hayir, bir istisna var. her basliginda muhendisim yazmasindan yeni hesabi oldugunu anlamistim cok zor olmasa gerek.

Evet :)

hayır.

Bu konuda oldukça iyiyim hatta bunu bir oyun haline getirdim:) Belirgin bir bireysel dil kullanımı varsa ve aktif birisiyse anlıyorum. Kim olduğunu tahmin edip özelden teyit ettiklerim de var ama ifşa etmem burada kimseyi.

6 yılda sadece bir kişiyi tahmin ettim. O da cevap vermedi. Yani pek anlıyorum diyemem.

Anlamıyorum. gerekte yok.
Sentenello , papi chulo zamanından kalma ergenlik dönemi sancıları da geçtik .
Sorulara, dertlerle odaklanıyorum daha çok .
Bu arada benimki her zaman tek hesap olacak burada. Aynı anda ikincisine gerek yok.

Duyuruyu çok fazla okumama rağmen anlayamıyorum. Yani bazen bir şeyler bir şeyleri anımsatıyor ama kullanıcı adlarını unutmuş oluyorum.

www.eksiduyuru.com
Bu soru bana şu duyurudaki cevaptan çıkmış gibi geldi (:
Geçenlerde birisi soru açmıştı. Sonra kendi sorusuna yanlışlıkla diğer hesaptan yanıt attı. Duyurucular da hemen "Hocam hesapları karıştırdın" diye dalga geçmeye başladı. Nickini hatırlamıyorum maalesef ama komik bir andı.

duyuruyu laf sokmak icin ikinci hesap acip trolleyecek kadar issiz olan arkadaslari umursamadigim icin takip etmiyorum boyle seyleri, umrumda degil.

yazarken zaten soruyu kim sormus diye bile bakmiyorum pek. sadece begendigim bir duyuru ya da cevap var ise nick'e dikkat ederim.

laissez faire, laissez passer

Çok anlayamıyorum.

anlıyorum ve hemen engeli çakıyorum. haha.

hiç anlamıyorum, anlasam da, bana bulaşmadığı sürece umrumda olmaz.

Aynı anda birden fazla hesap kullanan değil de 5-6 yıl önce aktif kullandığı hesabı kullanmayı bırakıp şu an başka kullanıcı ismiyle buralarda olabileceğini düşündüğüm iki kişi var.
Eski ve “şüphelendiğim yeni kullanıcı isimlerini” ancak görünce hatırlarım ama yazdıklarına denk gelince “bu kesin ….” diye düşünüyorum.

Biz anlayamıyoruz ama modlar panelde görüyor. Mod kankası olan biliyordur yani :)

ben bana olan nefretlerinden tanıyorum.

normalde burada arkadaş olduklarımın ikinci nickleri var mıdır diye eğlencesine bakınırdım ama son zamanlarda zorba bir ruh hastası (yataktan devrim yapan bir arkadaş) çıktı, insanlara dadanıyor. bir süredir de ortada yok, ikinci (belki üçüncü) nickine geçti diye düşünüyordum —ki bingo buldum. şimdi radarımda.

1 kullanıcı hariç (Onu da "eski nickim şuydu" dediği ve yakın zamanda yazar affı ile eski hesabını kurtardığı için biliyorum) kimsenin ikinci nickini yahut eski nickini bilmiyorum.

Bazen herkes aynı kişiymiş gibi geliyor bana. Ama anlamıyorum da kim kimdir. "şu kesin şunun hesabıdır" da diyemiyorum. Son birkaç ay hariç kimsenin nickine dikkat etmiyordum. Bazı kullanıcıları tanoyorduk tabii zamanla.

Mesela site yeni haline gelince sh.....rd nickiyle yazan kullanıcıyı 45+ kişi engelledi ve o da yazmaz oldu. Şimdi kesin başka bir nickle aramızda ama her duyurunun altına dikkat çekmek için saçma sapan şeyler yazan yeni bir kullanıcı fark etmedim. Acaba usturuplu mu yazmaya başladı. (Bu yeni fasiliteler çok hoş oldu, teşekkürler compu)

Kendimin de 3 hesap var kullandığım. Biri 18 yıllık sözlük hesabı. Hep kapalı normalde. Geçenlerde yolunu buldum kullanmanın. Sözlükm hesabım kapalı olsa da duyuru'da 100 günlüğüne Pc'de login olmuş vaziyette. Bilgisayardan onu kullanıyorum. Telefon ve tabletten bunu kullanıyorum. Bir de bu nickten önce 2012'ye kadar kullanıp kapattığım eski hesabım vardı. Son yazar affıyla canlandırdım. Arada onunla login oluyorum. Toplam 3 olmuş oldu.

