marka tavsiye edebilirim, lpg'li bir fiat.

2000 hyundai accent 1.5 gls .. 11-12 bin civarı. parçası ucuz kolay bulunabilen bir araba.

renault clio symbol

bir kaç bin daha üste çıkabilirseniz megane dizel hb olabilir. en azindan c segmentinde bir arac. dynamic modelini bulursaniz da katlanir dikiz aynasindan dijital klimaya, cd changerdan zibilyon adet hava yastigina kadar. ben 5 yildir kullaniyorum bir kez cam tavan , bir kez xenon far, 2 kere de cam krikosu arizasi oldu. onumuzdeki yil sadece model yukseltmek için onumuzdeki yil yeni kasasini alacagim.

2000 model olacak? 20bin altında olacak. km'si yüksek olur ama 2001-2002 model astra işinizi görür. arkadaşımda 180binde lpg'li astra var. 6 aydır her gün işe gidip geliyor. 17-18 gibi bir fiyata mal olmuştu.

bikaç bin daha çıkabiliriz yukarı da asıl takıldığım algısı vergisi yani yakıt hariç sabit giderleri.

nedense fransız arablarına karşı bi önyargım var. benim de gönlüm opel, wv, forddan yana ama fiyatı yüksek onların.

bu bahsettiğiniz otomobillerin vergi, taşıt pulu ıvır zıvır kıl tüy yıllık masrafı kaç lira aşağı yukarı?

masrafsız bi araç olsa daha yüksek meblağı da zorlayabilirim.
cevaplar için teşekkür.
~
yani benim kafama göre 2000 model astra falan alacağıma 2004-5-6 model hyundai toyota falan ufak araçlar daha makul. şehir içinde kullanıcam, hız yapacak arabayı zorlayacak insan değilim.

honda jazz

2006 model toyota corollaya 30 bin lira istediklerini varsayarsak 2004 modeline 25-26dan aşağısını istemeyeceklerini söyleyebilirim.

işte 25-26ya corolla olacağına 20ye auris, yaris falan olsun diye düşünüyorum.

fiat palio alın.

arkadaşlar önerilerde bulunmuş ama, sorunsuzluk ve ucuz parça konusunda sizi hiç biri tatmin etmeyecektir, hatta yakıt da dahil.
tek seçeneğiniz var o da honda civic. "ek" kasayı kast ediyorum.
96-01 arası üretilen model yani.
1.4 olan modeli yakıtta daha tatminkardır.
Ama biraz da hızlı, seri olsun diyorsanız 1.6ies tam sizin arabanız.

lokum. tercihen hacıbekir olsun.

vefa bozası

beyoğlu çikolatası, inci'den profiterol, hacıbekir'den lokum. ohhhş şekerime bişiler oldu şu dakikada.

eminönüne gidebilirsen, lokum ve türk kahvesi al. beyoğlunda çikolata var.

Ya cok sagolun ama su an sirinevler deyim 2 saate ucagim var eminonu falan zor. bakayim buralardan lokum.

memleket antep değilse karaköy güllüoğlu'ndan baklava olabilir.

karaköy güllüoğlundan baklava al bence.

beyoğlu çikolatası +1

istanbul'un beyefendisi meşhur ama aileye götürmek hoş karşılanır mı bilemiyorum.

anneannem kemoterapi görmüştü, sonrasında iki üç gün halsiz oluyordu.

aldığınız ilaca ve doza bağlı olarak değişir. 1 hafta yataktan kaldırmayıp tuvaletinizi kontrol edememenize neden olanlar dahi var. doktorunuza danışın. eğer sadece mide bulantısı gibi bir yan etki bekleniyor ise emedur gibi anti-emetik ilaçlar semptomatik tedavi sağlar. bir de n ile başlayan bir ilaç vardı, daha etkili idi ama adını çıkaramadım şimdi.

