çok sataşma olmuş. o zaman biraz daha devam edeyim. oy vermeyince demokrasi gelmiyor tabi ki, ama oy verip anti-demokratik daha da ötesi faşist bir sistemi onamaktansa oy vermemek yeğdir.
bireysel bir tepki olarak sandığa gitmemek işi tabi ki de örgütlü bir boykota denk değildir, zira boykot gerekli propagandif araçlarla ve örgütlenerek yapılır. ülkede bu işi gelenek olarak benimseyen anlayışlar mevcut, ancak örgütlenme noktasında eksiklikleri çok.
daha fazlası, bu bir mücadele işidir, kesinlikle öyle. ama mücadele sandık mücadelesi değil, sokak mücadelesidir; eylemdir, örgütlenmedir. bunlar bir arada olduğu zaman belki sandığın anlamı olabilir (en iyi ihtimalle bir "allende" olabilir -ki allende'nin koşulları bile günümüzde yok-). yazdıklarımdan bir yenilmiş sayma durumu anlaşılmasın, zira yenilmişlik hissinin aksine mücadeleye umut var. alttan alta kılcal damarlarda dolaşan değişim havaları var; kent mücadelesinin yükselişi, sendikal yozlaşma dolayısıyla değişik yöntemlerle örgütlenmeyi deneyen işçilerin varlığı, gezinin politize ettiği kuşaklar vs. mücadele ile bir yere gelinebileceği inancımı arttırıyor. ama bu işlerin ilk adımı sandık olmadığı gibi, sandığı bütün mücadeleye denk tutmak da sandığı demokrasinin bir farzı sananlarda 30 marttaki gibi bir umutsuzluk ve yenilmişlik hissi doğuruyor.
0