslan" olması ne kadar eskidir? "aslanım benim koçum benim" gibi övme amaçlı söylenen "aslan galatasaray" şeklindeki kullanımı sormuyorum. simge olarak aslan kullanılmasından bahsediyorum. ne kadar eskidir, ilk defa ne zaman kullanılıştır?
şimdi hatırladığım en eski maçlar 1980'lerin ortalarına ait. o dönemlerde üç büyüklerin takım ismi dışında birer de takma ismi vardı.
fenerbahçe: sarı kanarya
beşiktaş: kara kartal
galatasaray: cim bom bom
yani kendimi bildim bileli fenerbahçe'nin maskotu kanarya, beşiktaş'ın maskotu da kartal hayvanıydı. galatasaray'ın ise hayvan bir maskotu yoktu.
sonraları galatasaray'a "aslan" simgesi uygun görüldü. benim hatırladığım, galatasaray'a aslan denilmesi fatih terim ile birlikte başladı (fatih'in aslanları). ama galatasaraylılar öyle demiyor. daha eski diyor. oysa ki benim en eski hatırladığım prekazi'li, simoviç'li galatasaray dönemlerinde aslan denilmiyordu hiç.
sorum şu: galatasaray'ın "aslan" olması ne kadar eskidir? "aslanım benim koçum benim" gibi övme amaçlı söylenen "aslan galatasaray" şeklindeki kullanımı sormuyorum. simge olarak aslan kullanılmasından bahsediyorum. ne kadar eskidir, ilk defa ne zaman kullanılıştır?
acı yemeyi deli gibi seven bir adamım. hele biberiye turşusu, ince uzun cin biberi, jalapeno falan leblebi gibi yiyorum.
yerken problem yok da affedersiniz ertesi gün çıkarırken çok eziyet çekiyorum. bağırsakları da bozuyor şerefsiz. çok şükür basurum falan da yok. potansiyel var ama :P
bunun yedikten sonra acısını midede etkisiz hale getirecek bir formül (süt iç, ekmek ye, vs) var mıdır?
şu anda kuru fasulyeye ektiğim ev yapımı acı toz biber yüzünden başım dönüyor. dayanamıyor ve yiyorum ama bunun yarını da var.
yerken problem yok da affedersiniz ertesi gün çıkarırken çok eziyet çekiyorum. bağırsakları da bozuyor şerefsiz. çok şükür basurum falan da yok. potansiyel var ama :P
bunun yedikten sonra acısını midede etkisiz hale getirecek bir formül (süt iç, ekmek ye, vs) var mıdır?
şu anda kuru fasulyeye ektiğim ev yapımı acı toz biber yüzünden başım dönüyor. dayanamıyor ve yiyorum ama bunun yarını da var.
a) sıkayp
b) sıkaypi
c) sıkaype
d) bunların dışında (lütfen belirtiniz)
b) sıkaypi
c) sıkaype
d) bunların dışında (lütfen belirtiniz)
lost'un 15,5 bölümünün altyazısı çıkmadığından mütevellit, sırayı bozmamak gibi gerzek bir düşünceyle halen finali seyretmiş değilim. altyazısı çıksın, arada o özel bölümü de izleyip, finali öyle izlerim demiştim.
lakin hafta olacak neredeyse bu altyazının çıkacağı yok. meraktan çatlamak üzereyim. sözlükte falan spoiler görmeyecem diye şaşı oldum. bu özel bölümü s.ktiredip finali izlesem bir şey kaybetmem değil mi? yani "göremedikleriniz, kıyıda köşede gözden kaçanlar" tadında ipuçları veren falan bir bölüm mü bu, illa ki bekleyeyim de altyazı çıksın, izleyeyim de sonra mı finale geçeyim? yoksa boşverip izleyeyim mi artık finali?
lakin hafta olacak neredeyse bu altyazının çıkacağı yok. meraktan çatlamak üzereyim. sözlükte falan spoiler görmeyecem diye şaşı oldum. bu özel bölümü s.ktiredip finali izlesem bir şey kaybetmem değil mi? yani "göremedikleriniz, kıyıda köşede gözden kaçanlar" tadında ipuçları veren falan bir bölüm mü bu, illa ki bekleyeyim de altyazı çıksın, izleyeyim de sonra mı finale geçeyim? yoksa boşverip izleyeyim mi artık finali?
yok altyazı arama sorusu değil bu. şimdi divxplanet.com'da görüyorum. türkçe altyazıları pınar batum çeviriyor, güzel ellerine sağlık. ingilizce altyazıların ise yanında "tv-rip" yazıyor. nedir yani, lost televizyonda ingilizce altyazılı mı yayınlanıyor? yoksa amcalar orijinalinden dinleyip ingilizce altyazı mı yazıyorlar? tv-rip bu anlama mı geliyor, nedir?
