Ekşi Duyuru

normal

Hepsi aliyor sanirim. (Bi ihtimal teb-qnb arasi anlasma olabilir).

Kendi hesabina yatirip fast yaparsa daha az komisyon oder.

Normal
Sen kendin yatırırmış gibi yaparsa olmaz. Yani senin tc no senin.l Telefonunla. Ziraatte böyle en azından

- erkek kardeş tapuda hissesini istediği oranda kız kardeşlere (kız kardeş 1 %50 - kız kardeş 2 %50 veya %40-%60 nasıl isterse) bağış yapacak ve rayiç bedelin devrettiği hissesi oranındaki tutarının %6'sı kadar vergi ödeyecekler. kız kardeş 1 için %6, kız kardeş 2 için %6 ayrı ayrı ödenecek.
- anne de böyle bağış yaparsa, vermek istemeyen erkek kardeş sonradan itiraz edebilir.
- anne için sağlık raporu falan isteyebilirler, ama bizim hiç başımıza gelmedi, nasıl ve nereden alıyorlar hiç bilmiyorum.

@malheiros teşekkürler. peki tapu dairesine mi gidilecek? öncesinde bir şey yapılıyor mu? rayiç bedel için bir şey yapılıyor mu? siz yaptıysanız detaylıca prosedürü anlatır mısınız?

Detaylı prosedür: www.axasigorta.com.tr

Annenin yaşı gereği rapor isterler, Google'da "fiil ehliyeti" ya da "hukuki ehliyet" diye ararsanız detaylı bilgi veren sayfalar var.

- belediyeden rayiç alacaksınız
- belediyeye borcu olmayacak
- imzaya gelemeyecek kişi varsa, başkasına noterden vekalet verecek, notere anlatırsınız tapuda şu gayrimenkulun bağış işlemi yapılacak diye. şuna dikkat edin: mesela kız kardeşlerden biri gelemeyecek ise, devredecek erkek kardeşe vekalet veremez, ama diğer kız kardeş gelecekse ona verebilir (veya tamamen başka birine mesela dayıoğluna). yani alıcı-satıcı aynı kişi imza atamıyor vekaleti olsa bile. kız kardeşler a kişisine, erkek kardeş de b kişisine vekalet verebilir; hepsi birden a kişisine veremez.
- webtapu'dan devredecek kardeş kendisi giriş yapıp, gayrimenkulu seçip bağış için başvuru yapacak, orada zaten adım adım istenenler yazar. vekaletname olacaksa onları da tarayıp başvuruda ekleyeceksiniz. orada açıklama falan oluyor, oralara varsa not eklersiniz falan.
- sonra zaten cep telefonlarına mesaj geliyor, şu tarih/saatte tapuya gelin diye. belediyeden alacağınız rayiç belgesini de yanınızda ötürün.

Anne'nin hissesini devretmesi konusu için de Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) konusunu bir araştırın.
Diğer kardeş bu konuda baş ağrıtabilir daha sonra.

@malheiros teşekkürler detaylı yazmışsın. dask yapılmış olması gerekiyor mu devir için?
rayiç belgesini alan kişi devredecek kişi mi olmalı? yoksa alıcılardan birisi de olabilir mi? bunları da cevaplarsan çok sevinirim.

Evet dask da olacak, rayici herhangi biri alabilir

Rayiç belgesini (ve vergi borcu yoktur belgesini) ilçe belediyesi veriyor. Kayınbabanınkini ben almıştım belediyeden.

Devirlerinizi bağış adı altında yaptırın.
Anne için mutlaka akıl baliğ raporu isterler, ve bu raporun geçerlilik süresi 1 gündür. 65 yaştan sonra istiyorlar bunu. Devreden ve devir alacaklar arasında 65 yaş üstü varsa onlar da bu raporu alacaklar.

Annenin ölümünden sonra diğer kardeş tenkis davası açabilir, çünkü saklı payı var.

asıl istanbul gezdirilir yaa

Yani "istanbul'da gezmeyecekse nerede gezecek?" diye düşündüm ben de. Ama bu geliş planlanırken birlikte mi planlarınız? Sizde mi kalacak? Vs gibi detaylar var tabii. Yine de birlikte planlandıysa saçma bir durum değil, gelip evde mi oturacak ki?

gezdirilir nesi saçma?

Evde mi oturacak? Gezdiriyorum tüm gün.

Sen de araba ile dolaştırılmayacak yerlere götür.

Beyazıttan başka, kapalıçarşı, sultanahmet ayasofya sirkeci mısır çarşısı oradan da karaköy, galataport.

yaşı daha genç ise ona uygun galataporttan başla, galataya çık oradan istikall, oradan beşiktaşa geç.

yürüsün dursun zaten araba ile gezilmez istanbul.

şimdi benim içim fesat olabilir, durumu yanlış okumuş olabilirim. dolayısıyla önden özür dileyerek başlayayım ama:
karşı cins vurgusundan anladığım kadarıyla gelen arkadaş flört/takılmaca amacıyla geliyor ve senin niyetin full eve/yatak odasına kapanmak. bunu çok belli edersen, yukarıda saydığın sudan bahaneleri hanımefendiye sunarsan arkadaş geldiği gibi geri döner. hiçbir kadın bu tavırdan hoşlanmaz. senin için geliyorsa ve gezmek de istiyorsa birazcık gezdir. istanbul gezilmeyecek de neresi gezilecek nihayetinde.

ha yok tamamen seninle alakasız bir şey için gelip, "kim beni gezdirse" diye düşünüp işi sana yıkan bir arkadaşsa o zaman çok saçma tabii ki.

gezeceğiniz yere göre değişir.
topkapi sarayi - eminonu - taksim hattına araçla gitmek işkence. mecbur toplu taşıma veya oraya yakın bir yere kadar araç, sonra toplu taşıma.

Anadolu kavağı, şile vb yer ise mecbur araç.

kişi sizde kalmayacaksa, planını sizinle de teyidleşip havalimanından almak, doğrudan sizde kalması ve birlikte takılmak üzerine yapmadıysa bence gezdirmek durumunda değilsiniz. gezdirirseniz de bir jest, hoşluk olur. arabasız gezilecek 1 günlük bir programda yeterli olur bu durumda.

Şimdi hava biraz yağışlı ve soğuk o yüzden aksaklık olabilir ama doya doya gezdirirsin açık havada. Metro ile, vapur ile gidebileceğin bir sürü yer var İstanbul'da. Küçük şehir değil ki arabasız ulaşım sorunu yaşayasın.

Sizi görmeye geliyorsa normal. Gelmişken görüşelim beni gezdir diyorsa değil.

Doktorun yoğunluğuna ve insiyatifine bağlı. Sizni saatiniz gelince siz yokken, bir sonrakini alıp bekleyenlere erken bakarsa, siz gittiğinizde de size ayıracak zamanı olabilir. Gidince sormak lazım.

bir şey olmaz. adınız listede olduğu sürece gün içerisinde işlem yapınız.

Portal 1

Red alert 2

resident evil, nfs, gta serilerine sarmıştım sanırım :D

Red alert 2

No one lives forever

Rct2. İzometrik. OpenRct2 olarak hala geliştiriliyor.

mass effect

portal +1. witcher 1 combat sistemi falan başta garip gelse de alışınca oyun çok keyifli witcher serisinin en iyi hikayesi bu oyunda bence ve rpg özellikleriyle de keyif veriyor. fallout new vegas 2010 yapımıymış ama 2 yıl çok önemli değilse bu oyunu da baya keyifle oynamıştım 2-3 yıl önce

(bkz: Return to Castle Wolfenstein)

Teams uygulamasını bilgisayarınızdan kaldırın. Bağlanmak istediğiniz toplantıya web üzerinden katılın. Web üzerinden katıldığınızda uygulama yükleyim mi webden mi devam edeyim diye sorduğunda web den devam edin.

kesinlikle web'den devam, uygulama sikintili su an bende de calismiyor.

ayrica web'den baglaninca da yükleme ekrani cok uzun suruyor (en azindan bende). öyle olunca sayfayi yenileyin birkac kez.