kemoterapide aldığınız ilacın içeriğine ve dozajına ve bünyeden bünyeye göre yan etkiler değişebilir. genellikle tek dozda vücut dirençli olacağı için belirtileri hafif ve geç ortaya çıkabilir.örneğin ertesi gün değil, bir iki gün sonra etkisini görebilirsiniz.
mide bulantısı, halsizlik gibi etkileri olabilir.imkanınız varsa kemoterapinin ertesi günü için iki günlük ya da önümüzdeki 3-4 gün için izin yaptırıp evinizde dinlenin.
sonuçta bol miktarda kimyasal enjekte edilecek vücudunuza, yan etkisini görmeseniz bile bir kaç gün normal temponuzdan sıyrılıp evde dinlenmek sizin için daha yararlı olacaktır.
bir de bu arad bol bol su için (neredeyse 3-3,5 litre) kimyasalın vücudunuzdan atılımını kolaylaştıracaktır.
mideniz bulansa bile beslenmenizi atlamamaya çalışın. yağlı yiyecekler yerine hafif bir salata, peynir ekmek, çorba, haşlanmış patates ve meyve gibi yiyecekler tüketebilirsiniz.

Cok tesekkur ederim. isin kotusu yarin bu ilaclari alip cuma gunu memlekete gidicem ancak ailemin durumumdan haberi yok. etkisi cok siddetli olacaksa gitmicem. doktora da sorucam tabi ama simdiden bilet almak istiyorum.

hangi ilaçları aldığınızı yazın ki

bazıları çok güzel olmadığı halde çok yakışıklı erkekler arıyorlar sürekli.

asıl sevgili bulmakta sıkıntı çekenlerin erkekler olduklarını, kızlarınsa her türlü sevgili bulabildiklerini düşünüyorum?

@rodeocu ya katılıyorum az önce bu soruyu soran başkasınada aynı cevabı vermiştim

sahsen ben butun hepsine potansiyel sapık gözüyle bakıyorum. böyle bir zamanda herkesi böyle görmemde normal. ama tabi hepsi iç mi dış mı güzelliğimi önemsiyor tam olarak bilemiyoruz fakat çoğunda mentalite aynı. (kanımca)

Erkekler neden bulamıyorlarsa o yüzden. Sırf amı var diye pencereye çıkıp "yok mu benimle evlenecek olan" diye bağıracak hali yok. Ha dese bulur mu? Tabii ki bulur. Ama olmaz öyle iş tabii ki.
Diğer arkadaşların dediği de doğru. Belindeki simide bakmadan yakışıklı erkek arıyorlar utanmadan.

Bir de şu var
www.zaytung.com

bence türk kızları haklı.türk erkeklerinin hepsi abaza,loser,kıllı ve kendine güvensiz.ayrıca ter kokuyorlar.

agız bakımıda sıfır dencek kadar az. akıl olsa işe sigara icmeyerek sonra o tartarlı pis dişlerini temizleyerek baslayabilirler.

Kendi açımdan cevaplayayım. karşıkı dağları ben yarattım ve bana uygun adam bulamıyorum doğal olarak. halbuki karşıki dağlar şahsen benim.

karşıki dağları yaratmadığım durumlarda ise yeşilçam oyuncusuyum, erkeğim gelsin beni sarmalasın, köyümden alsın şehre götürsün istiyorum. herşeyi erkeğim yapacak, gerekirse benim sevemediğim durumlarda kendisini sevecek, benle yatamazsa...


o değil de duyuru bu gece çok mu eğlenceli bana mı öyle geliyor. mcsalih'e selam yola devam.

bi arkadaşımın face de paylaştığı yazıyı aynen paylaşıyorum

"""Ey Kızlar!

Siz Lisedeyken, üniversitedeyken efendi, çalışkan, efendi çocuklara bakmayıp gidip serserilerle, apaçilerle takıldınız, gönül eğlendirdiniz.O piçler okullarını bitiremediler, bir baltaya da sap olamadılar, iyi bir iş sahibi olamadılar. Ama o yüz vermediğiniz dürüs, düzgün, terbiyeli ve çalışkan çocuklar okullarını bitirdiler, iş hayatında iyi yerlere geldiler. Evlilik çağına geldiğindeyse kariyerli geçmişi temiz bir erkekle evlenmek istediniz. Ama onlar geçmişinizden dolayı sizi istemedi. sonra da "erkekler çok gerikafalı, namusu bacak arasında arıyor" diyorsunuz. siz senelerce piç heriflerle takılacaksınız, kendiniz istediğinizi yapacaksınız da iş evliliğe gelince düzgün bir adamla evleneceksiniz ha? yok öyle şey! Öyle bir dünya yok!!! """

becerikli değillerdir. bir kere kabul edelim başta, her kör satıcının bir kör alıcısı yoktur. bazılarını kimse almaz işte, gerçek olan bu. e sen de işve cilve yapmayı bilmiyorsan, bir buzdolabından halliceysen, e güzel de değilsen neden fark etsin ki seni millet?

