proof dedigi alkol derecesi. proof degerinin hacmen yaklasik yarisi kadar % alkol iceriyor demek. yani 190 proof %95, 150 proof da %75 alkol icerir.

ha fahrenheit değerleri bunlar o zaman. beynime kan geldi birden. teşekkürler.

Metnin geri kalanini da koyar misin buraya?

hayir fahrenheit'la (sicaklikla) bir alakasi yok, kullanacagin alkolun konsantrasyonundan bahsediyor sadece. sen iyisi mi bir de suraya bak detayli bilgi icin: en.wikipedia.org

hımmm. şimdi derece olunca ben celcius'ta öyleyse dedim o zaman bu fahrenheit'tır deyince sıcaklık mıcaklık ne alaka e o zaman niye derece diyolar derken bir kısa devreyle böyle bir sonuca ermişim. sabırla anlatışına müteşekkirim.

şimdi bu adam benden 95% alkol bulmamı istiyor demek. çüş diyorum burdan kendisine.

@wpi

www.instructables.com

ekran kartım yok demeseydin keşke.ayrıca ferhan şensoyun a takımı sıçartmasını nası da merak ettim.

Köşede ki vcd'ciye fiyat sorduktan sonra (DVD capture için saat başına 6TL alıyorlardı en son) size en mantıklı yol bir VHS player ve capture kartı.

ekran demişim resmen. tv o tabi. tv kartım yok.

ferhan abimiz de telefonla bağlanan bir seyirciye, bi de ben ekmek parası için oyunculuk yapıyorum diyen yusuf azuz muydu neydi öyle bi adama ağız payı veriyor. faydalı görüntüler.

dvd ya da hdd recorder'ı olan bi tanıdığın varsa daha basit.direk recordera bağlarsın ve dvd olarak kayıt alırsın.

Hugo'da küfreden çocuğun videosu da var mı?

alkışlarlayaşıyorum için bu tip bulunmaz hint kumaşı içerikler arıyorum. ne yapıp ne edip onlar bende de olsunlar çok isterim. izmirdeysen bana ver hepsini hem sana hem de kendime dvd olarak hazırlattırayım. ya da gönder falan ne bileyim heyecanlandım be

dvd kiralama dukkani olan bi arkadasim yapiyordu bu isi.

dazzle diye bi capture karti vardi elinde. cd basina (72 dakika) 5 lira aliyordu ki bence bu isi kendiniz yapmaya baslasaniz daha ucuza mal olur. bu capture olayi da zaman olarak 1:1 surdugu icin haftalar surer ama hem bi yandan izlersiniz, ayni zamanda da sizin emeginiz olur.

tamam güzel, bu capture card aradığım şey sanıyorum. şimdi ne menem bişeydir bu capture card onu araştırayım ben.

@ikinoktayedi: video kayıtçılık tarihinin kutsal kasesinden bahsediyorsun. herkes peşinde, ama varlığı bile bir muamma.

@ beni bırak şaraba bak dayı: yok abi, istanbuldayım ben. sağol çok.

yaklaşık 10 yıldır hergün en az 6 lı paketlerden içiyorum henüz ölmedim kıçımdan kabakta çıkmadı :)(bkz: anüsteki kabak)

yok yahu, 1-2 biradan neyin alkolikliği...

alkolik olunmaz da göbeğe dikkat.

uzun vadede ciddi kilo artışına sebep olacaktır.

alkolik olunması için 1 bira 2 bira fark etmez kanımca. düzenli bir şekilde içiyorsanız, canınız istiyorsa alkoliksiniz. ha soru "bu yaptığım kötü bir şey mi?" ise o zaman da ne alaka 2 biranın nesi kötü olabilir ki derim.

"düzenli bir şekilde içiyorsanız, canınız istiyorsa alkoliksiniz"

Bu cok ama cok yanlis bir onerme. Alkolizm kisinin kendisine ve cevresine cok zararli bir hastaliktir ve bundan cok daha ciddiye alinmasi gerekir.

Kurtulan adam, her gun 1-2 bira icmek genelde alkolizm sayilmaz. Ama normalde de sadece ne kadar ve ne siklikta ictigine bakilmiyor, baska kriterler de var. Eger cok ictiginden rahatsiz oluyorsan daha az icmeye karar ver ve kararini uygula.

Ingilizce biliyorsan web'de cok fazla kaynak var alkolizmle alakali. Hatta basit "alkolik miyim?" testleri bulup onlari da yapabilirsin.

"Nefes alma Efes al."

aynen devam ;)

abi aynen devam da şu anda düşündüğüm tek şey eve gidip o 1-2 birayı içmek.rahatlatıyor beni.

ben ve bir kaç arkadaşım her gün işten- okuldan vs çıkınca nargileye gider 1-2 saat nargile içer öyle eve giderdik. Şimdi arkadaşlarımdan biri yeter nargile içtiğim diyip her gün bu sefer arkadaşlarıyla teachers pub'da takılmaya başladılar. hiç bir alkolik durumu da yok.

ben şöyle söyleyeyim zaten. işten çıkıp eve direkt gitmek iyi değil, şöyle 1 saat en az kafayı dağıtacak birşey yapın.

alkolik olunacağını sanmıyorum.hani bir aksam içersin ertesi gun gormek istemezsin. gerçek anlamda alkolik insanların gece içip içip ertesi gun daha oglen olmadan aradıklarını duymuştum.
ama karacigerine yazık değil mi. her ne kadar kendi kendini yenileyen bir organ olsa da cok da yuklenmemek gerek.hem durduk yere kilo.
işten sonra insanın canı cok sıkılmış oluyor ve rahatlıyacak birsey arıyor. ben derim ki sevdiginiz birseyle ama sagliga dokunmayan birseyle ugrasin.kafanız dağılsın ha.

