"Bildiğin beton yığını olacak. Ne bir kemeri var, ne bir işlemesi var, ne penceresi süslü." cümlesi üzerine zaten ne desek boş. Mimari estetik kemer yapıp oraya buraya süs attırmak değildir. Öyle olsaydı aptal Keçiören mimarisi ile dünya literatürüne girerdik. Hem beton da güzel malzemedir kullanmasını bilene.
Her dönemin kendine özgü mimari anlayışları var. Modernizmle birlikte geçmiş anlayışlar köklü bir şekilde değişiyor. Yapılar insanların içinde yaşadığı makinelerdir deniyor. Aslolan fonksiyon oluyor. Seri üretim, sosyal konutlar falan çok uzun hikaye bunlar. Günümüzdeki anlayış ise daha da farklı. Bir yandan teknoloji, bir yandan güya yerelliğin önemsenmesi, söylemler çok çeşitli ve tabi şimdiki zaman tarih olmadan bunu toparlaması zor. Ama dünyada konut mimarlığının güncel örnekleri için
www.contemporist.com buraya bakabilirsiniz.
Yapım teknikleri açısından da 200 yıl dayanacak malzeme kullanılmıyor artık. Güncel mimarlıkta böyle bir gelecek nesillere aktarılsın düşüncesi yok. Tüketim toplumu binaları da tüketmek istiyor ki yıkalım yapalım derken para dönsün.
Sorunuza geliyorum: Türkiye'deki konut yapıları olarak bakıyorsak halimiz içler acısı hatta daha da kötü. Bu teknolojik gecekondular şimdi bile berbatken bir 20 yıl sonra kentlerimiz ne halde olacak düşünmesi bile rahatsız ediyor. Ama "tasarlanmış" binalar -sizin güzel algınıza uyar veya uymaz bilemem- Türkiye'de de çok az da olsa var.
Tarihi eser konusuna gelince bence 20 yıl sonra böyle bir kavram kalmayabilir bile. Tarihi yapıları koruma işi o yapının turistik özelliği yoksa bir kenara atılıyor. Varsa da restore etmek/korumak yerine yıkıp yeniden aynısını yapmaya çalışan bir hükümetimiz ve bunun saçmalık olduğunun farkında olmayan bu konularda bilgilendirilememiş bir toplumumuz var.
Özeti: Bu yapılar (kötü olanlar) neyse ki tarihi eser özelliğine haiz olmayacaklar, ama tasarlanmış yapılar da tarihi eser olsa bile korunmayacak.