La Roche Posay Effaclar serisi
kışın the ordinary ürünleri retinol vs.
yine the ordinary günlük ürünleri

Yanakların pembiş pembiş olmasına sebebiyet verdiği için yüz için kese kullanmak uygun değil diye düşünüyorum. Yüzdeki cilt ile beden genelindeki cilt arasında fark var.
Daha hassas.

Sadece yüzde yağlanma hissettiğimde sabun kullanmak yeterli. Ayrıca jel vb. gerek yok

şöyle olmalı diye bir şey yok bence kişinin kendiyle ilgili hissiyatına ve isteğine göre değişir duştan duşa şampuanla yıkar isteyen veya bir sorun görmüyorsa cildinde sadece suyla. bu cilt işlerinde kişinin kendi gözlemi önemli bir yöntem bazısına yeterli gelir birine az birine fazla. sana madem böyle bir yüz temizleme isteği geliyor çok düzenli değil de ara ara geliyorsa bu yüzü temizleme ihtiyacı bence sabun yeterli. düzenli olarak temizlemek istiyorsan da cilt tipine uygun bir yüz temizleme jeli al. bioderma güzel marka, la roche posay güzel marka, o kadarına gerek yok diyosan nivea falan al o da iş görür.

Yüz temizleme jeli ile sabah ve akşam yüz temizlenir. Cilt tipinize göre Celenes seçebilirsiniz. Akşamları tonikle de üstüne pamuk yardımıyla temizlik yapılır.

Birkaç ayda bir siyah nokta bandı kullanıyorum. Bir de peeling rutinini bozmadan devam ettirmeye çalışıyorum. Gayet işe yarıyor gibi.

double shot cappucino söyle madem :)

cortado? o da olmazsa az süt iste ya da double shot espresso

yumuşak içim alıyorsan alma.
double shot +1
evde moka potla yaptığım için sütünü ayarlayıp istediğim sertliği elde edebiliyorum.

Extra shotlu+1 Flat white

cortado +1
cafe au lait
espresso macchiato
ristretto bianco

Moka pot ve süt.

Şekerli seviyorsanız kahvaltı niyetine enerji de verir.

Cortado. Ama Türkiye'de çoğu yer yapamıyor maalesef.

coook az sutlu amerikano o zaman. rengi bile degismeyecek yani o kadar. yine sert gelirse biraz artirmayi deneyebilirsiniz.

çokk zor

normal çalışana vermiyorlar.

yok abicim vermiyorlar çalışmayana.

yillar once (ustelik epeydir calismazken) akbank beni surekli mesajla darlardi kredi almam icin. bankaci bir arkadasim sey demisti. 'calismayana vermezler, onlar otomatik mesaj. ama mesajda kredi miktari yaziyorsa o baska"

bir hafta önce bir arkadaş çalışmadığı halde koç finanstan kredisi ön onay aldı, banka sonuçta arabaya ipotek koyup işini sağlama alıyor. Tabi sonradan vazgeçti çeşitli sebeplerden dolayı , yani yok illa olmaz diye bir şey yok

aslında garip değil, sola tek yön veriyor, şöför aracın solunda, o yüzden güvenlik de solda, girişi de mecburen sola koymuşlar. araçlar soldan girip site çevresinde muhtemelen tek yön daire çizip sağ taraftan çıkıyorlar. bizimki de öyle.

bana garip gelmedi, sonuçta o parsel sınırından itibaren artık karayolunda değilsiniz, özel mülktesiniz. güvenlik kulübesini trafik akış yönüne uygun yapıp yapmadıkları da pek anlaşılmıyor bu fotoğraftan. eğer yol tek yönlü ve kulübe tarafından akıyorsa böylesi daha doğru bile diyebilirim. o sebeple pek şaşırtmadı.

90 100 bin.

Maaşı ne olur ile ne olmalı farklı.
Bahsedilen ülkelere gitmek ile orada yaşamak apayrı. Ki bu ülkelerde risk de var.
3-4 bin euro arası. O da min benim için. Çünkü risk var, ülkeler dandik.

konaklama + ulaşım ücretlerini verirlerse, bunlar haricinde net 3k$ beklerim + büyük ve fırsat alımlarında da pay istemeye bakarım. iş ne işi bilmiyorum ama 500bin dolara alınması planlanan ürün sayenizde 350'ye alınıyorsa buradan bir veya iki maaş ikramiye-prim beklerim mesela. onun harici dediğin ülkeler değişik, bize uzak falan. o yüzden masada işi zorlaştırırdım açıkçası şartlar konusunda.

pakistan, banglades gibi ulkelere cok saglam para yoksa gidilmez.

ayni pozisyonun tr maasi x 5 + lojman + vs.. diyorum

endonezya da banka müdürü yerel arkadasım 1500 usd aylık geliri ile kral gibi yaşıyor.

yağmur ve trafik yoğunluğu derdi var sadece.

noodle seviyorsan sorun yok

onlinedan bilet alıyorsun kimliği gösterip geçiyosun. kendi durağı var yhtnin.

prude olabilir. prudence ile yani kokten geliyor. sanirim prudence'in anlamina baktin ve yakin gelmedi ki zaten farkli (ornek: fiscal prudence = mali anlamda tedbirlilik). prude direkt bahsettigin seyler icin kullanilir.

prudish, prude'dan geliyor+1

puritan mı?

Yüzme bu işin kralıdır. Tenis dene.

eğer bir sakatlık durumu yoksa, koşuyu tavsiye ederim.

türkiye'de de ilerledi koşu özelinde etkinlikler kendinize bir maraton hedefi de koyabilirsiniz 3-4 sene içerisinde yapacak belki daha kısa sürede. yavaş yavaş 10k-21 etkinliklerde de koşarsınız hem motivasyon hem eğlence olur.

Kick box?

deadlift.

tenis. grup dersi olur. bire bir ders olur. sonrasında acemi turnuvası.

güreş veya bjj. çok seveceksin.

Mtb dağ bisikleti. Dizi zorlamayın 3 kez ön çapraz bağ ameliyatı geçirmiş biri olarak söylüyorum, hiç zorlamaya gerek yok. Bağ ameliyatı çekilcek şey değil.

parkour.

istediğin kriterlere uyar mı bilmiyorum ama masa tenisi (eğer seviyorsan) bence dünyanın en UNDERRATED sporlarından biri. ortalama altı bir oyuncu olarak bile inanılmaz hareket edersin ve yağ yakarsın. toplara biraz sert vurmayagör, sağa sola koşturmalı, acayip yorucu ve müthiş keyifli bir spora dönüşüyor.

"hadi len o olmaz" dersen de yine düşün derim; çünkü öyle bir şey ki bu ağır spor yapan insanın bile eğer müsabık filan değilse çerez niyetine boş vaktinde oynayabileceği ama müthiş fayda görebileceği bir spor. "ana spor" olmasına bile gerek yok yani.

Avrupada genel olarak aşağıdaki kullanılıyor. Türkiyede ben de bunu kullanıyorum.

europa.eu

Evet,

Apse durumlarinda normalde 2si kombinlenir doktor tarafindan, annenize niye yazmamis anlamadim, herhalde agrisi oldugunu soylemedi

cuma-ctesi geceleri sabaha kadar. diğer günler son sefer gece 12’de.

Sadece cumartesi geceleri sabaha kadar olabilir mi? Cuma günü sabah 12den çetesi sabah saat 6ya kadar sefer yok sanırım

ekspertiz yaptırın, raporu ve tramer kayıtlarıyla birlikte sitelere koyun. o yaşta zaten kusursuz 206 bulmak zordur, benzer yaş ve kilometredeki muadillerinin fiyatına göre bir fiyat belirlersiniz. ya da sigortacıdan kasko değerini öğrenip o civarda bir fiyat da konabilir.

Ekspertize para falan vermeyin, uçmuş zaten. Bir oto boyaciya rica edin veya üç beş bir şey verin, 5 dkda değişen boya durumunu serer önünüze. Trameri ve arac hakkinda bildiklerinizi yazın ilana. Arabayı satın alan ekspertiz yaptırır isterse.

