Ekşi Duyuru

homepage.tinet.ie biraz fazla kısa kalabilir ancak yazmazsam öleceğidim..

div in içindeki yazıyı <div align="center"></div> gibi ortalayabilirsin. table için de aynı olayı <td align=center"></td> yaparsın. Hatta bir ara <center></center> gibi birşey bile vardı. css içinde text-align: center yemesi lazım.

1. "vertical-align: center;" bu y ekseninde ortalamadır.
2. eğer yazı ise "text-align: center" yok o değil div ise, "float: center;" float bir katmanı tamamen sağ sol ya da ortalamaya yarar. tabi ondan önce "clear" diye bir şey daha var ama kafanı karıştırmıyim.

ayrıca "text-decoration" yazılara alt çizgi, üst çizgi vermeye yarar.

tablo'nun id'si table1 olsun mesela (<table id="table1">..</table> seklinde ekledin diyelim), css'e ya da style tag'leri arasina sunu yazabilirsin..

table#table1 td {
text-align:center;
vertical-align:middle;
}

kullanirsan hem x hem y ekseninde ortalamis olursun sutunlari.
vertical-align dikey hizalamadir adindan da anlasilacagi uzere. center degil middle kullanilir bir de ortalama icin.

assert h'nın yöntemiyle yazılar ortalandı ama table halen sayfanın tepesinde.

tepesinde derken?

mxm
mmm
mmm

x noktasında

surekli ortalansin istiyorsan o table'i da bir table icine alabilirsin en basitinden.

soyle:

once css'e sunlari ekliyorsun

html, body { width:100%; height:100%; }

html tarafina gelirsek.

<table style="border:0;width:100%;height:100%">
<tr><td align="center" valign="middle"> <table id="table1">...</table>(asil tablo yani) </td></tr></table>

en kolay bu sekilde olabilir. bu sayede asil tablon hem yatay hem dikey ortalanacak, browser'in en-boy'u ne olursa olsun.

center demişim middle diyeceğime ya. neyse assert canavardır yardım eder sana.

tamamdır, assert'ciğim öptüm ellerinden.

bu gece ttnet çalışanları bol çınlamalı rüyalar görecekler emin olabilirsin :) yalnız değilsin adana civarından da arkadaşlarım problem var diyor, genel olabilir.

smile, bostancı civarı, full performans internet... bir sorun yok.

amerikaya gider gelinir be aradaki farka ;)

www.amerikadaniste.com
biraz araştırdım da pek de hayırlı şeyler söylememişler bu site hakkında ama bi alternatif sonuçta.

dilbert'e benziyo hafif, ama değil sanırım.. yine de dilbert'i severim, ismi geçsin bu başlıkta..

Hosts dosyasını değiştirmek için herhalde?
Terminal deyince bilemedim pek.

Finderdayken elma+shift+G yapıp private/etc yazın sadece.
Ordan dosyayı bulup değiştirirsiniz.

(bkz: 16 blocks)

başrolde bıyıklı polis olarak bruce willis var.

edit: aa nasıl unuttum lethal weapon serisi var yahu. danny glover bıyıklı orda da.

(bkz: benim adım roger, vurunca sırtım acır)

bunu ekşiduyuruda herşey cevap bulur mu diye denemek için soruyorsun gibime geliyor : ) "Butch Cassidy and the Sundance Kid" var iki ana karakterden biri bıyıklı ve on numara aksiyon

muhtemelen izlemişsindir..
(bkz: heat)

polis (al pacino) bıyıksız ama onun boşalttığı bıyık ve sakal kontenjanını robert de niro dolduruyor.

az once (bkz: the escapist) i izledim. iyiydi yani.

thursday olabilir bence... polisler, iyi adamlar, kötü adamlar... ve bonus olarak, sinema tarihinin en güzel kötü kadını var bu filmde :)

(bkz: beverly hills cop)

(bkz: miami vice)

gunetapar : denemiyorum, güvenim tam ;)

ne nicki be : 2001 yapımı mı, 2008 yapımı mı?

negotiator

Ulead Video Studio
Sony Vegas

aslen virtualdub ile cok kolay yapabilirsiniz.

iki kenarina isaret koyup sonra kes diyorsunuz zira.

nasil olduguyla ilgili tam anlatim surada var;
forum.divxplanet.com

(bkz: easy video splitter ) çok basit bir program tek işlevi bir sahneyi kesmek

bir de bu var kardeşi (bkz: easy video joiner)

wifiyi settings'den açıp kapatabilirsin. kapatırsan edge kullanır.

Baglanabildigi bir wifi network varsa once onu kullanir. O yoksa edge medge...

kanımca network bölümünden. tabii öncelikli olarak oyunun lisans numarası gerekiyor.

aşağıdaki siteye üye ol, her şey detayıyla anlatılmış ve problemlerine yardımcı olurlar.

www.hamachiturk.com

düzeltme: pes 2008 için anlatılmış 2009 u göremedim.

olamayacak. pes serisi hiçbir zaman lan üzerinden oyunu destekleyen bir seri olmadı ne yazık ki. allah kahretmesin :(

edit: oha var mıymış lan! du bakayım ben de!
edit 2: evet yokmuş. orijinale devam.

pes 2009 hamachi ile oynamanız mümkün değil.(şimdilik)
pes 2008 i hamachi üzerinden oynayabilirsiniz. detaylar için hamachiturk e bakın.

