ben de 1,5 sene önce boşta olduğum zaman çalışmıştım 3-4 ay kadar. genelde işine göre değişiyordu verdikleri ücret ama 30'dan aşağıya verdiklerini hiç hatırlamıyorum. bence boştaki bir insan için çok ideal bir iş. mecidiyeköy'de alan araştırma var murat muhallebicisinin sokağından aşağıya inince gold'un karşısındaki apartmanda, bir görüş istersen şimdi tam sezonu, işler yoğunlaşır bu aralar. söylediğim yerde para her hafta hesaba yatıyordu, para almada da hiç sorun yaşamadım...

genel olarak öncelikli nedeni bence nuri bilge ceylan'ın daha popüler olmasıdır. sen de niye öyle diye soruyorsun zaten. bu popülarite büyük ölçüde aslında cannes'da en iyi yönetmen ödülünü ve başka ödülleri de almasıyla oluştu. ha diyiceksin ki semih kaplanoğlu da altın ayı'yı ve başka şeyleri kazandı. o zaman da şöyle derim ki nuri bilge ceylan'ın daha uzun bi geçmişi var bu film dünyasında. semih kaplanoğlu'nun sadece o üçlemesi var dikkat çeken. belki önümüzeki yıllarda daha çok bahsedilir kendisinden.ben de semih'in bi filmini izlemişken nuri bilge'nin bütün filmlerini izledim büyük ihtimalle bu popülariteden dolayı. bi de entelektüel olacak o, evet

nbc'nin bu kadar ön plana çıkması daha fazla film çekmesi, kendi sinema dilini oluşturması ve avrupa'da göstermiş oldugu basarıyla orantılı. sonucta son 4 filmiyle cannes'da ödül almıs bir yönetmenden bahsediyoruz. oscar adaylıklarını ve diğer ödüllerini saymıyorum bile.

semih kaplanoğlu ise bu anlamda biraz geride. çektiği filmler, oluşturmaya çalıştığı sinema dili ve aldığı ödüllere bakıldığında daha geri planda kalıyor ve haliyle nbc'nin yanında sönük kalıyor.

ayrıca 3 maymun filmine kadar nbc de hiç bilinmiyordu. ne zaman ki 3 maymun'da "bu ödülü güzel ve yalnız ülkeme adıyorum" dedi ondan sonra memlektte kıymeti bilinmeye başlandı.

halbuki bir önceki filmi uzak ile özel juri ödülü ve en iyi erkek oyuncu ödüllerini almıstı cannes'da.

yani semih kaplanoğlu'nun şu anda geçtiği süreçten nbc de geçti ama grafiği asla düşmedi ve sürekli üzerine koydu.

semih kaplanoğlu da üzerine koymaya devam ederse ileride nbc kadar saygı duyulan ve popülaritesi olan bir isim haline gelecektir.

bana kalırsa son dönem türk sinemasının elle tutulur yönetmenleri sayılı zaten ve sayılı yönetmenler arasında semih kaplanoğlu'nun da nuri bilge ceylan'ın da reha erdem'in de zeki demirkubuz'un da (ve aklıma gelmeyenler) yeri ayrıdır.

edit: nickini şimdi fark ettim toshiro mifune dünyaya gelmiş geçmiş en yetenekli 3 oyuncudan biridir, nokta.

@tepedeki psychedelic adam, evet popülerliğin de etkisi var sanırım. ama bence boynuz kulağı geçecek, ödül aldı mı bilmiyorum ama meleğin düşüşü filmi de iyi bi film bence. kaplanoğlunun her filmi bi öncekinden daha iyi şekilde. ceylan'ın maddi desteği de arttığı için filmlerini istediği gibi çekmekte daha özgür, kaplanoğlunun da zamanla bu şekilde daha da iyi işler yapacağını düşünüyorum. düzelttim ilgili kelimeleri..

@halitkin, doğru diyorsun. 3 maymun ve ödül konuşması popülerleştirdi galiba. gerçi uzak filmi de bir süre ses getirmişti medyada. diğer yönetmenleri bilerek yazmadım, kaplanoğlu ve ceylan bana sinema dili olarak daha benzer geliyor, kulvarları yakın gibi. kaplanoğlu ile ilgili yeterince yazı, makale olmaması beni düşündürüyor. kaplanoğlu filmlerinde mana ve bir çok dini gönderme var. bunları yakalamak zor bence. filmler daha geniş kitlelere ulaştıkça, filmler izlendikçe bu sayı artar umarım. uzmanlık alanı sinema veya sosyal bilimler olan birileri belki burdan çağrımı duyup bu işe el atar:)

@tamamtamambuldum, kaplanoğlu sempatisi de olabilir ama özellikle meleğin düşüşü ve süt filmi ile filme girmeyi bırak filmden çıkamadım bu iki film 3-4 gün kafamı sürekli meşgul etti. üçlemeyi bütün olarak ele almak gerekir bence, üç film bi şekilde birbirini dengeliyor gibi..

arda vs messi

kontenjanlılara alınmıştı sanırım.

kontenjan bilgilerini nasıl öğrenebilir peki? sitede bulamadım bi türlü.

işte kontenjanlı olunca ikinci okul olarak giremiyorsunuz, normal üniversite muamelesi görüyor. misal ingilizce öğretmenliği filan bölümler de böyle sanırım açıköğretimde.

yurtdışında burslu okumak için ya iyi bir projen olmalı, ya başarılı bir öğrenci olmalısın ve iyi bir okulda eğitim görmüş olmalısın bu notlar yanında, ya bir tanıdığın olmalı ki belli ki yok ya da burs için başvuracağın kurumlara gittiğinde onlara bir şeyler katacağını kanıtlamalısın.

ve burs dediğin araştırarak ve kovalayarak bulunur, bu kadar hedefsizce istekler içinde olmandan dolayı da bu kararını tekrar düşünüp ve tartmalısın. yurtdışında yaşamak zordur, pahalıdır ve büyük bir adımdır, ne istediğin konusunda bu kadar genişlik sahibi olman biraz kararsızlık örneği gibi. neresi olursa olsun da olsun mantığı hayırlı sonuçlar vermez.

yurtdisinda burslu master imkansiza yakin bir seydir.

olursa da doktora bütünlesik ya da sadece master bursu icinse

iyi notlar
iyi projeler
coook saglam referans
cok ilginc bi kisilik olmak

gibi kriterler lazim,bunlar ayri ayri da olabilir.ilginc kisilikten kastim"ben coh komigim agbi" degil elbette,türkiye sörf sampiyonu olmak ,avrupada bir kurumda baskan olmak gibi seyler.eger diger kriterler yeterli olmazsa referans olarakta silvio berlusconi,kemal dervis,bill clinton filan olabilirse burs gene gelir...

@madyb, burs ile ilgili dediğin şeyleri biliyorum. o kadar da alakasız bi insan değilim, sadece burdan gelecek olan fikirleri ve yönlendirmeleri merak ettim. sorumu sanırım lastikli bir şekilde sormuşum, "yüksek lisansı nerede yapayım?" diye sormamıştım "siz olsanız nerede yaparsınız?" diye sormuştum.. belki burdan gelen farklı bir bilgi, tecrübe, yeni bir seçenek başka bir araştırma süreci olur benim için..

@when i was a child, bütünleşki doktora programıyla daha önce de karşılaşmıştım ama çok üstünde durmamıştım, araştırıcam bunu..

evet odak noktasını burstan tercihlere kaydırırsak, hangi ülkeyi/ üniversiteyi tercih ederdiniz? neden? mesela bi arkadaşım şu an çin'de burslu olarak okuyor ve çok memnun, bunun gibi örnekleri merak ediyorum daha çok.

www.studyinsweden.se
sosyal bilimlerde türk öğrencilere özel bir burs var.

www.tr.emb-japan.go.jp

sunkarsemih.wordpress.com

tramvay için eminönü yahut kabataş'a geçtikten sonra tramvaydan aksaray/yusufpaşa'da inilir, havalimanı metrosuna binilir, kocatepe durağında inilir. forum istanbul görülür, sağındaki yoldan ilerlenir 100 metre sonra decathlon.

Metrobusle merter ordan metro ile aksaray yönüne gidin . Kocatepe durağında inin .

ytü de bir dönem gidip tezini yazabiliyorsun pekâla. çok güzel olur diyorum.

Yüksek lisansta bildiğiniz üzre 2. sene ders yok, bitirme çalışması var. O yüzden 2. sene gitmek oldukça mantıklı. Bitirme çalışması için tez danışmanınız ile mailleşerek iletişim kurabilirsiniz.

Lisansa göre artıları: Lisans döneminde ortalama 6-8 ders oluyor ve gidilen kurumda alınan ders ile üniversitede alınan dersin kredisi uyuşmayabiliyor (gerçi akts standardı var ama kredi uyuşsa bile okul birkaç dersi saymayıp tekrar almanı isteyebiliyor. Bu şekilde bir arkadaşımın okulu uzadı mesela. )

Lisansa göre eksileri: Bir eksi göremedim.

Zorluğu şu olur; faydalanabileceğiniz kaynak -muhtemelen internet ile- sınırlı olur. Üniversitenin kütüphanesini kullanamazsınız mesela. Ama zaten ilk dönem, tezin amacı, içeriği vesaire belirlenir ve şubat tatilinde gelip işinize yarayacak kitapları alıp öyle dönersiniz. Tabi lisanta tez böyleydi, ilk dönem bir kitap okudum (o dönem ben de erasmus öğrencisiydim), tez konusu belirledim, içindekileri yazdım vesaire. Sonra onu 4-5 sayfalık pdf halinde hocama mail attım ve bu şekilde ilk dönem için notumu aldım.

üniversitenin kütüphanesi niye kullanılamasın ki?! yurt dışı kütüphanelerinde hem bizimkilere göre daha çok kitap var, hem de bizdeki gibi en fazla 3-5 kitap alabilirsin gibi bi sınırlamaları yok.
ben doktorada gittim gayet de iyi oldu. türkiyede bulmam mümkün olmayan kitapları buldum. üstelik hocalar da çok yardımcı oluyor.