alkolizm diyebilmek için bir sürü kriter gerekiyor olabilir, durum o tanıma girmiyor olabilir dert değil. zaten görünen o ki alkolün kendisine değil, o rutine bağlanmışsın, alışkanlık olmuş. ama içinde bulunduğun durum can sıkıcı bir durum. alkol olmasın mesela kahve olsun, download seyretmek olsun. bunlar gün içersinde sürekli aklına geliyor da ancak bunlara kavuştuğunda oh be dünya varmış diyorsan sık sık, problem budur, "bağımlı"sındır. hele bir de bırakmak isteyip bir türlü bırakamıyorsan sorun büyümüş demektir.

bırakmak istemiyorsan ama hiç bir sakıncası yok bence 1-2 biranın. çeşitlendir derim ben naçizane. her gün bira mı içilir? şarap var, viski var, o var bu var.

bağımlıysanız alkoliksiniz, bence.

şimdilik gayet normal durumdasın bence, hani akşamcı diye tabir edilen...
yalnız o 1-2 bira 3 oluyo bi zaman sonra, sonra 4, 5, 6,...

mesela ben bu aralar 8-10 arasında gidip gelmekteyim :)

ve evet, sen alkolik diilsin (henüz), ama ben öyleyim...

sigara bağımlılığı da günde bir-iki taneyle başlıyor. önceleri çok canın istemese de içiyorsun, sonra bir bakmışsın canın istiyor. şimdi günde bir paket içiyorum. allah bilir ileride kaç paket olacak.

her gün içmemenizi öneririm. eğer içmemek için kendinizi zorlamak zorunda kalıyorsanız belki de alkolik olma yolunda ilerlemektesinizdir.

Yalniz basina mi iciyorsun?

Is cikisi dostlarla icilen bir-iki birayla eve gidip yalniz basina icilen arasinda cok fark var, bu ayrimi gozetmelisin.

Su anda gunluk iki bira seni rahatlatmaya yetiyor olabilir. Fakat kisa bir sure sonra bu miktar yetersiz gelecek. Farkli alternatifler arayacaksin. Once saraba gececeksin, oradan votkaya kanyaga vs...

Seni anlayabiliyorum, benim de canim sıkkın oldugu donemlerde icmeden uyuyamadigim zamanlar oldu. Fakat her defasinda icme periyodlarini seyrelttim. Ipin ucunu kacirirsan alkolik olursun.

(bkz: alkolizme giris)

en önemli kriterlerden biri yalnız içmekmiş. psikiyatristim öyle söylemişti. ne kadar seyreltirsen o kadar iyi. bir de o anı beklediğini ve içince de rahatladığını söylemişsin. bence ciddiye alman gereken bir durumla karşı karşıyasın. ne kadar içtiğinin bir önemi yok. ya hemen vazgeç ya da baktın olmuyor profesyonel yardım al. ama acele etmeni öneririm.
psikiyatristle bu konuşmayı yaptığım dönemde her akşam en az bir bira içiyordum. yalnız içiyordum. ve bunları duyunca çok korkup o gün bıraktım. en önemlisi yalnızken rahatlamak, uykuya dalabilmek için vs içmemeye dikkat etmekmiş. sosyal ortamda ya da arkadaşlarla vs içmenin sakıncası olmayacağını söylemişti bana.
lütfen önemse bu durumu.

alkoliklik, alkol problem olmaya basladigi an baslar. yani eger düzenli alkol alimin sagligina ciddi bir sekilde zarar vermeye basliyor, sevdiklerinle arani aciyor ve hayat düzenini bozuyorsa o zaman alkoliksin. yalniz günde 2 birayla bunun olmasi fiziken imkansiz :). takil kafana göre.

ben de feci stresli bir sektörde çalıştığım için aynısını yapıyordum iş dönüşü. bazen rakam artıyordu da. evde yalnız içmenin de, iş arkadaşlarıyla, sevgiliyle, dostlarla içmenin de keyfi başkadır bana göre.

şimdi bir süredir çalışmıyorum, haftada bire fiksledim üniversitedeyken olduğu gibi. ha, para olsa her gün bir dörtlü efes götürürüm o ayrı :)

iki 50lik bira yaklaşık 500 kalori bildiğim kadarıyla, yanında cips, çerez, vb. de tırtıklıyorsan bunlar sana döt göbek olarak geri dönüyor o kesin ama...

özetle: normaldir. zevk meselesi.

alkolik olmayabilirsiniz ama risk altında olabilirsiniz.
şu entrynin en altında riskin nasıl hesaplanacağı yazıyo
sozluk.sourtimes.org

üstüne tıklamak.
hücrenin üstüne tıkladığınızda, eğer bir fonksiyon kullanıldıysa, üstteki fonksiyon satırında nerdeki hücrelerin hangi fonksiyonla kullanıldığını görebilirsiniz. bu sadece en son (sonuç) hücre için işe yarar.
excel'de çok iyi değilim :) başkaları da yardımcı olacaktır işe yaramazsa.
bir de silmek yerine gizleyebilirsiniz de, fonksiyonlar da silinmez böylece.

@aithra,
dediğinde haklısın ancak üzerine çift klik yapacağım hücre sayısı 15binin üzerinde olduğundan çok vakit alır.

@galadnikov,
galiba senin dediğin sayfayı silmek yerine yeni sayfayı tümü ile kopyalayıp eskisinin üzerine yapıştırmak. kar etmiyor şöyle ki yeni yapıştırılan ile eski sayfa ile aynı değil. mesela mizan sayfasında 351# A107 hücresinde iken, bir sonraki ayda 351# A110'a gelmiş oluyor. dolayısı ile o da pek işime yaramıyor.