nereden biliyorsun derseniz, kendimden biliyorum kardeşim. gelmeyin üstüme.

ya kendinizi gökdelenin tepesinde görüyorsunuz sonra birisi sizi gelip o tepeye oturtuyor ve kaçıyor sonra ordan inemiyince manita bulamıyorsunuz bu kadar açık ve net.

kimsenin sıkıntı çektiği filan yok başta bu düşüncelerden arınmak sonra işine gücüne yoluna bakmak lazım.kızla/erkekle kafayı kırmamak lazım.4 O olursa olur olmazsa olmaz.hayat lan bu takılın

buraya yorum yazan tüm erkeklere acıdım desem yeridir,hatta kendime bile.ama bir kaç şey de ben söylemeden edemeyeceğim;

*eğer sen aynaya bakmadan çok yakışıklı erkek arıyorsan hep böyle sorular sormaya devam edersin.
*eğer 1.60 boyunla 1.85'lik atletik vücutlu adamların peşinde dolaşıyorsan bir ömür 1.60'lık kankalarınla kol kola gezmeye mahkûmsun.
*eğer işin gücün olmadan kariyerli,zengin adam arıyorsan ömrün aramakla geçer.ama ne zengin bulursun ne de kariyerlisini.
*eğer kaprisleri,tripleri amaç edinip devamlı karşındakinden bir şeyler bekliyorsan sevgili aramaya mahkûmsun.
*kısacası eğer türk kızıysan,geçmiş olsun.

2.bp.blogspot.com

@zaytungdaki haberden geçen bir kısım
"Açıkçası öyle yüzüne bakılmaz bir tip de değil fakat ortalama bir belediye otobüsünde bile en az onun ayarında yarım düzine kadar genç kız görmek mümkünken ancak böyle bir adamın kendisini taşıyabileceğine olan inancı gerçekten inanılmaz" diyerek, hastada gözlemlenen yüksek egonun sebebini fiziksel görünüşünden kaynaklanan aşırı bir özgüvene bağlamanın da hatalı olacağını ifade etti."
Bu nedir abi çok güldüm ya :))
Sorunun cevabında ise iş tamamen soğukluk ve konuşma becerisinin olmaması eğer soğuk bir insan değilsen daima senden hoşlanan birileri olacaktır.Kız içinde erkek içinde geçerli...

olabiliyor buna benzer seyler,bende yurtdisinda bi hatta olmustu cok yakin zamanda.

cift gönderme ya da gec gitmesi hatta cok cok gec gitmesi gibi bir durum gayet olabilen bisey.

ama genelde en sik görülen problem buna benzer mesajlarin bir kac dakika gec gitmesi.

6-7 saate kadar geciktiğini gördüm, hep yaşıyorum. mümkündür.

vodafone' u bilmiyorum ama avea bu tarz bir kaç şey başıma geldi.

2 gün ulaşmayan mesajlar( alıcının teli kapalı ) operatörde silinir, 1 hafta saklanması mumkun değil

@magoria alıcının teli kapalı değil sürekli açık.

söz konusu mesajın içeriği ilişkili etkinlik bi hafta önce olmuş. son 3-5 gün içinde kesinlikle atmadım. telefon kapanıp açılınca pat bu mesaj düşüyor. telefon da iphone 3gs. bu nedir arkadaş görünmez kaza gibi?

"gelgelelim ben ne ona ne başkasına son bi hafta içinde böyle bi msg atmadım"
"muhtemelen 7-8 gün önce ona attım mesajı"

kıza da böyle çelişkili konuşuyorsan inanmaz tabi :)

yahu ben sana anlatıyorum olayı sen ne diyorsun. hatırladığım bildiğim günlerdir kimseye msg atmadım. o, dün gece belli bi saatte yanlışlıkla ona attığımı sanıyor. msg benden gitmiş dolayısıyla ben attım ama günler günler önce ve yine ona attım başkasına değil. sorun benim kızı ikna etmem/inandırmam değil bu teknik saçmalığa bir örnek bulabilmek.