Komando dışı herhangi bir branşta yedek subay olabilirsiniz ve onların da doğuda görev yerleri var. Komando kadar zorlu olmaz tabii hiçbiri. Masabaşı, takım komutanlığı, vb. şans işi. Hepsinin iyi ve kötü yanları var. Yeriniz belli olunca tekrar konuşuruz.

yööö ne şubesi ya. avukat değilsen şubeyi filan unut.

aslanlar gibi bitli piyade asteğmen olur, dağlarda gezersin mesela. doğuda görev yapma ihtimalin de her asteğmen adayı kadar var.

erken daha takma kafana olacağı varsa olur hepsi aynı ihtimalde.

İngiltere'ye gideceksen yoğunlaştırılmış kursu tavsiye etmem, IELTS'e yönelik bir kursa gir. Sınav şekline aşina olursun, YÖK'ün internet sitesinde KPDS, ÜDS, TOEFL dönüşüm tabloları da mevcut..
Tekrar İngiltere için: özel ders almıyorsan yoğunlaştırılmış kursta deli gibi dil bilgisi görürsün, Türkiye'den giden biri için faydalı olmaz.

sorunu sor istersen

Arkadaş var olmaz mı?

sorayım o zaman, yurtdışı eğitimlerinde konsolosluğa gösterilmesi gereken teminat için bazı bankalar yardımcı oluyormuş. arkadaş anlattı, yurtdışına çıkan bir arkadaşı banka ile anlaşmış, elemanın hesabında belli bir miktar para göstermişler. eleman da sözleşme gibi bir şeye parayı çekmeyeceğine dair imza atmış, sonra hesap dekontunu konolosluğa göstermiş ve vizesini almış. bu nasıl oluyor? yasal mı bu? eğer böyle bir şey varsa hangi bankalar yapıyor bunu?

belli bir komisyon vermişler sanırım. peki kredi çeksem aynı şekilde, vizeyi aldıktan sonra bankaya parayı olduğu gibi geri yatırsam. olur mu acaba böyle?

Kütük Tokat
Uzun Dönem
Acemilik İstanbul
Usta Kocaeli (Bunu ben çektim kuradan)

Kütüğün etkisi yok, uzun veya kısa yapmanız da TSK'nın mesleğinizdeki adama ihtiyacıyla orantılı.

Yaşlanıp vücudu oturmaya alıştırdıkça, hayatı düzene sokmaya başladıkça askerlik zor geliyor. Erken yaşta bitirmek bence daha iyi olur ama bazı işlerde araya askerlik girerse geldiğinizde bıraktığınız yerden başlayamayabilirsiniz. Karar sizin.

aslında benim amacım dil eğitimi için bir müddet yurtdışına çıkmak, burs falan ya da uygun bir imkan çıkarsa yüksek lisansa devam etmek. olmazsa da dil eğitimini alıp ülkeye dönmek, sınavlara hazırlanmak falan şimdiki planım.. askerlik tecili de 2 sene şimdi, dil okulları falan tecili de uzattırmıyor. geçen üniversiteden hocamla konuştum askerliği bir an önce yap yurtdışına çıkarsan falan uğraşma bi daha bu işlerle dedi. düşünüyorum düşünüyorum bir türlü karar veremiyorum..

Akademisyen olmak için yüksek lisans yapacaksanız araya askerliği sokmayın derim. Bir yüksek lisans diploması bulunsun, daha iyi iş bulurum gibi bir düşünceniz varsa askerliğin pek zararı olmaz.

İstanbul'da oturuyorum, Karadenizliyim. Bizi önce Kastamonu da topladılar, tamamızı doğu illerine dağıttılar. Genel olarak Ankara, İstanbul olmak üzere her coğrafyadan vardı gelen. Mevki olarak üst düzey yönetici, mühendis, öğretmen, avukat, işletme mezunu, bilkent, odtü, y.dışı yüksek lisanslı, dumlupınar, açıköğretim, sütçü imam, fırat, kocaeli, sakarya, akademisyen, vs. hepsi vardı. Hepimiz doğudaki illere dağıtıldık.

Kısa dönem olarak Van'da, sınır ilçede yaptım ben. Gittiğim yerdeki askerlerin çoğu doğuluydu. Van, Iğdır, Hakkari, Şırnak, Diyarbakır vs.

Kütüğün, okuduğun bölümün, ikametin önemi yok bence.

tamamen şans meselesi illa doğuya gidiceksin diye bir şey yok. kardeşimin kütük tekirdağ istanbulda askerlik yaptı. arkadaşımın kütük istanbul edirnede askerlik yaptı. bir de batı iyi olacak diye bir şey de yok ben malatyada çok rahat askerlik yaparken. edirnede askerlik yapan arkadaşım içicek su bulamadıklarını ifade ediyordu. yani rahatlığı şehire göre değil gideceğin birliğe göre şekillenir.

yap gitsin.
kütük istanbul. acemi burdur usta ankara.

kütüğü yozgat, ikamet istanbul olan bir arkadaşım, istanbulda askerlik yaptı. kütüğünle aynı yerde yapamıyorsun askerlik bildiğim kadarıyla. ama cidden. yap gitsin. 23 yaşındayım. yaşıtlarımın ve üstünün birçoğ tiril tiril kafaya takarken ben kuş kadar hafif hissediyorum kendimi. (tabi askerliğin etkileri, yan etkileri işin başka bir boyutu)

kütüğün kütük kadar etkisi yok, takma kafanı, benim istanbul, gökçeadada da yaptım, dua et de uzun dönem çıksın..

1- bildiğim kadarıyla tamamen şans eseri seçiliyor. kura yöntemi olabilir. sınavla seçtiklerini düşünmüyorum.
2-bilmiyorum
3-olmaz. eminim. yaşadım biliyorum. babamın devresi önemli bir konumdaki canciğer korgeneral'in bile etkisi olmadı. hatta konuştuğumda söz veremem falan demişti. olmadı, kısa dönem yaptım.
4-6 ay kısa dönem 12 ay astek
5-hayır. ancak senin teskere döneminde subaylığa geçiş sınavları açılırsa sınavlara girerek teskere bırakır teğmen olarak göreve devam edersin. ister astek yap ister kısa dönem bu hakkın var. ama astekliğe geçiş diye bir şey yok

sorunun kısa dönem kısmını eksik bırakmışım. kısa dönem ve astek olarak yapılan askerliği + ve - yönleri ile karşılaştırabilen olursa süper olur. eminim bu konudaki tecrübeleriniz, anılarınız epey faydalı olacaktır..

@vennus, çok doğru dedin. böyle bir yerde görev yapma durumu da var, bunu unutmuştum..

Askerliğimi yedek subay (ys) olarak yaptım.

1. İhtiyaca göre belirlenir. Tecil edilenin yerine yenisi geldiğinden mezunlarınızdan soruşturun, bakalım hangi dönemlerde daha çok ys çıkmış.
2. Bilmiyorum. Halen komando ys alındığını biliyorum.
3. Her türden adam geliyor ys'liğe. Bizde bir kurmay albay çocuğu vardı. Acemilikte hiçbir ayrıcalık tanınmadı, sonra da en kötü kuralardan birini çekti. Yani babanız etkisiz eleman. Babası çok uğraşsa bir şey yapabilir miydi bilemem.
4. 12 ay ama izin kullanmazsanız 11 ay (biraz daha az) gibi bir şeye düşüyor.
5. Değil.

Belli olsun, diğer şeyleri de konuşuruz.

@cosmicstring, teşekkürler bilgiler için.. bir de söylemeyi unuttum hem düz tabanım hem de astigmat var ben de. bunlar ys'ye seçilmede bir engel mi? bu sağlık durumlarının askerlik sürecine nasıl bir etkisi olur?

Göz kusurunun ve düztabanlığın derecesi sizi muaf saydırabileceği gibi yedek subay olmanıza engel olabilir. Sırf astigmatın bir sebep olacağını sanmam ama düztabanlığı incelerler büyük ihtimalle.

(bkz: kısa dönem askerlik yapacaklara öğütler/@pozzecco)

burada detaylı yazmıştım, bakabilirsiniz.

içeriside bi o kadar meşgul,allah yardımcın olsun.
askerliğin tamamını yapmak burada bir evrak işi halletmeden daha kolay.
gerçi biraz da şanş işi ve gittğin dönemle de alakalı. eğer askere alım dönemiyse işin bir kaç gün sürebilir ve yediğin it muamelesi de cabası.

sen yinede sabah 8.00 da orda ol, ve her istedikleri evraktan(diploma,fotograf, kimlik fotokopisi vs) 2 şer 3 er tane yanında bulundur.

symena, zenit ve vilia bence iyi makineler. zaten yine popüler oldular lomo ile birlikte. kullandığınız filme de bağlı olarak çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. son linkteki gibi de uzun pozlama yaparak çekebilirsiniz.

@eli eli lema sevaktani, herhangi bir fotoğrafçılık kursu ile bu mekineye hakim bir şekilde fotoğraf çekebilir miyim peki? ismek kursları falan nasıldır?

bir de sürekli resimleri tab ettirmek için fotoğrafçıya gitmek istemiyorum, eve küçük bir karanlık oda kurmanın maliyeti ne olur? gidilen kurslarda karanlık oda ile ilgili de eğitim veriyorlardır sanırım.

kurs tabi ki faydalı olur. öncelikle temel kuralları okuyup makinenizle uygulayabilirsiniz de. örneğin şu linke bir göz atabilirsiniz.
www.trakus.org

amatörler için bence zor bir iş karanlık oda. her filme uygun kimyasalı bulmak seçmek tecrübe ister gibi geliyor bana. filmleriniz ziyan olmasın. bunun için kurs şarttır bence. ya da bilen birinden yardım alabilirsiniz. kimyasallar sanırım 20-60 civarıdır. karanlık oda da malzemelerin kalitesine göre 200-600 aralığındadır.

edit: yazdığımı tekrar okuyunca amatörler için kısmından rahatsız oldum. sanki ben çok matah bişeymişim gibi olmuş. kusura bakmayın.

