Ekşi Duyuru

(bkz: vnc)
(bkz: rdp)
(bkz: teamviewer)

sanallastirmada citrix diye bir firma var, dokumantasyonlari iyiydi. bakmani oneririm.

citrix'te imajlar var, istedigin gibi oynayabiliyorsun. bilgisayarlara ayni anda kurulumlar filan da yapilabiliyor.

yok arkadaşlar. yani şöyleki bir program geliştiriliyor. ana sunucudan tüm clientlara güncelleme gidiyor. kullanıcının bir şey yapmasına gerek kalmıyor. böyle bir sistemi merak ediyorum.

aranan kan bulundu arkadaşlar. @fakyoras teşekkürler

Vodafone RED ?
Turk Telekom PRIME ?

Bir yanlışlık olmalı

prime türk telekom'un değil miydi?

kusura bakmayın kafam allak bullak :) turktelekom prime :P

üyelik ücreti iki üç sene evvel 2500 dolar mı, 7500 lira mı, o tarz bir şey olduğu için üye profili salonu internette yorumlayan insanlardan oluşmuyor olabilir tabii. bence istanbul'un en iyi salonu.

genelde fiyatlar pahalı oluyor, burası biraz daha uygun gibi Şişhane - Chinese & Sushi Express

cevahir icinde de bi yer var uygun.

Dardenia.

ioki / inari bu ikiisnden birine gidin

itsumi

Sushico olabilir,biraz daha ucuzu Chinese & Sushi Express

klip için diyorsan eh işte idare eder.

şarkı için diyorsan çöp.

Bence o kadar kotu degil. Sinan akcildan daha guzel sesi.

Klip güzel bence. Abiyi hep uzaktan çekmişler, sanırım ilk klip olmasıdan dolayı klasik kameraya bakıp tribe giren şarkıcı şekillerini yapamamasından dolayı. Bir de hep aynı yerde çekim yapmışlar gibi hissettirdi. Yüksek perdelerde biraz burundan söylüyor gibi şarkıcı, sondaki kısık sesle söylediği yerlerde sesinin tınısı daha güzel geldi. Şarkı Oğuzhan Koç şarkılarına benziyor bence, kötü diyemem ama oha çok güzel şarkı da diyemem. Eyyorlamam bu kaddar.

klibin başında şehir tanıtımı yapar gibi drone la uzaktan şehri çekmeseydiniz keşke. Diğer planlar fena değil. Erkek oyuncu gözleri çok kırpmış ona dikkat etmeli bir daha ki klipte. Şarkıcının biraz daha falsetto çalışması lazım bazı yerlerde kayıplar var. Nakarat kısmını fena söylememiş ancak giriş kısmında biraz geri vokal kullanabilirdi. Kadın oyuncu gayet başarılı geldi bana. böyle bir şarkı için biraz iç mekan çekimi de iyi olurdu. Şarkıcı peslerde biraz daha zorlamalı kendini. Eğer piyasaya yeni girdiyse bence başlangıç için iyi. klip genel olarak 5/10, şarkı 6/10. Başarılar.

nasıl bir şey istediğini de yazaydın keşke

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

graveyard-uncomfortably numb
buffalo springfield-i am a child
nick drake-one of these things first

www.youtube.com

www.youtube.com

youtu.be
youtu.be

ne icin mesela? simdi gidip tasarimci biri adobe photoshop yazar, yazilimci biri gider xcode yazar. olmaz.

vlc player yukle, film izlemek icin.
transmission yukle torrent indirmek icin.

benim yüklediklerim: keynote, vlc, mc office, android file transfer (eğer android telefonun varsa tabi), photoscape (en iyi ücretsiz photo edit programı bence), the unarchiever (zip dosyalarını açsın diye)

iTunes, Safari, VLC, The Unarchiver.

iki yol var. parallels desktop ya da bootcamp.

virtualbox.

virtualbox

virtual box'da bir xp çalıştırıyorum, işimi görüyor.

juicessh.com

boş beleş üniversiteler kapatılmalı, uni kazanmak ve okumak eskisi gibi zor olmalı, liselerin buuyuk bir oranı meslek edindiren pratik agırlıklı meslek liseleri olmalı.

eleman çalıştırma üzerindeki vergi yükü azaltılmalı. gelir vergisi, gider vergisi ve kdv düşürülmeli.

vakıf üniversitelerinin büyük bir bölümü kapatılmalı. mezun patlaması yaşayan bölümler kapatılmalı.

