@yemrem'in cevabı üzerinden cevap vereyim kendi uyguladıklarımızı.
** ları ben yazdım.
size tavsiyem bir şeye hayır dedikten sonra yapmayın, bir şeyin yapılması için ağlıyorsa hiç yapmayın. susarsan yapacam, güzelce iste yapayım diye teşvik edin. güzelce istemedikçe yapmayın. bir şeyleri ağlayarak yaptırmak huy olmasın sonra.
** zaten bir şeye hayır dedikten sonra ağlamasına dayanamayıp "peki o zaman yapayım bari" demiyoruz. aynen davranışımız budur.
bizimki ağlama nöbetine girdiğinde veya iyice inatlaştığında kucağıma alıp tatlı kızım, güzel kızım, babasının gülü vs. diye seviyorum yatışıyor, yatışınca indiriyorum. veya ilgisini sevdiği merak ettiği şeylere yöneltmeye çalışıyorum, hadi gel kapıyı beraber açalım, beraber pencereden arabalara bakalım, hadi çiçeklere su verelim vs. (babasıyla bir şeyi beraber yapmayı çok seviyor).
** çoğunlukla yatışmıyor. aksine pata küte vuruyor. iyice kendini yerlere atıyor, sanırım "dediğimi anlamıyorlar" diye. khenüz anne baba'dan öte konuşmaması da buna etken. ama annesi yatıştırma konusunda daha başarılı.
babasına vurmuyor bizimki ama annesine altını değiştirirken var gücüyle vuruyor eşeksıpası. o zaman da acıdı, üf oldu diyip suratımızı ekşitiyoruz, vurmayı kesiyor bir süreliğine, ama bunu oyun haline gitermeyin.
** alt değiştirirken anne ve anneannesi ile güreş mücadelesi içinde, ben daha başarılıyım. vurmuyor ama güreşiyor resmen. kendini kasıp ters köprü pozisyonu alıyor kafası ve ayakları ile. eline bir şey verip onunla oyalanırken bağlayabilirsek bağlıyoruz.
bizde de annesi sesini yükselterek otorite kurmaya çalışıyor, ben ymuşak konuşuyorum ama dikkat ettim, bir süre sonra annesinin uyarılarını dinlememeye başladı. kızsa da pek umursamıyor. ama benim bir cık cıkım veya kaşlarımı kaldırmam bile onu durduruyor. çocuğa sesinizi yükseltmenin dozunu tutturamazsanız çocuk azar arsızı oluyor.
altını değişirkenki güreşleri en aza indirmek için eline oynayacağı bir şeyler veriyoruz. mesela ıslak havluyu eline veriyoruz içinden bi tane mendil ver diyoruz, o mendili çıkarıp vermeye çalışması falan derken duruluyor biraz.
ayrıca mümkünse hemen hergün dışarı çıkın, yürüyüş yapın, parka gidin vs. enerjisini böylelikle atınca evde daha uysal oluyor.
** evde delirince parka götürüyoruz, enerjiyi atıyor, bu sefer eve girmek istemiyor. dört kat merdiveni çıkana kadar bağırış çağırış apartmanın içinde. merdivenin ortasında "kendi haline bırak ehehe" de olmuyor. orada kendini yere atarsa paldır küldür yuvarlanır mazallah.
ve ayrıca çocukla inatlaşmayın, kontrol sizde olmak şartıyla orta yolu bulmaya çalışın. illa benim dediğim olacak demeyin. sizin istediğiniz şeyi onun yöntemleri ile yapın, onu da işin bir parçası haline getirin. mesela yemek yediremiyorsanız küçük bir tabağa yemekten biraz koyun, eline de küçük bir kaşık verin, hadi ye diyin. o yemeği kaşığa alıp yemeye çalışırken siz de bu arada ona yemek yedirmeye çalışın vs.
kafasını vurma konusunda da o anlarda ilgisini başka yöne çekin.
veeeeeeeeee pek bilinmeyen ama öğrendikten sonra kızımın uyarılarımıza rağmen neden tam zıttını yaptığını anlamamı sağlayan bilgiyi paylaşmaya geldi:
büyük kulaklı pembe filler uçamazlar.
yukardaki cümleyi okurken gözünüzün önüne öncelikle büyük kulaklı pembe fil gelir. uçamadığı değil. 2 yaş civarındaki çocuklarda da vurma derken onun zihninde vur canlanır öncelikle, yapma derken onun beyninde yaptığı çağrışım yap-tır. bu çocuklar henüz -me -ma ekinin işlevini tam kavrayamamışlar. onu kendimizce engellerken aslında eşeğin aklına karpuz kabuğu sokuyoruz. biz yapma derken o yap anlıyor. zihninde yapmamak değil yapmak canlanıyor.
elindekini yere atıyorsa atma demeyin, gel çöpe atalım diyin. başını vuruyorken vurma demeyin, gel bu yastığa başını vur diyin. işlerin biraz daha kolaylaştığını göreceksiniz.
** bu tavsiye çok güzelmiş. deneyeceğim.
not: bunaldığınız zamanlar, bu çocuk biye böyle dediğiniz zamanlarda yalnız olmadığınızı hatırlayın, hemen herkes aynı yollardan geçiyor.
0