1-bostancıdan 2 numaralı otobüsle üsküdara, ordan da haliç hattı denen vapurlarla halıcıoğluna (vapur saatte 1 tane falan var, onun için tavsiye etmem)
2-bostancıdan söğütlüçeşmeye, ordan da metrobusle halıcıoğluna.

blidirimin sağ üst köşesinde bi çarpı var ona tıklayın. istemiyorum hiç bişeyini görmek bunun kısmını işaretleyin.

anlamaz değil mi bildirimlerinin engellendiğini

hayır, anlamaz.

arkadaş olarak ekleyin, ve unsubscribe edin

askere şimdi git:) önünde sürekli engel çıkaracak. aklının bir köşesinde canını sıkacak. ne kadar erken o kadar iyi bence.

sırf ingilizce için yurtdışında 1-1,5 sene bence fazla, ayrıca masraflı,
madem yurt dışına gidecen burslu bi yüksek lisansa kas dışarıda
para çok kursa gidecem dersen okey.

ne mezunusun neden özel sektörü düşünmüyorsun.
özel sektör uzun vadede çok daha kazançlı değil mi benim mi yanlışım var ?

@g7mor, doğru söylüyorsun ama dediğim gibi, biraz korkutmuyor desem yalan olur..

@technicalte, bi yandan çalışarak ( kaçak olacak tabi ) okul masraflarını kendim karşılamayı düşünüyorum. %100 burslu bir yüksek lisans imkanı benim durumumda pek mümkün gözük müyor, %100 burs olmasa bile yüksek lisans ücretleri çok yüksek. siyaset bilimi ve kamu yönetimi mezunuyum belirtmiştim, bölümüm kamu için daha uygun. özel sektör kazançlı olabilir ama bana göre fazla rekabet içeren bir ortam. ayrıca özel sektörde iş hukuku devletteki kadar net değil, çalışanların çoğu kez hakları ihlal ediliyor.

pardon bölümün gözden kaçmış. mühendis sandım bi an.
doğru söylüyosun devlet daha uygun senin için haliyle.

odaklanman gereken iki şey kpss ve ingilizce

yerinde olsam 1 sene ingilizceye kasar 1 senede kpss , kpss bitince askere giderdim

@merry shelly, eğer yurtdışına çıkarsam dönüşte dersane aracılığyla hazırlanıcam mecbur çünkü disiplinli olarak başka türlü çalışamam. bilgi tazeliği açısından pek bi sorun yok zaten eğitim sistemimiz sağolsun şimdiden büyük bir kısmı uçmaya başladı ama tekrar yapsam toparlarım, sıkıntı olmaz o yönden. uzamanlıkta dil konusunu halledersin demişsin, bildiğim kadarıyla devlet artık memurları dil eğitimi için yurtdışına göndermiyor. bi de zaten bu kadroların büyük bir kısmı yabancı dil şartı arıyor..

@tchnicalte, mühendis bir havam mı var :) kpss bittikten sonra askere gitsem mülaktlara gidip gelmek zor olacak askerdeyken, o yüzden askerliği kpss den önce yapmayı düşünmüştüm.

bir forum veya siteye gitmek yerine genelde ocak ayinda yapilan egitim fuarlarina gidebilirsiniz veya atlasedu gibi bir kurumla gidip ucretsiz bir ilk gorusme yapip fikri sahibi olabilirsiniz. biraz arastirdim isterseniz sozluk uzerinden bildiklerimi sorun aktarayim.

Bence çok güzel, yayınevlerine, yazarlara mail at. Yani ben olsam öyle yapardım, yoksa bildiğimden değil..

Umarım istediğin gibi bişi bulursun. Başarılar..

şöle bişi buldum: www.boyalikus.com

bir de çocuk kitabı illüstratörü olarak geçiyor iş ilanlarında.

cocuk kitaplari icin uygun fiyata, sevimli hayvan karakterlerini cizecek arkadaşlar ariyoruz, ilgilenenler benimle bağlantiya gecebilir mi [email protected]
tesekkurler

şöyle bi ilan var ama geçen seneye ait, yine de belik fikir alabilirsin mail atıp. samimi olursan cevap verirler diye düşünüyorum. ilan şuradaydı: www.grafikerler.org

sektör tarzınızı beğenir ancak dijital ortamda çizim yapmanızı isteyeceklerdir, renk vb. değişiklikleri tekrardan düzenlemek daha rahat oluyor çünkü, çizdiğinizi silemezsiniz ve scan edip kullanmak işlerine gelmez.

@mahnita linkleri inceliyorum, çok teşekkürler..

@9kuruklukedi, çok doğru söylüyorsun. djital çizim yapmak şu an büyük eksiklik benim için bunun farkındayım. daha önce ki başvurularımda da benden çizimleri dijital olarak yapmam istenmişti, yakın gelecekte bunu geliştirmeye çalışıcam.

çocuk kitapları dışında sizin aklınıza gelen başka işler var mıdır peki? bir de bu alanda hiçbir eğitim almamış olmamın başvurularda bir eksisi olur mu?

eğitim almadım demezsiniz, dijital ortamda biraz kendinizi geliştirdikten sonra ki sanırım değişik elektronik cihazlar edinmeniz gerekiyor, ünv değil de asla sorgulanamayacak bir kurumun adı verip orada ders aldım dersiniz olur biter :)

büyük çoğunluk için tercih sebebi gösteriş

ipad, iphone, ipod vs..
1. gösteriş
2. kullanım kolaylığı ve kalitesi
3. marka söyleme kolaylığı

bence..

Tablet olarak ipad dışında arkadaşımın samsungunu kullandım da niye ipad kullandığımı anladım. ipadin kalitesi, renkleri, grafikleri, app çeşitliliği, kullanım kolaylığı, ekrana dokunur dokunmaz algılaması samsungda kesinlikle yoktu.

ve şahsen samsung galaki bilmemne, htc 90409490 tabletim var demek yerine ipadim var demeyi tercih ederim.

cok fazla ozellestirilemeyen ve hep sabit bir arabirimi oldugu icin kullanimi digerlerine gore daha kolay, ama bu "daha kolay" bence anneanne'nin kullanmasi seviyesinde. Bence ipod touch, google android tablet, ve hp touchpad var, google android tablet ozellestirme ve program zenginligi acisindan 1 numara bence, sonra ipod touch sonra cok daha gelistirilemeyen hp touchpad. Bugun olsa google android tabletlerden alirdim, 1 yil sonra muhtemelen windows 8 alirim, anneme alacaksam belki ipad alirim, cunku zaten 3-4 appden fazla bir sey kullanmayacaktir.

ipad kullanıyorum. en temel nedenim app sayısı ve kalitesi.

ipad de iphone da samsung parcalarini kullanir sonucta.
Fark tasarim ve yazilimda bence sadece.

Samsung resmi bi aciklama yapmadi ama iphone 5 cikinca applenin yaptigi gibi patent ihlal davasi acmayi planliyor diye okumustum biyerde.
Asil yaygara o zaman kopar iste

Benim açımdan :

1 Yazılım çeşitliliği.
2 Ne yapıp ne yapamadığı belli. Minimum araştırmayla bunları biliyorsun. Sen öğrenmek istemesen basın sokuyor gözüne.
3 Muadilleri ile arasında kafa yorucak kadar fiyat farkı yok. Android neymiş lan desem yarım günüm geçer, kaybolurum. iPhone'dan gelme iOS alışkanlıkları da bonus.
4 Platformun devamlılığı belli. TouchPad gibi yokolma riski yok.
5 Keyif veren bir sürü ufak detay var.( mesela smartcover )
6 Ekranın reflektivliği muadillerinden daha az. Diğerlerinden daha az ayna gibi.(şimdiye kadar gördüklerim arasında)

Evet düşünülen gerçekleşti.
Samsung dava açacağımış
ekonomi.haberturk.com

evrenin sizi sınama şekli.. sabır diyip geçiceksin.

Haksızsın.

öküzün birine denk gelmişsiniz. tamam koltuğunu yatırabilir ama arkadan rica geldiyse en azından birazcık düzeltebilirdi. genel hal tavırdan da yüzsüz bir şey olduğu anlaşılıyor.

sinir bozucu bir durum evet ama para verilen koltuğun bütün nimetlerinden yararlanmak kişinin hakkıdır. arka koltukta yaşlılar olduğu için koltuğunuzu yatırmamak sizin tercihinizdir. aynı şekilde öndekilerin koltuklarını yatırmaları da kendi tercihleri.
koltuğunuzu yatırmadığınız ve yatırılan koltuktan rahatsızlık duymanız sizin sorununuz oluyor maalesef ki :/

şayet servis/ikram sırasında aynı tutumu sergileselerdi siz haklı konuma geçerdiniz.

aynısı bana ankaraya giderken olmuştu. 1. kez uyardım iplemedi. 2. kez uyardım iplemedi. en sonunda seni 3. kez uyarmıcam dedim koltuğu kaldırdı. tehdit etseydiniz işe yarardı.

Haklısınız. Öndekilerin öküzlüğü. O koltuğun o kadar yatırılabilecek biçimde üretilmiş olması demek saygısızca davranabilecekleri anlamına gelmiyor. Öndeki para verdiyse arkadaki de verdi. Öndeki para verdi diye bir başka yolcunun hakkına tecavüz edebileceği anlamına gelmez.

Bu arada ona bakılırsa bir otomobilin gidebileceği azami hız da şehiriçi sınırlarının çok çok üstünde. Millet şimdi "Bu otomobil bu hızda gidebiliyorsa, ben de giderim arkadaş!" mı diyecek yani? Öndekilerin terbiyesizliği, muavinin basiretsizliği. Sinir bozucu bir durum.

otobüsü yapan mühendis suçlu..