Önce doğum oranı azaltılır. Birinci çocuktan sonra vergi alınıır.

doğum oranı azaltılmalı, doğuya kısırlaştırıcı kimyasal silah falan atılabilir. üniversite sayısı azaltılmalı. eğitim sistemi düzeltilmeli. vergilere düzenleme getirilmeli. devletin başına hırsız oçlar yerine normal insanlar gelmeli. hiçbir şekilde düzelmiyor yani. zamanla işsizlik oranı artacak.

Ihtiyaç olan alanda kalifiye eleman yetiştirilir.

Böylelikle genç işsiz, işyeri elemansız kalmaz. Hem de maaşlar düzgün olur.

2004 yılında internetlerde çok meraklıyken, Kanada'nın bölüm kontenjanlarını nasıl belirlediğini okumuştum, uzun zaman oldu çok hatırlayamıyorum ama, her yıl işe alım miktarına göre 4 yıl sonraya tahmini ihtiyacı belirleyip direk üniversite bölümlerinin kontenjanlarını ayarlıyorlardı, sayı öyle sabit 60 120 vb değildi.. Hoşuma gitmişti, Türkiye için de bu güzel olurdu gençler belirsiz bir gelecekte umutsuzlukla bölüm okumazdı diye düşünürdüm taa ki 2009 sonrası patlama yaşayan üniversite sayısından eşşeğin bir yerlerine su kaçırdıklarını gördüm, bu fikrimden uzaklaştım..
Hmm dedim o zaman (bkz: en güzeli merkezi bir yerde büfe)

haftalık çalışma saati 35-40 saat yapılmalı.

change.com araxılığıyla dünyayı kurtarma girişimlerinize bir son verin kampanyası başlatmak istiyorum bende.

KaraSakall ne yapılsın istiyorsun peki? Bir ikinciside change.com değil org

direkt olarak onedioya mail ataılabilir. change.orgun işe yaramadığını düşünenlerdenim.
ayrıca rahatsız olmuyorum. takip etmiyorum çünkü o siteyi.

bence onedio gibi dandik siteleri takip etmesek daha iyi. hep diyorum, adamlar buzzfeed'in turk klonu. buzzfeed zaten clickbait krali berbat bir site, turk klonundan ne bekliyoruz ki?

ayrica change.org tam bir "toplumun gazini alalim" araci. harbiden change.org'da baslayip basariya ulasan ciddi bir hareket var mi?

@sutlu nescafe @fortisvita kesinlikle onedio'nun dandikliği konusunda hem fikiriz. Fakat change.org gibi platformlar bu tür olaylar için organize olmak ve haberdar olmak için birebir diğer türlü böyle durumların varlığından haberdar olmak biraz sıkıntılı. Görüşleriniz için teşekkür ederim.

sebebini @fortisvita belirtmiş.

hayatında hiç bir şey yapmayan tipler bir imza atıp dünyayı değiştirdiklerini ve bir şeyler yaptıklarını zannedip aslında sadece vicdan mastürbasyonu yapıyorlar. Günün sonunda etkisiz değersiz ve işe yaramaz bir şeye dönüşüyor

rahatsız oluyorum. sosyal medyadaki cinsiyetçi dil iğrenç boyutlara varmış durumda, onedio da bunun ekmeğini yiyor.

bu arada change.org üzerinden başlatılıp da başarıya ulaşan bir sürü kampanya mevcut.
soranların bir google'laması yeterliydi.
www.change.org
www.change.org
en.wikipedia.org

her kampanya başarıya ulaşamıyor tabii ki ama en azından birilerinin sesi duyuluyor.