Bana da olmuştu, kız arkadaşın mesajın ayrıntılarına girip bakarsa gönderilme zamanını ve ona ulaşma zamanını görebilir. Yalnız bende gecikme bir kaç gün oluyordu, 1 hafta gecikmeye denk gelmedim.

normalde 2 gün sonra telefona bir uyarı mesajı geliyor. mesajınız iletilememiştir diye. 1 hafta durması mümkün değil gerçekten.

siktiret

"ve durgun akardı don" şolohov..

the hitchhiker's guide to the galaxy her zaman her yerde - evet sıçarken bile - okunabilecek kitap

(bkz: ihsan oktay anar)

veciz sözler - barış bıçakçı

alper canıgüz kitaplarından birini oku.

irvin yalom, shopenhauer tedavisi ya da nietsche ağladığında olabilir

nazım hikmet- memleketimden insan manzaraları.
kitap akıyor gidiyor..

ekmek arası - bukowski

ama dikkat et depresyondan kurtulayım derken alkolik olma :)

gundem.milliyet.com.tr

en son bu habere demiştim.

klişe timinden çıkmak gerektiğini düşündüğüm günden bir gün önce.

geçen ay cüzdanı kaybettim. adam sağ olsun benim numarayı 118'den bulup ulaştı. beni bulana kadar da bayağı bir yeri aramış, karakola gitmiş felan... o esnada ben de deli divane sokaklarda cüzdanımı arıyorum, bir hafta önce de yurtdışında bin tane numaramın olduğu cep teli kaybetmişim. Onunla uğraşırken bir de cüzdanı da kaybedince tırlatma noktasına gelmiştim de adam imdadıma yetişti. eyvallah...

öğrencilik zamanımda kafamın bir dünya olduğu dönemde cüzdanımı okulun içinde bankta unutmuşum hem de daha yeni krediyi çekmiştim. Kalktım bi güzel fakülteye geri geldim tam bişey alıcam baktım cüzdan yok tabi sardı bi telaş o arada arkadaşları gördüm bölüm başkanının beni aradığını söylediler koştum gittim aman benim cüzdan onda saolsun başka bir bölümden arkadaş bulup teslim etmiş hemen geri gelmişti :)

metroda karşılıklı dört koltuktan oluşan boş koltukta ayaklarımı öküz gibi uzatmış uyukluyordum iş çıkışı. bi adam oturdu karşı çaprazıma farkedince hızla ayaklarımı çekerken ayağına bastım adamın. ben pardon derken o da dedi. sonra inerken sersem gibi bi daha bastım bi daha pardon dedim gülümsedik kibarca falan. türkiye'deki insanların 69.999.999unun aksine nezih bi adamcağızdı "kaldı mı senden abi" diye düşündüm içimden hüzünlendim. trafikteki basit bi yol verme muhabbeti için silah çeken hayvanlarla aynı yolda gidiyorum zira.

iki sene önce gecenin üçü maslak'taki itü üstgeçidinin önünde taksiden indim. tüm param buraya kadar yetiyordu. taksici suratıma baktı. nereye gideceksin buradan diye sordu. ayazağa dedim. kızdı bu hareketime. evimin önüne kadar götürdü. ne plaka ne telefon almak aklıma geldi. içimde ukde kaldı. sadece gültepe'de bi taksi durağında olduğunu hatırlıyorum.

bi de önemli bi iş adamının pasaportunu kaybetmiştim metroda. bulan kişi üşenmemiş pasaporttaki adrese kuryelemişti. istanbul acayip memleket. bi ayarı yok.

gecen ay, cuzdanimi kaybettigimde bulan kisinin ismimi facebookta aratip bana ulasmasindan sonra demistim.

bir yerden basit bir hosting al ssh ile baglan?

aklınıza gelmemiş olamaz ama xampp tarzı bi all in one programı usb sürücüye kursanız ordan çalıştırsanız?

Amacım hosting almadan çalışabilmekti, usb sürücü takınca ibm'den arayıp "o diski çıkarın çabuk" diyebiliyorlar, kodigen ie desteklemiyor, portable firefox vs kullanma şansım da yok söylediğim sebepten.