Aslında o koltuk aralıkları standartlara uymuyor ama muavinin patronları standartlara uymayan koltukları herkes yarım yatıracak kimse rahatsız olmayacak der mi? demez. Çünkü standartlara uymayan bi hizmet vermek marka imajını zedeler:)

haksızsın. ben olsam ikram servisini bekleyip koltuğu mecbur kaldırmalarını beklerdim. sonra 2 taktik var ya içeceğini koyup içmeden bekleyeceksin ya da dizi dayayacaksın öne yatıramayacak koltuğu.

özet: öndeki haklı

---boş vakti olanlar için benzer bi hikayeyle ilgili anı---

aynısı başıma geldi. ama senin yerinde değil, öndeki eleman yerindeydim.
aynen inatlaşma oldu arkamda oturan 100 kiloluk kadınla. atar yaptı kadın. ben de ters yapmasına kızıp daha beter atar yaptım. bi süre arkadan dizleriyle sırtımı tepeledi taciz olarak. sonra söylene söylene söylene kalkıp gitti, arkalarda boş bi yere oturdu...

gece otoban kenarında arıza yaptı otobüs. elektrik sistemi kitlenmiş. 20 dakka durduk. sonra (karanlık ya) bi patlama sesiyle savaş alanına döndü içersi. hepimiz yerlere savrulduk. dumanlar bastı ortamı. çığlıklar...
otobüse arkadan kamyon girmiş meğer. uyudu heralde kamyon şöförü yolda... zaten sabaha karşıydı. zaten de bi süre çok kötü can çekişip, sanırım sonra sıkıştığı kabinde öldü inleyerek o kamyon şöförü.
arkaya giden kadın yaralandı sanırım. çok emin değilim.

ben de hıyarım gerçekten di mi?

bi de benden dinle;
o otobüse bindiğimde, hayat memat meselesi diyebileceğim bir proje yüzünden yaklaşık 6 gündür (evet hiçbir abartı yok, tamı tamına 6 gün!) uykusuzdum. uykusuzluktan ölmek diye bişey varsa, işte o başıma gelmek üzereydi.
aslında işin bitmesine 1 günlük süre vardı. ama o akşam, geceye doğru bir telefon aldım. telefondaki ses annemdi. hastaneye kaldırıldığını ve sabah ameliyat olması gerektiğini söyledi. acil bi durum işte, ona da doktorlar söylemiş.

tek çocuğum ben. bizimkiler ayrı. üstelik teyzem, dayım, bişeyim de yok.
bir komşu gitmiş refakate o gece için. annemin benden başka kimsesi yok gerçekten...
velhasıl otobüse bindiğimde, 6 gündür uykusuzdum, annem sabah ciddi ve riskli bir ameliyat olmak üzere hastaneye kaldırılmıştı, ve benim tüm gün hastane/ameliyat prosedürlerine koşturabilmek için -en azından- birkaç saat boyunca (mümkün olan en rahat pozisyonda) uyumam gerekiyordu...

böyle şeyler her zaman olmaz. ama bazen oluyor işte.
her biri parmağım kalınlığında, kocaman altın bileziklerini, kolyelerini şıkırdatarak, çene altındaki yağlı gıdıyı tavuk gibi şişirip şişirip bırakarak, üstten üstten, buyruk verircesine konuşan bu arkamdaki kadına çok uyuz olmuştum. (o anda onu böyle görüyordum)

belki de çok iyi biriydi, bilemem... bilemiyoruz...

---boş vakti olanlar için benzer bi hikayeyle ilgili anı---

bildiğim tek şey şu ki; o koltuğun o kadar yatış payı varsa, arkadakinin bir miktar kıyak alan talep etmesi için birazcık kibar ve tatlı dille ricacı olması lazım...

@mrtksn, olayı mümkün olduğunca kısa anlatmaya çalıştım. yerime ilk geçerken zaten normal bir şekilde rica ettim, iplemediler. sonra da normal bir ses tonuyla koltuğunu kaldırır mısın dedim elemanlara. ben başka bir şey demeden adam bana direk başka koltuğa geç diyor. muhabbet uzayınca zaten arkada yaşlı çift var, ben de onların üzerine mi yatırayım koltuğu falan dedim muavin gelmeden, ister yatır ister yatırma dedi bebeler.

burda muavinin de suçu var sanırım, istese orta yol bulurdu direk kestirip attı. ilk defa başka bir firmayı tercih ettim onda da böyle bir durumla karşılaştım.

@delfina, senin yine gerekçen varmış. adamların ki tamamamen keyfi, zaten 2. uyarımdan sonra bi daha uyumadılar, yol boyunca ayakları öndeki koltukta tv izlediler. önümdeki eleman 1,60 civarı bir boydaydı düşünün artık.

ha bi de şöyle bir şey var, başka bir koltuğa geçmiş olsaydım herhangi bir kaza durumunda sigorta kapsamı dışında olacaktım..

tatilden böyle bi zamanda döndüğün için haksızsın hacım millet unu eledi eleği astı okullar başladı , sen yeni tatilden dönüyon

@delfina, kadinin sisman ve altin takiyor olmasi nasil bir etkendi? yani manken gibi ve sade giyimli, hos bir kadin olsa yapmayacak miydin?

bence herkesin koltugu istedigi kadar indirme hakkı var. ama konuya saygı ve rica gibi durumlar da giriyor tabi. bos koltuk varsa oraya gecilebilir bir de.

konu kisilerin nasıl biri oldugu degil illa yani. delfina'nın hikayesi de dogruluyor.

ben olsam ben de koltugumu indirirdim veya bos bir yere gecerdim. arkadaki yasli cifte de söylerdim durumu, onların da indirmesini söyleyebilirdin.

Firma hangisi merak ettim?

bence de ondeki hakli. en dogru davranis otobuste "ananizi skiim otobus muhendisleriiii" diye haykirmaktir.

öndeki iki tip teknik olarak haklı. ama ben onların aldığı eğitimi ve terbiyeyi ailelerinin ve öğretmenlerinin bir tarafına sokayım. nasıl insanlar lan bunlar.

@zekicalik, metroydu..

@anorexic,
insan psikolojisi işte. x, y, z sebeplerden tahammülsüzsen o anda, ne olursa olsun sana itici gelecek bi yan buluyosun şu durumda...

yani tip etken değildi. ruh halimi anlatmak için verdim o örneği... arka koltuktan atar yapan o teyze değil de, manken gibi, hoş, güzel bi kadın olsaydı, o anda "çiroz, sosyetik" olarak görecektim muhtemelen.

olayı anlatırken "o anda onu böyle görüyordum" dememin sebebi bu zaten. normalde insanlara asla böyle etiketler yapıştırmam, yapıştırılmasını tasvip etmem...

ama bak işte, durum ne hale getirmiş yani beni :)

@toshiro, haklısın. bu açıdan hiç düşünmemiştim. sigorta konusu yani...

yillardir otobusle seyahat ederim, bu sorunun cevabi "sagduyu ve hosgoru" olmasi gerekiyor.

seneler once benzer bir durum benim basima gelmisti. ondeki gerizekali adam (75-80 yaslarinda her zaman hakli oldugunu zanneden amcalardan), muavin ikramlari dagitirken koltugunu okuz gibi yatirmis, benim ikramlari onumdeki koltugun arkasindaki tepsiye/masaya koymami imkansiz hale getirmisti. koltugu diklestirmesini istedigim de, "bu koltuklarin yatma ozelligi olduguna gore istedigim kadar yatiririm" demisti. muavini cagirdim, o da en azindan ikram suresince diklestirmesini istedi ama adam kabul etmedi. muavin de bana yerimi degistirebilecegimi soyledi, sansa bakin ki amcanin hemen onundeki koltuk bostu. o koltuga oturdum ve tum gucumle koltugu olabildigine hizli geriye yatirdim. gerizekali amcanin yeni oturdugum koltugun arkasindaki masada/tepside yer alan sicak cayi uzerine dokuldu. sinirlendi ve bana bagirmaya basladi. ben de sakin bir sekilde koltuklarin yatma ozelligi oldugu icin istedigim kadar yatirabilecegimi soyledim. muavin geldi, "kaza olmus" falan dedi gitti, hic ilgilenmedi. muavin daha sonra mola yerinde sigara icerken yanima geldi, "abi iyi ki yaptin, bende gicik oluyorum bu tiplere" dedi.

Normal yatırmaya kimse bir şey diyemez ama sizin sorununuzdaki şey bir hıyar ve yatırırken kullanılan bölge onun olduğu kadar sizin de bölgeniz. Hatta onun koltuğunun arkası da sizin her şeyiyle. Sonuna kadar kullanıp yatırdığına bin pişman edebilirsiniz. Bacak dayayıp sallamak, tutamaçları çekip çekip bırakmak, ekran varsa düğmelere ayı gibi basmak, öndekini zıplatmak, gazeteyi kafasına değdirmek. Hepsi tarafımdan denenmiş, hıyarları doğru yola sevketmiştir.

ben de önce kişiden rica ediyorum, azıcık indirse neyse ama 180 derece kucağımda sırf keyfinden elin adamının yatması ayrı bir şey, ki ben romatizmalı, vb. teyzelerin ayağı kucağımda yol gittiğimi bilirim, hastalık neticesinde.

otobüsten otobüse değişiyor bu olay da. mesela a firmasında muavin benim yapacağım bir şey yok diyorsa, tüm yol zamanımı öndekini taciz etmekle geçiriyorum (koltuğa alttan vurma, dizlerle arkadan dayanma, çoğunda böyle tutunmalık bir yer oluyor onu tutup sallama, perdesini kendinime alıp onu güneşte bırakma vb.)

ama b firmasında muavin öndeki yolcuyu uyarmıştı. öküz de, e bu bu kadar yatabiliyorsa yatırırım ben de demişti. muavin de beyefendi (adam mcbur beyefendi demek zorunda kalıyor büyükbaşa) eğer arkanızda hiç kimse yok ise bu derece yatırabilirsiniz, ama arkanızda bir yolcu var ise şu kadar indirebilirsiniz falan demişti. öküze ben de arkadan çemkirince mecburen kaldırmak zorunda kalmıştı. sonra da firmaya teşekkür maili yollamıştım, şu şu muavininizin tavrından dolayı, onlar da bana teşekkür ettiklerini ama zaten muavinin yapması gerekinin bu olduğunu, başka yolculuklarınızda başınıza gelirse bu şekilde isteğimi yinelemekte haklı olduğumu yazmışlardı.

koltuğunu yatıran haklı.
benzer bir durumda ışığını açıp gece kitabını okuyan da haklı.
adamın aldığı bilet yatan koltuk bileti. "arkada oturanın kalbi kırılmayacaksa yatırılabilir koltuklu seyahat" değil.

