adamlar islami sevmek zorunda mi?

@cha yoo sevmek zorunda değilde ..Faşist bir karsıtlık varsa saygı duymuyorsa tehlikeli bence..

Işid ve bazı ülkelerin İslam=terörizm fikrini pompalamaya çalışması işe yarıyor ve millet galeyana getiriliyor..

Bizdeki Bor/yerli motor/güneydoğuda petrol geyiğinin avrupalı versiyonu. 6 ay boyunca almanyadaydım. Adamlar Allahın her günü Mültecileri konustular televizyonlarda. Konusmalar da sonucu olmayan anlamsız sacma sapan argümanlar üzerine kurulu.

Özellikle Türklerin arasında goygoy olmaya başlamış bu. Çünkü söylediklerine göre özellikle Almanya'da bu tartışmalar 30 sene önce başlamış ve 30 senedir aynı argümanlarla devam ediyormuş. Bana kalırsa rahat bu konu 2050'ye kadar falan devam eder. Onun için çok siklememek lazım.

Öldürmeyeceklerdi.

Türkiye'deki anti-yahudi anlayışın avrupalı versiyonu. Hatta Türkiye bu konuda daha faşist bence.

Muhtemelen fasist bir topluluk, evet hos degil ama mesela Hollanda'li politikacinin cikip "AKP'ye oy verenler, gidin Turkiye'ye islamofasizmin tadini cikartin" demesini hakli buluyorum. Ulan sen git ozgurluklerin sonuna kadar yasandigi, bireyin her seyin ustunde tutuldugu ulkede yasa ama Turkiye'yi ucuz is gucu merkezi haline getirmeye calisan, yolsuzlugun, yozlasmanin dibine vurmus partiye oy ver. Boyle bir ikiyuzluluk olamaz.

Kanada'da var mesela bir takim tipler, adam diyor ki "muslumanlar seriat kurallariyla yargilansin" yok "icki satisi yasaklansin" bilmemne. Ulan orospu evladi, madem seriat cok sahane bir sey, ne bok yemeye Misir'dan, Suudi Arabistan'dan dunyanin obur ucuna goc ettin? Ortadogu yetmemis, adamlar Kuzey Amerika'nin da icine etmeye kalkiyor. Bu baglamda, anasinin nikahindan gelip de kendi kulturunu dayatmaya calisan adamlara benim de tahammulum yok.

darılacak bir şey yok, sadece avrupa'da değil dünyanın her yerindeki ortalama insan artık islam'dan bıkmış ve nefret etmiş durumda. ben tayland'da yaşıyorum, burada da malezya sınırındaki bağımsızlık isteyen müslümanlar bayağı ciddi şiddet içeren eylemler düzenliyorlar. bu da halkın büyük tepkisini çekiyor. mesela 2 gün önce yeni bir haber düştü sitelere, önde gelen bi tay budist keşiş "öldürülen her budiste karşı bir cami yıkılsın" dedi. geçen aylarda da inşa edilmesi planlanan bir camiyi istemeyen taylar yürüyüş yaptı. komşu myanmar'da budistler islam'a karşı radikalleştiler ve orada bayağı kanlı olaylar oldu. şimdi tayland'da da radikalleşme başladı. bu adamlar dünyanın en toleranslı insanları, hristiyanlık, musevilik, hindulukla falan ilgili hiç bir problemleri yok, onca din arasından bi tek islam'la problemleri var. bu noktada da islam dünyasının kendisine sorması lazım "niye bütün dünya bizden nefret ediyor" diye, ama tabii olmayacak böyle bir şey. durum sadece daha da kötüye gidecek.

Lens çoğu zaman gövdeden daha önemlidir. 18-55 giriş seviyesi için gayet yeterli aslında. Ancak çok güzel fotoğraflar çekemezsin/zorlanırsın. İhtiyacının ne olduğunu bilemiyorsan, kit lensle başlayıp daha sonra ihtiyacını görüp ona göre farklı lenslere yönelebilirsin.

Projene gelince iki karış mesafeden 55mm genişlik dar gelebilir. Satın almadan önce deneme şansın yok mu? Teknoloji marketlerde istediğin kadrajı ayarlayabiliyor musun? Bir dene benece.

2 karislik mesafede 18 mm yetebilir. Croplu makine alacagini varsayiyorum 18 olur sana 27 mm.

50 mm gozun gordugu acidir buna gore hesap edersek 18 kurtarir.

Cok dar acili lensler daha cok asansor, tuvalet gibi kucuk alanlarda tum alani cekmek icin kullanilir.

Ha korkum su odaklama mesafesi. Lensin 18 mmde bir objeye kac cmye kadar odaklama yapabilecegi onemli. Iki karis kabaca 25 cm desek 18mmde 25 cm makro cekim yapma imkani olmali o da lensin teknik ozelliklerinde yazar zaten. Internet uzerinden teknik ozelliklere bakabilirsin. Benim fikrim buyuk ihtimal odaklar.