1. şimdi sürekli izleyicisi değilim. takip de etmiyorum. rastladıkça kafama takılıyor. trt 3'ü açtığımda bazen dünya 3 bant bilardo şampiyonası oluyor. sene içinde ve muhtelif senelerde sık sık rastlıyorum. bu turnuvalarda masalar hep platin marka. acep bu "dünya" şampiyonaları sürekli türkiye'de mi yapılıyor, yuksa bütün dünyadaki turnuvalara masaları platin şirketi mi sağlıyor?
2. hafta sonu gündüz vakti evde cam açıkken içer. 5-6 tane sinek girdi. böyle karasinek değil, daha ufaki daha yavaş hareket eden bir sinek. bunların hepsi gittiler salondaki avizenin etrafında dönmeye başladılar. hayır ışık yanıyor olsa anlarım da yanmayan avizenin etrafında niye döner bu sinekler? akıllı bir hayvan da değil ki önceki tecrübelerinden şartlanmış, yansa da yanmasa da lambaya gidiyor diyeyim.
2. hafta sonu gündüz vakti evde cam açıkken içer. 5-6 tane sinek girdi. böyle karasinek değil, daha ufaki daha yavaş hareket eden bir sinek. bunların hepsi gittiler salondaki avizenin etrafında dönmeye başladılar. hayır ışık yanıyor olsa anlarım da yanmayan avizenin etrafında niye döner bu sinekler? akıllı bir hayvan da değil ki önceki tecrübelerinden şartlanmış, yansa da yanmasa da lambaya gidiyor diyeyim.
efem kan bağışı yaptıktan sonra hemogram (kan sayımı) yaptırsam, hücrelerim limit değerlerden düşük mü çıkar?
şimdi dün kan bağışı yaptım. bu aralar da şeker, kolesterol vs. kontrolü için kan tahlili yaptıracağım. bunları yaparken doktor kontrol amaçlı hemogram da isteyecek. şimdi o hemogramda alyuvar, akyuvar, hemoglobin vasaire işte her neyse hücre sayıları düşük mü çıkar? kan bağışladığımı özellikle belirtmem gerekli mi?
şimdi dün kan bağışı yaptım. bu aralar da şeker, kolesterol vs. kontrolü için kan tahlili yaptıracağım. bunları yaparken doktor kontrol amaçlı hemogram da isteyecek. şimdi o hemogramda alyuvar, akyuvar, hemoglobin vasaire işte her neyse hücre sayıları düşük mü çıkar? kan bağışladığımı özellikle belirtmem gerekli mi?
özkan uğur'un sesini arçelik robotu çelik'in sesi yapan filtreyi arıyorum. hangi programla, hangi efektle bu sese yaklaşabilirim?
arkadaşlar bilen bilir mali müşavirim ben. işim gücüm muhasebe kaydı. nümerik klavye denen hadise benim elim ayağım. bugüne kadar laptop kullanmadıysam sadece nümerik klavyesi olmadığı içindir (usb'den takılanlar işimi görmüyor). geçen baktım nümerik klavyeli laptoplar da çıkmış. sevindim "sonunda en de artis gibi masama laptop koyabilecem, gittiğim yere götürebilecem" diye. lakin bu koduğumun laptoplarının çoğunda nümerik klavyeler, bizim kullandığımız standart klavyelerle aynı değil. nasıl bizimki? en alt satırında sıfır tuşu var, iki tuş genişliğinde. yanında nokta var, yanında da diklemesine iki tuş uzunluğunda enter var. bu soktuğumun laptoplarında ise tek tuş büyüklüğünde sıfır var, yanında da iki tuş genişliğinde yanlamasına enter var. peki nokta nerede, ebesinin hamında. normal klavyeye göre num lock'ın olduğu yerde. artı, eksi, bölü falan da saçma sapan tepeye dizilmiş.
niye lan? yıllardır kabul görmüş standartta yapsanıza. sadece hp pavilion'ların şekli aynı benziyor, ama o bilgisayarı da (geçen gün sordum) kimse önermiyor. sırf nümerik klavyesi uğruna gidip bozulacağını bile bile hp pavilion alacam o olacak.
olması gereken nümerik klavye şekli: www.cygrouponline.com
mınakoduğumun şekli: www.notebookcheck-tr.com
niye lan? yıllardır kabul görmüş standartta yapsanıza. sadece hp pavilion'ların şekli aynı benziyor, ama o bilgisayarı da (geçen gün sordum) kimse önermiyor. sırf nümerik klavyesi uğruna gidip bozulacağını bile bile hp pavilion alacam o olacak.
olması gereken nümerik klavye şekli: www.cygrouponline.com

mınakoduğumun şekli: www.notebookcheck-tr.com

hele bir de enstrumantal olursa mmmh mis mis. ama olmasa da olur. her tür (balkan, çerkes, kafkas, çigan, vs) kabulümdür. yeter ki akordeon olsun.