Sırasıyla:
1-Muavin haksız,
2-Öndekiler de haksız.
3-Burada "öndeki maalesef haklı" diyenler de haksız.
4- Metro turizm de haksız.
kim haklı:
siz haklısınız. (konuşma üslubunuzun öndekiler tarafından nasıl algılanmış olabileceğine bağlı olmak koşuluyla.

@delfina anladim, ben de de oluyor bu :p

Haklısınız. Öndekiler haksız. En haksız olan da yatabilen koltuk diye bişey yapan mühendis. Şezlong mu bu allasen?

Yıllardır sürekli otobüsle yolculuk yaparım. Daha bir kez keyfimden koltuğumu yatırmış değilim. Bir iki yolculukta böbrek rahatsızlığımdan kaynaklanan aşırı bir sancım vardı biraz dinmesi için dönüp arkamdaki kişiden izin isteyerek sadece bir iki derece yatırdım koltuğu.

Hadi önümde oturan kişiden belki o kadar hassas olmasını bekleyemem. Belki hastadır, yaşlıdır, hamiledir yani cidden sorunu vardır. Yatırabildiği kadar yatırsın, helali hoş olsun. Ama dönsün en azında bak yatırıyorum diye haber versin. Biraz eğilmiş kitap okuyorum, küt diye birşey iniyor kafama. Bilgisayar kullanıyorum ekrana öldürücü darbe iniyor.

Default turk erkegi
O degilde kamilkoc ise muavin hakkinda direk tutanak tutturabilirdin.

Sorduğum sorunun cevabının Metro olduğunu tahmin etmiştim Metro turizim dedikten sonra başka bir şey demeye gerek bile yok...

Aynen bence de iyi olur.

evet sensin. herkes pop müzik seviyor.

Yalnızsın usta herkes pop müzik manyağı bu ortamlarda. Yalnız pis cazcı seni.

herkesin beğendiği kendine diyim öncelikle. aslında kimseyi ilgilendirmez ne tür müzikten hoşlandığın. ismail yk dinlesen de tom jones dinlesen de kimseye dert değil ve unutma ki hepsinin bir alıcısı, beğeneni var.

soruya cevap; bir çoğu kolay yoldan para kazanma derdinde, bunlar da zamanla ortaya çıkıyor kolaylıkla zaten. kimisi güzel işler yapıp yıllar sonra adı hep anılır, şarkıları hala dinlenirken kimisi de cebini doldurduklarını güzel yönetmişse onun sefasını sürüyor ya da tam tersi hepsini çarçur edip sefil oluyor, bir de üstüne psikolojisi bozuluyor.

özet geç lan piç özeti; pop müzik sevmeyen biri olabilirsin ama bu kendini kötü hissettirmesin.

8 gblik muzik arsivim var ve arkadas cevremde tarzimi begenen kimse yok. Sinan Akcili bile daha cok dinleyen var. O derece yani. Anlamsiz cistak cistak muzikler daha cok tutuluyor.

müzik kültürü yok bizde takma kafana gerekirse bitir arkadaşlığını ben de sevmem öyle serdar ortaçvari müziği işte topu topu 7 nota var adamları onlar

@vexations, arkadaşlarımın yaptığı şeyi yaptın :)
@in vino veritas, evet müzik te para artık araç değil amaç olmuş durumda
@lim5, benim de aynı durumda olduğum söylenebilir
@uykusuz her gece, arkadaşlık bitirtecek bir konu değil yav :)

ne tür müzik dinlersin sorusuyla karşılaştığım durumlarda caz diye cevap vermem hiç. nasıl yer etmişse caz dinleyenlere hep elitist gözüyle bakılıyor güzel ülkemde. bu tip yaftalara kurban gitmemek için caz dinlediğimi pek kimse bilmez, hiç bir ortamda " siz caz dinlemiyor musunuz, cahiller sizi " vb söylemlerim ve tavırlarım da olmadı. böyle yukardan bakan, elit biri olduğum falan zannedilmesin :)

1 tb'tan fazla olan müzik arşivimde 1 mb. bile pop müzik yok, 1 mb. bile arabesk yok. Olmasın da... Bende '70 dönemi İngiliz rock hastalığı var, sende jazz. Ne millet senin dinlediğini sevmek zorunda, ne sen milletin. Sıkıntı yok. 78 Gb.'lık The Beatles arşivim millet için çok gereksizdir (Basın toplantıları bile var); fakat benim için çok değerli. Popüler müziğe ise radyoda bile tahammülüm yok. Sırf popüler çalıyor diye yıllardır radyo dinlemiyorum. Yeniyi sevmiyorum. Sadece müzikte değil, edebiyatta da böyle bende. Popüler iş beğenmiyorum. Böyle iyi müdür, sıkma canını...

thy personeli olmak için gereken yegane şey en sağlamından torpildir, geri kalanlar teferruattır.

tamam onu biliyorum da hani boy kilo durumları falan oluyor ya onun gibi şeyleri merak ediyorum daha çok. yalnızca ingilizce yeterli mi bir de, 2. bir yabancı dil avantaj mıdır?

Kilon, boyun, dövmen olup olmaması, Türkçe ve İngilizce konuşma düzeyin şeklin bunlar önemli.

Bir arkadaşım yabancı bir havayoluna hostluk için başvurdu, 4 adımdan 3ünü geçmiş, son adımda sebep yokken, teşekkür ederiz diyip göndermişler.

thy'de boy kilo şartı nedir acaba, nasıl öğrenebiliriz?

www.ucuyorum.com

buradan konuyla ilgili istemedigin kadar bilgi bulabilirsin.

ak parti gençlik kollarında isen ingilzice bilmemene rağman alabiliyorlar.

tecil aşamasında çok çaktırmamakta fayda var. ben gözüm bozuk dedim diye göz doktorunu bekledim 1 gün.

diyelimki çaktırmadık, sonra asl muayenede adam demez mi tecil de sağlammışsın diye. hadi göz neyse de bu düz tabanlık mevzusunu merak ediyorum. ha bi de unutmadan bi kaç arkadaşıma yükseklik, karanlık korkun falan var mı denmiş. bu tip soruların cevaplarını önemsiyorlar mı hakkaten?

gataya gönderecekleri kesin. diğer durumlar ise seni gören doktora kalmış.

Yani bazen öyle tuhaf cevaplar görüyorum ki söylemeden edemiyorum. Ben tecil yaptırırken muayenede binbir türlü hastalığı olan insan vardı. Buna renk körü, belinden ameliyatlı olan, bir bacağı kısa, psikolojik sorunlu, aşırı zayıf insan tipleri dahildi (Allah belamı versin kendimi Yaban romanında Ahmet Celal gibi hissettim bunu yazarken). Benimse bizzat gözlerim bozuktu. Kimseye ne doktor beklettiler ne bir şey yaptılar. (Psikolojik sorunu olanı yan odaya gönderdiler, o ayrı)

Düz taban içinse bir şey diyemem. Hastalığın varsa doğrudan söylemen ileride başının ağrımaması açısından iyi olur.

tatilde de yapabiliyorsun sanırım, erkek arkadaşım ptesi günü marmaris'te tecil ettirebildi.

valla aralık için ben yeni başvurdm son başvuru tarihi 31ekim miş. tecilini o zaman kadar yapabilirsin bence. tecil bittikten hemen sonra gelmiyorlar zaten.

31 ekim 2011

@kayranin kedisi, okul şehir dışında eğer tecil ettirmem gerekirse diplomayı almaya gitmem gerekicek..

@liriamer, kesin 31 ekim değil mi?

diploma ya da mezuniyet belgesi ile en yakın askerlik şubesine başvurup halledebilirsin.

tropikal kuşakta dalış yapılan adalardan birinde 1 seneye kadar yaşayabilirdim. tayland olur, filipinler olur, ada küçük ve turistik olacak ama.

güney kore ve japonya bizim için ideal ülkeler bence. güney kore'yi 1 adım önde görüyorum.

@erasmusda beni hep ispanyola benzettiler, türkiye de deprem bölgesi :) işin doğal afet kısmında değilim pek. endonezya konusunda seni vazgeçiren başka unsurlar var mıydı?

@jangbogo, güney kore'ye gidenler epey memnun dönüyor hakikaten. bi de japonya'ya göre daha ucuz sanırım..

tayvan kesinlikle. super gelismisler ve hala gelisiyorlar. cok zekiler, kafalari batiya cok acik, diger asyalilar gibi degiller. bizim gibi gelenekle bati kulturunun dengesini super kuruyorlar. cekici olan kizlari gercekten cekici, karakterleri var. bize de ilgililer dedigin gibi batili olarak.

ikinci olarak yine ayni mantaliteyle guney kore derim. ama kizlari o kadar guzel degil. biraz daha kapalilar.

tayland, endonezya vs. hem yoz hem de uyusmaz kafan.