(bkz: feast)
(bkz: feast 2)

tesekkur ederim, ama muziksiz saf gurultu istiyorum ben :)

migren gibi geldi bana ondan olabilir mi acaba? doktor değilim, sadece doktor çocuğuyum ve %100 sallıyorum.

cahilliğime verin lütfen, tumblog nedir, merak ettim?

(bkz: tumblelog)

iphone kulaklığında ki mikrofondan şarkı atlayabiliyorsun iki kere tıkırdatarak?

lockpick olayı çok ilginç olmuş. mouse ile maymuncuğu ayarlayıp w, a, s veya d tuşları ile kapıyı açmaya çalışıyosunuz.

2-Mesela easy'de tokanın aralığı geniş oluyor, zorlaştıkça bu tutturma aralığı azalıyor, bunu bi bilin. Benim yaptığım rasgele sağa sola bi yerde tutup tornavidayla ittiriyorum olmadıysa tokayı biraz kaydırıp yeniden deniyorum, byle böyle alışıyon insan bi süre sonra. Nasıl yapıyodum lan ben diye düşündüm mesela. Ama evet lockpick olayını güzel yapmışlar hakkaten...

1- tıkırdatmayı bilmiyorum ama sallama usulu var. pocket touch uygulamasini kuruyorsun. sallama ayarlarini yapiyorsun. mesela cok hassas yaparsan yururken her adiminda sarki atliyor :) sabit bir yerde ise ufak ittirmenle sarki degisiyor. hassasiyet sana kalmis. ipod/iphone'un haliyle jailbreak olmasi gerekiyor kurman icin.

damien rice - indie
jason mraz - reggie

benim tahminlerim bunlar. kesin bilgi yok :)

edit: bunları severim ayrıca;
buddy holly - everyday
the turtles - happy together
sondre lerche - my hands are shaking
sondre lerche - to be surprised

aklıma geldikçe yazarım. takipte kal :)

o değilde bizarre love triangle ne güzel şarkıdır. akustik olabilir heralde.
i feel fine and i feel good.. i feel like i never should..

bu paylaşmayı sevmemek değildir. hiç kimse "kişisel" eşyasını paylaşmayı sevmez, senden bunu talep edenler de dahil. normal yani.

çözüm: onlardan bir kaç ufak şey iste, uzaklaşırlar hemen.

e bu durumda hepimiz deliyiz

beni de son derece kıl eden bir durum şu "bana bunu ısmarla" olayı. işyerinde sık sık başıma geliyor. ama savuşturuyorum bi şekilde. paranı doğru kullan da aç kalma ulan it diyemiyorsun tabi adamlara. bu şekilde devam ederlerse diyicem ama. yakındır.

kişilik bozuluğu filan değil bence, gayet normal bir duygu. Sana çok da hak veriyorum, "bir şey ısmarlasana" insanlarına hiç değinmiyorum bile, siyanür ısmarlasam içim anca rahat eder:)
ayrıca senin herhangi bir talepte bulunmadığın, kendini karşısında asla öyle bir konuma getirmediğin insanların nasıl bu kadar anlayışsız olup hala sana yaklaşabildiklerini de anlamıyorum, ya ben senden bir şey istiyor muyum, seninle o kadar samimi miyim ya da ben bundan hoşlanıyor muyum ki sen bana geliyorsun. İnsan biraz da karşısındakine göre hareket etmez mi yaa, neyse, amma da dertliymişim:)
hiç de sorunlu diilsin, çok normalsin, ben de sendenim:)

e laptop'ı ipod'u paylaşmaz kimse bence de. bazen bana da diyolar "abi be benim yolum uzun, ipod'u versene yarın getiririm" falan diyolar. şarjı yok falan diyip savuştururdum eskiden ama artık direkt veremeyeceğimi söylüyorum. laptop hele asla verme yanlısı değilim. kitaplarımı da belli başlı kişilerle paylaşırım (kütüphanemde çok sayıda 1970-1980 arası basımlı kitaplar var(dı), bir kısmı başkalarının elinde mundar olunca kütüphanemi resmen dışarıya kapadım).

başlığı ilk okuduğumda basit şeyler için de aynı duruma sahipsiniz diye düşündüm. yani mesela öğrenciyken biri silgi, uç vs. istediğinde de paylaşmıyorsanız ya da bi komşu kapınızı çalıp bir bardak şeker istediğinde verme yanlısı değilseniz o zaman belki abartmışsınız derdim ama bu durumda bile cevap asla kişilik bozukluğu ol(a)maz.

bahsettiğin şeyler çok normal, millet otlakçılığa alışmış, sen tepki gösterince ondan bozuluyorlardır. taviz vermemek en iyisi. sonra "keşke" dememek için iyi yapıyorsun.