Eğer genelden değil de mizan özelinden konuşuyorsak, o mizan sayfasında şablon mizan yaparsınız. yani bir daha çok sık satır ekleme çıkarma yapılmayacak şekilde, henüz kullanmadığınız hesapları da dahil edecek şekilde bir tablo yapacaksınız. Her ay sonunda da vlookup (düşeyara) formülüyle, çekeceğiniz yeni mizanda hesaba göre aratarak 5 saniyede güncelleyeceksiniz. Ve her şey cillop olacak.

radmin yapabilir belki.

team viewer ile mümkündür efendim. Denemek lazım

----------------------------------------------------------------

yanlış anlaşılmışım tabi yanlış anlatınca. derdim işten eve ulaşmak değil canlarım ciğerlerim. eve geldiğimde iş laptop'ını evdekine harddisk eylemek. yanyana duracak iki laptoptan bahsediyoruz.

tamam da, team viewer ve radmin gayet lan'da da calisiyorlar?

edit: tabi komiklik, sakalar. (bkz: local area network)

hmmm..

lan mı? canın sağolsun.

kablo yaptır sen. cross muydu ne.

10 mt. geçmemesi şartıyla (emin değilim, belki daha uzun olabilir) cross kablo işini görmesi lazım.
(bkz: cross kablo)

tickinizi koyuyorum şimdiden, yarın bakıcam olacak mı diye. rectriction olayını kaale almadan cevap verenlerin notlarını kırıcam.

1- bilim kurgu sevmeniz ya da sevmemeniz önemli değil hemen izleyin. 4-5-6-1-2-3 şeklinde izlemeniz tavsiyedir.

2- aslı şudur 78-79 senelerinde 1 sezon çekilmiş. sonra 2003'te tekrar çekilmeye başlandı. kaldığı yerden değil fakat. o yüzden 2003 versiyonuna direk başlayabilirsiniz. 4 sezonda bitti diye hatırlıyorum. ek buradan başlıyor. tam hikayeyi öğrendim. dizi bitmiş yazın filmi çıkacakmış. ve biten bsg nin paralelinde caprica isimli dizi başlamış. hoşunuza giderse devam edersiniz=) caprica'nın sadece pilot bölümü yayınlanmış..

peki neden 4 5 6 1 2 3 şeklinde

star wars sorusu soru hatalı. linç edilirsin. :P
4,5,6,1,2,3 filmlerin çekim sırası. ayrıca hikayede o şekilde gidiyor. yani önce en son olanları anlatıyor. biz de merak ediyoruz önceden ne olmuştu da bunlara sebep verdi şeklinde. zaten çok farklı zaman dilimlerini anlatıyor. sonra 1,2,3 ü izliyoruz. kesmiyor, her film tekrar tekrar izliyoruz. ilk defa star wars'u seri halinde izleyecek olmanın keyfini sür. :)

ilk once 3leme olarak tasarlanmıştı seri. sonra geçmişteki olayları anlatan 4 5 6 cekildi.

4-5-6 izle sonra içinde uyanan merak sayesinde anlarsın zaten neden bu sırada izlemen gerektiğini=)

2- Battlestar izleyin tabi. Miniseri, dizi, webisode, tekrar dizi, film, dizi, webisode, dizi, film şeklinde ilerliyor bu. şurdan takip edin, pasparlak olsun kafanız.

en.wikipedia.org(Re-imagined_series)_episodes

linki kopyala pastala. olmadı pek.

2- kesinlikle seyredilmesi gerekir. ben oyle sci-fi manyagı bir adam değilim. hatta bsg dısında dogru durust izlediğimde soylnemez. ama bsg farklı. yayınlanan cogu diziyi indirip izliyorum ve bsg bugune kadar seyrettiklerim içinde en güzeliydi.lost'a da 5 basar ahanda buraya yazıyorum. senaryosu,felsefi yaklaşımları,aksiyonu herşeyiyle mukemmel bir dizi. hangi sıralama ile izlenmesi gerektiği ise buradaki duyurulardan birinde verilmişti.aratırsan bulursun heralde.

ben de araya soru sıkıştırıyım.
1 The Phantom Menace (1999)
2 Attack of the Clones (2002)
3 Revenge of the Sith (2005)
4 A New Hope (1977)
5 The Empire Strikes Back (1980)
6 Return of the Jedi (1983)
şeklinde mi izlemek gerek?

@hardal
A New Hope (1977)
The Empire Strikes Back (1980)
Return of the Jedi (1983)
The Phantom Menace (1999)
Attack of the Clones (2002)
Revenge of the Sith (2005)
bu sırayla izlenilmeli.
bu şekilde ancak bir anlamı olur.
@batarmur
battlestar'ı kesinlikle izle.

ben clones'İn dediği şekilde izliyorum, yani o sıralamayı tavsiye ederim. şu anda "The Phantom Menace"ı izlicem. hatta durun çıkıp, izlemeye başlayayım.

Yaş mama vermeyin, hem bağımlılık yapar hem şişmanlatır. Evde pişenden verin, evde bişi pişmiyor derseniz, açıkta kuru mama satılıyor. Mısır çarşısının ordaki hayvancılarda vardır ama tabi Beşiktaş taraflarında da vardır illaki ama kedi kumunun çaresi yok bildiğim kadarıyla, biz deniz kenarından elenmiş temizlenmiş deniz kumu getirmiştik beğenmemişti. Kağıt filan yırtmıştık olmamıştı. Kuma çağre bilmiyorum ama kuru mama için açıkta satıyorlar markasız.

açıkta satılan mamalar sıçar ağzına kedinin. veteriner o pek bi halt sanarak aldığım whiskas'a bile bi ton laf etmişti. çocuğu sadece şekerleme vererek büyütmek gibi dedi adam. hem kedin iki aylıksa dikkat et, adult değil kitten mama al. tavuk ciğeri (kilosu 2 TL civarında), mutlaka sulandırılmış süt, etle karışık sebze, peynir gibi şeyler verebilirsin arada sırada da. küçükken iyi yemesi lazım çünkü bunların, bir yaşından sonra her boku yiyolar zaten genelde.