@toshiro

evet hem ucuzmuş hem de yemekleri daha yenilebilir seviyedeymiş. bir de japonlar çok kapalı bir toplum. koreliler biraz daha konuşkan canayakın falan.

bu ülkelere falan gidenler de yazarsa görüşlerini süper olur..

japonya

yerine göre değişse de pek fark etmez. hatta bazı kurumlar uzmanlıktan sonra kendileri yolluyorlar yurtdışında yüksek lisans'a. yüksek lisansın memurluk için faydası sadece kademe artışı olur.

o halde, lisans mezunu olarak başvurmak avantajlı olabilir..

lisans mezunu avantajlı değil de, yüksek lisans yapmış olmanın pek bir avantajı yok diyelim.

Bize gelmez o işler müdür. Bizde onu takip edip alacak kaç kişi var? Her şey parada bitiyor. Satın alacak adam olsa çok şahane oturur bizde de çizgi-roman kültürü. Adam biliyor ki, o kadar uğraşıp didindikten sonra korsana düşecek o, olmadı dakikasında internete düşecek. Bunu okuyacak adamlar, günün 3-4 saatini bilgisayar başında geçiren adamlar. E adam o sayıyı internet üzerinden okuduktan sonra neden gidip alsın?

çizgi roman üretme kültürünü bilmem de takip etme kültürü gayet de var(dı). şimdi 40li 50li yaşlarında olanlar tommiksle teksasla büyüdü. killing'in (bizde kilink:) türk filmi bile çekildi :)
www.sinepil.org

ama bu çağda eskisi kadar popüler olamaz artık. avrupada da durum böyle
bi de yetenekli olanın istekli olanın motivasyona ihtiyacı olmaz. otursun yapsın ne istiyorsa

@ahmetvural1987, sen de haklısın. işin bi de o boyutu var..

@102030, tamam killingi biliyorum, hatta kaptan swing'in dünya sinemasındaki ilk filmi yeşilçamda falan, ama sonuçta bunlar, yani bu çizgiromanlar avrupa menşeili. türk çizerlerin ürettiği eserler çok az.. 40'lı 50'lı yaşlardaki kuşak biraz da mecburiyetten okudu o kitapları ve çoğu da vakit geçirmek için okumuştur eminim..

Takip eden çok tanıdığım var benim ama açıkçası çizgi-roman üretme konusunda başarılı insanla hiç tanışmadım ben şimdiye kadar. Çizen gördüm de, senaryosu bok gibiydi.

Ben kendim de elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum, hatta Vertigo çizgi romanlarının hastasıyım. Annem de eski tommiksçilerdenmiş zamanında. Harcayacak param oldukça, ilgilendiğim çizgi roman görürsem alıyorum. Düzenli olmuyor tabi, Marvel sürekli sapıtıyor, DC çizgi romanları de öyle her yerde yok, hele Vertigo hiç yok. Önce reviewleri falan okuyup sonra gidip alıyorum seriyi mesela param varsa.

Dediğim gibi, başarılı çizer görmedim henüz ama çizgi-roman ekip işi biraz. Bi lead çizer bi de lead senarist, birkaç da yardımcı eleman olursa olabilir neden olmasın?

Edit: Mizah dergisi okumadığım için o konuda yorum yapamıyorum.

tamam da programı aramıyorum ben, seslendiren kim onu merak ettim.

havalanı karakoluna alınıp ordan en yakın askerlik şubesine gönderilirsiniz.şubede hemen işlemler başlatılır,savunmanız alınır.neden tecili aştığınız filan sorulur.aralık,nisan yada ağustos dönemlerinden hangisi en yakın ise o zamana dek tecil verilip çıkarsınız şubeden.ancak mahkeme olayı da var tabiki tecil dönemini geirdiğiniz için.kısa dönem yaparsanız askerlik bittikten sonra ancak çağrılırsınız mahkemeye.
birde asker kaçağı olmazsınız,asker kaçağı olmak için askere gidiş biletinizi yani şubeden bütün evraklarınızın size verilip gideceğiniz yerin belli olmasına rağmen gitmezseniz asker kaçağı olursunuz.
durumun en fazla son yoklama kaçağıdır,asker kaçağı değildir.

:) eyvallah.. peki yoklama kaçağı olduğumuz için mahkemeye çıkınca ceza falan mı veriyorlar? yoklama kaçağı olduktan sonra ne gibi maceralarla karşılaşırız, memuriyette falan sorun olur mu?

genelde para cezası verirler ama derdini iyi anlatırsan" cezaya gerek yoktur" şelinde bir karar ile çıkarsın.böyle olursa memuriyette sorun çıkmaz.
sorduğun sorudaki kişi direkt son yoklama kaçağı.şubede en fazla neden askere gitmek için bekledin muhabbetti yaparlar.
arada bunları kendim birebir yaşadım ve askerliğimi ne gariptir ki askerlik şubesinde tamamladım:)

acaba ne kadarlık bir para cezasıdır bu? bilen duyan var mı? haberde yazmıyor..

Bu arada yurtdışında oturum alırken ve/veya pasaport süreni uzatırken sorun çıkabilir, haberin olsun.

indirim pek olmaz, sana indirim yaptırdık deseler bile kendilerine pay alacaklarından cebinden biraz daha fazla para çıkar. onun haricinde sen okul, kalacak yer falan aramazsın, onlar sana seçenekler sunar, kalacak yer ayarlar, daha organize bir şekilde gidersin. avantajları bunlar yani.

beğenmedim. adam dindar kesime çok uzaktan bakıyor. sanki dindarlar başka bir ülkenin üzerinde belgesel çekilmeye değer yabancı insanları. "dindarları hiç sevmem, onlarla ilgilenmem. ama bakın! kitabımda hiç de aşağılamıyorum onları." diye sözümona lütufta bulunuyor. ayrıca hiç akıcı değil. dili de zorlama. okudukça orhan pamuk u 28 şubat döneminin kibar zorbaları olarak tasavvur ettim.

bu şahsi yorumum.

öncesinde yazarın benim adım kırmızı ve sessiz ev romanları okuduğum ve çok beğendiğim için artık yazarın hiç bir üretimi beni tatmin edemediği için beğenmedim.

okudum. tasvirler yoğun ve iç karartabiliyor. akıcı bi roman sayılmaz.
kötü değil, ama bence çok iyi de değil.
ve evet, bi "benim adım kırmızı" değil

kars'ı merak ettirme kısmına ben de katılıyorum

başka okuyan yok mu :)

berbat hafızalı biri olmama rağmen okuduğum kitaplar çoğu zaman detaylı olarak aklımda kalır. bu roman neredeyse hiç iz bırakmadı. açıkçası kitabın asıl derdinin ne olduğunu bile hatırlamıyorum. hatırladığım; sonunu doğru düzgün bağlayamamış vasat bir kitap.

aynı şeyi çok daha önce okuduğum benim adım kırmızı için söyleyemem mesela ya da kara kitap için, okuması daha zor olsa da güçlü romanlardı bu ikisi.

Masumiyet Müzesi kitabını çok sevmiş biri olarak Kar romanını hiç beğenmedim. Olay kurgusu ve hikayenin akışında ciddi sıkıntılar var. Orhan Pamuk gibi bir yazar için vasat bir roman olmuş.

Tasvirler iyiydi, ortamın ruhunu tatmin edici bir şekilde iletiyordu ama diyalogların yapmacıklığı beni öldürdü. Özellikle kadın karakterlerin NPC gibi konuşmasına dayanamadım. Olay akışı da bildiğin sürreal. Marquez görse bokunu çıkarmışsın derdi. Tabi bir de ister istemez 'meselelere uzaktan ve yüzeyden bakış' gibi bir sorunu var kitabın ve yazarın. İçine girmesi mümkün olmayan ortamları anlatıyor, dindar kesimi, kürtleri anlatıyor. Görebildiği kadarını anlatıyor ama o ortamlarda bulunmuş insanı ikna edici değil aktardıkları. Nişantaşında büyüyen burjuva bir yazar ne kadar yazabilirse o kadar yazmış. Bunlara rağmen okunmayacak kitap değil.

hikayenin kars'la ilgisi yok ama şehirle ilgili betimlemeler birebir anlattığı gibi çünkü bir süre kars'ta kalmıştı orhan pamuk bu romanı yazarken. elbette benim adım kırmızı ile aynı tadı alamazsın ama orhan pamuk tarzını seviyorsan kar'ı da seversin.

son zamanlarda release grupları takip etmiyorum ama yine de yeterince iyi olsa duyardım. ilk defa duyuyorum gopo yu. hangi sitede yapıyor sunumlarını ?

valla bir çok torrent sitsinde var. kat'te epey sunumları var. çok sık sunum yapmıyorlar zaten, pek popüler filmlere de bulaşmıyorlar. en son the third man sunumlarına baktım, şahane..

ilk kez duydum ben de, p2p gruptur bu büyük ihtimal, nonscene hesabı yani...

eski hoş filmleri genelde undead grubu riplerdi

abd. fırsatlar, yaşam daha birçok şey. hatta o imkan elimde olsa avustralya'yı programa dahil bile etmezdim sanırım. maliyet açısından problemim yoksa tabii. benim düşüncem bu sadece.

abd

@erim, neden peki?

bence kaçak çalışma. çalıştırıp paranı vermemezlik yapabilirler. kağıt üzerinde olmadığı için hak da iddia edemezsin.

abd tabiki. yaşam olarak pek değişeceğini sanmıyorum ama amerikada gezecek görecek şey avusturyadan daha fazladır kesin.

Bence İngiltere'yi de bir düşün. Amerika rezalet durumda şu anda. Avustralya konusunda yorum yapamayacağım, hiç gitmedim ama güzel diyorlar.

avustralya'da ingiliz ingilizcesi konuşuluyor. abd'de amerika ingilizcesi. ben olsam abd'yi tercih ederdim, imkanlarının daha geniş olduğunu düşünüyorum.

@african rain ingiliz ingilizcesi ile neyi kastettin açıklar mısın?
eğer ingiliz ingilizcesi dediğin şey aksansa, kesinlikle uzaktan yakından alakası yok, uzun yıllar yaşadım ingilterede.

ingiliz ingilizcesi diye kastettiğin şey eğer, slang ise, yine alakası yok, american slangdir avustralyadaki olay.