önerileri bekliyorum.
önerileri bekliyorum.
şimdi yaz geliyor, bende göbek aldı başını gidiyor. gaze geldim p90x adı verilen egzersiz ve diyet programını uygulamaya karar verdim. videolarını, dokümanlarını falan edindim. şimdi bana dambıl lazımmış (barfiks demirim halihazırda mevcut). ham bir adamım. öyle sportif falan değilim. zamanında yüzdüğümden dolayı kollarım ve omuzlarım geniş ama konsiyon sıfır, güç yok. değiştirilebilir setlere ve ayrı ayrı dambıllara verecek param da yok. şimdi kaç kilo dambıl alayım? 2 tane 8 kiloluk alsam ağır gelir de bezer miyim, 5-6 kilo falan alsam bu sefer de hafif gelir de bir işe mi yaramaz? hafif alıp, az gelirse çok tekrar yapsam telafi eder mi? ne önerirsiniz?
dediğim gibi amacım öyle kat kat kas yapmak, vücudu şişirmek falan değil. göbeğimi ve fazlalık yağlarımı eritip fit bir vücuda sahip olmak, kondisyon kazanmak, adama benzemek.
hani başka spor önerecek olrusanız şunu söyleyeyim. başka sporlar yapacak (yüzecek, koşacak) vaktim pek yok, o yüzden evde yapılabilirliği ve işe yarar olması etkiledi beni. yoksa çıkıp koşsam, yüzsem mis gibi olur ama onlara vakit lazım.
dediğim gibi amacım öyle kat kat kas yapmak, vücudu şişirmek falan değil. göbeğimi ve fazlalık yağlarımı eritip fit bir vücuda sahip olmak, kondisyon kazanmak, adama benzemek.
hani başka spor önerecek olrusanız şunu söyleyeyim. başka sporlar yapacak (yüzecek, koşacak) vaktim pek yok, o yüzden evde yapılabilirliği ve işe yarar olması etkiledi beni. yoksa çıkıp koşsam, yüzsem mis gibi olur ama onlara vakit lazım.
ekşi duyuru'dan veya herhengi bir siteden bir şey satmanın raconu nedir? yani önce alıcı parayı yollar, sonra satıcı ürünü yollar şeklinde mi, yoksa önce satıcı ürünü yollar, alıcı parayı yollar şeklinde mi? kim kime nasıl güvenecek? nedir işin raconu? başka bilmem gereken şeyler var mı?
gittigidiyor'u hariç tutalım. onun bizzat kendi sistemi var.
gittigidiyor'u hariç tutalım. onun bizzat kendi sistemi var.
argoda bir kadının bir erkekle erkekle sevişmiş olduğu anlamına gelen "vermek" kelimesi (örnek: dilara dün cenk'e vermiş olm) ne zamandan beri bu anlamda kullanılıyor?
acaip bir soruyla daha karşındayım ey duyuru insanı.
şimdi 1997 yılında dönemin en şahane bilgisayarını aldık. pentium 200-mmx, 32 mb ram, 2 mb ekran kartı, bilmemkaç gb harddisk, en hızlı döneninden (kaç rpm unuttum ama döneminin şahanesi). hatta hiç unutmam 2200 dolar verdiydik.
heh şimdi bu mınakodumun bilgisayarı günümüzde niye yavaş çalışıyor lan? yıla göre mi çalışıyor? içine günümüzün programını veya daha sonraki yıllarda çıkmış yüksek gereksinim isteyen hiçbir program yüklemiyorum. yine windows 95 yüklüyorum orijinal cd'den, yine o dönem aldığım oyunu yüklüyorum, yine o dönem aldığım programı yüklüyorum, göt bilgisayar tır tır tır iki saat bir şey yükleyemiyor, çalıştıramıyor. hiçbir şey yüklemesem bile sıfır winows 95'in internet explorer ikonuna tıkladığımda bile tırtırtırtır iki saatte bi internet explorer açamıyor. harddisk bozuldu bad sector manyağı oldu diyip kontrol de ediyorum cillop gibi. e ulan harddisk dışında kalanı zaten mekanik değil hani çalışa çalışa aşındı desek olmaz, ya da olur mu ne bileyim. e harddiski de kontrol ettik sağlam. dönüyor da yani, motor falan çalışıyor.
ulan o zaman o dönemin bilgisayarı, yine o dönemin programlarını niye kasıla kasıla çalıştırıyor? zamanında yüklediğimde uçuyordu? "oha sene olmuş 2009, 12 seneliğim lan ben, üstüme yediyüz çeşit teknoloji çıktı, bu dönemde yavaş çalışmam lazım" diye düşünüyor olmasından şüpheleniyorum.