Rahatsızsan girmezsin olur biter. Bu kafaya ne yaparak ulaşıyorsunuz öğrenmek istemiyorum.
Bahsi geçen siteye toplamda 10 kere girmemişimdir bu arada.

ichef-1.bbci.co.uk

Cinsiyetçi içeriği olup olmadığına hiç dikkat etmemiştim. Hatta bir aralar bir kadın içerik ekleyici biri vardı, o da 'Buluşmaya götürüp para ödemeyen erkekleri sevmeyiz' tarzı şeyler ekliyordu. Bilmiyorum, yazdıkları bu ayarda mı ve alınganlık durumumu var; yoksa gerçekten medeni bir ülkede olsak nefret suçu sayılacak boyutta mı. Daha da ötesinde, benzer liste ve başlıkların erkekler için açılıp açılmadığını da bilmiyorum. Siteyi çok kullanmıyorum, arada Facebook'tan bir şeyler geliyor, dikkatimi çekerse bakıyorum. O yüzden 'Desteklerim, desteklemem' diyebilecek bir durumda değilim.

change.org'a gelirsek; eğer kişi hiçbir şey yapmayacaksa, change.org'a imza vermesini tercih ederim. change.org'a verilen bir imzanın insanların karşı çıkma gücünü azaltacağını veya imza vermenin başka bir karşı çıkma şekline alternatif olarak sunulduğunu düşünmüyorum. Karşı çıkacak olan imzası dışında da kendine başka şekiller bulup karşı çıkıyor zaten. Çıkmayacak olanın da, bomboş oturmasındansa bir imza verip içinin rahat olmasını olumsuz bulmuyorum. İşe yarayıp yaramaması kadar önemli bu bence. Ayrıca, bu en azından bir bilinçlendirme şekli de. Ana akım medyada, hatta bazen medyada çıkmayan şeyleri biri Facebook'ta paylaşırken görüyor ve öğrenebiliyorsun. Tepki vermek ya da vermemekten öte saçma da olsa bir şeylerden haberin oluyor. Atla deve değil ama bu küçük haberlerin önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü küçük şeyler birikir ve iyi/kötü bir sona ulaşır. Kimsenin de 'İmza verdim, dünya sayemde daha güzel olacak' diye havaya girdiğini görmedim. İnsan bir şeylere yardım ettiğini düşündükçe mutlu olur. En fazla o anlık iyi bir şey yaptığını düşünüp kendini mutlu hissediyordur, o mutluluk da en fazla 5 dakika kalıyordur kişinin bünyesinde.

Size ne yahu? Size ne? u yapılan "STV dizi yayınlamasın" veya "Hande Yener şarkı söylemesin" diye imza toplamak kadar saçma. İçeriği beğenmiyorsanız girip okumazsınız olur biter. Sanki başlarında yeterince ahlak polisi yokmuş gibi bir de sizinle mi uğraşacak insanlar?

olmuyorum. cinsiyetçiliğin tu quoque olduğunu düşünmüyorum çünkü.

erkek kadından ya da kadın erkekten üstündür demiyorum; sadece kadın kadındır, erkek erkektir fikrine sahibim. bu yüzden bendenki etkisi kötü değil o paylaşımların.

change.org'a ise elimi nasıl kaptırdıysam her gün 3-4 tane bir şeyleri değiştirelim mailleri geliyor. başlangıçta belki işe yarayabilir düşüncesi haizdi bende. fakat şimdi hiçbir şeyine tıklamıyorum.

Cinsiyetcilik ne yazik ki kulturumuzde var. Erkekler ustundur kadinlar alcaktir algisi ya da boyle olmasa da erkekler iyi muhendis olur kadinlar dogustan evin temizlenmesini iyi bilir algisi toplumumuza islemis durumdadir.