çok önemlidir. iki karışlık mesafeden ne çekeceğinize bağlı olarak yetebilir de yetmeyebilir de. sonuçta lenslerin görüş açıları var.

dslr digital single lens reflex demektir. yani bu makinenin en büyük özelliği lenslerinin değişebilmesi. lensini değiştirmeyecekseniz bence almak mantıksızlık
hobiden ziyade özellikle anı fotoğrafı çekme amacıyla makine alanlarda gereksiz bir dslr sevdası gözlemliyorum. bu makinelerin üzerindeki kit lensi ile yaptığı işin çok daha iyisini yapan kompakt makineler var.
video için de aynı şey geçerli. 18-55in diyafram değeri f/4-5,6
üzerindeki sabit lensi 18-55den çok daha iyi sonuç veren kompakt makineler var.
alacağınız makine full frame olsa sensörü için alıyorsunuz diyeceğim, o da değil

Peki şöyle bir şey yapsam: Canon 600d düşünüyorum sadece body olarak, yanına 1.8 50mm alsam ihtiyacımı karşılar mı? 25 cm uzaklıktan ufak model arabalarla video çekmeyi planlıyorum.

50mm 1.8 de işinize yaramaz. minimum netlik mesafesi 45cm dir o lensin

Hmm 45cm'den de çekebilirim aslında. Sonuç olarak daha kaliteli bir iş çıkartır galiba kit lense göre değil mi?

50mm sana olmaz. Prime lenstir o. Süper net bir görüntü alırsın ama kadraj ayarı yok. Kadrajı ayarlamak için makineyi hareket ettirmen gerekiyor.

50mm için portre lensi dersler hatta. Portre veya vesikalık çektiğini düşündüğün, konun o kareye sığacaksa olur.

Yemesi kısmını bilmiyorum ama yememesi kısmını biliyorum. Fazla kilo sperm kalitesi ve sayısında etki yaratabiliyor. Spor iyidir. Sigara varsa kesinlikle bırakması lazım. Bunun dışında, sperm sayısı konusunda kişi spesifik sıkıntılar olabilir. Dolayısıyla her halikarda bir uzmana gözükmekte fayda var. Kendi başına sperm sayımı falan, bunlar kalmadı artık bu devirde, eğer çocuk gibi ciddi bir müessese söz konusuysa, tıbbın her türlü imkanından faydalanmak hem caiz hem de gerekli.

Şişmansa eğer kilo versin. Vücut yağında bulunan aromataz enzimi testosteronu östrojene aromatize ettiği için sperm kalitesinde sıkıntı oluyor. Onun dışında genel olarak sağlıklı besleniyorsa ekstra bir şey yapmasına gerek yok ama çinkonun d vitaminin testosteron üzerinde pozitif etkisi olduğu biliniyor. Bununla birlikte, beslenme yoluyla bu hormonları artırmak çok da mümkün olmuyor. Tabii bunlar spesifik değil genel konular, böyle bir sıkıntısı varsa tıbbi destek alması şart.

şişman değil ya taş çatlasın 75 falandır kilosu

Sperm sıvısı miktarı ve kalitesi bire bir ilişkili değil. Önce bir üroloğa görünsün.

herhangi birşey yiyip içmesine falan gerek yok.

eğer bir sene korunmasız ilişki sonrasında gebelik olmuyorsa, o zaman doktora gitmesi daha sağlıklı olur.

şu anda büyük ihtimalle boşa evham yapıyor.

varsayım: bilinen kronik bir hastalığı yok, genel kan değerleri normal.

Önce tıp, çözülmüyorsa alternatif tıp. İbrahim Saraçoğlu filan..

keçi boynuzu :)

sperm ve meni farklı şeyler. doktora gitsin.

muz ve bitter çikolata

ürologa gitsin. varikosel olabilir.

kime göre az neye göre az?

Esiniz folik asite baslamayi unutmasin arkadasim

fırsatçı insanlardan nefret ediyorum

ben de tek sinir olmayan benim heralde diye düşünüyordum. yalnız değilmişim

ambulansin gecmesi icin yol veren suruculer var. ozellikle trafigin sikisik oldugu durumlarda herkes o fedakarligi ambulans icin yapiyor. ama bir bakiyorsun ki arkasindan yaldir yaldir baska bir araba da senin actigin yoldan yardirip gidiyor. bu sinir bozucu bir sey. ambulanstan degil ama ona yol verenlerden aliyor. sinir olanlar da bu yol verenler.

oluyorum ama bazen harbiden lazım oluyor, ancak her ambulansın arkasındakine de küfür etmeyin. hasta yakını da olabiliyor.

sorun olmamasi icin gerekli kosullar bunlar mi yani?

"benden bir şey alıyor mu? beni etkiliyor mu? orası dış dünya değil mi? kişinin konuyla bir ilgisi var mı?"

bu kafayla dusununce hic bisey sorun olmaz.

ortada acil bir durum var, birinin yasam mucadelesi var, bunu firsata cevirip trafigi tehlikeye atmak icin bariz mal olmak lazim. ambulansin trafik kurallarina uymama, olabildigince hizli gitme durumu var, ani bir fren yaptiginda bu arkadaki mal ambulansa carpabilir. ya da bu mali gorup 'ben keriz miyim' diye atilanlar da kazaya sebep olabilir. yani her turlu kufuru hak ediyorlar.

geçmiş yıllarda bir haber izlemiştim. ambulansın şoförü evine daha hızlı gitmek için ambulansın sirenlerini açıyor, insanlar da yol veriyor buna. şimdi ne düşünüyorsun?

hocam mantık çok basit.
30 tane araba arka arkaya gittiğini ve senin de misal 5. sırada olduğunu düşün.
ambulansın geçmesi için sağa çekiyorsun hafiften ve geçip gidiyor.

ambulansın ardından ise ambulans öncesinde 30. sırada olan delikanlı yardırmış senin açtığın yoldan o da geçiyor.

bunun adı hak yemektir, fırsatçılıktır.
ana avrat dümdüz gidiyorum bu durumda.

peki ben ne yapıyorum?
önümdeki, ambulansa yer vermek için sağa çekmiş arabanın sola, eski şeridine dönmesini bekliyorum.
hatta arkamdan yardıran fırsatçı tiplerin önüne kırıp durup önümdeki arabanın şeridine dönmesini sağlıyorum.

hasta yakını olduğu zaten bir şekilde dörtlülerden veya adamın hareketlerinden belli oluyor.