Aynen buraya yazdığınız gibi söylersiniz. Siz masraf yapmayın. “Ben almadan önceki geçmişini bilmiyorum” dersiniz.

Otomatikse ben ilgileniyorum.

Başka bir araç alacaksanız otomobil bayileri veya kurumsal galerilere takasa verebilirsiniz. Kendiniz satacaksaniz kaporta durumunu öğrenip ilana yazın değişen boyasini. İlana geçmişini bilmiyorum, baktirmadim gibi şeyler yazmayın. Genelde çakal satıcılar böyle şeyler yazıyor.

Hiç rezervasyon yapıp binmedim gidip bilet basıp oturdum.yoğunluk saatleri durum nasıl oluyor bilemedim

@basond bilet basmak ne demek? ödeme kredi kartı ile yapılmıyor mu?

Akbil kabul ediyordu bir aralar akbil bastığımı hatırlıyorum kredi kartını da kullandım vvodafone red ile ücretsiz qr kodu ile de bindiğimi hatırlıyorum

Rezervasyon sistemi yok, bazı hatlarda bazen sıra oluyor sıraya girip beklemek gerekiyor (Beylikdüzü vs.)
Kredi kartı ile ödeme yapılıyor.

Geçen hafta İstanbul'a uçakla gelen biri olarak cevap vereyim :) direkt otobüse binebilirsin, dolunca kalkıyor diyeyim ama zaten çok beklemiyorsun. Nakit olarak otobüsün içinde odeyebilirsin, kredi kartıyla ödemek isteyen iki kişi otobüsten inip ofiste ödeyip geldi. Bir kişi sanırım akbil bastı, sesini duydum çünkü, benim zaten abonman olduğu ve o kadar para akbilde yüklü olmadığı için nakit ödemem gerekti.

otobüsün saatleri var dolunca kalkmıyor. otobüsün duracağı yerde sıra oluşturuluyor. genelde 1 otobüslük sıra olduğunda otobüs gelmiş oluyor. bilet satan gişeler var ya da otobüs şoförü binmeden kredi kartıyla ödeme alıyor. vodafone vs nin de indirimli ulaşım imkanları olabiliyor.

gideceğin konuma göre online bilet de düzenleyebilirsin. onu okutuyorsun.

Belli ki müdür olmaması gereken bir insan müdürünüz (eger genç biri deneyimsiz değilse). Çünkü bir kişinin çalışan feedbackine sinirlenmesi, savunma yapmasi komik geldi.

Nasil davranmak gerekir? Vallaha garip sizin is yeri. Normal yerlerde transparan olunmali ve size verilen feedbacklere de açık olunmalı. Ama sizin yer garip yani.

Şu baskıyı kaldiramayan da neden müdür anlamam.

Eski yazdiklariniza bakip geldim; bence is degistirmeye çalışın :)

@logisticsmanager müdür biraz cazgır :) hani her iş yerinde olur ya malum tipte kadınlar, aynen öyle bir müdür, ruh hali sürekli değişiyor ve aşırı mükemmeliyetçi. Ofiste en çok bizim departman çalışıyor ve kurallara uyuyor bunun korkusundan.

İsyerimden memnunum aslında ama müdürün dengesizlikleri yoruyor ve yıpratıyor. Diğer bölümler çok daha rahat

Airbus'ta mı çalışıyorsunuz? Neden bu kadar önemsiyorsunuz? Köle imajı çiziyorsunuz. Her şeyden önce rahat olun. Eğilmeyin.

Sakinliginizi koruyun, sakin tartismaya girmeyin, o kadar sakin olun ki sizi taniyamasin, tartisma oldugu anda ikiniz de GM'nin gozunde kotu olursunuz, siz sakin olursaniz O kotu bir duruma duser.
Tartisma baslatirsa, bir solucan kadar sakin olarak, bunlar benim geri bildirimlerim, bu toplantinin amaci dogru ya da yanlis oldugunu tartismak degil, verimli sekilde nasil degistirebilecegimizi ve gelistirebilecegimizi konusmak oldugunu dusunuyorum diyin. Elestirileriniz ve cevaplariniz kisisel ve suclayici degil, mumkun oldugunca objektif ve veriye bagli olsun.
Eger tartismakta israr ederse, bu konuya iliskin benim deneyimim ve soruya iliskin cevabim bu sekilde diyip ikinci maddeye gecin.
Sakinligini koruyan toplantinin kontrolunu elinde tutar.
Bu arada tartismadan kastiniz yok ben onu yapmadim, yok sen bunu yaptin tadinda sacma seyler oldugunu varsayarak yaziyorum.

Mutlaka lafini bitirmesini bekleyin, bolmeyin. Eger o sizi bolerse, soyleyeceklerimi bitirmedim diyin (cok sakin kalarak).

ben olsam soyle yaparim, genel mudure gidip herkes gereksiz gelirdigi icin ben bu toplantilara girmek istemiyorum derim.

yok illa gireceksin derse ve sen o muessede devam etmek istiyorsan verdikleri sorulari suya sabuna dokunmadan cevaplarim, toplantida da sesimi cikartmam bitmesini beklerim.

yok gerekirse cikarim sikinti degil diyorsan ve genel mudur toplantiya gireceksin diyorsa zaten istifa mektubum cebimde olur...

tipik beyaz yakali kole kokusunu ben de aldim malesef, bir boksa falan yazilsana sana biraz adrenalin lazim..

Bodrum'da Bitez'den Turgutreis'e kadar uzanan şerit bence en tatil yapılabilecek yerleri barındırıyor. Turgutreis'ten kuzeye gittikçe deniz çok çırpıntılı oluyor. Sörfe falan gidecekseniz ideal ama normal yüzme, çocukla tatil falan için insanı sıkıyor.

Bodrum mu, Marmaris mi? Bodrum'daki imkanlar (AVM, hastane, postane, eğlence vb.) Marmaris'te yok. Marmaris'teki genel sakinlik de Bodrum'da yok. Tamamen ne istediğinize bağlı.

Aksa , yeotek, menderes tekstil ytd

Borsa şu an rakipsizlik nedeniyle lale devrini yaşıyor.
Nasıl desem, bri şişkinlik var. Aşırı birikmiş bi gaz. Bu bünye daha ne kadar gaz kaldırır, ona bakmak lazım.

Kripto paraların başına gelenleri kulağımıza küpe etmemiz lazım.

Borsanın şöyle bir olayı var. Herkes giriyorsa ve konuşuyorsa çıkma zamanı gelmiştir.

Ama şuan enerji hisseleri revaçta gözüküyor. firma farketmeksizin enerji arzlarına ve hisselerine küçük küçük dağıtılabilir.

Sayas orge palme europower kmpur barma

ak portföyün büyüme fonundaki hisselerine bir bakın: Fonun kodu: BUY

hatta direk fonu alın, niye uğraşıyonuz

Ben de bayılmıyorum açıkçası ama çok sevmem lazım kafasına da girmemek gerekiyor. Ben sevdiğim işi yapıyorum mesela, ama bir şeyi bir zorunluluk olarak yapınca işn kendisini sevseniz de olmuyor o. Hayatınızdan 5-6 günü 6-8 saati iptal edip zorunlu olarak verdiğiniz şeyi bir yere kadar sevebilirsiniz.

Belki böyle düşünürseniz en azından nefret etmemeye başlarsınız.

Is hayatından değil de iş arkadaslari ve onların çoğunlukla değişmez oluşu beni çıldırtıyor, anlasamiyorsan yandın.

Fransa'daki ilk isimde pazar günleri zor uyurdum, stres/anksiyete tarzı. Insanlar iyiydi ama yaptığım iş bana Uygun değildi (kısa dönem üretim planlaması, sürekli gelecek 48 saat planlaniyor). Karakterime uygun olmayan bir yapiydi is.

Risk aldim ve uzatmak istemedim. Adamlar üzüldü çünkü iyi yapıyordum ama maliyeti neydi yani bana.