mama yerine haşlanmış tavuk eti, ciğer verseniz bence daha iyi. ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin gibi oldu ama, ucuz satılan mamaların besin değeri yok ve sağlıksız. ayrıca mamaya alışan kediler ev yemeği yemiyorlar. bu o küçücük bebekler için çok tehlikeli.

ayrıca sormamışsınız ama söyleyivereyim, acemi olmanıza dayanarak. tırnaklarını kesmeyi unutmayın. uyurken keserseniz huysuzluk yapamazlar.

www.teleskopakvaryum.com.tr

eminönü'deki hayvan pazarında bir çok mamanın, kumun toptancısı bu yer. Ayrıca oraya gitmenizi şiddetle tavsiye ederim; zira oradaki dükkanlarda çeşit çok ve fiyatlar da çok uygun.

www.juenpetmarket.com
www.arkadaspet.com

arkadaspet'ten aldiginiz urunlerde barinaklara da yardim yapmis oluyorsunuz.

merhabalar, whiskas gibi marketlerde ucuza satılan mamalar kedilerin sağlığına zararlı. kaliteli mamalardan yedirmek lazım. ilerde özellikle böbrek hastalıklarına yol açabiliyormuş kalitesiz mamalar.

kaliteli mamalar pahalı, ancak pet shoplarda royal canin veya proplane gibi kaliteli mamaların büyük torbalarla alıp kilo ile satıyorlar. bu da kötü mamalardan bir miktar daha pahalıya geliyor. onlardan alın lütfen.

az biraz pahalı olur ama kediniz hastalanınca veteriner faturası çok koyduğu gibi, onun hastalığını görmek daha da kötü.

beşiktaş ve ortaköyde kilo ile kaliteli mama satan yerler var benim bildiğim. beşiktaşta ptt nin yanında pasajın alt katında bir yer var. başka yerlerde de olabilir.

cok tesekkurler arkadaslar

www.kurumama.com adresini tercih ediyorum fiyatları gayet uygun en ufak sorunuzda telefonla veya site adresi üzerinden yardım alabilirsiniz. ayrıca 100 tl üzeri alışverişlerde kargo bedava.

cizgi film mi? cizgi filmse dinozor denver olabilir mi?

Yok çizgi film değil diziydi.Yani kostümle falan oynanan bişeydi büyük ihtimal çok gerçekçiydi kostümlerde.

alf değildir heralde?

hatırladım ben de. ama adını arattım google da bulamadım. aklıma takıldı şimdi. baba inşaat şirketinde çalışıyordu.

tembelliğime geldi bakamadım şuraya bir göz at belki bulursun www.realfiesta.com

www.imdb.com bu olabilir.

sallamıyosun. dinosours bu. atv gibi hatırlıyorum ben de. baba oduncu gömlekli baretli bi adamdı, ormanda çalışıyordu galiba. posterlerini vermişti zamanında blue jean.

google translate soyle birsey veriyor.

"In a still strives for power and money Krieger the ultimate means of oppression of people.
You can refuse to serve the State!"

ilk cumlenin cevirisi kotu olmus ancak ikincisi devlete hizmet etmeyi reddedebilirsiniz anlaminda. ilk cumle de sanirim insanlara baski/zulum araclari olan para ve guc elde etmeye calismak ile ilgili birsey. Krieger ne ola ki?

almancada krieg savaş demekti yanlış hatırlamıyosam.
anladım anlıyıcam, az kaldı.

www.posteradam.com

bir dakka, şimdi posteradam senin derdine çare oldu mu? yapıyorlar mıymış yani senin verdiğin resimleri istediğin boyutta? ben mi göremedim?

henüz tam inceleyemedim aslında.biraz baktım daha bulamadım.

şimdi baktım da yok abi posteradam derdime deva olmicak.dev posterler bölümündekiler 1 metre falan.ve de 40 tl civarı.

bir matbaaya bahsettiğin resimle gittiğinde büyük boy çıktısını alamıyorlar mı? yani ben de bilmiyorum da, sanki öyle hatırlıyorum. maliyetini bilmem tabii. fakat o resmin şöyle güzel çözünürlüklü bir dosyası varsa elinde bence basarlar.

ozalitci reklamcı fln onlarla konus istedigin ebatta basarlar.

monte kısmına gelince; yapıskanlı kagıda bastırabilecegin gibi stickerlar var cift taraflı onları duvara yapıstırıp uzerine uygulayabilirsin.

blockposters.com da degisik bi alternatif olabilir..

Bizi kazikliyorlar evet. Dublin'de rekabet daha fazla oldugu icin dusuk fiyat vermek zorunda kaliyorlar buyuk ihtimalle.

dublin'den baska sirketin tr'ye direk ucusu da yok. lufthansa munih (ya da frankfurt) aktarmali falan geliyordu sanirim. ayrica diger sirketler dublin-tr ucuslarinda thy ile rekabet edemiyorlar gibisinden birseyler konusuluyordu gecenlerde. dogal olarak thy neredeyse tek kaliyor ve benim beklentim de dublin cikisli biletlerin daha pahali, istanbul cikisli biletlerin ucuz olmasi yonunde.

neyse, kaziklanmaya alisigiz zaten ama bu kadar da goz gore gore yapilmaz, ayip.

cahilsiniz madem, böyle ortaya konuşup kendi bildiğiniz doğruları asıl doğrular gibi yazmayın. kurumları karalamak bu kadar kolay bu kadar cahilce olmamalı.

bir malın fiyatını pazar belirler, arz talep belirler. dublin ve istanbul da ayrı pazarlar olduğundan (halkın sosyo ekonomik şartları) bilet fiyatları da farklıdır. daha ekstrem bir örnek vereceğim; thy istanbul-tokyo da uçuyor. Tokyo dünyanın en pahalı ikinci kenti. Oradaki adam 2500 EUR'a bileti havada kapacakken, ben Istanbul'da bileti 800 EUR'a satabiliyorum diye orada da 800 EUR'ya mı satayım? 1) Batarım. 2) Ticari ve görünüşte özel bir şirketim.

rekabet olayı ise hakikaten çok saçma olmuş. dublin istanbul arası uçan istanbul dublin arası da uçuyordur.