@nawres

''ortada acil bir durum var, birinin yasam mucadelesi var'' cümlen zaten sorumuzun çıkışı.

''ben keriz miyim, o faydalanıyorsa ben de faydalanayım'' düşüncesi piyazcılık değil mi? keriz olmak sinirlenilecek bir şey mi? tutmuş o kişiye denk gelmiş o şans. ''ben keriz miyim'' diye düşünen adama denk gelse demek ki o da aynısını yapacak.

demem o ki buradaki sinir ''ulan niye bana denk gelmedi!!'' siniri ise zaten çok saçma.

''o olabilir, bu çarpabilir'' savı da bence yanlış. o zaman karşı şeritten de bir araba bu şeride geçip trafiğin anasını ağlatabilir. olasılıklar ile iş yapılır mı?

@rock n roll

o ambulansçının problemi. bize de ona yol vermek düşer. ona yapacak bir şey yok.

geçen gün boğaz köprüsüne girişte gördüm bu olayı. ambulans köprü girişinde araçları da durdurarak polisi çağırdı, şikayet etti. nedense hoşuma gitti durum. trafik de ceza kesti arkasındaki bütün araçlara. iyi mi oldu şimdi bu? fazlasıyla.

he e-5 trafiğinde yapanlar var bunu. onlara çözüm yok herhalde henüz.

Trafik kuralları bir sebepten dolayı var. Ambulans bu kuralları bir sebepten dolayı ihlal edebiliyor. "Fırsat varken neden yararlanmasın ya" Türkiye'nin sorunlarının özeti niteliğinde bir cümle olmuş. O fırsat dediğin şey kuralları ihlal ederek karmaşa yaratılmasına sebep oluyor. "Şuncacık şeyden nolcak ya" diye yapılan her ufak şark kurnazlığı birleşiyor ve Türkiye'yi şu an olduğu iğrenç hale sokuyor. Çünkü o "nolcak yaaa"lar birleşiyor ve koca ülkede kimse kural, kanun, kitap siklemeden yaşıyor.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu

buradaki fırsatı ''a kişisi ile alakasız, b kişisi ile alakalı ve kesinlikle c kişisini etkilemeyen bir fırsat'' olarak ele al. yoksa kimse b kişisine trafiği alt üst etme yetkisi vermiyor. ben b'nin yanında değilim, a kişisinin sinirini anlamıyorum. c kişisinin siniri farklı bir durum elbet.

ambulansın içindeyken arkaya yapışanı görmüyorsunuz. acaba biri yapışıyor mu diye düşünmüyorsunuz da. asıl öldürmek istediğiniz önde olup yol vermeyenler. ambulans sireninin sesi çalmaktan acılaşıyor ama siz hala yolun açılmasını bekliyorsunuz. önceden de ambulans sesi duyunca nefesim daralırdı ama anneannemi ambulansla hastaneye götürdüğümden beri trafikte her ambulans sesi duymak cinnet geçirme eşiğine getiriyor beni. arkasına yapışanlardan fırsatçı her insandan tiksindiğim gibi tiksiniyorum.

@tuhaf c kişisini etkilemez olur mu abi, trafik sıkışık zaten, millet yol vermek için daha çok sağa sola sıkıştıkça bu fırsatçı yüzünden açılması daha da zor hale geliyor trafik.

cok sinir oluyorum. bir de trafikte biz beklerken emniyet seridinden bir de siren calarak sozde koruma arabasi susu veren firsatci serefsizlere de buradan bir cift lafim var.

lan serefsiz! siren caliyorsun da biz seni koruma falan sanmiyoruz. o kadar salak degiliz. okuzun evladi seni! hakkimi sana helal etmiyorum. obur tarafta iki elim yakanda olacak adi!

ohh be rahatladim

@velhasilikelam söylemek istediklerimi söylemiş aynen katılmakla beraber, fırsatçılardan da nefret ediyorum...

aslında sen arabayı sağa çekmekle ambulansa kendi sıranı vermiş oluyorsun, ama arkaya takılan 3-4 kişi de senin sıranı almış oluyor. sonuç olarak orada bekleyen 50 kişinin tek tek hakkına tecavüz etmiş oluyor

@tuhaf sorular soruyorum ben

c kişisinin sinirini anlamaman bence olayın çözüm noktası.

olayı uzaktan izleyen birisi bile olsa bir başkasının hakkını yediği için o kişiye sinirlenmesi çok doğal.
aksi durumda bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık olur.

bu da şu soruyu akla getiriyor.

bizim toplumumuz neden bu derece empati yoksunu ve bencil?
bir başkasının hakkını kendi hakkın gibi gözetmezsen yaşadığın yer toplum değil toplama kampı olur ve seni orada gerektiği gibi gözetirler

Sen değil çevrede ki insanlar anormal. Sevmiyorsan üzülmezsin. Bazısı numaradan duygusallığa bağlayıp üzülüyor numarası yapıyor ama sen sahici bir insansan diğerleri gibi numara yapamazsın. Bende üzüldüm somaya mesela ama Facebook'ta bakıyorum millet orasına burasına SOMA yazmış foto çekip Facebook'a koymuş ya da yüzünü azcık karalayıp hoop #soma tag'i ile instagrama. Şimdi bu ibne popülistler mi daha üzgün ben mi ? Cevabı vicdanlarda gizli..