Neyse 3-4 ay is aradıktan sonra su anki isime güle oynaya gidiyorum. Ha tabi yukseldim ettim ama hep aynı şekilde gidiyorum. Bir kere bile lanet olsun demedim, yarın pazartesi demedim.

Kısacası bu biraz yapilan is ya da calisilan insanlarla alakali da olabiliyor.

Ha bazen harbiden sevilmiyor calismak yalan yok :)

Bu arada cok sevmek zorunda da değilsiniz. Misal benim bazi çalışma arkadaslarim benim kadar sevmiyor kesin çünkü ne yükselmek istiyorlar ne başka bir şey. Ömürleri sonlarina kadar bu şekilde devam etmek istiyorlar. Ki bunda yanlışlık yok, genel olarak hepimiz vaktimizi satiyoruz.

Benzer durumu yaşadım. İş yeri değişikliğine git. Yeni iş yerinde çalışmaktan nefret etmediğimi aksine gergin bir iş yerinden, işten dolayı sevmediğimi kavradım.

Çatıştığın şirket ile alakalı olabilir. Daha mutlu olacağın alternatif ilanları kovala. Bu arada bir de mesleğin ile alakalı sertifika, eğitim vb araştır derim

tersi işsizlik. o daha berbat birşey :)

ben işimin sevmediğim yanlarının üstüne gidiyorum. sürekli mızmızlanamam hadi öğrenelim neymiş bu iş diyorum kendime. yoksa zihnimde yük olmaya devam edecek.

İşsizlik en kötü işten bile daha kötü bir şey. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey başkasına muhtaç olmaktır herhalde.

evet. iş değiştirmek bana iyi geldi, çalıştığım yer çok iyiydi ancak iş tanımı bana uygun değildi.

neden sevmediğini kendine sor, ne olsa mutlu olurdun veya daha rahat çalışırdın vs

Ben de böyleydim hocam işten ayrıldım maalesef sonunda. Ama iyi mi yaptım kötü mü belli değil maalesef.

bazen instagramda foto paylaşınca facebookta da paylaşıyorum

babaniza yapmayin diyemiyorsaniz uc seceneginiz var
a) facebook'ta paylasmayin
b) facebook'u kapatin
c) facebookta babaniz instagram postlarini goremeyecek sekilde ayarlayin.

fotograflarim paylasilmasin gibi bir sey yok.

babanı engelle.

Facebook'ta paylaşım ayarını public yerine sadece arkadaşlarım yaparsanız babanız paylaşsa bile gözükmez, şu çıkar:
images.app.goo.gl

instagram ve facebook hesaplarınız birbirine bağlıysa insta gönderiniz otomatik olarak facebookta da paylaşılır. instagram ağarlarından facebook bağlantısını koparırsanız bu durumun önüne geçmiş olursunuz. instagramdan ayarlar ve gizlilik > hesaplar merkezi > profiller arasında paylaşım sayfasında ayarlayabilirsin.

ig'de foto paylaşırken fb'da paylaşma diye seçenek var son aşamada.

Zomato vardı bir ara ama eski havası kalmadı. Ben de Google haritalar a yazıyorum

swarm kullanan tek canli ben kalmis olabilirim ama var. kisisel gunluk gibi kullaniyorum genis genis artik kimse kullanmadigi icin notlarimi da yaziyorum. canli tarih birikiyor orada resmen. sonra bir mevzu gectiginde acip bakiyorum ne yapmisiz ne etmisiz. bunun gibi bir sebeple kullanmayi dusunuyorsaniz swarm hala aktif ve kullaniliyor :)

yani erinmezseniz en temizi kendi blog'unuzu açmak. yıllar sonra dönüp bakma imkanınız da var. tek bir linkle istediğiniz birine de gönderebilirsiniz.

Google yorumlar'da yazdığınıza ulaşmak, başkalarının görmesi falan samanlıkta iğne aramak gibi.

Yine en sağlamı tripadvisior bence.

google maps en geçerlisi bence.

google maps +1

mubi

buradaki filtrelerle kendiniz karar verin www.justwatch.com

duyuruda ebabil diye arat
www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com

kirlangic gibi bir kus ebabil diyor üst cevap ebabil hiç görmedim.

büyük kanatlı kuşlar yerden havalanamıyorlar bildiğim kadarıyla. muhtemelen balkonunuza düşmüştür. incitmeden yakalayıp camdan dışarı bırakın uçacaktır sakat falan değilse

Ak karınlı ebabil bu. Birkaç hafta önce ben de buldum. Böcekçil bir kuş türü. Uzun süre uçmaya programlı böyle düştüğünde kolay kolay uçamıyor.

Ben bulduğumda su ve çiğ kıyma yedirdim. Evin içinde dolandı bir gün boyunca. Düz zeminden ziyade bir yerde tünemeyi seviyormuş. Zaten bacaklarına bakınca anlayacaksınız. Bir gece dinlendirin kıyma verin. Ertesi dün akşama doğru elinize alıp havalandırın uçup gider.

edemiyoruz. Allah'a emanet. Kasko tek çözüm.

Sırf bu kuşkularla sıfır yada sıfıra yakın yamaha tracer alamıyorum. Sakınan göze kesin çöp batar.

Bence temiz ikinci el alıp geçmek en iyisi bu yüzden. Taş gelince üzülmeyeceğim aracı alıyorum.

Uzun bir süredir piyasada dengesizlik var, temiz ikinci el arabalar sıfır parasına satılıyor. Bu şartlarda kovalayıp bir sıfır düşürünce alınıyor. Normalde bu vurma/çizik vs. olayları da kaçınılmaz, park halinde iken birisi kapısını açarken vuruyor, bir başkası çarpıp kaçıyor vs. ama artık cidden ya nasip. Ancak sizin durum farklı, o tip bir mahallede cillop gibi araç almak saçma olur, ben olsam yürüyeni sağlam kozmetiği sıkıntılı uygun bir araç alıp yoluma bakarım :).

ben sifir araca karsiyim acikcasi, model yukseltirim.
+10 sene bandina bak, temiz bulursan yapistir.
senin durumunda sikintili mahallede disariya 1.5milyon tl park etmenin mantigi yok, yazik.

Ikinci el araclardaki her turlu cakallik oldugu konusunda ayni fikirdeyim. Kisisel kullanim icin cok arac aldim sattim. Bazilarini uzun sure kullandim, bazilari 10.000km bile kullanmadan sattim.

Sattigim tum araclardan kurtulmak istememin sebepleri vardi; Bazi araclarin pahali bakimi yaklasmisti ugrasmak istemedim, bazi araclarin tamir ettirmeme ragmen tekrarlayan sorunlari oldu.

Mesela, radari karla kaplandiginda cruise kontrolu duzgun calismayan yeni aracimi sattim, 3 kez orjinali ile degistirmeme ragmen bir sure sonra safti surekli ses cikaran F250 kamyoneti sattim, Paslanmaya baslayan Ford Expedition'u sattim, On camin acisindan dolayi otobanda 3 kez cami catlayan Toyota FJ cruiser'i sattim, Probleminin ne oldugu anlasilamayan Audi A8'i tamir ettirip, problemin tekrarlamasindan korktugum icin sattim, silindir misfire hatasi olan Range Rover'i, ekrani bozulan Nissan Armada'yi sattim ...

Ikinci el araclarin kesinlikle problemi olduguna ya da kisa sure icerisinde problem cikaragina inaniyorum. Yaslandigimdan sanirim Toyotaci olma yolunda ilerliyorum.

Yeni arabaya istinaden, esime bir tane sifir 2022 Toyota Rav4 hybrid aldim. Arac su anda 15.000 km'de bile degil. Icinin halini gorsen aglarsin. Kum, milkshake, kek parcaciklari, smarties, camur, kurabiye parcaciklari, cizik ne ararsan var. Hatta gecen Apple car playe baglanmak icin telefonu ortadaki konsola baglamaya calisirken, on iki koltugun arasindaki kutuda yarisi yenmis, kahvalti sandwichi buldum. Ilk zamanlar kizsam da artik alistim. Mumkun oldugunca onun arabasina binmiyorum, icine bakmiyorum :)

Su anda Tesla ve Toyota Tundra kullaniyorum. Tesla'dan memnunum aracin fiyatinin $10.000'ini devlet odedigi icin aldim. ama Tundra 2018 ama yakit tuketimi cok kotu, deposu ozellikle buyuk oldugu icin depo $300'a doluyor. Tundra'yi satacagim. Yeni Turbo 2024 Tacoma almayi dusunuyorum. Daha ekonomik.