şimdi 1997 yılında dönemin en şahane bilgisayarını aldık. pentium 200-mmx, 32 mb ram, 2 mb ekran kartı, bilmemkaç gb harddisk, en hızlı döneninden (kaç rpm unuttum ama döneminin şahanesi). hatta hiç unutmam 2200 dolar verdiydik.
heh şimdi bu mınakodumun bilgisayarı günümüzde niye yavaş çalışıyor lan? yıla göre mi çalışıyor? içine günümüzün programını veya daha sonraki yıllarda çıkmış yüksek gereksinim isteyen hiçbir program yüklemiyorum. yine windows 95 yüklüyorum orijinal cd'den, yine o dönem aldığım oyunu yüklüyorum, yine o dönem aldığım programı yüklüyorum, göt bilgisayar tır tır tır iki saat bir şey yükleyemiyor, çalıştıramıyor. hiçbir şey yüklemesem bile sıfır winows 95'in internet explorer ikonuna tıkladığımda bile tırtırtırtır iki saatte bi internet explorer açamıyor. harddisk bozuldu bad sector manyağı oldu diyip kontrol de ediyorum cillop gibi. e ulan harddisk dışında kalanı zaten mekanik değil hani çalışa çalışa aşındı desek olmaz, ya da olur mu ne bileyim. e harddiski de kontrol ettik sağlam. dönüyor da yani, motor falan çalışıyor.
ulan o zaman o dönemin bilgisayarı, yine o dönemin programlarını niye kasıla kasıla çalıştırıyor? zamanında yüklediğimde uçuyordu? "oha sene olmuş 2009, 12 seneliğim lan ben, üstüme yediyüz çeşit teknoloji çıktı, bu dönemde yavaş çalışmam lazım" diye düşünüyor olmasından şüpheleniyorum.
arkadaşlar, sabah darty'de gördüm, hem tasarımına, hem özelliklerine, hem fiyatına bayıldım.
hp pavilion ng699ea dv6-1010
şudur kendileri: www.darty.com.tr
nasıldır iyi midir? özellikleri birkaç yıl idare edecek olsun, bir de bununki gibi (ama tasarımı aynen böyle sıfır ve entry tuşu büyük) ayrı mümerik klavyesi olsun istiyorum. nümerik klavyeli diğer bilgisayarları beğenmedim pek.
sorun çıkaran bir makine midir, pavilion'ların çok sorunlu olduğunu okudum hep sözlükten. gerçi her bilgisyar için yazılmış aynı şeyler ama bilemedim.
hp pavilion ng699ea dv6-1010
şudur kendileri: www.darty.com.tr
nasıldır iyi midir? özellikleri birkaç yıl idare edecek olsun, bir de bununki gibi (ama tasarımı aynen böyle sıfır ve entry tuşu büyük) ayrı mümerik klavyesi olsun istiyorum. nümerik klavyeli diğer bilgisayarları beğenmedim pek.
sorun çıkaran bir makine midir, pavilion'ların çok sorunlu olduğunu okudum hep sözlükten. gerçi her bilgisyar için yazılmış aynı şeyler ama bilemedim.
arkadaşlar bu dizimizin tam arkasındaki, ayak bileğimizin ön ve arka tarafındaki, el bileğimizin iç tarafındaki böyle kasınca çıkan, kasıp bırakınca hareket eden kemiğe benzeyen ama kemik olmayan şey nedir? kas desen çok sert, kemik desen yumuşak. iskelet görüntüsüne bakıyorum da elde ayakta öyle kemikler yok.
nedir bunlar?
nedir bunlar?
markası post-it olanlar da dahil olmak üzere üzerine not yazıp monitöre yapıştırdıktan yarım saat sonra kenarlarından kalkmaya başlayıp en fazla birkaç saat sonra da düşen post-it'lerden bıktım hoca. doğru düzgün yapıştı mı kalan, kenarları kalkıp düşmeyen post-it arıyorum. icabında günlerce monitörde yapışık duracak. kağıt olan post-it'lerden bahsediyorum. post-it görevi yapan program önermeyiniz.
efendim bir devrede, üstünde C559B PH 7 N yazan bir transistör var. aynı transistörden almak istediğimde elektronik parça satıcısı bana BC327 diye bir transistör verdi. eşdeğeridir dedi. öyle midir hakikaten? eşdeğer midir bu ikisi?