Ben de aynıyım ya. Duygularını çok dışarı belli etmeyen, düşüncelerimi de kendime saklayan biriyim genellikle. İçe dönüğüm de diyebilirim. Belki o yüzdendir.

alakalı muhtemelen:
(bkz: adil dünya inancı)

Mahsun Kırmızıgül - Düşde Gör

Ah düş te gör kardaş düş te gör
Aman aman düş te gör
Bir zalimi bir soysuzu
Bir güzeli sevende düş de gör
Ah sağ olan ne bilsin hastanın halından
Sevmeyen ne bilsin sevenin halından
Ah düşmeyen ne bilsin düşenin halından
Aman aman düş de gör
İyi günden güzel günden
Vallah kötü güne vallah zor güne
Aman aman düş de gör düş de gör

Söz - Müzik : Mahsun Kırmızıgül
Aranjör - Yönetmen : M. Kırmızıgül

www.dailymotion.com

Acısını kendi içinde, sessiz ve derinden yaşayan insanlar bana hep daha samimi gelmiştir.

Dedem mide kanserinden öldü, ağlamadım, çektiği acıların bittiğini düşündüm. Halam sevdiğim birkaç akrabamdan biriydi, aynı hastalıktan kaybettik. Birkaç gün kendime gelemedim, ama ağlayamadım. Yüksek sesle ağıt yakanlar benim ruhsuz olduğumu düşündü ve acılarına reklam arası verip beni eleştirdiler!

Soma meselesi. Evet çok üzgünüm. Ama tepkilerimizin daha çok öfke kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Yaşanmayabilirdi, veya çok daha az kayıpla atlatabilirdik, ama rezillikte, sorumsuzlukta, ihmalkarlıkta, inkarda çığır açtık.

Soma meselesi için, "soma :(" temalı paylaşımların hemen öncesinde/sonrasında komik video paylaşıp "hahaha koptum" yorumları yapan insanlar görüyorum. bu yüzden bazı kişiler samimiyetsiz. ve gerçekten ne kadar acı bir olay olsa da herkesin söylediği gibi ateş düştüğü yeri yakar. ama şu da var ki her ne kadar ateşin düştüğü yerdekiler kadar üzülmüyorsan da, gülmeyeceksin, eğlenmeyeceksin, çok keyfi şeyler yapmayacaksın. bu benim görüşüm. ben facebook'uma herkes gibi madenci resmi koyacağıma, facebook'umu dondurdum. müzik bağımlısı ben olaydan sonra 1 şarkı bile dinlemedim. bunları söylüyorum ama bundan da daha fazlası olmalı. çünkü o insanlar böylesi tarif edilemez acıları yaşarken, biz biraz olsun keyfimizden kısmalıyız.

Dün tam olarak çok yakın bir arkadaşıma aynı şeyi sordum. Büyük bir patlama noktasına gelene kadar ağlamıyorum, o patlama noktası da büyük olaylarla oluşmuyor, küçücük bir şeye patlayabiliyorum. O da yılda bir kere ağlarsam öyle oluyor, yoksa o da olmuyor. İlk iki cümlene aynen katılıyorum. Bazı durumlarda (örneğin şu son olaylarda) üzüldüm, beynimin tepesi attı ama ağlayamıyorum, içimden gelmiyor, boğazım düğümlenmiyor. Hayır, içime de atmıyorum. İçimi dinlerim ben, oradan da bir çığlık falan yükselmiyor. Arada kendimi kalpsiz hissettiğim için zorluyorum. Çevremdekiler panik veya yıkım içinde oluyorlar, benim sakinliğim gitmiyor öyle durumlarda. Üstelik, bu Soma olayında üzüldüğümden kat be kat sinirlendim.

Bu konu için değil ama başka konular medyanın da sürekli ajitasyondan prim yapmaya çalışmasından daha da fenalık geldi. Her türlü medyadan gelen "Ailecek evde boğuldular; oysa sınavlara hazırlanıyordu", "Evleneceklerdi, trafik canavarı izin vermedi. En son fotoğraflarında bakın, ne mutlular", "Kaçırdılar, daldan dala uçurdular; oysa ne hayalleri vardı. Günlüğüne şunları yazmıştı", "İşte böyle öldürdüler" haberlerini ciddiye bile alamıyorum. Bir noktadan sonra üzülemediğim için üzülüyorum sadece. Adil dünyaya da inanmıyorum; tam tersine hepimizin pisi pisine ve tamamen şans eseri yaşadığına, topluca yok oluşumuzun bir parmak şıklatması kadar ses getireceğine, adaletin yerini bulmayacağına, kötülüğün ve iyiliğin olup da denk gelmediği sürece insanın yanına kalacağına ve birçok kabak gibi şeytani şeyin cezasız kalacağına inanıyorum. Çok çabuk neşeleniyorum ama üzüldüğümde sadece sakinleşiyorum.