Bence yeni arac aldiginda, cogu kisi aracin pahali oldugunu dusunuyor ama Toyota gibi bazi araclar degerini cok iyi koruyor. Mesela $45000 verdigim Rav4'u 150.000 km kullanip, $20.000'a satabilecegimi dusunuyorum ya da yeni $55000 verip alacagim Toyota Tacomayi 200.000 km kullanip yine $20.000'in uzerine satabilecegine inaniyorum.

Cizik de gocuk de duzeltilir. Cok onemsemiyorum bunlari.

bu güne kadar hiçbir zaman sıfır otomobil veya motosiklet almadım.
çakallık korkusuna cepten 500-600K fazla vermek bana saçma geliyor. ikinci elde en ideal yaş 5-8 arası. uygun fiyata çok iyi durumda 2015-2018 model araçlar bulunabilir.

Gökkuşağı nı seviyorum. Yeşil çikolatadan şapkası olan.

kakao/çikolata parçacıklı ve sade..
muz ve kavun bunun haricinde.
paket dondurma çok çok nadir, magnum.

açık dondurma, bal badem 2 top çikolatalı 1 top

fıstık, damla sakızı

Ceviz ve kavunlu dondurma seviyorum.

dondurmaların içeriğini okuduktan sonra, yemekten ve sevmekten vazgeçtim dondurmayı.ama buzlu muz vs smoothie harika, elbette ben yaptıysam :)

çilek, kavun ve italyan karamel.
bi de kadıköy'de vero gelato diye bi yer var. lotus ve rafaello yediğim en güzel dondurmaydı, mük.

tahinli dondurma iyidir:)

Birçok sevdiğim dondurma var.

Normal ruh halindeyken vanilya

Neşem yerindeyse çilek

O gün mutluysam fıstıklı + vanilya

Akşam vakti sıcak bastıysa kakao

Canım dondurmadan ziyade daha "tatlı" bir şey istiyorsa karamelli

vişne limon ama vişnenin mevsimi çok kısa olduğu için çevremdeki dondurmacılarda hiç yakalayamıyorum. mecbur kakao-vanilyadan devam.

ben en cok limon severim ama sadece limon olmasin diye yanina cikolatali (mumkunse bitter) ve varsa cevizli veya kestaneli koydururum mutlaka. bir de cikolata sosu ve findik tozu varsa kesinlikle bandirtirim. bedava ve ekstra bir gida sonucta :)

guldum.net

bir de kornet kulah her zaman ilk tercihimdir.

Ekşili tatlara ceviz ve incir topları karıştırmayı seviyorum.
Limon- karadut- incir
Limon- cilek- ceviz gibi

Ama lavantalı da severim

fistik, cilek, cikilata

Balkaymak dondurması.
Bu sene Adana'da bir dondurma yedim. (Balkaymak Dondurma Toros Caddesi Şubesi)
Aaaa dedim bu çocukluğumdan beri aradığım lezzet. Bafra dondurması vardı çok aradım bulamadım vs. İşte biz oyuz dedi eleman. Bafra Balkaymak. Şimdi anlıyorum ki Ankara, Konya, İzmir vs nerede olursa olsun o dondurmayı bulmuşum, sevmişim ama adını bilmiyormuşum. İzmir'de hala bulamadım gerçi ama Foça'da ona yakın bir tat var. Balkaymak dışında dondurmayı buzlu sevdiğime karar verdim, o yüzden daha çok kendim yapıyorum son yıllarda, ikeada aparatlar var bunun için. (soruyu iyi okumamışım :) Balkaymak ise sade, başka marka veya çeşit ise çikolaya, kendim yapıyorsa vişneli)

Antep fıstıklı. Ama eskisi gibi öyle fıstık tadı veren dondurma bulamıyorum pek. Yavan tatlar oluyor son yıllarda.

Pasif agresif fikir istiyorsan en güzelleri bende :)

Bir şeylerin aksamasına hatta kriz çıkmasına müsade et. Gücünün yettiği kadar işi yap. Yapılamayan yarına kalır, pazartesiye kalır.
Asla şikayet etme, işlerin yetişmediğini vs. söyleme. "Elimizden geleni yapıyoruz", "en kısa sürede ilgileniyorum", "hiç merak etmeyin" cümlelerini sık sık kullan.
Mesai 17:00'de bitiyorsa 17:01'de masanda olma. Her sabah gelip yeniden elinden gelenin en iyisini yap geç.

Bir de müdürün yerine koy kendini. Hiçbir sorun çıkmazken, müşteri memnunken neden bir eleman daha alıp bir maaş daha masraf yaratsın ki departmanına? Sırf abelardo vızıldamasın diye (ucuz bir adam alsak bile) yılda 300 bin TL'ye yakın para vereceğiz vergisiyle, yemeğiyle, haklarıyla, maaşıyla.

Artık hata yapma yapmanın zamanı gelmiş.
Hatayı yapacağınız yer ise, işinizin diğer çalışanlar ile irtibatlı olan kısmı ve onların telafi etmek zorunluluğu olsun. Siz o sırada çayınızı sinirli rolüne bürünerek çayınızı için.

Basit değil, mantıklı ve işi bilenin anlayacağı türden bir hata olsun.

Kendim için Aviator sevmiyorum. Wayfarer seviyorum. Denemeden yorum yapmak zor.

wayfarer olmazsa aviator

wayfarer

Wayfarer her yüze gidiyor değişik bi şey.

Deneyin bence yine de, diğerleri de hoş durabilir.

Her şeyin fiyatı artar mı? nın cevabı. Şu an Türiye'de resmi kayıtlara göre %40 küsür enflasyon var. Yani herşeyin fiyatı bir tedbir alınmadığı taktirde %40 küsür artıyor ve artacak.

Enflasyonun yapışkanlık özelliği vardır. Çok sert tedbirlerle enflasyonla mücadele edilmediği taktirde devam eder. Tedbil alalım dense alınacak tedbirler sabit ücretlileri yani alt gelir grubunu çok büyük sıkıntıya sokar ve ülkede işsizliği patlatır ki, bu istenmiyor.

Yani böyle devam edilecek.

ekonomiyi düzeltmek alt ve orta sınıfa dokunur, baştaki partinin oy deposu orası. Onlara pek dokunmuyorlar yani "işsizlik olmasın da enflasyon yüksek gitsin" kafası devam eder. Şu an sadece orta sınıfı mahvederek orta yolu bulmaya çalışıyorlar. (ki seçimde falan gördük kriz öyle her yerden hissedilen bir şey değil asgari ücretli 450 dolar civarıyla bayağı yüksek bir maaş alıyor bir dönem 280'lere kadar düşmüştü) Tabii bu çok artarsa millet eleman çıkarmak zorunda kalır vs. çok komplike bir iş.

"Ekonominin düzlüğe çıkması" kavramı genel olarak tartışılır. Bizdeki enflasyon büyük ölçüde talep sorunu; eğer zamanında "Faizleri düşürelim" politikası yerine faizler normal seyrinde kalsaydı bu kadar ciddi enflasyonla uğraşmazdık. Diğer yandan yukarıda da yazıldığı gibi enflasyonla mücadele kabaca halkın alım gücünün törpülenmesi demek; bu da halkta sefalet, talebin düşmesi, kobiler başta olmak üzere firmaların batması demek... Meşhur acı reçete yani... Bunun yerel seçimlerden önce yaşanması pek mümkün değil. O yüzden muhtemelen önümüzdeki aylarda da bir "Ne şiş yansın ne kebap" politikası göreceğiz. Sonrası artık Allah ne verdiyse kemer sıkma diye düşünüyorum, zira başka bir çıkış yok.