kişisel eşyaları paylaşmak istememe durumu bende de var. istenen şeyin maddi değeri ne olursa olsun (kalem, müzik aleti, telefon vs) isteyen kişinin benden çok daha özenli kullanacağımı bilsem bile vermek içime sinmiyor, verdiğim şeyi bir daha kullanmak gelmiyor içimden, alan kişi geri verdiğinde de uzunca bir süre kullanamıyorum, bozukmuş, işlevini yitirmiş gibi görünüyor gözüme.

hayır gayet güzel yürür..paylaşmasını bilen insanla paylaşmak gerek, sizin gibi düşünen insanlardan oluşan bi çevrede bu daha kolay olur tabi. misal ben de kitaplarımı paylaşmayı hiç sevmem, birine verdiysem ve ucunda bi kırışıklık olmuş şekilde geri aldıysam deli olurum. tavrınızı koyduğunuz ve insanların sizi böyle kabul etmelerini sağladığınız zaman onlar da bunu sorgulamamaya başlarlar..

kişisel eşyalarınızı başkalarıyla paylaşmak istememeniz çok normal, kimsenin de bu yüzden size laf etmeye hakkı yok. paylaşmak içten gelen bir davranış olmalıdır. ciddi bir ihtiyaç için kişisel eşyaları ödünç vermek ayrı bi olay. ama sadece keyfi olarak sizden bir şeyler isteyen, vermeyince de üstüne suçlayan insan otlakçıdır, asalaktır ve ciddiye alınmamalıdır.

yok,

boşuna takma kafaya, seni sömürmek isteyen eş dost akraba arkadaş lakırdısı bunlar. Paylaşmak zorunda değilsin kişisel eşyalarını, altına imza atıyorum. Ayrıca varsın yürümesin yani sosyal ilişkilerin, çoluğunla çocuğunla ailenle manevi anlamda birşeyler paylaş o yeter hepimize.

bir de bu var, (bkz: #12505816), bir süre sonra bu sonuç çıkıyor.

ben de hep paylaşmak istiyorum bende mi bi gariplik var acaba? tabi herkesle değil ama yakın arkadaşlarımla falan paylaşıyorum. hatta ben öneriyorum istersen vereyim falan diye. hatta elektronik değil ama başka başka şeyleri hibe ederim zaman zaman. bişeyimi çok beğenirse bi arkadaşım al senin olsun demekten hiç çekinmem.

Bir şeyler paylaşmak önemlidir elbette. Hani Laptop'ını paylaşmazsın ama lazım oan arkadaşına cep telefonunu verebilirsin. Daha az ya da daha fazla olabilir bu kişiye göre değişir ama olay "hiç paylaşmamak" ya da paylaşmak istememekse bu bir sorundur.
Hayatı boyunca kimseye çay ısmarlamayan adamlar vardır. Eniştem mesela adam hayatı boyunca kahvede bu çayları da ben vereyim dememiş.
Arkadaşına kütüphanenden bir kitap vermek ya da yemek yedikten sonra hesabı ödemek güzel şeylerdir. Eğer karşındaki malın teki değilse o da yapar. Uzun vadede kimse zarar ya da kârda olmaz.
Bu yaklaşımının sömürüldüğünü hissettiğin noktada ona göre duruş sergilersin. Yoksa her tanıdığına "gel yemek ısmarlayayım" demek değil olay.
Sosyal ilişkiler de alış-veriş gibi bir şeydir. Maddi ve manevi pylaşım nedeniyle kurulmaktadır. Hayatta kalmak için sürü halinde yaşayan hayvanların ya da boncuk gibi dizilip birbirlerinin başlarındaki bitleri temizleyen maymunların olayı insnaların arkadaşlıkları gibidir. Manevi olduğun kadar maddi de destek olursun ve sağlıklı bir sosyal ilişkiyse aynı oranda da karşılık alırsın.
Sadece 2 günlüğüne dvd yazıcıya ihtiyaç duyan arkadaşına bunu vermezsen o da illa ki aynı şekilde karşılık verecek diye bir şey yok. O da sen sevgilinden ayrıldığın zaman ihtiyacın olan manevi desteği vermeyecektir.
Bunu yapma nedeni de "vay ibne vermemişti aleti" şeklidne bir kinlenme ya da bir şeyi alamamanın getirdiği eziklik, hırs, açgözlülük değil tamamen senden alamadığı arkadaşlık desteğidir.
Paylaşılmadığı sürece sosyal ilişkiler yürümez. Haa herkesin pinti olduğu bir akradşa ortamı olur kimse kasılmaz "üff bir şeyimi isteyecek" diye ama o arkadşa ortamı da hiç bir zaman yakınlaşamayacak birbirlerine olması gerektiği kadar destek olamayacaklardır.

normal bence. fotograf makinesi laptop ipod cep telefonu gibi her an ihtiyac olabilecek seyleri (simdi analog ornek bulamadim, evdeki tek cd kalemi olabilir ama mesela?) paylasmayi ben de sevmiyorum hatta paylasmiyorum da. ama cep telefonu hibe etmisligim var mesela, psp ve wii paylasmisligim var (kullanmiyorum) ki hala arkadaslarimda ikisi de, sikayetci degilim eksikligini hissetmiyorum. ama fotograf makineni ver deseler hayatta vermem ya ertesi gun lazim olursa.

img386.imageshack.us

arsivimi seviyorum :)

bunun widescreen olanı (en düşük 1280x800) var mı elinizde?