Sanırım ss bir hosting almam lazım, teşekkürler cevaplar için.

olmaz.

olmaz. en fazla 3-5 kere tekrarlanırsa uyarı alır.

@annesütü
@kakam gelmis olamaz mi

bekleyin siz olmaz; bal gibi de olur... artık yeni sistemde davetiye gönderdiğin adam banlanınca davetiye gönderen de gidiyor... daha yeni arkadaşımın başına geldi mis gibi hesap davetiye gönderdiği eleman downloada abandığı için...

@mortar +1
duyurudan okuduğum kadarıyla durum böyle birisi "besler büyütürüm hiç ucu size dokunmaz hatta" diyerek davetiye istemişti.

@kakam gelmis olamaz mi

tamam işte adamlar "davetiye gönderenler davet ettiklerinden sorumludur" diyorlar... sen bakma orada uyarı alır dediklerine, dediğim gibi arkadaşım davet ettiği eleman ratio dinlemediği için ban yedi...

aa evet oydu. lakin ben kendi irademle bir kere olsun durup deniz seki dinlemiş insan değilim. bu şarkıya nasıl bu kadar aşina olurum çözemedim. başka söyleyen oldu mu acaba daha eskilerden falan?

modlog'a bakın, nicknin başına @ koyarak. hangi entrisi neden silinmiş nolmuş görürsünüz.

nick?

çaylaksa ve artık giremiyorsa yazarlığı onaylanmamıştır.

Bir kaç günlük sakal, traş sonrası çıkan sakaldan iyidir. Çok hassas ciltli bir kadından öneridir.

Sorun olmaz.

krem sür yumuşat, dove bak süper.

markete git, jilet al ve tıraş ol.

ya hemen gitmeden olsam sorun olmayacak zaten bebek popsu kıvamı mümkün bi düz bi ters. de o kadar kasmaya gerek duymuyorum da ondan soruyorum. 50-50 gibi tavsiyeler :( teşekkür ettim.

sakal seven kızlar da var. en iyi kız arkadaşa sormak o zaman.

kıza bana sakal yakışıyor mu diye sor. zaten sorduğun sorunun cevabını almış olursun

hassas bir cildim olduğundan sakaldan nefret ediyorum sahsen. batıyo acıtıyo falan üf kes gitsin :D

iyi bir izlenim bırakma niyetindeysen aynen burda bize sorduğun gibi ona da sor, sakal sever misin falan diye dolandırmana gerek yok. bence "ne düşünceli bi adammış" diye düşünür böyle sorarsan.

kilo ver. zor bir şey değil. özgüvenini yerine getirecektir ve olası sağlık problemlerinin de önünü kesecek.

bu birinci aşama.

gerisini onlar düşünsün.

kilo vermesi zaten problemi zihninde çözmesine yardımcı olacağı için gerekli. yoksa zayıf adamlarla arkadaş olmak için kimse birbirini ezmiyor, kimsenin de iddia ettiği bir şey değil.

spor salonuna yazıl. neyse parası ver. kilo vermek en mantıklsı. her verdiğin kiloda özgüvenini kazandığını göreceksin.

2 sene öncesine kadar boyuma göre bildiğin tombalaktım. kısayım da. 1.75 boyum var. 1 sene önce 85 kilodan 67 kiloya düştüm. hala 67yim. 2 sene önce de sevgilim vardı, şimdi de var. aslında özgüven yoksunluğunuzun kilonuzla falan çok bir ilgisi yok bence. özgüven yoksunluğunun sebebi çocukluğunuzda yaşadıklarınız diye düşünüyorum. bilmiyorum ne kadar katılırsınız ama, bence böyle. çünkü benim 200 kilo arkadaşlarım da var, ve mesela adam ortama girdiği zaman herkes ağzına bakıyor. 200 kilo mu? 200 kilo. ee? hani bu adamda özgüven yoksunluğu?

demek istediğim şu ki, sizin kendinizle barışmanız lazım. bu kendini avutmaya çalışan acınası tiplerin son sığınağı olan "kendimle barışığım" tribi değil. bildiğin sevmeniz lazım kendinizi. geçmişteki hatalarınızı kabul etmeniz, hatta kendi geçmişinizle dalga geçebilmeniz lazım. bunu yapabilen insanın hiçbir özgüven eksikliği yoktur. benim inancım bu.

