komşunun tavuğu komşuya kaz görünür diye bir atasözü vardır. Her zaman içinde bulunduğumuz koşulda bir sıkıntı yaşadığımızda, "keşke başka bir koşulda olsaydım" düşüncesi başımızda belirir.
Öğrenciyken, keşke hemen mezun olsam ne kadar rahat ederdim deriz, çalışma hayatına atılınca bakarız ki, öğrencilik hayatı daha kolaymış. Şehirde yaşarken of bi köy evinde şimdi kestane közlemek vardı deriz. Köyde odun sobasını her gün iki kere boşaltmaya giderken, lan şehirde hayat ne kolaymış deriz.
Bu durum, insanda her zaman olan bir durumdur. Başka ülkelerde de böyle. Her ülkede bu atasözüne benzer en az bir deyiş vardır.
Haliyle bazen hepimiz "keşke kadın olsaymışım" veya "keşke erkek olsaymışım" deriz. Askere gidince, sünnet olunca, ev geçindirmek zorunda kalınca, eşya taşımak zorunda kalınca falan "keşke kadın olsaymışım" der erkekler. Ama kadınlara sorduğunuzda "regl sancılarında, doğum anında, hamilelik süresince, kör sokakta etrafını 3-4 erkek çevirince, saldırgan köpekler havlayarak üzerine gelince" falan akıllarından "keşke erkek olsaydım" düşüncesi de geçirebilir.
Bunlar aslında, beynimizin, zorluklar karşısında bir kaçma refleksi gösterme biçimi gibi bir şeydir. Elimizi kızgın ateşe uzattığımızda ilk yaptığımız elimizi geri çekmek, zorluktan kaçmak oluyor. Sonra ikinci olarak koşulları değiştirmeyi (ateşi söndürmeyi, eldiven takmayı vs) düşünüyoruz.
Soruya yaklaşırsam eğer, evet erkek olmak çok zor. Öte yandan her erkeğin de birbirine göre hayatta yaşadığı zorluklar farklı. Ama günün sonunda erkek olmaktan memnunum. Mücadeleyi seviyorum ve değiştirmeyi de istemiyorum.
0