üstten kırptım ve 1280x800 boyutuna getirdim. isteyen olursa şurdan indirebilir.
img88.imageshack.us

not: tekrar jpg olarak kaydetmek istemedim (yine kayıp olmasın diye). png olarak kaydettim, ondan boyutu baya bi büyüdü.

hayir yok ne yazik ki. diger wallpaperlar icin "CG Artwork Wallpapers Collection" olarak aratabilirsiniz. bu 2-24.

size sormak lazım, neden bulursunuz? benim için böyle bir genel geçer kural yok.

tam tersi ben kullanacağım fotoğrafların hepsinin saturationını artırıp kullanırım. bana kalırsa öyle daha estetik oluyor. diğerleri pek bir soluk oluyor.
ama bahsettiğiniz saturation ı özellikle düşürülmüş fotoğraflar ise, sanırım fotoğrafın renk ayrıntısından kurtulması ve ifade edilmek istenen veya vurgulanmak istenen öğelerin hem resimle bütünlüğünün sağlanması hem de daha kolay seçilebilmesinden kaynaklanabilir.

sicak veya baharatli yemek yiyince oluyor

burda da sormuslar:
answers.yahoo.com

alerji olabilir benim de saçıma jöle sürünce akıyo

@ermanen : bak terlemeyi atlamisim. o da ender de olsa oluyor. ben de hassasliktan kaynaklandigini dusunmustum.

çok yüksek ihtimalle sinüzit.üzgünüm...

sevgilimin de biriyle birlikte olduktan sonra burnu akıyor. bütün yaşamında böyle olmuş.

şöyle birşey buldum. bir bak belki işine yarar;

www.bekirhoca.com

sanirim bir gazetenin ekinde su firmanin degisik duvar kagitlarini gormustum. detaylari bilmiyorum, bakmadim.

www.mywall.com.tr

www.canyayinlari.com

bu olabilir belki?

sokaklarda goruyorum ben hala ankara'da. yuksel'in girisinde, ne biliyim, karanfil'de, konur'da girla.

peki ya istanbul? :)

eminönü'nde, mahmutpaşa'da falan hala satılıyor bunlardan. ama kırtasiyelerde de bulunabileceğini sanıyorum.

spyrograph

mahmutpaşa'da olmaz da, tahtakale'de her dükkanda bulursun gibime geliyor.

sirkeci mc donald's burger king'in olduğu kaldırımda bunu uygulamalı satan tipler halen mevcuttur. maksatları bir iki turistin ilgisini çekerek onlardan daha fazla para kazanmaktır.

6 - cast away?

1.
school of rock
road trip
knocked up
forgetting sarah marshall

aşk filmlerine bir adet:
- the notebook
- sweet november

80' ler ruhu:
- the basketball diaries
- the pianist

kahramanın yalnız oldugu filmler:
- rambo ;)
- yakın zamanda gösterimde olan will smith filmi hancock değil de diğeri, adını anımsayamadım, will smith' in listesinden bulunabilir imdb' den.

6 .

Shanti
en.wikipedia.org(film)

Yaadein
www.imdb.com

Dernière lettre, La
www.imdb.com

Sleep
www.imdb.com

1- Porky's
2- the skeleton key (southern teması)
millon dollar hotel
sleuth
3- million dollar hotel
sleuth
4- garden state
5- crank

gençlik filmi: superbad ("gençlik filmi" sayılmaz belki tam ama seveceğin ayarda)

80ler ruhuyla bağıran filmler: bu listedekilerin hepsi:
www.wanderlist.com

gerçekçi aşk filmi:
(ana tema aşk değil ama)in bruges,
once

kahramanın yalnız olduğu filmler
(sevmezsin bence ama aradığın kıstaslara göre) dirty harry serisi

2.

resident evil: extinction

silent hill

dostum 4 numara kesinlikle "a clockwork orange"

hatta çekildiği mekan da belli değil :)

1) (bkz: dangerous minds)

2) (bkz: identity)
(bkz: vacancy)
(bkz: see no evil)
(bkz: lions gate films)

3) (bkz: studio 54)

4) (bkz: delicatessen)

5) (bkz: gönül yarası)

6) (bkz: judge dredd)

6.

benim yazdiklarim gayet arsivlik ve guiness'e rekorlarina girmis fimler, maksat bilgi olsun, maksat baslik renklensin;)

ayrica:
(git: 36245)

ermanen : yanlis anlama, sadece ben hint filmlerini sevmiyorum. bu konuda bagnaz sayilirim :)

hatta ilk tercihim amerikan yapimi olmasidir. kucuklukten beri oyle alismis bunye.

yoo yanlis anlamadim, bilgi olsun diye soyledim sadece.. Ayrica favorilerime ekledim bu soruyu..

5.
chungking express
days of being wild

5 icin in the mood for love'i tek gecerim.