Duyuru hayatım boyunca 2-3 kez anonim soru sormam gerekti ve tek kullanımlık hesaplar açtım. Onları da soru ile ilgili konulardan seçtim. Mesela sorun "iktidarsızlık" olsun, nick "ebediyyen muhalefet" gibi... (Yok böyle bir sorun ve nick, örnek olarak verdim) O tek kullanımlık hesapları da başkasını cevaplama yahut başka soru sormak için kullanmadım.

Bir de merak ettiğim hesabı kapalı bazı kullanıcılar var. Onlardan farklı nickle devam eden varsa, bilmek isterdim. İsteyenlerin kullandıkları eski/diğer nicklerini ifşa ettiği bir duyuru mu açsak...

Sonra toplarım çünkü yemekle uğraşırken ellere bir şeyler bulaşıyor, en basiti ıslak oluyor, bu ellerle un kavanozunu tutup yerine kaldırsam ona da bulaşıyor, en son her şeyi temizler siler toplarım

Dağınık.
Bir çeşit yemek yapsam mutfak savaş alanına dönüyor. Yemek yapma işi bitince mutlaka toparlar, temizlerim bırakmam öyle. Artık yaparken aynı zamanda toparlamaya çalışıyorum ama.

toplayarak çalışırım. dağınık çalışılmasından da nefret ederim. lavaboya kirli bulaşık vs biriktirilmesinden hiç hoşlanmam. yani bir şeyi lavabonun içine koymaktansa onu gerekliyse sudan geçirip bulaşık makinesine koymak zaman açısından neredeyse farksız. travmalarım tetikleniyor şu an.

düzenli. bulaşık makinesi boş olur. kullandığımı sudan geçirip koyarım.
tezgahım geniş. rahat rahat çalışırım. çok keyiflidir düzenli mutfakta yemek yapmak.

Yemek yerken bile, arada boşalan tabak olursa, onu sudan geçirip, bulaşık makinesine koyup yemeğime öyle devam ederim. O derece.
Eviyede herhangi bir an, bulaşık tabak görürsem o evde yemek yemem (OKB)

rahat ve hızlı çalışabilmek için eş zamanlı toparlarım ama içinde bulunulan ruh hali bazen bu ritmi bozabiliyor :v

Bulaşık makinem yok o nedenle kirli bulaşıkları günün sonuna kadar lavaboda biriktirip toplu yıkarım ama onun dışında yemek yaparken yaparken bir yandan toparlarım.

ben yemek yaparken mutfağım savaş alanına döner. yemek pişerken toplarım.

Toplaya toplaya çalışırım, dağınık mutfakta çalışamam hatta.

Bu konudaki uygulama farklılığımızdan dolayı eşimle sıkça tartışırız. Ben toplu olmayı severim, dağınık ortamda çalışmam, yemeğe birşey koymuşsam ondan geriye hiçbirşey kalmamalı tezgahta, sonra sırası ile giderim ki hiç biriken birşey olmaz geride. Ancak eşim önce yemekleri yapar çok hızlı ama arkası savaş alanı gibi kalır, sonra toplamaya da enerjisi kalmayınca mutfak berbat. Ama o da bana diyor ki sen hazırlayana kadar açlıktan ölürüz. Bilemedim...

Toplu çalışırım. Bulaşık makinem yok o yüzden işi biten şeyi yıkayıp kaldırırım, dolaba koyarım hemen.

Dağınık çalışırım, çok fazla şey kullanıp bir sürü bulaşık çıkarırım. İşim tamamen bittikten sonra toparlarım.

Düzenliyimdir. Labdan alışkanlık belki.