İçeriği bilmiyorum, içeriğe göre belki benim için de yerinde, belki de benim için abartılı. Bunun için de siteye girip yazı inceleyesim de pek yok. Yine de 'Size ne' ve 'Sen de girme'ye açıklama yapmak istedim.. Başlıktaki 'kadın' veya 'kız' yerine başka kelimeler koyalım. Örneğin, 'Bir zenciye yapılmaması gereken 14 hareket' olsun. Bunun içeriği çoook hafif değilse, Amerika'da ümüğünü sıkarlar, ister geyik yap, ister ciddi olsun. Ya da burada bir Kürt yazar, kendi köşesinde 'Bir Türk'e yapılmaması gereken 14 hareket' dese ya da bir Türk yazar 'Bir Kürt'e yapılmaması gereken 14 hareket' diye bir yazı yazsa gayet ırkçı olur. Ya da benzer bir şekilde, bir Akit gazetesi yazarı 'Mini etek giyen bir kıza yapılmaması gerekenler' veya 'Bir Kemalist'e yapılmaması gerekenler' diye döktürse karşı taraf ne hisseder? Her durumda yazan kişi kendi aklınca geyik yapıyor, komikleşiyor ama bir tarafı alındırıyor. Bu bu kadar kuvvetli bir başlık değil, bunu kabul ediyorum. Birisi 'Duyuru yazarlarına yapılmaması gerekenler' veya üstünde duran bir kimlik için bu gibi bir şey yazıp üstünden geyik yapsa alınmazsın ama o yazıda seni itin bir tarafına sokup çıkarırsa rahatsız eder; yazının içeriğine ve kişinin tepki eşiğine bağlı.

Eğer sitede erkeklerle de benzer şekilde dalga geçiliyorsa veya içerik hafifse, pek tepki vereceğim bir şey değil. Siteyi dolaşmadığımdan, imza vereceğim bir şey de değil. Ama aktif kullanıcı olsam ve yeteri sıklıkta, tek taraflı bir 'Bir X'e yapılmaması gereken hareketler' tarzı yazılar görsem, böyle bir içerik olması beni rahatsız eder. Bu da aslında aynı köke dayanan iki nedenden dolayı rahatsız eder. İlki söylenen şey ayrımcı ise ve bu ayrımcılık sadece tek taraflı ise, bunun bir sitede komiklikle şirin gösterilmesi toplumda yaygınlaşıp, bu yerleşik kültürde daha da köklenebilir. Topluma 'geyik' adı altında ayrımcı bir kültür gelişmesini istemem. İkincisi, yine benzer olarak siteler +18 değil, çocukların girebileceği ve komik şeyleri öğrenecekleri siteler. Çocukların ayrımcılık öğrenmesini istemem. Çocuğumun bir şeylerle dalga geçmeyi öğrenmesini isterim. Bu da hafif içerik ve karşılıklı atışma ile mümkün olur. Bu tarz şeylerin 'Sen de bakmayıver' ile örtüleceğini düşünmüyorum. Böyle bir şey için imza mı toplarım, başka tepki mi veririm bilmiyorum ama karşı olduğum bir şey olsaydı ve böyle bir imza kampanyası denk gelse idi, katılırdım. Hak verip vermeyecekleri kısmına karışmadan da çevreme yaymaya çalışırdım.

Bütün feminist çıkışlar gibi bu da ağır işsizlik içeriyor.

onedio bence direkmen kendine son versin, kullanmayın şöyle siteleri niye prim verirsin ki onedioya, niye ciddiye alırsın.

osuruktan nem kapmaya devam.

bu kadar aptalca, özürlüce kampanyalar yapıp kendi bokunuzla çırpının arkadaşlar.

teoride öğüt vermek kolay olsa da pratikte uygulamak zor. yapılması gerekenleri parçalara böl.

(bkz: getting things done)

bilgisayarı, telefonu elinden bırak

tomato timer

Ayni sorunu ben de surekli yasiyorum. Hatta kisisel ataleti yenmek kitabini aldim, onu okumayı bile erteliyorum. Onerilerim,
Erteledigin isi eninde sonunda yine senin yapacagini dusunup o isi bitirmenin hazzini yasamak icin harekete gecebilirsin.
Yapman gereken isler icin zaman siniri belirle, kendine ertelemek icin sure ver ama yine de o sure icinde isini bitir.