@desdinova: kimin hangi kurumu karalamaya calistigini belirtirseniz sevinirim. sadece soru soruluyor burada ve cevap isteniyor. kaziklaniyoruz demek kurumu karalamak mi oluyor?

tek seferlik yolculuktan sonra uçağı perte mi çıkarıyorlar?

kazıklanıyoruz demek -hem de bilip bilmeden demek-, evet, kurumu kazıklamak oluyor.

dünyada bütün havayollarının bilet fiyatları; aynı uçak, aynı bilet olmasına rağmen, satış noktasına göre değişiklik gösterir.

bu arada ben de araştırdım; en ucuz bilet Istanbul çıkışlı ISTDUBIST 293EUR, Dublin çıkışlı DUBISTDUB 110EUR.

dünyada bütün havayollarının bilet fiyatları; aynı uçak, aynı bilet olmasına rağmen, satış noktasına göre değişiklik gösterir.

biz de bunun nedenini soruyoruz iste. cevabini versenize kurumu karalamaya calistigimizi soylemektense. tekrar soruyorum, bir hizmetten memnun olmamak, fiyatini sorgulamak nasil karalamak oluyor? fiyat farki var, 150 euro, duz vatandas mantigi ile soruyorum ve havacilik vs konularinda detayli bilgi sahibi olmak zorunda degilim. herhangi bir konuda cahil olmak en dogal hakkim, sayet ogrenemeye calismiyorsam hataliyimdir, sordugumda degil.

ayrica lufthansa vs direk ucsa irlanda'ya hic gozumu kirpmam lufthansa ile giderim. mecburuz thy kullanmaya, korku icinde ucmaya. (bu daha guzel bir karalama oldu sanirim.)

"bizi mi kazikliyorlar" sorusunun cevabi, eger bu "biz" Turkiye sinirlari icinde yer aliyorsa siklikla "evet" oluyor ne yazik ki. bircok degisik etkenden dolayi biz Turkiye'de bazi seylere baska ulke vatandaslarinin odediginden cok fazla oduyoruz. bu etken bazen vergi oluyor, bazen isguzar monopolist sirketler, bazen de kendi salakligimiz.

desdinova da "cahilsiniz" derken biraz ileri gitmis ama thy hakkinda yorum yapmadan once bir dakika daha dusunmek mumkun aslinda. ama yurt ici ucuslari rekabet olmayan ortamda senelerce fahis fiyatlarda islettigini hatirladigimizda fikir olusturmaya bayagi yaklasmis oluyoruz.

bu olaya dublin-istanbul olarak değilde genel olarak bakarsak ve kenedi tecrübelerimde söyle bir şey var,

1- uçak biletinin satıldıgı yerde aynı istikamete giden diğer firmaların çokluğu, yani rekabet faktorü. bu çok etkili, mesela viyana-istanbul arası almanyanın herhangibir yerinden daha yakınken (ki bazı masrafları düşürüyor bu etken) almanyadan pahalıya bilet alırdık, çünkü rekabet yok denecek kadar azdı, muhtemelen 2-3 havayolu aralarında fiyat belirliyorlar, buna oligopol deniyor teknik olarak sanırım.

2- uçuş sıklığı, kapasite ve sürüm. buda önemli bir etken, yani adam berlin,istanbul u full kaldırıyor ama viyana-istanbulu 70% kapasite ile çalıştııryorsa, kalan farkı bilete ekler.

3- havalanı vergileri, ülkelerin hukuksal/politik vs. etkenleri, bu çok karışık ama uçuç sektöründe de etkisi yoktur.

başka nedenlerde olabilir aklıma gelenelr bunlar, ama bence rekabetin oldugu yerde kimse vatandaşı düdüklemeye cesaret edemez, yani o 150 euroluk fark muhtemelen rekabetsizliktendir, e bunu kullanarak kar elde etmekde yasal hakları ve mantıklı olanı.

tesekkurler cevaplar icin.

ayrica bizim ekstra birsey yapmamiza gerek yok kurumun marka degerini dusurmek icin, masallah kendileri gayet guzel beceriyorlar bunu. acil inisler rutine baglanmis durumda, vedalasirken daha siki sarilmak lazim sevdiklerimize demek ki.

haber.gazetevatan.com

hayır bir de "cahiller, her yerin kendi alım gücüne göre belirlenir" gibi bir laf ediliyorsa durumu açıklamak için, istanbuldakilerin alım gücü daha mı yüksek dublindekilere göre demezler mi adama? kurum karalıyorum da ondan sordum.