gelelim arkadaş olayına, benim de hemen hiç arkadaşım yok. telefonu sadece ve sadece sevgilimle mesajlaşmak için kullanıyorum mesela. ne kimse halimi hatrımı sorar, birşeyler yapalım mı der, nasılsın iyi misin der. kimse ne arar ne sorar. zaten buna alışık olduğum için tahminimce onların da garibine gider arayıp nasılsın diye sormak. ortam adamı da değilim. susar otururum bi kenara. ama ben yine de bunların özgüvenle bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum arkadaş. böyleyim yani. böyle alıştım, bunu da yadırgamıyorum artık.


kıyafet mevzusuna gelince. bizim burda salı günleri falan pazar açılır. kıyafet falan da satarlar. 3-5 lira tanesi. oradan alıyorum hep. dümdüz, üzeri baskısız, simsiyah 5 tane tişörtüm var. aynısının beyazından 3 tane var. 2 tane de yeşili var. bir tane de baklava desenli bi tişörtüm var. değişmeli olarak sürekli bunları giyerim. aynı tişörtten 3-4 tane olduğu için sürekli aynı tişörtü giydiğimi düşünenler de vardır eminim. ama olay şu ki, ne giydiğimi zerre siklemiyorum. umrumda bile değil. kimse de gelip "sen cakalı şeyler giymiyorsun, bu ne lan böyle ezik" demedi. umursamadığımı biliyorlar zira. hatta bana özenen bile oldu.

insan ilişkilerinizi düzene sokmak istiyorsanız önce kendinizi kabullenin derim. şişkoysan şişkosun. şişkosun. şişkosun. bunda büyütülecek ne var? sence asıl olay dış görünüşün mü? zeki bir insan kilonun değil zekasının asıl hazine olduğunun farkındadır. ve bende zeki ama değerini bilmeyen biri izlenimi bıraktınız.

edit: nasıl kilo verdin derseniz, sigaraya başladım. sadece sigaradan. ama bu mantıklı bir çözüm değil.

fiziksel olarak dış görünüş değildir insan ilişkilerinde önemli olan. o dış görünüş senin özgüvenini sömürür, etkileyen de bu olur. insan ilişkilerini etkileyen şey özgüvendir.

adam genetiğini çocuklarına aktaracak dişi aramıyor, insan ilişkilerini düzeltmek istiyor. dış görünüş neden önemli olsun arkadaşlıklarda? sevgili olsa ararsın belki, içgüdülerin gereği.

cromagnon'a katılıyor ve olayın küçüklüğünüzde yaşadıklarınızla alakalı olduğunu düşünüyorum. kendinizle barışın ve her şeyi kafaya takmayın. kendinizden utanmayın. bu özgüven olayı bende de kısa süreli tezahür ediyor mesela. cebimde o an para yoksa yürüyüşüm değişiyor, kıyafetimi beğenmediysem dışarı çıkmak istemiyorum. ama sonra mantıklı düşününce üzerimdeki kıyafetin bir çok kişide olmadığını farkediyorum.

sizden bir kız hoşlanmış, bunu neyimden hoşlandıysa diye karşılarsanız battıkça batarsınız. eminim ki bir çok insandan daha değerlisiniz.(evet tanımadığım halde söylüyorum).

kilolu olduğunuzu belirtmişsiniz, iddia ediyorum 100 kilo bile değilsinizdir. (öff çok sıkıldım resmiyetten 20 yaşında akran işte ne kasıyon :) )

üniversitede okuduğuna göre, bir şekilde bir çok insandan daha zekisin bu bile kendini beğenmen gerektiğine bir işaret.

çevren ile alakalı benim de çok farklı değil, herkesle muhabbetim vardır fakat çok az insanla sürekli takılırım yani garipsencek bir durum yok. herkesin birbiriyle kaynaşması tabi ki yüzeysel olduğunu gösterir. ona da takma fazla.

son olarak insan ilişkilerini geliştirmen için kişisel gelişim kitapları önermek istiyorum. al bir kaç tane oku faydasını göreceğine inanıyorum.

şimdi sorunuza çözüm yolları veremeyip "böyleyim"e "e olma lan öyle" diyeceğim ama başka yolu yok. KENDİNE GÜVEN ARKADAŞIM.