4: ulak, delicatessen ve kayıp şehrin çocukları

disco pigs..tek tercihim

1/ (bkz: Pretty Persuasion)

install sayesinde bir dunya program kurabilmek icin.

doyumsuz bünyemin doymasi amaciyla kirmak istedim. ne derlerse onun tersini yapma huyumuz vardir ya bilirsiniz, o yuzden biraz da. tabi bu jailbreak islemi sirasinda makinayi gocerttim bir keresinde (sadece kendi makinami degil bir arkadasiminkini de jailbreak yontemiyle kirdim), oldukca sihirli ellerim var yani.

tabip sınıfı asteğmen adayları için fazladan 3 celp dönemi daha vardır.

örneğin;

ŞUBAT (TIP DR.) 320. dönem
NİSAN (KRŞ.SNF/TIP DR.) 321. dönem
HAZİRAN (TIP DR.) 322. dönem
AĞUSTOS(KRŞ.SNF/TIP DR.) 323. dönem
EKİM (TIP DR.) 324. dönem
ARALIK (KRŞ.SNF./TIP DR.) 325. dönem

TV Karti almaniz lazim. Elgato ve Pinnacle'in Mac uyumlu modelleri var.

Elgato icin elmasepeti.com

Pinnacle icin sky.com.tr

kiz arkadasim (bkz: jean christophe grange) hastasi. cok iyi oldugunu soyler. biraz sert der bir de.

okumadığın tüm dan brown kitaplarını oku bence. kaptırıp gidiyosun.
okuduysan bilirsin, kitap okuyo gibi değilde film izliyormuşsun gibi oluyo.

michael collins ve karin slaughter romanları cinayet/polisiye. greg iles, ingilizce okurum diyorsan stephen booth, turkçe'ye çevrilmedi galiba. bi de yıldız cinayetleri diye bi roman okudum bi kaç ay önce, armağan ??? bir yazar, çok güldüm okurken, sonra da birine ödünç verdim. bir kaç kitabı daha varmış.

eger arastirma yazilarini seversen fikret topalli'nin seri katiller'ini ve seri katiller 2'sini okumani tavsiye ederim. gercek insanlar, gercek olaylar.

ahmet ümit'in sis ve gece'sini okuyabilirsiniz.

The Dark Tower serisi enfestir. Bir an önce okumalısın. Ayrıca Dean Koontz da tavsiye ederim ben.

Hatta ve hatta, (bkz: dean r koontz ve stephen king arasindaki farklar)

kesinlikle grangé ve maxime chattam'ın ilk kitabı. sonrakileri okuma değmez.

grange in tüm kitapları

clive cussler'ın içinde dirk pitt bulunan bütün kitapları iyidir.

lawrence block kitaplarını öneririm, dönüp dönüp her yaz okuyorum, özellikle de matthew scudder polisiyeleri çok başarılı, 10-12 kitaplık bir dizi olduğu için baştan başlamakta fayda var.

ben acemi birliğinden gelip simav'a sevk olana kadar jandarma komutanlığında kaldım ama yemek almak için bir kaç kez gelmişliğim var o birliğe (jandarma komutanlığı dolunca oraya da asker getiriyorlarmış eskiden, neyse ki o açıdan şaşnlıydım). sene 2005. hapishaneler için asker eğiten bir yer orası. devrecilik sistemi işliyordu. acemiler kadrolu askerler (ki sen de kadrolu olacaksın) tarafından eziliyordu (eğer hala böyleyse çok dikkatli olman lazım). hafif yokuşlu bir tepeye kurulmuştu. içinde ağaçlar falan olsada çok kurak gelmişti bana o zaman. büyükce bir kantini ve gazinosu vardı. etrafı gecekondu tarzı evlerle çevriliydi. bence kütahya başlı başına yaşanmaz bir memleket. çok sıkılacaksın.
kolay gelsin.

eski foca imis

eski foça, son komando dönemi sanırım yedek subaylıkta, gidecek olan sen isen zor günler, kolay gelsin.

2 ay acemilik sonra %60 şırnak-hakkari, %20 diğer doğu illeri,%20 tüm türkiye...

yer fıstığı? ama doludur tıka basa eminim ki. fiyat olarak da ucuz olduğunu söyleyemicem, iki miller'a 22 ytl ödemiştim.

madem askere gidiyosun öncelikle şunu iyi belle: senin tercihlerinin hiçbir önemi yok. sana kimse ne olmak istersin çocuğum diye sormayacak. sınıfın, sınav sonuçları gelince belli olcak. acemilik bitince de hangi birliğe hangi şehre gideceğin belli olacak şimdiden hayırlı olsun, umarım istediğin olur.

o tercih 1-2 dönem önce kalktı, en son 315'ler yapmıştı sanırım o tercihi. sadece kısa-uzun tercihi var.

onun dışında olur da personel asteğmen olacak olursan haber et, önemli bilgiler verebilirim (:

benim bildiğim kısa ve uzun tercihi de yok. bu bilgisayarda ihtiyaca,mesleğe göre veya rastgele belirleniyor. mesela bazı meslekler doktor gibi uzun dönem yapıyorlar. tabi yapmayanlara da şahit olduğum. ama demek istediğim seçme hakkı tanınmıyor. onlar seçiyor.