@fdegir: yalnız olayı sözlüğe taşıyıp kişiselleştirmek biraz saçma olmamış mı?

dogrudur. uzatmanin manasi yok.

anneye anlatır gibi anlatmama rağmen anlamamışsın. daha da uzatmamın anlamı yok. tek ekleyebileceğim dublin hattının thy hatlarının en zarar eden hatlarından biri olduğu ve buna rağmen thy'nin oraya uçmaya çalışmaya devam ettiğidir.

evet annesiyle kavga eden hamile kız vardı. çocuğunu zorla evlatlık veriyorlardı. çok emin olmamakla beraber locke'tu sanırım o bahtsız bebiş. mekan kısmı biraz sallanmış gibi, bildiğin tam teşekküllü hastanede doğdu çocuk. adada olduklarını sanmıyorum.

var böyle bir şey. hangi bölüm hatırlayamadım ama 4. sezonun sonlarına doğru izledik böyle bir şey. tek yanlış olan şey hamile kızın ve annesinin de adada oluşu. öyle bir şey yok. flashback olarak izliyoruz onu bölümün başında.

sevgili sarsakdahi;

arkadasın dogru hatırlıyor, eski kıyafetli derken 40 lı 50 li yılları dusun,locke gayrimesru bir iliski urunu, annesinin adı emily idi yamulmuyorsam ve anneannesi dominant karakterli ve sürekli cemkiren bir tip. fakat ada olayını hatırlamıyorum. 4 sezon 11 bölümü bir incele derim .

yarım yamalak hatırlamış ama hatırlamış gene de meğer adadalarmış kısmı hariç. john locke'un annesinin daha teenage iken kendi annesiyle tartışıp (yok o adam çok yaşlı, nereye gittiğini sanıyosun gibiydi sanki) sokağa fırlayışı ve arabanın dan diye buna çarpışı neticesinde hastaneye gidiyor bunlar. erken doğumla john locke doğuyor(ben de erken doğmuştu misal, bunun da bi anlamı çıkabilir, not et kenara). locke'un annesi bebeğin başında, yapamayacağım hayır gibi bi artistlik yapıp çıkıyor odadan. locke'un anneannesi de bi sigara yakma teşebbüsü sonrası evlatlık verme işlemleri için kimle konuşmam gerekiyor diyor. bu arada görüyoruz ki richard alpert kapının ordan bunları izliyor. akabinde de zaten john locke'a yaptığı teste geçiyor birkaç yıl sonra.

aşşağı yukarı böyle şeyler olmuştu. hatırlayın. hatırlatın.

@zihua & @darkwillow
ben de ayni seyi dusundum zaten. oyle bi seyler var ama ada ne alaka? "ama richard da vardi" gibi detaylar da israr edince arkadas bi sorayim dedim.
aslinda dusununce fena da olmazmis hani, o zaman hep beraber buradan arkadasima selam gonderelim ve yaraticiligini alkislayalim. bu kadar dusundurttu yani beni.

@sarsakdahi

lock'un cocuklugunun gectigi mekanlar, anne kızın evi, others evlerine cok benzedigi icin arkadasın böyle dusunmus olabilir, gerci lostta her an hersey olabiliyor.

adada filan değillerdi. richard'ın orda olmasının sebebi, locke'ın parıldamalarla geçmişe giderek richard'a 'bak 2 sene sonra doğcam inanmıosan gel gör' demesi yüzündendir.

taş atmak yerine yemek verin. hatta yemeği uzaklaşarak verin sizi takip etsinler, dişi kediden uzaklaşsınlar.

teşekkür ederim cevabınız için.. Ama dediğim gibi gözden kayboldular şu anda, bulamıyorum.. O kadar inatçılar ki birde nasıl bir dürtüyse taştan bile zorla kaçtılar, kuyrukları havada hala anne kediyi arıyorlardı.. İnsan böyle bir durum karşısında sakin düşünemiyor malesef yavrular saatlerdir yardıma muhtaç şekilde annesini bekliyor o iki .ezevenk kedi yüzünden..

sorularına cevabım yok ama erkek kediler yavruları öldürebiliyorlar, o ufaklıkları ulaşamayacakları bir yere götürmen fena olmaz.

@absolutely essential words

keşke dediğin gibi olsa.. Ama hayvanlar daha doğru düzgün ayakta bile duramıyorlarki.. Nerdeyse 3 saattir anneleri gelmedi..

boşverin o .ezevenkleri biz işimize bakalım :)

yavru kedilere süt verebilirsiniz ANCAK SÜTÜ MUTLAKA SULANDIRMANIZ GEREKİR. Bu nokta çok önemli lütfen unutmayın... Yaklaşık bire üç sulandırmalısınız. Bir de, yavrucakların çişlerini ve kakalarını yapabilmeleri için, elinize ıslak bir bez alıp onların popolarını okşar gibi silmeniz lazım. aksi halde yapamıyorlar.

kediler başına kalırsa eğer beslenmeleriyle ilgili şöyle birşey var.site üyelik istediği için bir de onla uğraşma diye copy paste ediyorum. www.kedilerimiz.com 'dan.

Bir Ayliktan Küçük Yavru Kedi Beslenmesi
24.9.2003
Gözleri açilmamis bir yavru kedi 15 günlükten büyük degildir. Yavrunun beslenmesini, buldugunuz andaki fiziksel durumuna göre saglanamiz gerekebilir. Ayrica kendi basina beslenemeyecegi için onu doyurmak size düsecektir.
Ilk olarak bir veterinerden yardim isteyin. Götürebiliyorsaniz klinige götürün ya da telefonla bilgi alin.

Henüz kendisi beslenemeyen kedilerin beslenmelerini saglamanin en saglikli yolu yavru kediler için yapilmis olan biberonlardir. Biberon temin etmeniz mümkün degilse damlalik veya ignesiz bir siringa da isinizi görebilir. Siringa ya da damlalik temin edemiyorsaniz bir plastik eldiven, temiz ve düz bir poset acil durum çözümü olabilir. Plastik eldivenin sadece bir parmaginin ucunu, posetin bir kösesini igne ya da makas yardimiyla 1-2 milimetre delmeniz gidanin gelmesi için yeterlidir. Açtiginiz delik küçük olursa yeteri kadar beslenemeyebilir, fazla büyük olursa da bogulmasina yol açabilir. En kisa zamanda biberon temin ederseniz emin olun beslenmesini daha kolay yapacaksiniz.