şunu yaz aklına, insanların sana bakışının, nasıl göründüğünle hiç ilgisi yok.(var da ihmal edilebilir, %5'ten daha az) yani quasimodo falan değilsen, ki değilsin.

sen nasıl davranıp nasıl lanse edersen kendini osun. sessiz sakin çekingen kalırsan ortamlarda istersen tarık akan ol, brad pitt ol faydası yok. ama öne atıl baskın insan ol (bkz: alfa erkek) ol kimse senin kilona falan bakmayacaktır. hatta kilolu olman freudyen/darwinist bi yaklaşımla seni daha sağlıklı dolayısıyla döllerini daha kıymetli kılar, daha tercih edilir bi birey yapar soyunu sürdürmek isteyen dişi için.

yani %50 ne kadar aktif, atılgan bi insan olduğun,
%45 verdiğin vaadedtiğin güven (sağlıklı bi birey misin, ailen evin işin araban hayattaki yerin insanların yanında görmek istediği birinde olmasını istediği beklentileri ne kadar karşılıyor)
%5 de dış görünüş,boy pos, yakışıklıkıktır.

tekrar ediyorum, kendine güven. bunun yolu da kendi içinde. kendini ikna etmende.

kendimden örnek vereyim. babam defalarca araba sürmeyi çalıştırmıştır. ama 9 yıllık ehliyeti olan, teoride sürücü olan ama nerdeyse trafiğe hiç çıkmamış pratiği sıfır biriydim. sonra iş dolayısıyla araba kullanmam gerekti. şirkette "yok x bey benim falanca yıllık ehliyetim var ama acemiyim araba kullanamam" diyemezdim.(desem mi diye düşündüm) arabayı altıma verdiler, ilk gün vira bismillah dedim direksiyona oturdum tüm gerginliğimle. ikinci günden itibaren 10 yıllık usta şoför kadar rahat kullanmaya başladım. vesselam tamamen kendi kendime kaptım olayı. yoksa babam hala çalıştırıyor olsun yanıma oturup her hareketime karışıp her hamlemi tenkit ederek, hala yokuşta kaydıran, arabayı stop ettiren bir insandım garanti.

toparlıyorum, kimseyi dinleme, kimsenin söylediğini sallama. kimseden eksik değilsin, kimse senden iyi değil. kendine inan. başkasının verdiği akıl, tüyo ile olmayacak. (benim bu yazdıklarım dahil) iş kendi zihninizde bitecek.

edit: ha kilo falan verme. yani ver de onun için fitness e gitme. bi de onla uğraşıp kendine güvensizlik için, "acaba yeterince zayıfladım mı yakışıklı oldum mu" düşüncesi endişesi için bahane vermiş olacaksın. 110 ya da 120 kilo ol gayet sevilen sayılan sözü dinlenen insan olabilir, okulun en güzel kızını tavlayabilirsin. gayet ciddiyim, iddia ediyorum.

kendine bir hobi bul. neden hoşlandığını keşfet ve ona odaklan. misal; al bir fotoğraf makinası sabah akşam dağ bayır gez dolaş çek insanları. hobinin ne olduğu hiç önemli değil sadece o hobini geliştirmeye bak. üniversitede herkes kaynaşmış demişsin; merak etme o işler göründüğü gibi değildir hiç bir zaman. sen yavaş arkadaş edin ama harbi arkadaşlar edin. bu arada spor salonu tavsiye eden arkadaşlara da katılıyorum. kilo vermen şart değil, düzenli egzersiz yapman seni daha mutlu bir insan yapacaktır bunu göreceksin.