Truf +1
Bunu hiç düşünmemiştim ama ben de çok uzun süre labda ve ilaç sektöründe (aşırı steril) çalıştığım için baya temiz düzenli çalışıyorum,

Kastettiğin şu ise, aldım, birkaç kez kullandım, onu yıkayana kadar tepsiyi yıkarım, daha kolay yahu dedim. Çöpe attım.

www.ikea.com.tr

evet mirket mastırşefte görmüştüm. yanmaz kağıt mecbur kullanılıyor sık sık. diğeri de kullanıp çöpe atılıyor ve aniden bitiveriyor bazen. keşke atmasan bana verseydin. :D

tad gecisinden inanilmaz rahatsiz oldugum icin hayir.

sağlıklı addedilen rengi açılmamış pişirme kağıdı kullanıyorum, bunlar inanılmaz zor oluyor

borcam dediğiniz cam olan borcam di mi?
her türlü şeyi sıkıp makinayada koyuyorum, durulanmayacağını düşünüyorsan kaynar su dök içine soğuyana kadar beklet.
metal gibi olan telli sünger ile çitileyebilirsin

Cam gözeneksiz olduğu için yağ çözücüyü emmez fakat üstünde kalıntı kalır diye endişe ediyorsanız yağ çözücü sıkıp biraz beklettikten sonra lavaboda durulayıp öyle atın makineye. Yağ çözücü de mümkünse gıda ile temas eden yüzeyler için uygun, ağır kimyasal içermeyen bir ürün olsun, hiçbir şey olmaz.

Bugünden itibaren, evdeki televizyonu paketleyip kaldırıyorum ve her akşam şu saatten şu saate kadar iki saati okuma saati ilan ediyorum. O saatlerde herkes telefonunu kapatıp vestiyere bırakacak ve kitap okuyacaktır dersin. Olur biter.

Aslında çocuk böyle bir kuralı zaten olan evde doğup büyümüş olsa, ayrıca söylemeye de gerek kalmazdı ama, hiçbir şey için geç değil.

Uyguladım. Oradan biliyorum.

benimki 2 saati bırak yarım saatin sonuna doğru tısıl tısıl etmeye başlıyor. ödül koyuyorum, tatlı yenecekse şu kadar sayfa bitecek ondan sonra falan diyorum etkili oluyor baya.

en son tehdit ediyorum, yarın arkadaşların okurken sen kalacaksın diye. birkaç sayfa da böyle bitiyor.

20 kitap okudukça oyuncak hediye alma anlaşmamız var. Okudukça listeye not ediyor.

Ogrenmek ogrenmek icindir. Odul icin, seker icin, sticker icin falan ogrenmek olmaz.

Armut dibine dusuyor malesef. Siz okumuyorsaniz, cocugunuz da okumaz. Sizin her gun okumaniz, ornek olmaniz gerek. En temiz yontem budur. Birlikte okuyacaksiniz. Kitaptaki bir seyler hakkinda konusacaksiniz.

Ayrica neye ilgi duyuyorsa o tur kitaplari dergileri alacaksiniz, cocuk sececek. Sizin sacma buldugunuz bir sey de olabilir...

henüz okumayı pek sökemedi, sökünce ilgisine göre kitap bile yazarım ona.

Kitapları sevmeleri de önemli. Ben yeğenlerim ilgi duysunlar diye kitap okurken şebeğe dönüyordum artık. Vurgu tonlama gizem unsurları merak uyandırma falan tiyatro sahneler gibi role girmek gerekiyor diye düşünüyordum. Bı tanesi ilgisiz bir çocuktu. Okuyorum da havaya okuyorum veya sadece küçüğü ilgileniyor gibiydi. Sonra bir baktım her akşam uyumadan hala hadi masal oku diyordu. İkisine birden her gece okudum hep. Tabi okul çagina gelince bizde fazla kalamadilar (anne baba boşandı)
Kitapçilara gidip kitapları seçtirmek, haşir neşir etmek, sevdiği karakterlerle ilgili etkinlikli kitaplar (mesela kitabi okuyup bitirdikten sonra son sayfada sticker, boyama ya da en çok neye ilgisi varsa onunla ilgili ilgi çekici kitaplar) düşünülebilir belki.

bir başkasının davranışı asla sizin kontrol alanınızda olan bir şey değil.

sizin kontrol alanınızda olan yegane şey; size karşı ukala tavırları olan birine karşı pozisyonunuzu, kendi tavırlarınızı değiştirmek.

işyerinden böyle birini dövdüm ve sonra kovuldum.

her ne hikmetse iş aktimi fesheden snob-ukala yöneticiler bana pek mülayim davrandılar.

hani tatar ramazan sürgünde filminde bir replik vardı:

''nasıl da adam oldunuz bıçak meydana çıkınca...''

öyle işte.

black hole

Fabian toulme - iki yaşam / hakimin yolcugu ve bence diğer tüm kitaplari
Manu larcenet - sıradan zaferler

Ooo en sevdiğim alan.

Favorim a perfect lie'n da önerdiği "Sıradan Zaferler". Hazır Karakarga'dan başlamışken onlardan devam edeyim.