ve asıl soru: bu ikisinden hangisi 2N3799A kodlu transistörün eşdeğeridir veya en yakınıdır?
ve asıl soru: bu ikisinden hangisi 2N3799A kodlu transistörün eşdeğeridir veya en yakınıdır?
sevgili ekşi duyuru. nasılsın iyi misin, halin vaktin nasıl. bizi sorarsan çok iyiyiz. bahar geldi, sarıkız buzağıladı. kuzular koşuşuyor. yani her şey çok iyi. bir tane dvd player aldık. arkasında 5.1 ses sitemi bağlanabilsin diye dijital koaksiyel ses çıkışı var. şansa bak ki benim elimde de bilgisayarlar kullansın diye yapılmış bir adet creative 5.1 ses sistemi var, lakin arkasında dijital koaksiyel girişi diye bir şey yok. uydu hoparlörlerin bağlanacağı (sağ ön, sağ arka, sol ön, sol arka, merkez) 5 tane rca giriş ve bilgisayarın ses kartından gelen kablonun bağlanacağı 3 tane 3,5 mm kulaklık jakı şeklinde giriş var. aradım taradım muhtara neyin sordum bilemediler. acaba ben bu ses sistemini adaptörle falan bir şekilde bu dvd player'a bağlayabilir miyim?
ananın bacının kardeşinin dedenin nenenin emminin dayının yengenin emmoğlunun sarıkızın çok selamları var. gözlerinden öperim.
kibritsuyu
not: kestane kebap acele cevap
ananın bacının kardeşinin dedenin nenenin emminin dayının yengenin emmoğlunun sarıkızın çok selamları var. gözlerinden öperim.
kibritsuyu
not: kestane kebap acele cevap
banyodan sonra düğüm düğüm olmuş ve zor taranan saçları açmak için "durulanmayan", saçın üstünde kalan bir saç kremi tavsiyesi istiyorum sözlük hanımlarından. veya uzun saçlı beylerden.
saçların dalgalı ve boyalı olduğunu belirteyim.
saçların dalgalı ve boyalı olduğunu belirteyim.
arkadaşlar polis akademisi serisini hepiniz biliyorsunuz. bu serinin filmlerinde ağzıyla değişik sesler çıkaran jones diye bir karakter var hani. hah bugüne kadar polis akademisi serisini dublajlı izlemiş olan benim gibi kişiler fark etmiştir ki, bu arkadaş kafasına bant bağlayıp bruce lee moduna girdiği zaman ağzı şekilden şekile girmekte, orada acaip sesler çıkararak bir şeyler söylemekte ama biz dublajda saçma bir çeviri duymaktayız. yıllardır içimde uktedir. bruce lee modunda dövüşe hazılanırken ne diyor lan bu adam? senelerdir neden mahrum kaldık? çok komik bir şeyler söylüyor veya komik sesler çıkartıyor gibi duruyor ama biz dublajın insafına kalmış izliyoruz yıllardır.
--------------------------------------- spoiler---------------------------------------
- kate bacım sayid'in vurduğu küçük benjamin linus'ı richard'a verdi. benjamin orada büyüdü. rousseau'nun bebeğini kaçırdı. peki bu senelerde others'ın yanında kalmış olan benjamin'in dharma'ya nasıl geri döndüğünü gördük mü, ya da görecek miyiz? zira gazla babasını öldürdüğünde ve richard'lar da aynı anda köyü tarumar ederken benjamin gayet dharma tulumlu dharma çalışanıydı. onca yıl dharmacılar salak mı ki onca yıl others'ın yaında kalıp yetişöiş adamı geri almışlar? yoksa benjamin yanar döner bir orada bir burada takılan bir adam mıydı? (rousseau'nın bebeğini kaçırırken ethan'ın orada ne işi vardı, o ne ara geldi benjamin'in yanına konusuna hiç değinmiyorum.)
- geçen sezonlarda hugo vosvos minibüsü bulduğunda, sawyer da minibüsteki biraları içerken workman roger'ın iskeletiyle oturup içmişti. acep onun geçmişteki roger olduğunun farkında mı? "anaa lan benim iskeletinin kafasına bira kutusu vurup cheers yaptığım workman roger şu herif lan ehehe" demiş midir?