2004 verilerine gore anlatıyorum . astegmen olursan karaci iken kura cekip deniz veya hava astegmen olabilirsin . yanılmıyorsam butun egitim merkez komutanlıklar Kara kuuvetlerinde kuradan sonra deniz hava kara belli oluyor . eger er olursan zaten neresi duserse orada sıradışı bi durum olmazsa 5 ay 5 gun takılırsın.

sanırım senden benim gibi nisan 12 de teslim olacaksın..havacı karacı vs gibi tercihler yoktu..fakat optik forma uzunmu kısa mı diye tercihler vardı..onu askerlik şubede işaretlemen gerekiyordu..yani üç seçenek var.1.yedek subay 2 er 3 komando..birde eğitimden sonra değişen hiçbişey olmuyor..10nisanda nere çıktıysa ki kısa da çıktıysa çok büyük ihtimalle 5.5ay oradasın..ama uzun yada komando çıkarsa 3 ay sonra dağıtılırız.

kalkıp kalkmadığını bilmiyorum, söylenene göre kalkmış. ama kalkmadan önce hangi aşamada seçiliyordu diyorsan, askerlik şubesinde bir form dolduruyordun. optik form. bu form ve diğer evraklar ağzı kapalı mühürlü bir zarfta sınava götürmek üzere eline veriliyordu.

arkadaşlar şu anki durumu söylüyorum, daha yeni yedek subay adayı sevk ettim ordan biliyorum, üç tercih var, kısa dönem, yedek subay, öğretmen. öğretmen dediğimiz de yedek subay oluyor bir nevi, yalnızca öğretmenler seçebiliyor bunu.

diyelim yedek subay oldunuz (kısa dönem seçmiş de olsanız) o zaman deniz mi hava mı kara mı olduğu, sınavdan sonra internette açıklanan sonuçlarda yazıyor, yani askere giderken hangi kuvvete dahil olduğunuzu biliyorsunuz.

bu arada sen ne seçersen seç önemli değil lafı da gerçek değil. sınava girenlerin yüzde 99'u kısa dönem seçiyorsa, yedek subay ihtiyacı da yedek subay işaretleyenlerden fazlaysa, elbette kısa dönem isteyenlerin bazıları yedek subay olacak, bir acayiplik yok ki bunda? ama eğer asteğmen olmak istiyorsanız, yedek subayı işaretlemişseniz, herhangi bir sakıncanız yoksa, bölümünüz de ihtiyaçların çok dışında değilse, büyük ihtimalle asteğmen olursunuz.

kredi kartı bilgilerini alıyor, checkout yapıyor en azından (hayır sipariş vermedim)

gerçek değilse bile lezzetli görünüyor ama..

dünyada bir çok yerde böcek yeniyor zaten. çiftlikleri dahi var. basit canlılar oldukları için (sıcak kanlı hayvanlar gibi enerjilerinin çoğunu kendilerini ısıtmaya harcamadıklarından yani) oldukça da ekonomikler. araştırırsan internette böcek tüketiminin açlık karşısında epey efektif yollardan biri olduğuna dair makaleler de bulabilirsin. uzakdoğudan bir öğretmenimiz getirmişti çekirge kurusu, baharatlı hamam böceği filan... çekirgeler hakikaten cips gibiydi, bira yanında iyi gider demiştik

amaaan amma çok konuştum be

Gercektir mutlaka. Arkadaslarla gittigim bir lokantada masaya cekirge soyledi birisi. Birkac arkadasim yedi valla, sikayet de etmediler.

bocek tuketiminden haberim vardi ama isin ambalaja dokulmus olmasi garip geldi, absurd geldi yani

www.ntvmsnbc.com

şöyle de bir şey vardı.

nerdeeee.. =)

kadıköye gidebilirsiniz, yakın yani. Kadıköy pasajında bir sürü askeri shop var

küçükyalı carrefour express'in arka sokağında var bir yer. kadıköy pasajı'ndaki yerden daha büyük gibi. kışla var ya yakınında. ondandır.

ben gelen app. davetiyelerine "block this app" diyorum (davetiyenin altinda cikiyo bu link) bi sure sora iyice azalttim davetiye olayini. zaten belli basli davetiyeler skiyo insanin sabrini. kim bakmis, kim ellemis, fun wall, bok wall..

Çift vesait sorun değilse E-8 ekspres hattı E-5 karayolu üzerinden Pendik'e gidiyor. Küçükyalıdan minibüs yoluna giriyor. Yani Bostancı'nın üstünden geçiyor, eğer Bostancı'nın içine gidilecekse Küçükyalı'dan Bostancıya minibüs yapılabilir. E-8'in oldukça hızlı gittiğini söyleyebilirim.

acikcasi, bi bayanın kaydıraktan indiği foto bana fake gibi geldi.

lakin, şahsi fikrim, bunlar zaten çalışanların daha rahat hissetmesi açısından tasatlanmış fasiliteler, atraksiyonlar. yaratıcılık gerektiren mevzular için fresh mind sağlamaya çalışıyorlar. hoş ben çalışmazdım böyle bi yerde lakin, ona göre personel seçimi yapılmıştır.

p.s : cevaptan ben de bi bok anlamadım.

