babam senelerdir arı bakıyor. arıcılık yapıyor demiyorum çünkü o profesyonel bi iş bence. ölen komşumuzdan kalan kovana zevk için bakmaya başladı. sonra seneler içinde çoğaldılar. hatta iki sene balını sattı da. sonra patır patır ölmeye başladılar ve ertesi sene tek kovan kalıverdi. şimdi 2 tane zayıf kovanı var ve yine tamamen zevkine devam ediyor. babamın arılarıyla aynı dönemde ve aynı yerde başka bir arıcının da tüm arıları öldü. hastalık geliyormuş sanırım. yani en önemli riski bir anda ölüvermeleri. sadece hastalıktan değil, kışın da açlıktan ölme ihtimalleri var. zaten kış için onlara da bir iki petek bırakıyorsun ama yetmeyebiliyor.
yukarıda da dedikleri gibi bulunduğu mevki çok önemli. babamdan örnek vereyim. istanbul sınırları içinde farklı zamanlarda birbirinden farklı üç yerde arı baktı; büyükçekmece, arnavutköy'ün bir köyü ve çatalca olarak. büyükçekmece'deki fena değilken arnavutköy'deki iğrenç mesela. çatalca'daki dağ ortamı olduğundan daha lezzetli diğerlerinden. yani özetle nerede bulundukları, etrafta hangi bitkilerin yoğun olduğu çok önemli. ayçiçeği ve akasyanın bol olduğu yerden uzak durmanı tavsiye ederim.
ve en önemlisi arıcılık için vaktin var mı? oğul verme döneminde başından ayrılamazsın. başında maske, elinde körükle saatler geçirmeye hazır mısın?
0