- kate bacım sayid'in vurduğu küçük benjamin linus'ı richard'a verdi. benjamin orada büyüdü. rousseau'nun bebeğini kaçırdı. peki bu senelerde others'ın yanında kalmış olan benjamin'in dharma'ya nasıl geri döndüğünü gördük mü, ya da görecek miyiz? zira gazla babasını öldürdüğünde ve richard'lar da aynı anda köyü tarumar ederken benjamin gayet dharma tulumlu dharma çalışanıydı. onca yıl dharmacılar salak mı ki onca yıl others'ın yaında kalıp yetişöiş adamı geri almışlar? yoksa benjamin yanar döner bir orada bir burada takılan bir adam mıydı? (rousseau'nın bebeğini kaçırırken ethan'ın orada ne işi vardı, o ne ara geldi benjamin'in yanına konusuna hiç değinmiyorum.)
- geçen sezonlarda hugo vosvos minibüsü bulduğunda, sawyer da minibüsteki biraları içerken workman roger'ın iskeletiyle oturup içmişti. acep onun geçmişteki roger olduğunun farkında mı? "anaa lan benim iskeletinin kafasına bira kutusu vurup cheers yaptığım workman roger şu herif lan ehehe" demiş midir?
ulan illa illegal yollara mı başvuralım lan bir maçı takip etmek için? illa justin tv, sopcast falan mı kurcalayalım be? hadi izleyemiyoruz, bari dinleyelim desek, trt'nin ses tonu değişmeden maç anlatan, "evet şimdi de birbirlerine girdiler, evet tokat atıyorlar" diye sakin sakin anlatan spikerine mecbur kalıyoruz.
ankara'da lig maçlarını doğru düzgün anlatan radyo önerebilir misiniz 93.3 trt dışında? tek tek gezdim, başka yok, ya da ben bulamadım.
ankara'da lig maçlarını doğru düzgün anlatan radyo önerebilir misiniz 93.3 trt dışında? tek tek gezdim, başka yok, ya da ben bulamadım.
sevgili arkadaşlar, evlenirken alıp taktırdığımız cillop gibi avizenin patlayan ampulünü sökerken dibi (duyu) de birlikte gevşedi. vidalı olduğu yerden çıktı, arkasındaki kabloya asılı vaziyette sallanıyor. arkasındaki kablo burulduğu için geri vidalanmıyor. ucundan tutar gibi bir diş vidalanıyor, elleyince çıkıyor. bir de bok yedim, kontrol kalemiyle elektrik geliyo mu acaba, yoksa burarken (epey uğraştım çünkü vidalarım diye) kabloyu koparttım mı diye bakarken kısa devre yaptırıp (evet kontrol kaleminin ışığını görecem diye eğilip bükülürken iki üç birbirine değdi) duyu iyice yaktım. pat diye patlayıp sigortayı attırdı. kapkara oldu iç tarafı. muhtemelen erimiştir de. şimdi aldığımız yere söyledim, servis gelip bakacak. lakin "tamire giden şey asla düzelip gelmez" diye bir intiba oluşmuş bende. pahalı da bir şeydi. korkuyorum. altı üstü duy değişecek ama üstünde metal kaplaması falanı var, vidası yivi falan yok, nasıl sökülecek, nasıl takılacak bilemedim. düzelir di mi bu? daha beter sıçıp getirmezler di mi?
daha önce de soruldu burada ama aradım bulamadım. nasıl arayacağımı da bilemedim aslında.
youtube'da görmüştüm. böyle bir şey vardı. akvaryumda kütük gibi bir şey çakmakla ısıtınca böyle bok gibi uzuyor büyüyor falan bütün akvaryumu kaplıyordu. neydi o maddenin adı?
youtube'da görmüştüm. böyle bir şey vardı. akvaryumda kütük gibi bir şey çakmakla ısıtınca böyle bok gibi uzuyor büyüyor falan bütün akvaryumu kaplıyordu. neydi o maddenin adı?
8 katlı bir apartman düşünün. bu partmandaki su boruları hangi noktadan itibaren daireye, aittir? yani diyelim ki apartmanda bir yerde 8. kattaki adamın su borusu 5. kat hizasında patladı. bu boruyu 8. kattaki adam mı yaptırır, apartmann ortak borusu sayılır da apartman mı yaptırır?
veya şöyle sorayım: su sayacından çıktıktan sonra direye aittir", "daireye girmeden önceki kısım apartmana aittir" falan diye genellemek mümkün müdür?
veya şöyle sorayım: su sayacından çıktıktan sonra direye aittir", "daireye girmeden önceki kısım apartmana aittir" falan diye genellemek mümkün müdür?
he arkadaşım bu çocukluğumuzda "vaay lan arabaya bak kara şimşek lan" dediğimiz, normalde farları kapalı duran, yakınca açılan güzide otomobil gündüz vakti nasıl selektör yapardı? lan zaten selektör anlık bir şey. far kolunu çekince anında yapmalı. seri selektör için far kolunu 2-3 kere çekince çekince ohooo, bzzz farlar açılsın, 2-3 kere yanıp sönsün yanıp sönsün bzz geri kapansın. olur mu lan öyle, o açılıp kapanana kadar selektörün kıymeti kalmadı. karşıdan gelen geçti gitti. nasıldı lan peki böyle değildir. senelerdir kafamı kurcalar durur.