@wessago, o şekilde parasını alamayan kimseyi duymadım bugüne kadar. arkadaşlarımdan da çalışanlar olmuştu bu şekilde onların da başına hiç öyle bir şey gelmedi. bir de avustralya'dan asya ülkelerine geçmek epey ucuz. bi çoğu türkiye'ye vize de istemiyor, o yönden de aklımı çeliyor biraz.

@sabac, duyduğum ve gördüğüm kadarı ile ingiltere'de hem okul hem de yaşam bu ülkelere göre daha pahalıymış. bir de ingiltere vizesi almak tam bir işkence, onun için hiç düşünmüyorum..

@african rain, avustralya'da gramer olarak ingiliz ingilizcesi olabilir fakat aksanları da ingiliz aksanından daha zor anlaşılıyor.

@sabac: ingiliz ingilizcesi ile ingilizlerin konuştuğu, no'ya nö denen ingilizceyi kastediyorum. bahsettiğim şey "slang" bile olsa avustralya'da ingiliz ağzı konuşuluyor. avustralya'daki olay american slang değildir.
@toshiro: olabilir, mümkündür. gerçi ben ingilizleri daha zor anlıyorum avustralyalılardan. dediğim gibi ben amerika'yı tercih ederdim.

avustralya'da herhangi bir ingiliz aksanı ile konuşulmuyor.
avustralya'da ya da ingiltere'de hiç bulundun mu, çünkü tanıdığım hiç bir avustralyalı herhangi bir ingiliz aksanı ile konuşmuyor. know'u nöw ya da nöy diye, home'u hömy, phone'ü föyn olarak telaffuz etmeleri, senin tabirin ile onları "ingiliz ağızı" ile konuşuyor yapmaz.

ha sen, herhangi bir avustralyalı'nın bir ingiliz aksanı (great britain'de yüzlerce aksan var) ile konuştuğuna denk gelmiş olabilirsin, doğaldır. her hangi bir amerikan yapabilen aksanını(do accent), (ve evet yine yüzlerce var) ingiliz de bulabilirsin. ama genel olarak olay bu.

sanırım çizim için başka tabletler var. aslında iphone da bile çizim programı vardır ancak yeterli hassasiyette değil. sanırım bu durum ipad içinde geçerli. çizersin ancak profesyonellerin kullandıkları farklı diye biliyorum.

Bence sırf çizim için üretilmiş bir tablet çok çok daha efektif olacaktır.

ipad dışında styluslu (bkz: htc flyer)

ekran barındıran çizim tabletlerin 3500 4000tl den başladığını düşünürsek bu işden ziyade multimedya amaçlı üretilmiş ipad almak pek akıl karı değil. sonuçta malzeme ortadadır. ayrıca photoshop gibi bir uygulama henüz ipad ve türevleri için çok erken.

aslında bir blog açmayı düşünüyorum, yaptığım çizimleri de blog'a eklerim diye düşündüm. böyle suluboya veya karakalem etkisi yapacak çizimleri stylus kullanarak ipad'de yapamaz mıyım

ipad ın yoksa

bir tane wacom bamboo al (touch modeli güzeldir)

illa baktığım yerde çizmem gerekiyor diyorsan cintiq ^^ (deli pahalı)

cidden bamboo açar seni.


*ha zaten i pad im var dersen, stylus al

bir tane ipad pc mouse uygulaması bul onunla photoshop tan çizim yap.

en sağlıklısı.
ipad in basınç hassasiyeti ile olacak iş değil o.

yağ yakma şeklindeyse evet faydalı olabilir. ama p90x cılız bir bünyeyi arnold yapamaz.

internette o kadar çok video var ki hepsini adamların ayarlamış olması imkansız. Ben de 19. gündeyim. İşe yarayacak gibi duruyor.

P90X plaj vücudu ayarında güçlü fit bi vücut yapar ama hacim konusunda şüpheliyim, öyle abartı vücüudun olmaz fakat kaslı olur hoş olur.

hacim istiyorsan bençte 80-100 kilo falan basabilmen hayvan gibi dead liftler, squadlar falan lazım.

ben ramazandan sonra devam edicem, öncesinde 3-5 gün yaptım kasları iyi çalıştırıyor, şekle sokar net.

yok benim amacım fit olmaz zaten, az bi yağ var onları yaksam biraz da şekillense vücut yeter bana..

p90x o kadar yorucu bir program ki... haftanin her gunu egzersiz var ve hepsi birer saat araliksiz... yani insan olan zor tamamlar, biraz hayvan olmak gerekiyor. ama o hareketleri eksiksiz yapan ve diyetine dikkat eden bir insan illa ki 90 gunde muazzam farklar gorecek. linklerinize bakmadim ama benim izledigim cogu youtube videosunde (mesela jeremy yost) birden fazla round var. yani iki-uc defa p90x uygulamislar ki, 1 sene boyunca oyle deli gibi spor yapan bunye mutasyon dahi gecirir.

ben varım 42.günümdeyim,bu arada facebook grubumuzda var bekleriz(katılmak isteyenler mesaj atsın,kısa bi zaman sonra six-pack şartı aranacak) :))

programın ağır olduğunu arkadaşlar belirtmiş bende birşeyler ekleyeyim.Düzgün beslenmelisiniz günlük almak zorunda olduğunuz kaloriyi almanız lazım.1 ayda 7 kilo verirsiniz sonra yağ harici herşeyden gider :)
supplementler önemli,düşüp bayılmak istemiyorsanız.hatta p90x2 çıkıyor sonbaharda onuda bekleyebilirsiniz.

Gerçekten yağdan vermek istiyorsanız 60 günlük insanity programı var onu da tercih edebilirsiniz :)

1. terebentin

3. yaptigin resimlere bagli. amator olarak resimle ilgilenip yaptigi resimleri satan, bundan da para kazanan varsa, helal olsun. kendine amator demesin.

keten yağı bezi yağına alternatif olur.

valla bi arkadaş resim kursuna gidiyordu, resimleri falan da pek iyi değildi. amatör aolduğu epey belli oluyordu ama kursu veren kişi nerden ayarlamışsa öğrencilerin resimlerini 50tl'ye satıyordu. kursa gidip harçlık falan çıkarıyorlardı böyle.

ben hatırladım, hatta level vermişti galiba, ama adı yok, byzantium geldi aklıma o da değil...

ben de yazıcaktım o sorunun cevabına aklıma getirdi diye de vazgeçtim çünkü tam da oynamamıştım sanırım onu. phantasmagoria'dan bahsediyor olma ihtimalin yüksek.

(bkz: lale savascilari)
(bkz: dedektif firtina)

nucleon eyvallah oyun byzantine the betrayal sanırım, videoları falan da buldum şimdi.

www.youtube.com
www.youtube.com

bu oyunu nerden bulabilirim peki, fikri olan var mı?

Byzantine Sırlar labirenti :)

nasıl bir değişiklik var acep? bende normal de.

hani en son bi güncelleme yapılmıştı online kişilerin küçük resimleri ekranın sağında boydan boya sütun olarak yer alıyordu. ben memnundum bundan fakat şimdi güncelleme öncesi haline dönmüş.

firefox veya kullandıgın browser ın eski versiyonunu kullanıyosan onu güncelle. benim bi pc de eski haliyle bi pc de yeni. eski olanda firefox güncel değil.

tam olarak klasik müzik olmasa da ludovico einaudi olabilir, keith jarrett'ın the köln concert albümü de gece iyi gidiyo diye düşünüyorum

Franz liszt kesinlikle. Kendimden biliyorum.

www.youtube.com

kendi eseri değil Beethoven'a ait, bir nevi uyarlama, ama o ne uyarlama yahu. Dinleyin mutlaka.

philip glass.
Hatta 'the hours soundtrack'

olafur arnalds

vivaldi

bach

chopin'de kendini çeşitlendirebilirsin. chopinin piyano eserlerini kemanla beraber ağlatan sanatçılar var. misal catherine manoukian. youtube'dan falan chopin nocturne violin diye bir bak beğenirsen chopin on violin albümünü tavsiye ederim..

(bkz: george winston)

(bkz: astral seyahat) birazdan ayrıntılı mesaj atarım

dostum yok öyle bi şey değil ya :)

(bkz: olur öyle)

kasların gevşemesiyle alakalıydı galiba.

Çok sıklıkla oluyo ve genelde biyerime morartmama sebep oluyor. Normalmiş

şimdi omurilik ve beyin arasında seyreden sinir demetleri bazı yollar oluşturuyorlar...inen ve çıkan yollar... bunlar omurlik, beyin, beyincik vs. arasında ve bunların da içindeki yapılar arasında uzanıyorlar. her birinin farklı görevleri var. bazıları ağrı ısı duyusu, bazıları derin duyu, vs taşıyorlar. sürekli bir iletim var. tractus deniyor bunlara...şimdi aynı zamanda kaslara giden tüm bilgi de burada. kasların da belli bir tonusu var, yani normal pozisyonda bile belli bir kasılma halleri var. uyku sırasındaki sıçramadan bu kas tonusuyla ilgili bilginin bulunduğu tractusun ani deşarjına bağlı kasların tonus kaybetmesi sorumlu. o arada uyanıyorsun zaten...tam olarak hangisi olduğunu hatırlayamadım şimdi bakmak da zor geldi ama omurilik ve beyincik arasındaki tractus spinocerebellaris anterior ya da posteriorlardan birisi ya da her ikisinin ani deşarjı olarak hatırlıyorum...genel mantığı bu ama sinir demetindeki ani deşarj sonucu kasların mevcut kasılı hallerini saniyelik kaybetmeleri...