Arkadaşım şöyle bir yorum yaptı: "Tecrübe ile birlikte eskisi gibi üzülmüyorsun bazı şeylere, insanın derisi kalınlaşıyor. Tecrübelisin sen. Üstelik ne olursa olsun, hayatına devam edeceğini biliyorsun. Seni ne yıkabilir ki, bu yüzden de üzülmüyorsun" diye sağlam bir güç ara gazı vermeye kalktı. Çok da yemedim, ama az ego okşaması yaşadım. Zira öyle de ahım şahım tecrübem de yok, herkesten farklı bir iki şey yaşamışımdır, çokça da şey yaşamamışımdır. Kendi adıma bu neyin tecrübesi, neyin kalın derisi diye düşünüyorum. Yine de belki sizin için bu durum geçerlidir.

@dafaiss sanmıyorum dostum. Çünkü tanrı inancına sahip değilim.

ateş düştüğü yeri yakar. yeterince yakınına düşmemiş demek ki ateş, düşünce sen de yanarsın. herkesin acıyı içinde hissetme eşiği farklıdır. ben de senin tersine üzülen ama bunu kimseye göstermemeye çabalayanlardanım. gösterirsem, o kadar açıkça serilirsem daha toparlanamam sanki.

Evrenin tarihi zaten 14 milyar yıl öncesine dayanıyor. Boyut açısından da milyonlarca torba evrenin yanında çok komik kalır.

Bence bu 43 saniyelik video ateizmin değil teolojinin sonunu bize göstermiş. Tanrının varlığını insan yapımı torbanın içinde insan yapımı lego sallayarak ispat etmeye çalışmaları bana biraz sığ geldi.

inanç evrimin karşıtı olarak kabul edildiği için, inanç mekanizması çalışırken tüm mantık fonksiyonları askıya alınıyor.

bana göre burada asıl önemli olan 13 milyar yıldan öte, her bir süreçte lego parçalarının biraz biraz birleşmiş olması gerektiği. doğada, canlılık faaliyetinde uyumsuz parçalar birleşmez; birleşirse uyumsuzluktan elenirler, uyumlu parçalarla devam edilir ve süreç sonunda en iyi birleşim elde edilir.

"şimdiki maymunlar neden insan olmuyor" muhabbetinden daha saçma bu video.

ya şimdi müslo zekası dicem de müslüman duyurucular kızıcak alınıcak falan.

"canlı"lığın çeşitlenmesi üzerine bir teoriyi üç beş parça plastikle temsil etmek kadar saçma bir analoji olamaz tabii ama şöyle bir şey de var, bence bu videoya "ahanda çürüttüm" şeklinde bakmamak lazım. video başlığını atan çöküşten bahsetmiş ama bence bu videonun amacı sadece düşündürmek. adam sonuçta mesajını dikkat çekici bir benzetmeyle veriyor.

illa mantık hatasından bahsedeceksek, "yaratıcı eliyle" olmadığı düşünülen şeyi temsil etmek için "yaratıcı eliyle" onları torbaya koyup "yaratıcı eliyle" sallıyor. bu açıdan baktığımızda, birleşecekleri varsa bile bunu engellemeye yönelik bir müdahale yapmış olabileceğini söyleyebiliriz :)

o değil de, torbayı sallayan adamın içinden "lan ya düzgün bişey çıkarsa" diye geçmiş midir sdgdfg :)

izleyemedim youtube kaydı var mı

Peki bu reductio ad absurdum mudur yoksa watchmaker analogy'le olan yüksek benzerliğini göz önüne alırsak ad infinitum mu olur?

Reductio ad absurdum: Saçmaya (dönük) indirgeme olarak da bilinen bu safsata, inanılan ya da savunulan görüşün ve iddianın “absürt” bir nedene bağlanmasından oluşur.

Ad infinitum: sonsuzluğa topu atma safsatasıdır. bu safsataya örnek olarak genelde watchmaker analogy örnek verilir.

Kısaca watchmaker analojisi: Çölde yürürken bir saat buldunuz diyelim. Bunun çöldeki kum ve taşlardan kendi kendine oluştuğunu mu düşünürsünüz, yoksa becerikli bir saat ustası tarafından bilinçli bir şekilde yapılıp oraya düşürüldüğünü mü?

@gidelimcavit www.youtube.com

ateist dese ki
"o torbayı milyonlarca yıl sallarsan düzenli bir yapı(mesela helikopter) ortaya çıkabilir"
bu videoları hazırlayan adam kendini keser.

öyle mantığa böyle cevap müdür.

ama dikkat çekmek için güzel bir yol, herşeye rağmen başarılı buldum.
allahu akbar diyerek kafa kesip videosunu yayınlayanlara göre inanılmaz başarılı ve ikna edici.

bilim insanları delillerle ve çoğumuzun bir satırını anlamayacak işlemlerle evrenin sırlarını çözedursun müslümanlar o kadar ileri ki legoyla çözüyor olayı.

respect.

tartışma olmasın da çölde bir canlı görseydik, o canlının canlılığını çölde sürdürdüğünü düşünürdük, biri tarafından çöle bırakıldığını düşünmezdik.

