ben bir insanın gerçekten kedi sever olup olmadığını ona tasma takıp süslemesi ile ölçüyorum. Tespitlerimde yanılmadım şimdiye kadar, kim yüklü miktarda paralar verip kıvrık kulaklı bir scottish yavru alıp onu ilk haftadan renkli tasmalarla, renkli objelerle süsleyip instasına atıyorsa o kişi gerçek bir hayvansever değil, ilgi severdir.
konunuza gelecek olursak, hayvan bir eşya değildir. onu sevmek aslında bir şart ve yükümlülük de değildir bu arada. sevmeyebilirsin ama seviyormuş kılıfına girmek itici ötesi. bu sevgi bağı geçmiş yaşanmışlıklarla (çocukluk, aile vs.) harmanlandığında insanda empati duygusunu körükler ve salt bir varlığın kayıtsız şartsız size bağımlı olduğu, ve bu bağlılığın ufak bir zaafiyete uğramaması gerektiği gerçeği ile harmanlanırsa gerçek hayvansever olunur. nasıl bir insan bebeği için “ ben uyurken çok ağlıyor, kapıyı mı kapatsam” diyemiyor ise, aynı şeyi sınırlı hayat yolculuğunda vagona dahil ettiği bu günahsız ve habersiz yolcu için de yapmamalı diye düşünüyorum.
Ben ona her baktığımda O’nun her nasılsa beni anladığını ve sevdiğini gözlerinden görüyorum ve içten içe ara sıra ölüm gününü düşünüp kederleniyorum. Çünkü kader birlikteliğimiz var.
Başka bir örnek, 6 ay önce taşındığım mahallede fırsat buldukça beslediğim, Bakışları ile beni her zaman selamlayan, beni işe uğurlayan, En basitinden sadece selamlaştığımız, kara kışta geceleri büzüşmüş, betonda titrerken son paramla üç beş parça besin alıp gecenin köründe verdiğim zeytin adını verdiğim sokak köpeğini her gün hatırlıyorum, Üzülüyorum kendimce acaba 6 ay geçti napıyordur diye.
Dediğim gibi hayvanseverlik çaba ile kazanılabilecek bir özellikten öte yaşanmışlıklarla harmanlanan empatik, vicdani ve en içten duyguların aidiyetinin temsilidir.
0