Siringa veya damlalik ile beslerken de dikkat edilmesi gereken en önemli nokta gidayi kediye verirken nazik ve yavas olmaktir. Gidayi asla çok hizli enjekte etmemelisiniz. Siringa ya da damlaligin açisini çok iyi ayarlamalisiniz. Siringayi veya damlaligi geriye, bogazina dogru tutarsaniz kedinin bogulmasina sebep olabilirsiniz. Siringanin sadece ucunu, yani bir kaç milimlik bir kismini kedinin agzina sokmalisiniz.
Kediyi siringa veya damlalikla beslemenin en kolay sekli, yüzü size dönük olacak sekilde dizinize ya da kucaginiza aldiktan sonra ensesindeki deriyi nazikçe geriye dogru çekerek agzinin hafifçe açilmasini saglamak olacaktir. Direnmeye çalisabilir. Bu durumda biraz sakinlesmesini saglayin ve beslemeye bir süre ara verin.
Bu sekilde tutumakta zorlaniyorsaniz kedinin basini nazikçe avucunuza alarak dizinizde tutabilirsiniz. Çok fazla hareket etmesine izin vermeden siringayi agzinin yan tarafina yerlestirip gidayi yavas yavas enjekte edebilirsiniz. Siringayi biberon pozisyonunda da tutabilirsiniz ama emmeye çalisacagi için damagini zedelemesi söz konusu olabilir. Genellikle siringa ile beslenen yavru kedilerin agzinda yaralar olusur. Bu duruma meydan vermemek için siringayi mümkün oldugunca kedinin damaklarina degdirmemeye çalisin.



Biberonla besleyecekseniz yasina en uygun olan biberon agizligini tercih etmelisiniz. Petshoplarda yavru kediler için uygun büyüklükte biberonlar bulabilirsiniz. Bebekler için kullanilan biberonlari tercih etmeyin. Meme agizlari çok genis olacagindan dolayi yavru yeteri kadar beslenemeyebilir.
Veterinerinizin tavsiye ettigi sekilde ve miktardaki mamayi biberona doldurduktan sonra kediyi bir havluya sarin. Beslenme sirasinda asiri heyecanlanip çok hareketlenecegi için tirnak darbeleri almaniz ve yaralanmanizi engellemek için havlu önlem olabilir. Ayrica beslenirken dökülebilecek gidanin da havlu yardimiyla dagilmasini engellemis olursunuz..

Dik bir sekilde oturup, kediyi kucaginiza alin. Kediyi tutarak sirtini kendinize yaslayin. Arka patileri kucaginizda ön patileri elinizde olacak sekilde tutun. Diger elinizde biberonu nazikçe agzina yerlestirmeye çalisin. Ilk anda ne oldugunu anlamayacaktir. Biberonun içindeki gidadan bir miktar agzinin kenarlarina damlatin. Tadini aldiktan sonra yeniden biberonu agzina yerlestirmeye çalisin. Bir kaç beceriksiz hamleden sonra biberonu emmeye baslayacaktir. Biberonu emmeye basladiktan sonra ön patilerini serbest birakin böylece biberonu ön patileriyle tutabilecektir. Bir kaç kez ara vererek dinlenmesini saglayin ve düzgün beslenip beslenmedigini kontrol edin. Biberonla bile bogulma riski yasayabilirler.

Doydugu zaman biberonu birakacaktir. Içinde gida kaldiysa bitirmesi için zorlamayin. Eger verdiginiz miktarin yeterli olduguna eminseniz biberondaki gidayi bitirdikten sonra tekrar doldurup vermeyin. Beslenmesi bittikten 15-20 dakika sonra tuvaletini yaptirin.

Annesiz bebek kediler günde en az 4 defa beslenmelidir. Beslenmenin hemen ardindan bebegin karninda bir genisleme olabilir ancak bu genislemenin asiri olmamasina dikkat edilmelidir. Dogumdan sonra birkaç hafta boyunca bebek kediler yemekten ve uyumaktan baska hiçbirsey yapmayacaklari için sürekli miyavlamalari üsüdüklerine veya aciktiklarina isaret edebilir.

Evde hazirlanan mamalar çogu zaman bebek kedilerin beslenmesinde tercih edilir. Ancak birebir kedi sütüne bagli kalinarak hazirlanan ve içinde her türlü vitamin ve minareli barindiran kedi mamalarini da veterinerinizden temin edebilirsiniz (örnek kitty milk ve milkopet). Bebek kediyi sürekli sütle beslemek kesinlikle tavsiye edilmez. Bu tür beslenme sekli ciddi boyutlarda ishale yol açabilir. Ama yinede inek sütüyle beslenecekse laktozsuz olanlari tercih edilmelidir.

Acil durumlarda kalindiginda bir kaç ögün ya da gün için örnek mama karisimi su sekilde olabilir.
1 su bardagi yari yariya sulandirilmis süt 1 tatli kasigi seker 1 çay kasigi fosfo-kalsiyum granül
Sütü sulandirmaktaki ya da laktozsuz süt kullanmaktaki amaç, kediye anne sütünden baska bir süt verileceginden dolayi olusabilecek alerjik reaksiyonu engellemektir. Laktozsuz süt kullanmak, sütün kedide gaz yapmayacagi anlamina gelmez. Ayrica sulandirilmis sütle beslenen kedinin rasitik olmasi kaçinilmazdir.

Veterinerinize danisarak, prematüre bebek mamasi, kitty milk veya milkopet toz mamalari paketlerin arkalarinda bulunan tarife göre hazirlanarak verilebilir.