orada yaklaşık aşağı yukarı 20-30 tane lego var. Şimdi o legoların sallayınca o şekilde gelme olasılığı var mı, var. Hatta senin dediğin gibi olsun, milyonlarca torba ile birlikte, 13 milyar yıl boyunca çok daha hızlı salladığımızı düşünelim, fark etmez işin sonunda o legoların öyle gelme olasılığı ister milyonda bir, ister milyarda bir ister novemtrigintilyon da bir, ister oktotrigintilyon bir de olsa şansı var.
Şimdi düşünelim sayı basamaklarında bile ulaşamadığımız yerler var biz ona sonsuz diyoruz. Şimdi bakıyoruz, evren bizim boyutumuzla bile hayal edilemeyecek kadar en kaba tabirle büyük, yani sonsuz. Öyle ki sayı basamaklarıyla bile ifade edemeyiz büyüklüğünü, yetmez. Ama onca sonsuz galaksi içinde, samanyolu galaksisin de olmamız, işte güneşe ne çok uzak ne çok yakın olmamız, atmosferimizin olması vs. vs. bunların oluşma şansı o legoların helikopter olma şansından aklın alamayacağı kadar çok emin ol, ama olmuş.
Yani tanrının olmasını kanıtlamak için öyle boktan legolarla helikopter yapmak yerine, direk olarak yaşadığımız dünyayı örnek göstermemiz daha doğru/düşündürücü. Tam burada devreye belki de hayatın en büyük sorusu geliyor, tanrı var mıdır? yok mudur? bu soruya kimse tam anlamıyla cevap verebilmiş değil, verse bile insanoğlu tapınma gereksinimden dolayı hep böyle devam edecek buna mahkum, dua etmeye mahkum, şimdi sen dünyaya bakıp bu olasılıkları aklın almaz ve bu tarz bilinmeyen düşüncelerle karşılaşınca tanrı var der taparsın, ben buna matematik ve fizik derim yoluma devam ederim.

ateistlerin savunduğu şeyi kısaca özetlemiş. gayet anlamlı bence.

valla ben buna işkembe diye cevap vereceğim. Daha da asla yemem.

kılıç balığı, solucan(çocukluk aklı) aklıma başka gelmiyor ne yazıkki.
bir de zamanında komşumuz serçe vurmuştu onu yemiştim güzel değil.

edit: ben de kımız içtim :D

at eti ve yılan eti yedim. kımız içtim.

martı döner

kanguru eti. aynı restoranda timsah da vardı, kararsız kalıp kanguruyu seçmiştim...

çok yemek seçerim o yüzden pek ekstrem şeyler yemedim ama bana göre en extreme şey tavuk yüreği. (o da daha çocukken dedem yedirmişti, cüneyt arkın gibi cesur, yürekli olursun diye kandırmıştı rahmetli gjklasd)

(bkz: mavi yengeç)

ben değil de, bir arkadaş:

www.youtube.com

dikkat: görüntüler mide kaldırıcıdır.

köpek ve balon balığı sanırım

yengeç ve kelle paça..

davşan

Kirpi

old.jagareforbundet.se şu heyvanın etini yemişliğim var

Çocukluğumda yerden bulduğum sakızı çiğnamıştım.

tavşan, at, geyik, mavi yengeç, adını bilmediğim renkli tropik balık ve midyeler.
Hiçbiri ekstrem değil gerçi.

ben için en ilerisi ahtapot salatası oldu :)

cam bardak

mermer

Boga kuyrugu.

inek dili

yani şunlar yanında ekstremliği kalmadı ama, ıspanaklı pasta yemiştim. böyle bildiğin ıspanaklı yani. dünyanın en saçma yiyeceği ama, onun dışında bir ekstremliği yok.

Peçete, kibrit çöpü ve gül. Peçete ve kibrit çöpü için çocukken yarışma bile yapmıştık, niye olduğunu da hatırlamıyorum. Gül de Demet'in Kınalı Bebek klibinden kalan bir şey.

kurbaga bacagi ve salyangoz. bir de devekusu etinin tadina baktim.

ayrıca haftaya geyik sucuklu kurufasulye yapıcam mesela, sayılır mı? :)

salyangoz haşlaması

midye lan. cidden yediğim en acayip şey oydu.

güvercin, sığırcık da yedim, pek extrem sayılmaz bunlar ama olsun.

bana sizin yediklerinize bakınca ancak bok yedim demek düşer.

deniz kestanesi

salyangoz ve ekstrem sayılırs eğer bıldırcın.

at ve eşek sucuğu (italyada bilerek satılıyor)
sülünes

koyun taşağı

dilli kaşarlı :(

ytü de oldugunu farz ediyorum. 10.00 diploma işlemlerin bittiyse direk zincirlikuyu metrobus sonra sirinevler ardından metro havaalanı en gec 12.00 check-in yapmıs olursun

10'da okuldaki işin biterse, taksi>metrobüs, metrobüs>merter, merter>metro yöntemiyle maksimum 45 dakika içinde havaalanında olursun. 10:45-11:00 gibi varırsın en geç. Yemek yiyip kahve bile içersin. Merak etme.

tamamdır teşekkürler, ilk başta tramvay-zeytinburnu filan diye uğraşacaktım, metrobüs mantıklı tabi...

tramvay aheste aheste gider. metrobüs daha mantıklı.

riff cohen- a paris
everything everything- kemosabe

lana del rey'in The Great Gatsby için yaptığı şarkıyı çok beğendim ben, tavsiye ederim:

www.youtube.com

guy farley - drawing
trent reznor&atticus ross - the gentle hum of anxiety
st. vincent - laughing with a mouth of blood
dutch - cerulean
emilie simon - i wanna be your dog
zero 7 - in the waiting line

hüsnü arkan - yalnız değiliz albümü...