önce kıyafet sorununu çöz, çözemiyorsan mail adresini bırak sana internetten tombiş kıyafeti nerden alır göstereyim.

sonrasında kendine bir tarz yarat dombilisin diye sakal bıyık bırakamazsın gibi birşey söz konusu değil, son olarak kendinle barışık ol. kilon varsa var ne yani yaşamıyacakmısın arkadaşım. önce bu ufak şeyleri bi çöz sonrasında arkadaş ilişkilerine dal, illaki uzmanı olduğun bir konu vardır onun üzerinden kendine arkadaş edin sonrasında normal arkadaşlıklar kurarsın zaten.

kız mevzusuna çok takılma ne yaparsın ki şekilci bir toplumda yaşıyoruz, özellikle kızlar bu konuda biraz acımasız olabiliyorlar. kızların en hoşlanmadığı tip silik ve ezik görünen erkeklerdir. kılık kıyafeti düzeltirsen kendine olan özgüveninde yerine gelecektir, yeterli miktarda arkadaş ve çevre edinirsen sonra spora başla kilo vermesen bile psikolojik olarak seni ne kadar rahatlattığını görünce bırakmak istemeyeceksin.

en önemlisi kendinle barışık ol hacı, 2 günlük dünyada tek derdin bunlar olsun...

"ama herkes kaynasabiliyorsa birileriyle, bende bir sorun var demektir." dünyanın en hastalıklı varsayımı. bunu kabullenip insanlarla kaynasabilsen bile otantik kisiliğini olusturma fırsatından feragat etmis olacaksın farkında mısın?

terapiye git abim. dışarıya sıva çekip düzgün göstermeyi boşver, içeriden fundamentalden başla. sana anlatacaklar hepsini sırayla. ebeveynlerin de destekçi madem, yardımcı olsunlar maddi olarak.

akbilin süresi dolmaz
bahsettiğin paso ise süresi doldu.
şoför almaz, ama tam bilet atmanı isteyebilir.

doldururken falan sorun yok zaten. dönercinin birinden dolduruyorum da otobüste akbili basarken dı dıııt sesinden indirimli olduğu anlaşılıyo şoför farkedip alır mı? yenisini çıkarcam fırsat olmadı falan yer mi acep?

birçok okula bile 2009 akbilleri henüz gelmedi. tam olarak bilmiyorum ama mart sonuna kadar diye kulağıma çalınmıştı bir ara.

şoför bal gibi de alır. hatta vermek istemeyip otobüsten inerseniz arkanızdan "ben almazsam başkası alacak" diye bağırır bile. nisan başı yada mart ortasına kadar geçerli olması lazım. valla yenisini çıkarmaya fırsat olmadı vs yalanını yemiyolar. sana akbilini veriyim, yenisi çıkınca taktırırsın o zaman diyolar.

akbil'in yenilenmesi baska sey, pasonun yenilenmesi baska sey

ogrenci akbili ise sizinki, pasonuzun ustundedir bu metal yuvarlak. 2008de cikarilan pasolar hala gecerli, yeni pasolar yururluge girdigi zaman pasoyu yenilediginizde, gidip bir akbil doldurma unitesinde bu yuvarlagi yeni pasonuza ucretsiz gecirebilirsiniz.

yani aletin suresinin gecerliligi diye bir sey yok, her sene pasonun yenilenmesi diye bir sey var, o da marta falan tekabül eder, iett nin sitesinden goruluyodur.

not: haa , sizin derdiniz 5 ytl falan verip pasoyu yenilemeden eski pasodaki akbili kullanmaksa 2009 boyunca, illa ki sofor yakalar zira renkleri degisir her sene.

okula başvurdum daha gelmedi dersen kurtarabilirsin yakalanırsan.. mesela bize gelmedi, yalan da değil..

bence başvur al o ayrı..

2004'ten kalma pasolu akbilimi metrolarda falan sorunsuz kullaniyorum her istanbul'a gidi$imde. otobuste sorun yapiyor $ofor tabi bazen (:

paso gecerlılık suresı mart ayı sonunda bıter daha bır ay daha aynı pasoyu kullanabılırsın. suresı dolmus pasoyu soforun alma hakkı var fakat pasoyu kırar akbılını sana ıade eder. yenısını cıkartma ımkanın varsa sımdıden gereklı ıslemlerıne basla cunku basvurudan sonra en azından bı 10-15 gun beklemesı var

nisan ayında bitio pasonun süresi. yeni paso başvuruları henüz tamamlanmadığı için nisana kadar kullanabilirsin.

rasmi olarak hala öğrenciyim ama 3 yıldır pasomu değiştirmedim.
ve otomatlardan dolduruyorum akbilimi, yoksa biletçiler doldurmuyorlar zaten.
otobüslerde şuana kadar hiçbir sorun çıkmadı. çıkacağınıda sanmıyorum.