-Boksör: Soykırımdan Kurtulan Hertzko Haft’ın Gerçek Hikayesi
-Kendine İyi Bak
-Eskisi Gibi

diğer beğendiğim Karakarga baskıları.

Ama doğruyu söylemek gerekirse grafik roman söz konusuysa benim aşık olduğum yayınevi Baobab.

-Cahiller: Karşılıklı Bir Aydınlanmanın Hikâyesi
-Avare Tanrı
-Hartlepool Maymunu
-Hariciye Günlükleri
-Rosalie Blum Üçlemesi

muhteşem eserler.

Baobab'ın ardından Desen geliyor. Oradaki favorilerim:

-Kumdan Sokaklar
-İki Yaşam (a perfet lie'a yine selam olsun)
-Ev

Bir de İletişim'den çıkan ve az bilinen Uğur Erbaş'ın "Germakoçi"si yerli grafik romanın zirvelerinden. Fırat Yaşa'nın "Tepe" ve "Sırça Köşk"'ünü de öneririm.

Daytripper (gün gezgini) - gabriel ba
de tales - gabriel ba
i killed adolf hitler
pyongyang - guy delisle

Güngezgini +1000
Sophie'nin baladı

-blankets. craig thompson. 2008’de okudum, hala hatırlarım.
-goodbye, chunky rice

İstediğin kategoriye giriyor mu bilmiyorum ama;
-Cyril Pedrosa, Portekiz

Daha önce yazılmamasına şaşırdım.

Sıradan Zaferler var o yazılmış neyse ki...

teşekkürler, güzel insanlar.

Proje resim dosyası diye arat googleda, tüp şeklinde olanları da var hangisi işine yararsa
cdn.dsmcdn.com
encrypted-tbn0.gstatic.com

Eğer bir evde bir şeyden çok varsa ve o şey gerekliyse, hayatınızın parçasıysa o şey için kalıcı, sabit bir yer olması birkaç açıdan iyi. Böylece hem düzenli kalıyor hem de sizin hobinizi, işinizi veya zevkinizi daha ciddi hale getiriyor.

Eğer bu kalıplar sizin için bu kadar önemli ve evde de yer kaplıyorsa bir köşeye bunlar için dolap yaptırmanız en iyisi bence. Çok büyük bir şeye de gerek yok. Ütü masası dolapları oluyor ya ince, öyle bir şeyler belki... Kapağına da elbise kalıbı dolabı olduğunu belirten bir şeyler yapın, hatta mesela kapağını bir tekstille falan kaplayın örneğin... Eve kişilik de katar hem, siz de daha zevk alarak çalışırsınız. Neticede bunlar bir yere gitmeyecek değil mi?

Katlayıp, her birini bir naylon gömlek içine koyup klasörlemek,
veya,
rulolayıp tamamını ikeadan alınacak bir estetik kutu içine koyup kitaplığın bir rafına koymak
uygun çözüm olabilir.

Edit: Biz naylon gömlek derdik de, poşet dosyaymış onun adı. :)

@akhenaten, hayır gitmeyecek ama mutfaktaki tencereler gibi düşün. bazen büyüğünü hiç kullanmayacaksın tek kişi olduğu için ama birde misafirlar gelmiş onu çıkarmak zorunda kalacaksın.

yatak ile baza arasina,
tabi kac adet oldugu önemli,
90 larda bu kalıpları gazete ve dergilerle beraber aliyorduk sanki..

havası alınabilen hurçlar var.

Tv. reklamında bi kadın görmüştüm. Yolda gördüğü ve dokunduğu solmuş siyah kıyafetler simsiyah oluyordu.

zaten inandırıcı değil de, biri yazmıştı bazısı çok güçlü oluyor diye, acaba dedirtti hani.

bu tür reklamlardaki kirler, yağlar vs. özel hazırlanmış kimyasal formüllerin sonucu, o fırındaki yağ/pislik özellikle belirli koşullarda oluşturuluyor, örneğin: X yağı,Y yağı (yağ bile olmayabilirler) bilmem kaç derecede bilmem ne kadar sürede oluşuyor. makinedeki sıvı da tam olarak o duruma özel çözücüler içeriyor ve hoop gördüğünüz gibi.

her türlü yağ/pislik vs. temizleyiciler için reklamlar bu şekilde hazırlanıyor. hayat reklamlardaki gibi olsa mükemmel olurdu :)

yorumlarda da ne çok inanan olmuş. canlarım benim, hepsi hüsrana uğraycak.