ya beyler bayanlar 1 şarkı ismi istedik kimsenin umrunda olmamış be. :)

cevaplayanlara ise çok teşekkür ederim her birini alıyorum, sağolun, varolun. :)

Grace Slick - El Diablo --- www.youtube.com

Colonel Bagshot - Lord High Human Being --- www.youtube.com

Oi Va Voi - Refugee --- www.youtube.com

Bebe - Malo --- www.youtube.com

linkleri favori ve slow playlistimden verdim , verdiklerimi beğenirsen gerisinede bakabilirsim.

ben de aynı dertten muzdaribim. en çok hangi bölge terliyor onu tespit etmek lazım önce. benim en çok yüzümün terlediğini söylediğimde botoks yap dediler :/ senin sorunun da aynıysa ve paran varsa...

edit: ve tabi botoks da kalıcı çözüm değil 6 ayda etkisi geçiyormuş

koltuk altı. neyse ki yüzümde o kadar yok bahsettiğim terleme.

koltuk altına da yapılıyor bildiğim kadarıyla. bi araştır istersen.

eczanede driclor var ben memnunum geceleri kullanılıyor tavsiye ederim

doktorlar ne diyor terlemene?

söylediğin şeyi engelleyebilecek ve almanı önerdiğim deodorant: 8x4. siyah olan. kokusu da çok çok iyi ayrıca.

bu arada bir sağlık probleminin olmadığından emin olmanı öneriyorum.

niveanın 48h var mavi bi tane. ben onu kullanıyorum gayet memnunum. ama senin derdine çare deotak bence.

botox yaptır nisan ayı oldukça uygun zamanlama olarak. 6 ay boyunca rahat edersin. 6 ay sonra etkisi gidiyor. istersen yeniletirsin. bir yan etkisi de yok. istersen araştır.

tereson diye bir urun var ki, %100 etkili.

sempati sinirini kestir.türkiyede yapıyolar.
o zamana kadar nivea deodorantları işinize yarar.günü temiz tamamlarsın.

nivea blcak and white kullan. leke yapmıyor ter.

sempatik sinir kesilince reaktif olarak vücuttan terliyorsun, göbek çevresi falan. haberin olsun (sempatektomi) ayrıca öncelikle el terlemelerine karşı yapılıyor bu koltuk altı için botoks daha iyi.

tiroid hormonlarına bir baktırmanda fayda var.

@ sütlü
doktora gitmedim hiç ilk defa burada sordum.

Pipimizin icine cam cubuk sokuyoruz, kanamazsa asik olmusuz demektir.

korkuyorsan.

zamanla.

"bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır. bir insan bir yere bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır."

mesela ben bakamadığımda anlıyorum.

karın ağrısı, sürekli tok hissetmek, başka birşeyi umursamamak filan.

uzun süre mast. yapmıyor aşık insan.

midede kelebekler uçuşuyor ya hah o :))
(bkz: butterflies in stomach)

benim tüylerim döküldükten sonra oluyor. yani aşık olunca anlıyorum ki tüylerimi dökmüşüm.

karnında hissediliyor aşk o böyle uçağın ilk kalkerken midende yaptığı yükselme hissi oluyor mu

dinlediğin aşkla ilgili her şarkı daha bir anlamlı gelmeye başladıysa aşık olmuşsundur.

ilk zamanlar cinsellik akla gelmiyor mesalam.

geçer geçer.ilk ayrılık için normal bir durum.

Ben 6 senedir ayrıyım, annem babam ayrılırken hala duygulanır üzülür.

Ana yüreği işte, dayanamıyor napsın :(

yeni insanlar tanımaya başladığın an geçiyor.

ben de 6 yıl önce izmir'den ankara'ya üniversite için gidişimde aynen bunları yaşamıştım, keza ailem de öyle. ama inan bir iki haftaya kalmaz hiç bir şey kalmayacak :) hatta bazen eve geri dönmek bile zor geliyor.. gerçi yaz tatili gibi uzun birlikteliklerden sonra aileden ayrılmak yine zor ama olsun, insanın ayrılırken üzüldüğü bir ailesi olması çok güzel (etrafımda bunu yaşamadığını bildiğim çok insan var) özetle üniversiteli olmak güzel, üniversiteyi başka şehirde yaşamak daha da güzel :)

geçmiyor. daha istanbul'dan ankara'ya dönerken ağlıcan.

ilkinde hep öyle olur. sonra yavaş yavaş alışırsın.

En azından benim gibi duygusuz değilsin. Ben hayatta öyle şeyler hissetmem.

iki hafta sonra alışır özlemezsin bile.