Microsoft olsun Google olsun -bildiğim kadarıyla- proje bazlı çalıştığı için fake olacağını pek sanmıyorum.

aha bbc videosu bi de : news.bbc.co.uk

mekanların gercek ıcındekı kısılerın yalan oldugu fotolar..

bbc'deki yazıyı okursanız orada açık açık anlatmış. google'ın %20 boş zaman olayı var. Şirkette tüm bilgiler tüm kullanıcılara açık (özel şirket bilgileri dahil) çalışanların çalışma sürelerinin %20'sini yaratcılık çalışmalarına ayırmalarını istiyorlar. Kişilerde akıllarına ne gelirse o bilgi bankasına da danışarak deneyebiliyor. Google trends ve google news böyle çıkmış şeyler.

proje geliştirirken masa başında kravatla durmanın kimseye faydası yoktur di mi :P

işyerindeki koordinatörümüz microsoft seattle'a gitmişti. bize "çalışma ortamı hiç buradakiler gibi değil, proje yöneticileri ve ekibi şortla dolaşıyor" diye anlatıyordu.

aglamayin, hersey gercek. Google sizin is yerinde yasamanizi istiyor, hersey var o yuzden ve hersey cok cazip o yuzden. Ama it gibi calistiriyor karsiliginda...

çok saçma değil bunlar oradaki kaydırak katlar arasında merdiven işlevi görüyor aslında ofis ortamlarında sıkça kullanılmaya başlanan bir sirkülasyon yöntemi hızlı oluyor ulaşım.. çalışma alanları dışında biraz da belki lükse kaçılmış dinlenme-eğlence alanları var yani çok çok "o ne olm lan" lık bi ortam sayılmamalı sanki

her şey ötesinde ben resimlerde çalışan kimse göremedim. ha bi tane abi kucağında laptopla oturuyo ama o da chat mi yapıyo, google'da olmadık taramalar mı yapıyo burdan bilemiyorum.

çok güvendiginiz birine şifrenizi verip arada bir girmesini söyleyebilirsiniz kardeşiniz gibi mesela

yahoo answers'da da google bu kisitlamayi tamamen kaldirmis gibi bir seyler okudum ama google'in kendi sitesinde arama yapiyorum emin olmak icin, henuz bir sey bulamadim.

sifrelerimi vermeyi en son olasilik olarak dusunuyorum, yedek yani.

bildiğim kadarıyla yahoo'da böyle bir kısıtlama yok. o yüzden yahoo dışındaki hesaplarını yahoo'ya yönlendir, askerden döndüğünde o zaman zarfında gelmiş mailleri okuma şansın olur en azından. daha sonra deaktif olmuş olan diğer hesaplarını da yeniden aktive edersin(hesapları tamamen kapatmıyorlar), olur biter.(imho)

yahoo'nun auto response diye bir özelliği var; ben askere gittiğimde altı aylık auto response'a bırakmıştım mail'i. yani yahoo'nun login olmadığınızda hesabınızı kapatma gibi bir durumu yok.

gmail'de yine 9 ay diyor.
mail.google.com
en altta.

bir tur blog gibi dusunun. ama yaziyi web sayfasina degil, mail adresine yolluyor.

---copy paste---
Long Term Storage
If you don’t plan on using your notebook for more than six months, Apple recommends that you remove and store the battery with a 50% charge.
---copy paste---
www.apple.com

nisan ayında bende askere gidiyorum.bende de acer var.bende pili%30 doluluk oranında bırakıp kutusunda saklamayı düşünüyorum..bu arada notebooktan ayrı bişekilde saklamanda fayda var..

prize takili olmadigi surece hic fark etmez dusuncesindeyim. illa bi aksiyon almak istiyorsan buzdolabina koy. ama daha iyisi, bi e$e dosta ver haftada 1 saat kullansin ve sonra sarj etsin.

IKEA'da var, 30 YTL civarı. Linkini bulursam ekleyeceğim.

yatak tepsisi diye geçiyor, çizdiğiniz tam olarak şu sanırım:
www.evdose.com

bir de evet ikea'da varmış. şu linkten yanlış anlamadıysam fiyatı 12,95 ytl.
www.evdose.com

@light beam: Benim dediğim onlardan değil, üzeri böyle plastik ama altında yastık gibi bir şey takılı. Ben 32 ytl'ye aldım. Siyah ve beyazı var, ama IKEA'nın sitesinde bulamadım. Ama burada bornovadakinde var, daha geçen hafta gördüm yani.

Fikir olarak şuna benziyor, sadece modeli rengi falan farklı:
www.stacksandstacks.com

Edit: Lapdesk, lap cushion, lapcush falan diyenler var.