Ama Türk ekonomisinin uzun vadede de çok ciddi sorunları var. Her şeyden önce ithalat - ihracat dengesizliği çok büyük sıkıntı. Yurtiçinde üretilen mallarda bile ithal girdi oranı çok yüksek (Bazı kaynaklarda %35, bazılarında %49, bazılarında %70). Asgari ücret artışları nedeniyle işçilik maliyeti yüksek... Yani eskisi gibi "Devaluasyon yapalım; yüksek döviz, ucuz işgücü, bol ihracat, az ithalat ile ekonomiyi dengeleyelim" gibi bir sistem oluşmuyor, oluşamıyor. Enerji, kuru gıda, hayvancılık... Her şeyimizle yurtdışına bağımlıyız.

18-19 yaşında euro-dolar kazananlar var artık. Her şey pahalı diyenler 90'lardaki düz beyaz yakacılık ya da memurluk olaylarına saplanıp kalmış kişiler. Bu insanların ev araba alması, normal bir yaşam sürebilmesi artık imkansız. Hala kpss çalışan görüyorum ve hayret ediyorum.

Çözüm hayata erken atılmak, kendi işini kurmak, geçerli bir diploma sahibi olunabiliyorsa olmak. Bunun dışında akraba ya da siyasi torpille veya sınavlarla düz eleman olmak iş yapmaz. Özellikle pandemi sonrasında bu sayfa kapandı.

Gerçekten de alan alıyor. Bak bir örnek, kendi işini yapan mobilyacı bir arkadaşım eşiyle yılda 3-4 defa yurtdışı tatili yapıyor. Bunları yaparken ev alıyor, araba alıyor.

turkiye’de maalesef yok. wide toe box ve zero drop sole denen tipte ayakkabilar en rahatlaridir.

burnu dar ayakkabi ayagin normal yapisina uygun degildir. new balance bilmemne hikaye yani.

www.topoathletic.com mesela bu genis tabanli.
bu da bir new balance: content.backcountry.com

Lacoste bana diğer markalardan daha rahat geliyor.

En rahat ayakkabılar günlük spor ayakkabılar bana göre de, @alperz veriği tipteki ayakkabılar ile insan çıplak gezer gibi rahat ediyor.

alperz'in bahsettiği ayakkablılar barefoot shoes olarak da geçiyor. Türkiye'de nerede bulunur bilmiyorum ama vardır elbet.

google'layınca ilk bu çıktı TR satışı:
www.vivobarefoottr.com

ben amazon’dan whitin aliyorum. daha ucuza geliyor.

asics gel-kayano diyorlar

nonik bu barefoot dedikleri eyvallah da mesele barefoot olması değil.

zero drop sole özelliği yani sıfır topuk olacak. ayrıca wide toebox olacak yani ayak parmağı kısmı geniş olacak. bunlar sadece sıfır topuklu. haricinde serçe parmak kısmı yine dar. asıl rahatlığı veren genişlik. o yüzden bunlar çok da pratik değil. adına kanma yani.

Spor.

Spor.

8 çift ayakkabım var.

özel günler, yemekler vs için vs off white ve alexander mcqueen giyiyorum. ya da şık bir yere gideceksem.

günlük olarak yeezy giyiyorum, her şeyin altına gidiyor.

iş için de adidas ozweego vs. ama kullanım %70 tek ayakkabı.

genel olarak spor.

Öğrenciyken her şeyin altına aynı şeyleri giyiyordum. Şimdi dolaplara sığmıyor. En çok klasik modelleri seviyorum. Hatta geçen bir arkadaşım çizmelerimle ilgili bir tespit yaptı. Farkında olmadan siyah, krem ve beyaz renk çizmelerden uzun, kısa, topuklu ve topuksuz her modelden edinmişim. O söyleyene kadar dikkatimi çekmemişti. Yılların acısını mı çıkartıyorum bilmiyorum ayakkabı almayı çok seviyorum.

www.aussieboots.co.uk

Bu aralar yaz bir turlu gelemedigi icin sadece bunlari giyiyorum.

Herhalde 30-40 cift kadar ayakabim vardir.

Ayakkabılarıma çok iyi bakarım belki 15 yıllık ayakkabım terliğim bile hala giyilir durumdadır. O nedenle en az 40-50 çift ayakkabım var diyebilirim. (Şu ekonomik koşullarda da her yıl yeni bir ayakkabı almak bence hayal oldu...)

Kışın daha çok bot ve spor ayakkabı yazın da sandalet ve terlik giyerim. Rahat olan 2-3 tanesi döner durur ayağımda. Günlük kullanımım rahat olanlardır.

Diğerleri de özel gün, fazla yürümeyeceksem vs. zamanlarda giyerim işte.

Bir şeyi bir şeyle kombin yapmaktan hiç anlamıyorum ama Reebok club c revenge vintage ile duygusal bir bağım var, giydiğim ayakkabıların tamamı bu ya da benzer modeller.

Kıymanın güvenilmez olması ile alakası olduğunu düşünmüyorum. "Löp et yemek var kıyma da neymiş" anlayışı dolayısıyladır o. Var böyle bir anlayış çünkü. Bu anlayışın takipçileri hacı olmak için yılda en az 1 kez kuzu çevirir ve yiyebildikleri her fırsatta oğlak yerler. Afiyet olsun.

Et balık kurumunda çalışan bir tanıdık evine kıyma makinesi aldı yıllardır kendi kıymasını kendi çekiyor. Kıyma çok riskli bir ürün. Gözünüzün önünde çektirmek gerekiyor.

kıymanın olayı sadece et kullanılmaması zaten, hayvanın yenemeyecek durumdaki parcalarini, kemik siyrigi eti, ufak parca etleri, yağını, sakatat parcalarini kullanmak icin et kıyma haline getiriliyor zaten. eğer gözünüzün önünde kıymayı çekmiyorlarsa, o kıyma etten ibaret degildir. köfte ve kebap icin de bolca irmik kullanılıyor disarida dediğiniz köftelerde. ya bunları kabul edip aman da ne güzelmiş diye yiyeceksiniz. ya da kiymadan yapılan hiçbir şey yemeyeceksiniz. ben birinciyi sectim.

Dışardan, sucuk, salam, sosis, kasap köfte, soslanmış tavuk, hazır kıyma almam.
Dışarda köfte, kebap, lahmacun, kıymalı pide yemem.

kendiniz eti görüp çektirmediğiniz sürece kıyma almayın. içine kim bilir yenmeyecek, satılmayacak haldeki neleri sokuyorlar.

diğer ürünler daha pahalı ondan satmak istiyordur

kıymayı çöp şişi kuzu etini aynı yerden alıyorlardır
yani kıymanın eti at etiyse çöp şiş de öyledir en uç ihtimal

kıymayı daha lezzetsiz et parçalarından çekerler dendiği gibi ama kötü/bayat et kullanmak ayrı bir mevzu
sonuç olarak adanası "kötüyse" diğer etlerinde de sakatlık çıkar

Kebap kolayca üstü örtülebilen, az bir kuzu yağı takviyesiyle lezzet yükseltmesi mümkün bir karma ürün, sektörde genel kullanım: Kara hindi eti yada organı, tavuk organları, inek iç organ, hayvandan kalan artıklar vs genellikle kullanılır, kebapçının verdiği paraya göre toptan kasapta kebaplık çeşidi çok olur, şu an kilosu 45 liraya kıyma kebaplıkta alabilirsiniz ama 250 liraya da var, nerede yediğiniz ve insafına kalmış.

Güvenilir bir şey yemek isteyen dışarıda kıymadan yapılan et yada tavuk vb yemez zaten.

Şunu okumuştum.

eksisozluk1923.com

İğrenç bir yazı ama fikir verebilir.

Günaydın.
Doğuştan böyleyim ve herkese bu hal manasiz geliyor.
Büyüdün, tebrik ederim.
Ergenin birisi bildirdi.