İlk 1 ay sıkıntı oluyor. Sonra alışıyorsun.

dert etme. tamamen normal bir durum.

bi kaç haftaya alışırsın, hadi olmadı bi ka. aya bi şeyin kalmaz.
işin asıl garip kısmı, otobüse bindiğin an ya da indiğin an tedirginliği atacaksın üzerinden. yeni bi macera başlıyor çünkü.

nası ya, neredn baksan 18 yaşındasın? kendine gel evlat. saçmalama lan.

istanbula dışardan gelen okul arkadaşlarım ilk zamanlar tatil olsa da gitsek diye bakıyolardı şimdi gitmemek için bahane arıyolar:)

hangi okul?

yıldız'a gidiyorum... yaş geldi bilmem kaça ama işte insan engel olamıyor kendine... bi de anne baba üzülünce duruma... yalnız kaldılar ona da üzülüyorum... ne yapsam ankara'ya mı gelsem tekrar diye düşünüyorum...

sakın haftasonu dönme de.. alışmaya çalış. ben 3 saat yol diye gittiğimin ikinci günü geri dönmüştüm. annem "kedi gibi bırakıyoz geri dönüyon" diye azarlamıştı. hiç olmazsa annen yalnız değil, ben annemi tek bırakmıştım.

geçicek merak etme. dönmek istemiceksin ankaraya. ben öyleyim aslen istanbulluyum ama çanakkalede okuyorum burası oldu benim memleketim son senem çok üzülüyorum falan.

beyler/bayanlar çok saolun... biraz rahatladım...

ben şu an dönmek istemiyorum aile evi basıyor. geçer.

benimkini ulaştırmışlardı. iki büyük şehir sonuçta, aktarması falan çok olmaz. ulaşır derim. daha mantıklı bi çözüm yok zaten.

saat 10 konusunda hiç bi kargoya güvenmem, bi bahaneleri olursa ne yapacaksın.

rahat ulaşır. şüphen olmasın.

cevaplar için teşekkürler, bence risk budur o zaman, sonucunu da buraya yazayım ibret-i alem olsun örnek olsun...

biz birkaç kez kullandık, saat 10'dan önce bile yetiştirmişti..

kargolar ankaraya izmire bir günde gönderiyor ulaşır.

bugün 45 dakika gecikme ile teslim ettiler. teşekkürler tekrar...

lys'ye çalış.

@beni tanıyan yok bu sehirde

çalışmadığımı nereden biliyorsun ?

seni iplemeyen kimse sevgini filan hak etmiyordur. umutsuz vaka gibi geldi bana.

tesadüfen, hiç ortada yokken kader karşılaştırdı diye düşünüyosun, ama kadere fazla bel bağlama kız istemiyo belli üsteleme bence.

17 yaşında olduğunu hatırlıyorum.Dostum yorma kafanı böyle şeylere.Olacağı varsa olur.

saman alevi gibi parlar söner aşk dediğin sen geleceğini düşün kafanı Lys ye ver.O yaşlarda kızlar çok kaprisli oluyor bozuk para gibi harcarlar seni üzülürsün sonra.

sakın düşme üstüne. bitmiş o iş.

biraz daha üstelersen onun için, mesaj atan soytarı 'dan peşinden ayrılmayan sapık kategorisine terfi edebilirsin, bence de alemi yok zorlamanın.

Hayret kimse dememiş;

Abi seviyorsan git konuş bence :)

kaç kere gördüm,değer verdikçe götleri kalkıp hepten uzaklaşıyorlar. sikine takma,umursama,saygılı ol ama ipleme sikleme. olacağı varsa böyle olur. bi de unutma seven sikilir siken sevilir.

dostum aynısını ben de yaşamıştım bi aralar. hatta yıl sayısı bile aynı öyle diyim. tek çözüm vur-kaç yöntemi. kaçan kovalanır diye bi muhabbet var ya, o doğru.

bir mesaj at da rahatla kızın bu umursamazlığının üzerine :) ne düşünüyorsun ki mesaj atınca ne olacak? mesaj atıp duygularını söyleyince "ayyyy bu ciddiymiş, beni seviyomuş" bilmem ne mi diyecek, senle konuşmaya mı başlayacak? yanlış anlamışsın bu durumları sen. konu senin ona ilgi duyup duymaman değil, kızın sana ilgi duymaması. kız sana ilgi duysaydı eğer, sen mesaj soytarısı da olsan, sana paso mesaj atardı. ayrıca eski sevgiliyi de anlatıp durmazdı. eski sevgili muhabbeti dinlediğin halde nasıl soğumuyorsun yahu?

"Birşeymi oldu geçen cevap vermedin yoksa müsaitmi değildin?" işte bunu yapmiicaktın. en zayıf halka oldun. çat! (kırbaç sesi)

eğer karşındaki insanın sana olan sevgisinden emin değilsen egosunu beslememen lazım gelir.

edit: "birşey" ayrı yazılır. soru eki "mi" ona keza.

"kalbinin sesini dinle evlat" demiyeceğim çünkü eğer dinler isen sen zararlı çıkarsın, çıkacaksın. herkesin dediği gibi zor yani, olmaz bir şey.

bu yazdıklarımız da senin hoşuna gitmez muhtemelen, aramanı önermediğimiz için. ve belki gidip arayacaksın burada yazılanlara inat, ama öyle olmuyor o işler. yok dediyse karşıdaki kız erkek fark etmez, olmuyor. zorlayınca üsteleyince hoş olmayan, duymak istemediğin şeyler duyabiliyorsun.

ama sen yine de bildiğini oku bence.

cevaplayan herkese teşekkür ediyorum.reddilme falan yok durumumu bilseniz hiç kötü birşey yok aslında benim de pek beklentim yok olma ihtimali sayısal tutturmak gibi.

sadece içim de patlarsa kötü olur diye düşündüm siz de verin gazı söyleyeyim diye :).

senin yaptigin bu kadar emek ve cabaya kiz bu kadar kayitsiz ve umursamaz davraniyorsa icindeki butun seyleri soyle ve geri cekil. gelirse gelir, gelmezse kaybedecek bir seyin yoktu uzulmezsin zaten.