Küçük bir parçasını yap işin hemen.

builtwith.com buldum arkadaşlar.

ben yılın en iyilerini seçerken bizdeki vizyon takvimini değil de, yapım yılını dikkate alıyorum. o yüzden benim için birdman geçen yılın en iyi filmiydi.

bu yılın en iyi filmi de bence, yine inarritu'nun filmi (bkz: the revenant)
bu adam tam bir sinema dahisi.

The revenant

Victoria

Sicario

mad max fury road.

2016'nınki de the hateful 8 olacak.

"Arkadaşların senin hakkında ne düşünür?" ve "bize kendini 3 kelimeyle anlat" sorularından daha aptal bir soru bulacak kadar yetenekli bir İK'nız olduğu için demeyi çok isterdim.

"Daha düşük fiyatla daha az kalifiye eleman çalıştırmak isterseniz beni seçmemelisiniz." olabilir belki.

bana bu soruyu "neden seni seçmeliyiz" şeklinde yüksek lisans mülakatında sormuşlardı, çok başvuru vardı. ben de "böyle bir üstünlük algım yok, keşke birbirimizle mücadele etmek zorunda olmasak ama sistem bizi buna itiyor" demiştim. ve seçildim :)
sen de "eminim dışarıda size çok faydalı olabilecek başkaları da vardır ama şu an ben bu imkana sahibim ve elimden gelenin en iyisini yapma derdindeyim" diyebilirsin. iş hayatında "tatlı rekabet" kavramı çok önemseniyor.

bana sorduklarında "x konusunda elinizdeki herkesten daha iyiyim. inanmıyorsanız bi uzmanlık sorusu bana sorun bir tane de onlara sorun" dedim.

ik uzmanı mal oldu.

sonra maaşta anlaşamadık. sizin personelin başka firmada çalışmama rağmen neden beni arayıp soru sorduğunu şimdi anlıyorum dedim. bir daha ararsanız bundan 500 tl daha fazla maaş isterim bilginize diyip çıktım.

sen benim yaptıklarımı yapma ama konuda çok uzman olduğunu çabuk öğrenebildiğini, bilmediğin şeyleri çabuk kavradığını söyle. ya da benim gibi iddialı ol ve sana tama desinler.

"valla beni neden seçmeniz gerektiğini siz bileceksiniz. ama ben bunu istiyorum. kendime de x ve y konularında güveniyorum. beni alırsanız z ve t de yaparım." dedikten sonra ellerimi iki yana açıp -what can i do sometimes- bakışı atarım.

marka takintim yok.
neyi begendiysem onu alirim, markasina bakmam.
almadan once "bunu giyer miyim yoksa dolabin derinliklerinde kaybolup gider mi" diye dusunurum, ondan sonra karar veririm.

fiyat-performans ve güven benim için. 60 liraya bilmediğim markadan kot alana kadar 100 liraya bildiğim markadan alırım ki yarın öbür gün sıkıntı olduğunda gidip başımı ağrıtmadan değişim yapabileceğimi bileyim. ama aynı özelliklere sahip 2 ayakkabıdan birisi 100 lirayken diğeri kemal tanca yazıyor diye 250 liraysa tabi ki 100 lira olanı tercih ederim. 2 tane alırım, üstüne bakım seti alırım kemal tanca alana kadar.

duruma göre değişiyor biraz, yani bazı ürünler sırf marka diye gerçekten sikko olmalarına rağmen korkunç fiyatlara satılıyor. hayatta, üzerinde DKNY yazıyor diye sikik bi tişörte 250 tl para vermem. ama ayakkabı alacaksam atıyorum, sağlam bir markadan 300-500 lira verip alıyorsun ayakkabıyı ama harbiden uzun süre sapasağlam kalıyor. e o paraya da kıyarım.

ben mesela 3 sene önce tommy'den bir kemer aldım. 100 lira para verdim kemere. o zaman da "sırf marka diye çok mu verdim acaba" diye verdiğim para içime oturmuştu biraz. lan 3 senedir kullanıyorum, kemer hala yepyeni gibi, sapasağlam. benzer bir kemer mavi'den aldım birkaç ay önce, ona da 80 lira mı ne verdim. kemerin cılkı çıktı, her tarafı soyuldu. e o zaman o marka ürüne verdiğim para helali hoş olsun yani.

markaya bakıyorum maalesef.
bazı mağazalara hiç girmiyorum bu yüzden.

