Tüm kadınları aynı kefeye koyamayız, evet bir kısmı cidden daha çocuk yaşlarından itibaren evlilik odaklı yaşamaya başlıyorlar, okul, iş, kariyer tüm hayatları evliliğe endekslenmiş oluyor. Ama içlerinde evlenmek zorunda kaldığı için evlenenler de var, zorunluluk neden doğuyor. En birinci ve yeri doldurulamayacak sebep bence çocuk, çocuk sahibi olmayı istemek, henüz yaşamadan hissetmeye başladığı annelik duygusu evliliği mecbur hale getiriyor. İkinci sebep duygusal eksiklik, belli bir zamandan sonra insan yormadan, incitmeden beraber yürüyebileceği birisini arıyor, maddi olarak beklenti yok, etrafta baskı da yok, ama işte yerini dolduramadığın başka bir eksiklik var.
Sırf evlenmiş olmak için evlenenleri, aile baskısı ile evlenenleri, maddi kaygılarla evlenenleri bu saydığım maddelerin dışında tutuyorum.
Pişmanlık olayı da bizim toplumuzda çok geçerli değil, o pişman olan kadınların büyük çoğunluğu çocuk sahibi olduğu için, diğer bir kısmı da daha iyi bir alternatif yaşam şekli olmadığı için hayatlarına, evliliklerine devam ediyorlar. Bir yerden sonra evliliğe çok büyük anlamlar yüklemeyi bırakıyorlar. Olmuş olması gerektiği için oluyor. Bu yüzden bir çok kadının en yakın arkadaşı eşi değil, hatta eşi arkadaşı bile değil. Aynı evde yaşayan ama birbirinden uzak insanlar haline gelebiliyorlar. Ha günümüzde görücü usulüyle evlenmiş evliliklerinde 30-40 seneyi devirmiş, hala birbirlerine sevgi dolu bakan, 2 gün ayrı kalamayan bir sürü çift de var. Sevgi önemli evet, ama bazı şeylerle anlam kazanıyor. Tek bir şeye endekslememek lazım evliliği...
0