1. atc bana sürekli bilmemne ground'la bağlantı kur, bilmemne center'la temasa geç, bilmemne tower'la konuş, hede hödö approach'u ara diyip duruyor. len biz filmlerden öğrendiğimiz tane kule var, her şey ordan yönetilmiyor mu? kule içinde ground, approach, center, tower falan diye farklı birimler var da her iş için ayrı kişiyle mi konuşuyoruz, yoksa her konuştuğumuz farklı bir yerdeki telsiz radar görevlisi falan mı nedir?
2. pilotun da, trafik kontrolürünün de türk olduğu durumlarda bunlar kendi arasında türkçe mi konuşur, yoksa diğer uçaklar da duysun anlasın diye ingilizce mi konuşur? var mıdır kuralı?
2. pilotun da, trafik kontrolürünün de türk olduğu durumlarda bunlar kendi arasında türkçe mi konuşur, yoksa diğer uçaklar da duysun anlasın diye ingilizce mi konuşur? var mıdır kuralı?
arabanın benzinlisi var, dizeli var, elektriklisi hibridi bile var da seri üretilen lpg'li araba niye yok lan? yoksa var mı? yani mecbur muyuz sıfır aldığımız arabayı dakikasında bozdurup sanayide tüp taktırmaya? hayır güzel yapanı da var da yani niye alıp bozduruyoruz illa. fabrikasından öyle çıksa direk olmuyo mu? yasak bir şey değil, gayet yasal şekilde kullanılıyor, satılıyor, ruhsata yazılıyor. niye lan niye?
ne için saygı duruşu yapıldı? kaçırdım o kısmını.
sevgili arkadaşlar, birkaç seferdir kimi beyaz çamaşırlarımızın (hepsinin değil) orası burası sararmış şekilde çıkıyor makineden. eşimin beyaz gömleğinin manşeti (beyazlarla birlikte 40 veya 60 derecede yıkandı), benim de lacivertli kırmızılı beyazlı kazağımın beyazları (kazaklarla birlikte 30 derecede yıkandı) sararmış lekelenmiş gibi çıktı. beyazları ve renklileri ayırarak yıkıyoruz. makinenin orasına burasına sıkışmış renkli bir şey yok. ön yıkama kullanmıyoruz. bembeyaz atletlerde falan bir şey yok. bir tek bu ikisini bozdu çıkardı. niye böyle oldu bunlar? calgon kullanmadık diye mi, deterjanı mı az koyduk, kızılırmak suyu yüzünden mi?
bir de bunları kurtarabilir miyiz? gömlek için çamaşır suyu kullanılabilir belki de, renkli kazak ne olacak? yepyeniydi daha.
bir de bunları kurtarabilir miyiz? gömlek için çamaşır suyu kullanılabilir belki de, renkli kazak ne olacak? yepyeniydi daha.
seçimle göreve gelmiş bir belediye başkanı ne olursa görvden alınabilir? yani bu adam milletvekili değil ki dokunulmazlığı olsun. yolsuzluğu kanıtlanırsa, ya da herhangi bir şekilde iligli davayı kaybeder de mahkum olursa görevi de düşer mi, ne şartlarda düşer, kim görevden alır? yoksa görevde kalmaya devam edip cezasını çeker mi? (illa hapis olmak zorunda değil. yolsuzluktan dolayı para cezasına mahkum olsa, parayı ödeyip göreve devam eder mi mesela)
salak bir başlık oldu.
şimdi şöyle. elimde arka arkaya döktürmem gereken bir a4 sayfasının yarısını oluşturacak pdf belgeler var (tahakkuk fişi). yazdır dediğimde her biri tek a4'ün üst tarafına yazıyor, kağıtların altları da boş kalıyor.
ben amele usulü yapıyorum yazdırılacak 10 tane belge varsa 5 tanesini yazdırıyorum, sonra kağıtları alıp ters şekilde (aş aşağı) yazıcıya tekrar koyup kalan beşini yazdırıyorum. sonra da ortsına cetveli koyup falçatayla kesiyorum.
kolayı yok mu bunun? word olsa kolay da ayrı ayrı pdf'ler olduğundan imkansız gibime geliyor.