şöyle bir şey var. belki uygundur.

www.hipernex.com

@sui: biliyorum onları sanırım "keyif tepsisi" diye satılıyor mağazalarda; boyner'de, koçtaş'ta,ikea'da ve daha bisürü yerde var bunlardan.. ben resimde çizdiği şekilde diye o linki verdim (hatta rengini bile tutturdum:p),

işte şu linkte de değişik bir örneği var:
www.supersepet.com

Ben aynı tepsiyi kahvaltıda filan kullanıyorum ama laptopla birlikte kullanılmıyor maalesef. 10-15 dk sonra aşırı ısınıyor rahatsız ediyor. Sırf laptop için bu tip bi şey alacaksan tavsiye etmem. Yurtdışında bunun için muhteşem şeyler satıyorlar mesela

raremonoshop.com

Ama bunlar türkiye de satılmıyor :(

ikea'da satilandan iki sene önce aldim ve hala kullaniyorum, gayet kullanisli. hatta ortasi cok hafif cukur hava delikleri falan da kapanmiyor böylece. bardak koyma yeri de var. tavsiye ederim yani. beyaz ve kirmizisi oluyo. yalniz benim makina 15 inch.

adi da bagn.

sehpa gibiyse süper ama ikea'da satılanlar hakkında şöyle bir duyum almıştım. notebook değil ama kucakta bulunan strafor köpük dolgu ısınıp daha da zararlı oluyormuş spermciklere. aklınızda bulunsun. ayrıca çizdiğiniz sehpayı bir marangozda 10 15 ytlye yaptırırsınız canavar gibi de olur. aklınızın bir köşesinde bulunsun.

hepsini oynamadım ama oynadıklarımın arasında en zevklisi star wars jedi knight jedi academy 2

jedi knight academy 2 diyorum ben de. en azından yaz aylarına kadar. sanırım tahtını force unleashed e bırakıcak o zaman.

dark forces II: jedi knight
rogue squadron

janr belirtilmemiş, o yüzden biraz beyin çalıştırmak isterseniz pit droids diyebilirim.

republic commando da iyidir hani.

episode 1 racer da var.

jedi knight serisi
star wars rebellion (çoğu kişi sevmez ben bayılırım oysa)
bi de tabiki x wing: alliance

rpg severseniz kotor'ları denememezlik etmeyin. kısa zamanda, iş/ders arasında oynamak için de rogue squadron iyidir. türe göre değişir yani cevap.

google analytics?

(bkz: alexa) ?¿

extremetracking.com

google analytics candır:

www.google.com

evet
benimkiler yanmıştı
deneyim konuşuyor
ama tabii doğal yoldan dökülmektelerse bilemiyorum olayın nedenini. sadece orada da NŞA bir yenilenme var, onu bilebiliyorum. biraz yavaş çıkıyorlar ama

Vucuttaki butun tuyler ve killar dokulur, yerlerine yenisi cikar.

evet,hatta o kirpikler siz farkında olmadan kaç kere dökülüp çıkıyor

ince uçlu markerlar olmuyor mu? cd'ye yazmak için olanlar değil de, bu ilüstrasyon vs için kullanılanlar. kurecolor mıydı neydi, ii bi marka.

balgamla ilgili problem olan nedir onu yazsanız hani?
mesela çok mu balgam çıkarıyorsunuz? veya çok balgam var da çıkaramıyor musunuz? balgamınız çok mu katı? rengi mi bozuk?.. bin türlü soru gelir benim aklıma.

asist plus 600 mg toz kullanin. balgam sökücüdür.

Ticari olmayan kullanımın ücret gerektirmediği yazılımlar da var fakat bu istisna. Genel olarak yazılımların kırılarak ne surette olursa olsun kullanılması yasa dışıdır.

Her şekilde suçtur... Misal çok acıktık yiyecek bir şeyler çaldık, bu suç mudur? Yasalara göre suç, bu da onun gibi. "Haksız kazanç" olarak değil de "haksız fayda" sağlamak olarak bakılmakta...

hobi olarak kullanmakta yasak. microsoft için konuşursak bilg. muh. öğrencilerine beleş program verirken aynı okuldaki diğer bölümlere kullanmayı yasaklıyor, bunla yazılan şeyleri başkalarına satmayı da yasaklıyor.

bu elbette tartismaya acik bir konu.
su anda yasalara gore suc. hatta "bu hirsizliktir" bile deniyor. elbette bunu sadece hirsizligin ne oldugunu bilmeyenler soyler. muhalif bir bakis acisi icin: www.gnu.org

gamecopyworld.com'a göre, orijinaline sahip olduğunuz yazılımın üzerine kişisel kullanım için "no cd patch" uygulamanın sakıncası yoktur.
öte yandan "crack" adı verilen yazılımı üretmek suç sayılmıyor bildiğim kadarıyla. yani yazılımı çalıştıran executable'ları reverse engineering edip bir şekilde yazılım kendi korumasını devre dışı bırakmak suç olmamalı. ancak bu süreçten sonra yazılımı böyle kullanmak suç olabilir. gcw'e göre olmayabilir de. denildiği gibi tartışmalı bir konu.

index.html diye bir dosya yaratıp o klasöre koymak gerekir. içi boş olsun, sadece bir tag olsun yeter.

chmod'u degi$tirebilirsin (bu durumlar icin 0751 ideal)
ya da klasorlere bo$ bir index.html falan atarsin.

Eger CPanel veya benzeri bir kontrol panelin varsa "Index Manager" bolumunden listelemeyi kapatabilirsin.

apache ayarlarindan (.htaccess olur httpd.conf olur) indexes'i kapamak gerekir.