Bu gibi durumlarda kullanilacak en dogru beslenme sekli, premium mama markalarinin kediler için ürettikleri bakim mamalarini kullanmaktir. (Örn: Hill's a/d)
Yine veterinerinize danisarak Multi Tab veya Vidaylin Surup gibi vitaminlerden bir kaç damla verebilirsiniz.

yavrularin sag kalmasi icin ayni anneleri gibi davranmaniz gerekir cunku bu kadar kucuk yavrular vucut isilarini kendileri ayarlayamazlar, gunduz karinlarini doyursaniz bile -ki imkansiza yakin derecede zordur- bu geceyi ya da ondan sonraki geceyi cikarabileceklerini sanmiyorum, bu yuzden beslemeye calismak yerine bir an once annelerinin gelmesini saglamaniz daha faydali olur.

ek olarak su ya da süt sıcak olsun ki ılık bir karısım elde edin ve lütfen onları sıcak tutun henüz daha vücut ısılarının kontrol edemiyorlar.
Pet şiseye sıcak su koyun ve kumasla, kazakla atkıyla ya da havluyla sarın ve yanlarına koyun.Üşümesinler.
Geri kalan her şey gayet acık izah edilmis.
Senin ilgin icin de ben tüm canlilar adina şimdiden tesekkür ediyorum.

feysbukta böyle bir application var; okudugunuz kitaplar, okumakta oldugunuz gibi gibi. bir de orada olmayan kitaplarıın kapak resmini netten ya da elinizde varsa ordan bulup ekleyebiliyorsunuz.

edit: "visual bookshelf" miş uygulamanın adı, "kitaplık" şeklinde olanını da görmüştüm bir arkadasın profilinde.

excel??

idefikste de varmış facebook için böyle bir application, fakat tam olarak istediğim şey online bir site değil de stand alone bir program. facebook kullanmıyorum, zaten şu an öğrendiğim kadarıyla istesem de kullanamıyorum zira işyerinde bloklanmış kendisi.

@teritori
şimdi excel biraz abaküs gibi kalmıyor mu benim visual basic'te git şurdan şu resimleri al, görünümünü şöyle ayarla gibi şeyler yazamayacak bir adam olduğumu da göz önünde bulundurursak?

site için tr.librarything.com, program için www.spacejock.com

(bkz: goodreads)

goodreads, librarything iyi güzel ve fakat türkçe database problemi bunlarda da var canlarım ciğerlerim? librarything, bilkent ve koçun kütüphanesinden alıyor sadece. manuel ekleme yapmak gerekecek zannediyorum. kolay yolu yok anlaşılan.

excel'e abaküs diyen çarpılır. excel'de herşeyi yapabilirsin, tabi bildikten sonra.

eğer kanepeyi görebilseydik daha sağlıklı olurdu bu yorumum ama kolları muhakkak vidalarla sabitlenmiştir. onları çıkarın kollar otomatişman çıkar. sonra da çiçek gibi geçirirsin.

geçenlerde bir arkadaşımın evini taşırken aynen böyle bi olay oldu. ev sahibi mevcut kapa kasalarını çıkarmadan üstüne yeni bir kasa ve kapı taktırmış. kapı kasalarını sökmüştük biz öyle geçirmiştik.

aynı problemi abim evlenirken biz yaşadık, kapı kiriş aralarının hatalı ölçülmesinden dolayı kapıdan sığmayan monoblok koltuk takımını 2. kata pencere kasalarını sökerek iple çektik. yani aradağınız benim :)

bu tip koltuklar dediğiniz gibiyse parça parça sokulup salon içinde tutkallanır ve montajlanır, yapacağınız iki şey var; ya montaj yerlerini bulup etraflarını darbe (balta, keser, murç vs) zayıflatıp kırmak, ya da direk bir yapı markete gidip en ucuz motorlu testereyi almak. ancak motorlu testere ile kesebilirsiniz o derece sağlam bir şeyi.

ugrasma dok uzerine asiti, erisin gitsin.

kollarını çıkarmayı denedin mi?

kollar olsun montaj yerleri olsun, nasıl birleştirildiyse artık, diğer yerlerden daha sağlam. kafa göz dalıyorum keser gibi birşeyle, öööyle duruyor hala içi dışına çıkmış halde.

dostum bi tane yoldan geçen eskici çağır. içindeki demirlerin hastası onlar. gelsin evde kaç parçaya ayırıyor gör.

vaktin varsa kedi al. yaklaşık 1.5 sene içinde hayatını s.ker o koltukların kanepe falan kalmaz ortada. ha diyorsan ki vaktim yok, bir elektrikli testere edin bir yerden 30dk da halledersin.

Elektrikli testere ile kes.

o vidaları sökmek için matkap bul bir yerden. matkabın ucunu vida şeklindeki uçlarla değiştir öyle sok. ama şarjlı olmasın. elektrikli olsun. şarjlılar elektrikliler kadar kuvvetli değildir.

elektrikli testere hayvanları 160tan başlıyormuş, artık onu son çare haline getiriyorum. ben bi şu matkap işine gireyim. var o halihazırda biyerlerde. sağolun cümleten.

@krasotkin: valla ben kendisini iç organlarına ayırdım mümkün mertebe fakat bi demirle karşılaşmadım.

@atrin: kedi hazretleri işin ucundan tutmak şöyle dursun, delik deşik ettiğim sünger ve dolgu malzemesini yeni yatağı belleyip, ortasında pati yalamaktan başka bir şey yapmıyor. namussuz.

mumkunati varsa ihtiyaci olana ver bende universitede kullandigim koltuklardan birini beyzbol sopasi ile parcalamistim tam ikincisine gececekken alt katta ihticai olan birisi oldugunu ogrendim ve onlara tasidim. ama yok parcalayacagim dersen gaza getirici bir muzik esliginde sinirlerini bosaltabilirsin.