Eğer kurgu kitaplar ve filmler sizi sıkıyor ve dikkatinizi toplamakta zorlanıyorsanız, başka ilgi alanlarınızı keşfetmek ve farklı aktivitelere yönelmek iyi bir seçenek olabilir. İşte dikkatinizi çekebilecek alternatifler:

Kurgusal olmayan kitaplar: Romanlar yerine gerçek hayat hikayeleri, biyografiler, popüler bilim veya seyahat kitapları gibi kurgusal olmayan kitapları deneyebilirsiniz. İlgilendiğiniz konular hakkında yazılmış kitaplar size daha fazla ilham verebilir.

Grafik romanlar veya çizgi romanlar: Görsel bir deneyim sunan grafik romanlar veya çizgi romanlar, hikayeleri resimlerle anlatırken metin kullanır. Görsel öğelerin daha baskın olduğu bu türler, okuma deneyiminizi daha keyifli hale getirebilir.

insan zihni dönem dönem farklı arayışlara girebilir. dikkat eksikliğinden muzdarip biri olarak bunu periyotlar halinde sıkça yaşıyorum, ömrüm bu şekilde geçiyor diyebilirim.

hayır hayal gücünüz ölmedi, ilerleyen yaşla da bir ilgisi yok sizi temin ederim. şu an başka bir tür kaynaktan beslenmeye ihtiyacınız var sadece. zamanla tekrar kurgu kitaplara döneceksiniz muhtemelen, belki bu farklı kaynaklar sizin daha kaliteli, daha farklı eserlere yönelmenizi de sağlayabilir.

Evet bundan sonra seni ancak gezme, yuruyus ve yemek yapip yemek paklar.

Buyudun, tebrik ederim +1.

Daha dogal bir forma kavustugunu dusunuyorum. Yeni halininin nabzini tut! Enerjini cok daha iyi alanlara kanalize edecegini dusunuyorum.

Ne yaşam ne de insanın zihniyle bedeni lineer bir çizgiden oluşmuyor. Dönem dönem değişim ve dönüşümler, dalgalanmalar, iniş çıkışlar normal. Tersine, hep stabilseniz bi noluyo ya demek lazım.

Ben bu bahsettiğiniz süreci zihnim aşırı doluyken, sürmenaj olmuşken veya depresif hissediyorken yaşıyorum. Sonra taşlar tekrar yerine, genellikle de farklı oturuyor. Yeni bir döngü başlıyor. Ona adapte olup o halden verim ve keyif alacağım şeylere yöneliyorum.

sizde bu tarz süreçlerden geçiyor olabilir misiniz?

Neler yaşıyorsunuz bu dönem? Bunları bir gözden geçirin. İlgi alanlarınız değişmiş olabilir. Bu bir süreç olabilir. İhtiyaçlarınız değişmiş ve bu atalar bunları yapmayı tercih ediyor olabilirsiniz. Daha önce hayal kurmak hangi ihtiyaçlarınızı karşılıyordu? Buralarda biraz gezinmenizi öneririm. İhtiyaçlarınızı belirledikten sonra, onları karşılamak için yeni stratejiler düşünebilirsiniz.

www.eksiduyuru.com

Touch serisi kendi içinden sertten hafife sıralı şu an.
Edge ve Edge blue filtresi farklı. Edge filtresi sarı blue beyaz.

@Kable+ onun dışında edge de beyaz filtre diye hatırlıyorum yamulmuyorsam.

Yıldan bağımsız, yakın zamanda dinlediklerim.

Eminem Mockingbird

Yeat Swërved It

50 Cent Window Shopper

Future Mask Off

XXXTentacion Hope çok severim.

ysk.gov.tr

Genkur bşk. tüm silahlı kuvvetlerin komutanidir. Emir komuta doğrudan kendisindedir. Harp okulunda çalışan kimi siviller de subay rütbesi gibi protokolde denk muamele görür.
Kuvvet komutanları değil sadece jandarma içişlerine bağlıdır.

@mekaniker hocam sen son değişikleri bilmiyorsun galiba. Kara hava deniz kuvvetleri milli savunma bakanlığına bağlandı, emir komuta milli savunma bakaninda. Jandarma zaten İçişleri bakanına bağlı. Harp okulları ise milli savunma üniversitesine bağlı. Üniversite dekanı ise bıyıklı Erhan Afyoncu

murat bardakçı, afyoncu ile, artık paşa oldun diye dalga geçiyordu.
www.milliyet.com.tr
Askerleri bir sivilin yetiştirmesi çok saçma oldu ve düzeltilmesi gerek.
diğer konuları bilmiyorum.

Valla asıl sıkıntı bunlar değil. Yetişmiş eleman sıkıntısı olduğu için, misal bilgi sistemleri komutanı tuğgeneral mi ne. Normalde o seviyede korgeneral olması lazım. Ama askerin içinde o işi yapabilecek biri yok.

O yüzden bu alanların sivil memurluklara kaydırılması lazım. Biraz ona uğraşıyorlar. Güzel sistem. Mesela TSK'nın yazılım işlerini asker yapmasın yani, ne gerek var. Bahsettiğin karmaşıklığın temel sebebi bu aslında.

kuvvet komutanlıklarının genelkurmaya bağlılıkları devam ediyor. msb'ye de bağlılar. bunun sebebi hulusi akarın kendisini hala asker sanması. iktidar değişirse bu durum değişir. en basitinden jandarmanın içişlerine bağlı olması fecaat bence

Gördüğüm kadarıyla sorduğum soru ile ilgili pek bilgi yok. Aşağıda ilgili düzenlemeyi paylaşıyorum

"“Genelkurmay Başkanlığı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları Milli Savunma Bakanına bağlıdır. Cumhurbaşkanı gerekli gördüğünde Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanları ve bağlılarından doğrudan bilgi alabilir, bunlara doğrudan emir verebilir. Verilen emir herhangi bir makamdan onay alınmaksızın derhal yerine getirilir.
Genelkurmay Başkanı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları Milli Savunma Bakanına ayrı ayrı bağlı ve sorumludur."

Bence HotD ilk sezon GoT ilk sezondan iyi. Ama ilk 6 bölüm de iyiydi yani onları sevmediysen sonrası sarar mı bilemedim. Yine de o kadar izlemişsin bence sezonu bitir. Çok güzel sahneler vardı son bölümlerde izlemeye değer.

6 bölüm dayanabildiğiniz için izleyin derim. Ben ilk bölümden ısınamadım devamı da gelmedi.

Devam edin de bitsin, ama GOT kadar büyük beklentiniz olmasın.
Bu haliyle bile izleyeceğiniz diğer pek çok diziden daha güzel.

Devam edin, son bölümlerini ben beğenmiştim şahsen.

Chp. Memleket partisi zafer partisinin bir benzeri.

CHP'nin kemik tabanı Atatürkçüdür. Zaman zaman tepede yalpalamalar olsa da hiçbir parti kemik tabanına sırtını dönemez.

İsmi geçen diğer partilerin ne olduğu bu seçimlerden sonra daha netlik kazanır. Şu an konumlarında bir netlik yok. Hiçbir partiyi de sadece liderinin söylemleriyle değerlendirmemek lazım. O partiden bildiğin 5 kişinin ismini say dendiğinde sayamıyorsan da o partiye parti demek ve o liderin peşinden de tuzu kapıp gitmek ne derece doğru bilmiyorum.

Bana kalırsa, Atatürk'ün en belirgin karakteristik özelliği; batılı tarzda bir modernleşme/ilerleme tahayyül etmesi. Ayrıca, o dönem için eşine az rastlanır bir vizyona sahip. Döneminin ilerisinde bir adam. Dogmaları büyük oranda reddediyor.

Bu nedenle, bence Atatürkçülüğün olmazsa olmazı; ilerlemeci olma ve belirli kalıplardan/dogmalardan kurtulma gibi görünüyor.

Bugün Türkiye'de yurttaşların birçok "kırmızı çizgi"si bulunuyor. Atatürk yaşasa, bu çizgilerin çoğunun ötesinde bir yerde olurdu.