Sırf marka diye hiçbir şey almışlığım yoktur. bagdf'nin dediği gibi; üzerinde DKNY yazıyor diye bir tişörte 250 lira vermem.

Kaynağını bilmediğim giyim eşyasını da almam, marka benim için bu açıdan önemlidir. Marka eşyanın kalitesinde, tasarımında belirleyici olduğu zaman markaya önem veririm. Bu da en çok ayakkabı, çanta gibi giyim eşyalarında öne çıkar. Uzun ömürlü şeyler alırım. Bu açıdan illa ki marka giyinmek zorundayım, ama bu durum amaç değil netice.

ales'e çalışmaya bile gerek yok. çok rahat alırsın 80'i

değil. hele okuyoken daha da değil bence. test sistemine hala uzak değilsin. tr1-mat1-tr2-mat2 şeklinde daha rahat olur. 80 de zor bişey değil zaten sadece hızlı olman lazım. ama sözelciysen zor olabilir.

edit: ben sözelle karıştırmışım. orda da mat2 yok gerçi.

Üniversite sınavında iyi bir puan aldıysan ALES'te de çok fazla çalışmaya gerek kalmadan iyi bir puan alabilirsin. 80 ve üzeri puan almak için biraz soru çözmen lazım. Çalışmadan girdim yaptım diyenlere inanma.

türkçe 1, mat 1 ve mat 2 çözüyorsunuz, türkçe 2 yok ea için.
onun dışında rahatlıkla alınabilecek bir puan. sorular zor değil sadece zamanla yarışıyorsunuz. belki bunun için süre tutup test pratiği geliştirmek adına çıkmış soruları çözebilirsiniz. hem kendinizi de görmüş olursunuz az çok.

normal şartlarda 90'ı bile çok kolay alırsın 80 ne ki

81.5 aldım bir tane deneme seti ve cikmis birkac alesi çözerek (sondan bir önceki sinavda). Ben liseden mezun olalı 10 yıl oluyor, yıllardır matematik gormedim, sen hayli hayli yaparsın. Bu nedenle konu çalışmak yerine sadece deneme cozmeni tavsiye ederim. Çünkü sorular zaten her zaman cozebilecegin nitelikte, tek yapman gereken süreyi iyi kullanabilmek için deneme çözmek. Bir de youtube kanallarında alese yönelik mantık konuları anlatan videolar var, onları izlemeni tavsiye ederim. Basarilar

pdf formatını kindle formatına çevirirsen muhtemelen götü başı oynamış bir kindle formatına (azw3 ya da azw) olursun. özellikle grafik ve resimlerin, fotoğrafların çok olduğu formatları çevirmeye kalkma onlar zaten kindle formatına çevrildiği zaman çok yer kaplıyor ama illa ben çeviricem paragrafların cümlelerin etrafa saçılması önemli değil diyorsan calibre mevcut.

bakın şimdi dünyanın 11. harikasını tanıtıyorum kindle kullanıcıları için bu mesajı okuyan her pdf kindlecısı bana dua edecek. Bugün bi pdf'i çevirdim tek kelimeyle harikaydı amazondaki mobi'den farkı yok nerdeyse.

www.willus.com

araç pdf'i yine pdf formatına çeviriyor ama yaptığı temel olarak fontları sizin kindledaki çözünürlüğe göre oynamak. pdf'i mobiye çevirmeye gerek yok tekrardan. pdf olarak atın kindle'a

tek dezavantajı sözlüğü kullanamadım ben benim pdf'te.