şeytan dürtüyor:)

sözlükte konunun irdilendiği başlıklar için:

(bkz: tam uykuya dalacakken irkilmek)
(bkz: tam uykuya dalacakken aşağı düşer gibi olmak )

bu da pelun batu'dan geliyor:
(bkz: vücut atması)

bunu genelde yorgun olduğunuz veya erken kalktığınız günlerde yaşarsınız.
normaldir.

süperbad
www.imdb.com
söylediğin dizilerin hiçbirini bilmiyorum ama film iyidir.

@svpam, blue mountain state liseli komedisi gibi duruyor, ama puanı da yüksekmiş. esprileri film boyu cinsellik ve bel altı olarak gidiyorsa bulaşmıyım.
@reznov, superbad'i izlemiştim.

dizi değil yav film önerisi istiyorum. dizileri espri anlayışım az çok anlaşılsın diye yazdım. it crowd ile the office de izledim bu arada..

film olarak whatever works diyebilirim o zaman larry david babında...
bunun dışında,
(bkz: invention of lying)
(bkz: Monty Python and the Holy Grail)
(bkz: life of brian)
big lebowski'yi izlemişsindir, ama kıyıda köşede kalmış bi coen filmi olarak
raising arizona tavsiyemdir...

@rare, yazdıklarının hepsini izledim malesef :) coenlerin de izlemediğim filmi kalmadı..

due date

(bkz: frequently asked questions about time travel)

due date ve türevi filmleri de izledim malesef. zor biri soru sormuşum farkında olmadan :) @kun zamonaro, frequently asked questions about time travel'i not alıyorum kenara.. başka neler var

kesinlikle "pardon"

hmm, o zaman dizi olarak extras'ı da izlemişsindir :)
bunun dışında kevin smith filmleri vs..
başka gelmiyor şu an aklıma...

pardonu da izledim. yerli filmlereden izlemeye değer ne varsa hepsini izledim.. @rare, ricky gervais'i kaçırmam, izlemiştim :) kevin smith'i not alıyorum..

edit: tik atsam da siz önerilerinizi benden esirgemeyin.

seinfeld, curb your enthusiasm, it's always sunny in philadelphia, arrested development, black books bunların yanına entourage eksik kalmış gibi.

bachelor party

benim de isveç için banka hesabımda para göstermem gerekiyor. tanıdıktan bi günlüğüne parayı alsanız olmuyor mu bu tip durumlarda ? hesap cüzdanına işletip geri gönderirsiniz millete parasını. yoksa almanya vizesindeki gibi belirli bir sürelik blokaj mı istiyorlar.

valla tanığın onu kabul edeceğini sanmıyorum. vize gününe kadar da paranın hesabımda olması gerekiyormuş. tl falan olsa yine bi şekilde bulunur da adamlar direk dolar istiyor yav.

sponsorun mektubunun noter onaylı olması gerekiyor mu? eğer öyle ise adam sponsor olmayı bile kabul etmeyebilir..

söyle deneyin,kredi cekin,bi ay sonra ödersiniz,cok daha basit ve net bi cozum olur.

hmm.. bu olabilir aslında. ama konsoloslukta adamlar demesin kardeşim bu tarihe kadar paran yokmuş. nerden geldi bu para falan. kredi olayını çakmazlar mı?

kredi cektim bunla gidiyorum yurtdisina dersin ki sormazlar bile.

ya baktım da biraz faizler yüksek geldi. bu iş te sanırım olmyacak. sponsor bakınayım ben tekrar..

Idealtepe üstgeçitinden ineceksin(kaymakamlıktan 100 mt sonra şatoyu görünce in).üst geçit ile yolun karşısına geçit 50.yıl parkına girişine kadar yürüyeceksin.oradan sola dönünce okulun tabelasını görürsün.sor sen yine de oradakilere karışık biraz yeri.

şatodan kasıt mızrak konak sanırım :) üst geçitte inip yukarı dümdüz çıkmanız yeterli.

@fukka senin dediğin yer eca elginkan anadolu lisesi mi ne olmuş. arkadaşların dediği yer doğru sanırım.

oha 50 yıllık okulun yerinimi değiştirdiler. vay anasını

@fukka senin dediğin yer maltepe lisesiydi sonra maltepe merkez anadolu lisesi oldu en son adını eca elginkan diye değiştirdiler.bu arkadaşın sorduğu direk maltepe anadolu lisesi.hep idealtepede idi zaten dokunan olmadı ona :)

sadece yurt dışında değil tahareti küçük yaşta öğrenmeyenler sonra duyunca çok yadırgıyor, "abi götüme elimi mi sürcem" falan diye.

Ben de epey şaşırıyorum susuz bir temizlik nasıl mümkün olaiblir diye "duş alıyorum" oluyor genelde savunma ama ben günde minimum 2 kez çıktığım için tuvalete benim için güç yani, YAŞASIN TAHARET YAŞASIN SANBİ TAHARET MUSLUĞU :D

tamamen bizim kültüre/inanca has bir olay değil bildiğim kadarıyla. mesela japonlar da bu konuda çok hassas ve onun public versiyonu bile pek kullanışlıymış bildiğim kadarıyla.
tuvalet kâğıdı da bir başka pencereden bu konuya dahil edilebilir. olmadığında byük sıkıntı olabiliyor ve cepte/çantada selpak taşınabiliyor bu sebeple.
bir başka şey ise "taharet" dendiğinde bizim akla malûm olay gelirken kelimenin asıl anlamı temizliktir. "selpak"ın mendili kapsaması gibi bir durum yani.

eli göte sürmeye gerek yok yahu, yapmayın etmeyin açın suyun tazyikli temizleyin işte. bokla oynamaya ne gerek var..

taharetin bir de abarti versiyonu var.

muslukla beraber düğmesine basınca ileri geri hareket edebilen bir fırçası var. Ne amaçlarla kullanılabileceğini hayal edin. Daha evvelden fuarda görmüştüm, en son burada da bir mağazada gördüm.

(bkz: bide)

akjsdf komık mısnız nedir abiler. bidet diye askın kullanılan bısı var, onu gectım dus almak dıye bısı var romalılardan itibaren. gunde 2 kez dus almak zul geliyorsa size onu bilemem. hayır islamı yontem cok temızmıs gibi[sabunla temızlenmıyor o el malesef], adamlar en azından el surup heryere bulastırmıyorlar.

valla biz pet siseyle hallediyoruz, evet, zavalli bir haldeyiz, su olmadan yapmak da cok garibime gidiyor. ama alismayana kolay herhal, hic bir amerikalinin iyi tepki verdigini gormedim bu got yikama konusuna. bir fransiz arkadasim var, onlar bidet kullanirmis eskiden, oyle dedi kerata.

(bkz: solino)
filmde italyan kadın almanyaya geldiklerinde bir taharet muslukları bile yok diyordu. italyanların almanyada böyle demesine şaşırmıştım.

@ahmet dursun, japonlardan haberim vardı. hatta sıcak sulu, ısıtmalı falan zilyon tane özellikli wc ürünleri yapmışlardı yanlış hatırlamıyorsam. daha çok batıdaki ülkelerde yok sanki..

@anorexic penis, bence adamların denemesi lazım, deneseler anlayacaklar rahatlığı.

@bryan furry, duşla nereye kadar. hem duş alasıya kadar taharet olsa, daha rahat değil mi. su tasarrufu da olur. el olayına takılmışsın da merak ettim adamlar el kullanmadan mı yapıyorlar temzilik işini :) ki biz de sıvamıyoruz yani..

tuvalet kağıdı kullanıyorlar ve bunu yeterli buluyorlar.

dehşet verici herkes bokunu elliyor öle mi? sabun bütün mikropları öldürmez ki..ayrıca niye elliyosunuz. suyu açınca oaraya kadar ulaşıyor. öğhkkkkkk

itibarlı kurumlar değiller.

Türiye'deki meslek yüksek okulu...

giden veya çevresinde gitmiş olan yok mu? teknik olarak meslek yüksek okulu olsa da türkiye'deki meslek okullarından daha iyi bir eğitim veriyorlarmış.

community college mahalle üniversitesi gibi bişi. daha çok notları iyi olmayan sat den falan tutturumamış ve ekonomik açıdan zayıf amerikalılar gider bu okullara. haliyle normal üniversitelere göre eğitim çok daha kalitesizdir ve kolaydır. ama genelde iyi bir not ortalaması yapıp kaliteli özel ve eyalet üniversitelere transfer olmak için basamak olarak da kullanılır. yaz okulunda ekstradan kredi alıp transfer etmek için bi de.

tam olarak aradığınız nedir abd'de okul olarak? neden communleri araştırdınız?

oncelikle universite mezunu ya da ogrencisiysen , ileride calısmak istediğin sektorde ( sektoru falan soylersin burada ) iyi bir ingilizce bilmen gerektiğini ve bunun için gittiğini soyle . ( zaten 6-7 ay kalıp gelirim dersin ) . bunun yanında gidecegin okul sana i-20 diye bir belge yollayacak , konsolosluk gorusme esnasında bunu isteyecek zaten . ( hangi okul , hangi eyalete gidecegini bilecek ) banka hesabı için de kendi adına 3 - 4 bin dolarlık bi hesap aç , bankadan ilgili hesabı vardır diye evragını al , ertesi gün de çekersin zaten . bunların yanında 3-4 bin dolar olmadan cıkma yola bence . kolay gelsin

paddy's irish pub var orada calismani oneririm /s

aslında philadelphia'da olmadığını biliyorsunuzdur :)

bilemezsin, tamamen keyfi.

bi arkadaşın ablası da dil kursu bittikten bir hafta sonra türkiyeye geri gönderilmişti mesela.. keyfi olmasın ya, olmamalı, olamaz..

5 yıllık vize alıyosun ama önemli olan ds belgesindeki tarih. benim de 5 yıllık vizem var. ama ds belgemi 6 aylık düzenlemişlerdi. paşa paşa geri döndüm.

kursun bittiği günün ertesi günü dönmek zorundasın. ama oradayken kursu uzatıp kalış süreni de uzatabilirsin. aylık 200 dolarlık kurslar oluyor onlara devam edersin.