Sonuç olarak, memleket, zafer ve hatta eski chp (deniz baykal, önder sav chp'si) Atatürkçülükle çok örtüşmüyor.

Günümüz chpsi olmadığı aşikar. Atatürk ve Türk düşmanlarının odağı haline gelmiş durumda.
Net Atatürkçü parti maalesef yok. Memleket partisi, zafer partisi ve kısmen vatan partisi denebilir şimdilik.

Atatürk'ün ideolojik bakış açısının temeli çağdaşlık kavramının çeşitli şekillerde ve farklı kavramlar kullanılarak tekrar tekrar açıklanmasından ibaret aslında. Bu, yani çağdaş olmak, yani çağa ayak uydurabilmek ya da eğer zaten ayak uydurulmuşsa çağa yön verebilmek, muhafazakarlığın kökten tersi olan bir hareket.

Atatürk'ün kendi yaşam süresi içerisindeki hayat hikayesi üzerine muhafazakar bir görüş oluşturan hiçbir parti onu temsil ediyor olamaz. O günlerde 1920'li yıllardı, bugün 2023 yılındayız. Bu sürede dünyada inanılmaz değişimler yaşandı

Ancak hala nostaljik ruhu yaşatmaya çalışan siyasi karakterler var. Ben bunların hiçbirisi Atatürk'ü yansıtıyor diyemem.

Memleket ve zaferi, günümüz chpsine tercih ederim şuan için Atatürkçülükte. Keşke böyle olmasa.

Eurobond fonu almak eurobonddan daha avantajlı.

Neden ?

Gelin hesaplayalım tek tek.

1. Bugün 100bin lira paranız var diyelim Eurobond almanız için dolar alacaksınız. Spread alış yönünde %1.5-2 yukarıda.

2. Bondu alış için emir girdiniz diyelim sizin girdiğiniz emir fona göre her zaman yukarıda kalır fon toplu alış yaptığı için daha uygun fiyattan alış yapar ortalama %1-2 de burada.

3. Vadesinden önce Satış yaptınız diyelim kazançtan gelir vergisi ödemek zorundasınız.fonda böyle bi dert yok.

4. Vade doldu sattınız diyelim %1 asagida spreadden satacaksınız.

5. Kupon geliriniz matrah üstü olursa vergi ödersiniz fonda bu yok.

%5 kafadan geride başladınız. Ya benim elimde toplu dolar var zaten derseniz 1. Madde silinir e ben gelen doları da dolar olarak harcayacağım o kadar önemli değil derseniz 3 de gider. Benim derdim pasif gelir yaratmak aydan aya kuponlarla harcamalarımı finanse edeceğim derseniz bi şey diyemem.

Her türlü fon avantajlıdır. Fonları sevmesem de Eurobond için gerçekler bunlar.

Bu arada stopaj bunların yanında devede kulak.

@anlatamiyorum.

1. Ve 5. Madden tamamen birbirine ters ek olarak belirttiğim hareket zaten işlem saati dışında oldu.

2. soru sahibi eurobond mu alayım dolarda mı dursun diye sormamış farkettiyseniz alakasız cevap. Eurobond alınca da değeri düşecek.

4. Takdir değil matematik var acın excelde hesaplayın hangisi mantıklı.

Belirtmeyi unuttuğum başka bir konu. Özel şirket tahvilleri. Bu şirketlerin tahvilleri devlete göre daha cazip olabiliyor. Örneğin isbankasi. Siz bunları almak için bireysel olarak 200bin dolarınız olmalı minimum. Ancak fonlarda bu şart yok.

crossland.

Golf bu ülkede çeyrek altın derler. Anlamlı mı değil tabii ama öyle.

Crossland'e ciddi bakmıştım birkaç yıl önce ama tasarımı çok tıfıl geldi, içine binince soğudum özellikle. Opel PSA'dan sonra eski tadı vermiyor bana.

Yıl/fiyat avantajıyla ben de Bayon alırdım sanırım.

2018 golf dediğin şu an 5 yaşında. arıza çıkarma noktasına yaklaşmış diyebiliriz. 2022 model herhangi bir araba 2018 golften daha iyidir parasal açıdan.
bayon'da sanırım atmosferik motor olduğu için eleştiriliyordu ama son durumunu bilmiyorum. crossland'i bilemedim.

Bayon sinif olarak düşük araba, ayni kulvarda değil.

Ama 2022 model Hyundai, 2018 vw'den cok daha riskiz bir yatırım olur. Golf bir de dsg ise ben girmezdim.

4 ay önce sıfır bayon aldim, sakin o fiyatları vermeyin. dandikliginden değil ama crossland daha iyi. Sınıfı da daha üst.

Edit: bayon elite paket ise ben 'olur' derim.

golf. istanbul-sivas-istanbul 2k km yaptık 1 ay olmadı. kalite ucuza alınmıyor.

ayrıca PSA grubunu gördüğüm yerde kaçarım, net.

golf devam

geçen hafta dsg şanzımanlı skoda sattım burnumdan geldi. bir daha kapıma da sokmam ben crossland diyorum

volkswagen golf al bas geç.

crossland bir opel değildir aslında. c3 aircross ile platform kardeşidir ve taaaa peugeot 207 ile aynı alt yapıyı kullanır. sadece motor ve şanzımanı biraz günceldir o kadar. b sınıfı kıytırık hb'lerin yüksek görünen versiyonudur. kesinlikle opel'in de tarihindeki en kötü araba olduğuna bahse varım.

ha rakiplerine göre ucuz olduğu için türkiye'de çok satar. mesela alman 2. el arabalarına ulaşımın kolay olduğu romanya'da kimse gidip de crossland almaz. son 3 senede romanya'nın en kalabalık 2. şehrinde bir tane crossland görmedim amk.

Snippet kültürü.

Artık tamamına değil, hızlı kurgularla anlık haz veren içeriklere ilgi duyuyoruz. Dolayısıyla uzun anlatıların verdiği haz yok oluyor.

@armagan abanuz, sanırım en önemli sebep bu. okurken bile atlaya atlaya okuyorum.
peki bunu nasıl yeneriz? twitter veya story içeren uygulamaları daha az kullanmaya başladım.

Ben de kitap okuma alışkanlığımı kaybettim 3-4 senedir üzüyor bu durum beni, yani eskiyi hatırlıyorum bi şey okurken bu bitince şuna geçerim sonra öbürünü okurum diyordum heyecanla şimdi bi taneye başlamayı geciktirmek için 50 tane bahane yaratıyorum.

tamamen yaş bence. aynısı bende de var. mesela eskiden normal filmler yanına sadece türe odaklanıp (veya tarzını sevdiğim yönetmene) zaman yolculuğu western gibi sevdiğim türler üzerine onlarca film izlerdim. artık tek bir tane bile izlemek istemiyorum. doymuşluk hissi yanında zaman kaybı geliyor artık.

Yaş ve film kalitesinin düşmesi

geçen böyle bi yazı okumuştum; twitter.com

yaş ile birlikte gelen bu hissi nasıl yenebilirim?

depresyonda olabilir misin. ya da kafaya taktigin bi sey olabilir mi seni ara ara yoklayan falan. ben bu durumlarda sikiliyorum.

bir süredir tek oturuşta film izleyemiyorum. Çok üzülüyordum bu duruma. Çok sevdiğim dizilerde son bölümü özel bir güne ayırıp eve gidince izleyeceğim diye heyecanlanan bir insanım aslında. Sonra filmi bölerek izlemenin kötü olmadığına kendimi inandırdım. Yönetmene de sorsan belki bölerdi ama temaya aykırı. Size de tavsiye ederim. Bir de belki izlediğiniz şeyi gerçekten de izlemek istemiyor olabilirsiniz. Onu da irdelemek lazım.
Bu durumu yaş ile bağdaştırabilirim ben de ama emin değilim.

Uyaran bağımlılığı. Hepimiz uyarana bağımlıyız artık filmler o yüzden sıkıyor.

baslik/@abelardo

Ama bu sekilde o baslikta birden fazla entry'niz varsa hepsi cikar, spesifik olarak tek bir entry cikmaz.