şimdi şöyle. elimde arka arkaya döktürmem gereken bir a4 sayfasının yarısını oluşturacak pdf belgeler var (tahakkuk fişi). yazdır dediğimde her biri tek a4'ün üst tarafına yazıyor, kağıtların altları da boş kalıyor.
ben amele usulü yapıyorum yazdırılacak 10 tane belge varsa 5 tanesini yazdırıyorum, sonra kağıtları alıp ters şekilde (aş aşağı) yazıcıya tekrar koyup kalan beşini yazdırıyorum. sonra da ortsına cetveli koyup falçatayla kesiyorum.
kolayı yok mu bunun? word olsa kolay da ayrı ayrı pdf'ler olduğundan imkansız gibime geliyor.
evet siyah üstüne beyaz yazılı ekranda (dos ekranı) böyle bir uyarı veriyor bilgisayar.
windows aşağıdaki dosya eksik veya bozuk olduğu için başlatılamadı
\system32\drivers\pci.sys
özgn kur disketini ya da cd'yi takıp r ile onarma yapın falan diyor.
cd takıp cd'den boot ediyorum, r ile onarma yap diyorum, tırtır bir şeyler yükleyip başarısız oluyor. yeniden başlatınca yine aynı hatayı veriyor.
geçen hafta da pci.sys değil de başka bir şeyi bulamayıp açılmadı. ne ettiysem başaramadım. en son format attım düzeldi.
hayır komut istemi açılsa klasöre başka bilgisayardan dosyayı kopyalarım ama komut istemi bile açılmıyor, güvenli kip bile yok. nedir bilgisayarın derdi? her hafta format mı atacaz? ya da en azından komut istemi açılsın da dos modundan başka bilgisayardan disketle kopyalayayım eksik dosyayı yerine.
windows aşağıdaki dosya eksik veya bozuk olduğu için başlatılamadı
\system32\drivers\pci.sys
özgn kur disketini ya da cd'yi takıp r ile onarma yapın falan diyor.
cd takıp cd'den boot ediyorum, r ile onarma yap diyorum, tırtır bir şeyler yükleyip başarısız oluyor. yeniden başlatınca yine aynı hatayı veriyor.
geçen hafta da pci.sys değil de başka bir şeyi bulamayıp açılmadı. ne ettiysem başaramadım. en son format attım düzeldi.
hayır komut istemi açılsa klasöre başka bilgisayardan dosyayı kopyalarım ama komut istemi bile açılmıyor, güvenli kip bile yok. nedir bilgisayarın derdi? her hafta format mı atacaz? ya da en azından komut istemi açılsın da dos modundan başka bilgisayardan disketle kopyalayayım eksik dosyayı yerine.
efendim yaşlı bir amcam var (öz amcam). evin içinde bile zor yürüyor. nasıl oy kullanacağı hepimize dert olmuş durumda. oy kullanacağı okul ile görüştük, hizmetli gibi bir adam "sırtıma alır çıkarırım" diyor. e koskoca emekli olmuş doktor adam da çuval gibi sırtta üçüncü kata kadar taşınmayı kabul etmiyor. ne kadar da olsa çevresinde, mahallesinde bir itibarı var.
nasıl oy kullanacak amcam ve onun gibi merdiven çıkması zor olan, hatta imkansız olan kişiler? hadi okul kapısına kadar biz götürürüz arabayla da merdiveni nasıl çıkacak? muhtar da çözüm olabilmiş değil buna.
nasıl oy kullanacak amcam ve onun gibi merdiven çıkması zor olan, hatta imkansız olan kişiler? hadi okul kapısına kadar biz götürürüz arabayla da merdiveni nasıl çıkacak? muhtar da çözüm olabilmiş değil buna.
ha nasıl? wap/gprs uyumlu ve java çalıştırabilen cep telefonu deniyordu. ben de zannettim ki telefona bir java programı yükleyeceğim, bu program rastgele bir sayı üretip, ürettiği sayıyı wap/gprs yoluyla garanti'ye bildirecek, ben internetten aynı sayıyı girince doğrulama yapılıp internet şubesi açılacak.
lakin öyle değil. cep telefonuna java programı yükledik tamam. yüklediğim program bir sayı üretiyor, ancak herhangi bir wap/gprs bağlantısı kurmuyor. peki telefonun ürettiği sayının ne olduğunu garanti internet şubesi nereden biliyor da ben o sayıyı internete girince doğru diyor?
lakin öyle değil. cep telefonuna java programı yükledik tamam. yüklediğim program bir sayı üretiyor, ancak herhangi bir wap/gprs bağlantısı kurmuyor. peki telefonun ürettiği sayının ne olduğunu garanti internet şubesi nereden biliyor da ben o sayıyı internete girince doğru diyor?