Youtube da yaspe diye bir kanal var o bunu deniyordu ve hiç de etkili değildi.

Videodaki REDHUT buhar temizleyicisi. Birkaç avrupa ülkesinde oldukça meşhur ama bizdeki muadilleri böyle değilmiş. Birkaç youtube kullanıcı videosunda görmüştüm, memnuniyet yüksek değildi

bende buhar makinası var. iyi temizliyor ama bu ai olsa gerek. böyle bir temizlik olasılık dışı.

hamle derken anlayamadım. tüm açılışları ve karşılıklarını bilirim. sonrası tabiki düşünce ve gelişine oyun.

evet açılışları kastettim.

sadece ingiliz ilk 5-6 hamlesini, sonrası allah ne verdiyse asdasd oynamak bana göre değil izlemeyi daha çok seviyorum. düşünmek çok zor :/

satranç hocası ezberlemeyin olayın mantığını hamlenin gücünü ve sonraki hamlelere yarattığı etkileri anlayın demişti.

zaten hocam bazı açılışlar var onları ezberlediniz mi ya da bir şekilde öğrendiniz mi gerisi gözlem ve düşünce gücüyle ilerliyor diye biliyorum.

dokuz.

satrançla uğraşmak yorucu ve meşakkatli bir iştir kardeşim. Sevmiyorsan, ilgin, tutkun yoksa zor gelebilir. Açılış çalışacaksın, ezberleyeceksin. Pek çok açılış çalışman gerekir. Açılışların fikirlerini öğrenmen gerekir. Oyun sonu çalışman, tipik pozisyonları öğrenmen gerekir. Oyun ortasında, kombinezonda yaratıcı falan olursun.

Bu konuda ciddi isen böyle çalışırsın tabii, yoksa eğlencesine her türlü oynarsın. :)

Kezo neyse de incel artık resmen küfür yerine geçiyor olmalı. Çünkü bu incel dedikleri kişi iki genç kızın canını aldı. Şimdi gelmişler her begenmedikleri kişilik, cevap, fikir veya düşünceye aman yarabbi bu incel diye üste çıkmaya çalışıyorlar.

niye kezo neyse, bak yazarken bile tuhaf hissettim, o da aynı şey. abi sizin kafanız çalışmıyor mu, milletin çoluğu çocuğu sadece kız ya da erkekten mi oluşuyor. adalet anlayışınız bu mu? her olayın kendi içinde haklı haksız yönleri vardır.

hele sen tamin ettiğim kişiysen ki; senden hak adalet insanlık beklemek deveye fizik dersi anlatmak gibi. ama neyse. demek istediğim soru da belli zaten.
birine lakap takmak çok itici.

Ağa senin sorunlar var herhalde mesajda attın cevap verdim. Bundan önceki hesabım 7-8 sene önceydi açılsın diye yazdım açılmadı zaten. Burada da gelmiş zırlıyorsun. Benim kimseyle derdim yok bana bulasmazsan sevinirim. Rastgele

ne bileyim hararetle erkek savunuculuğu yaptığın için öyle zannettim. değilsen pekala. yine de kezo neyse demen sorunlu bunun üzerinde dur.

yanlışını gösterdik diye de triplenme.

Ben erkek savunması yapmıyorum. İncel dedikleri kişi iki genç kızın canını almış o yüzden bence küfür yerine geçer diyorum. Kezo deyince öyle bir sonuca çıkmıyor. Söylediklerim apaçık.

Kezo, önceki haliyle Kezban bir isim. Hakaret/aşağılama amacıyla birine Kezo diye hitap edilmesi çok büyük terbiyesizlik.

Incel ise İngilizcesi “involuntary celibate” olan kavramın kısaltılmış hali. Anlamı karşılayan bir Türkçe sözcük bulunmasın gerekiyor.

@10551037, inceli de kezosu da hakaret amaçlı kullanılıyor canım benim.

bahsi geçen eleman incel değil sosyopat.

Biliyorum güzelim, gayet iyi biliyorum ve kendimce yanlış bulduğum duruma temelden bir eleştiri getiriyorum.

herkes bos bos yazmis ama kimse bu hitaplarin temeline inmemis. incel kavrami dilimize yeni girmis ama bu kelime bizde zaten badak seklinde vardi, incel bu badak kavramini bir ust noktaya cikariyor: tehlikeli politik bir temele oturtarak kadin dusmanligi yapiyor inceller. "incel demeyelim inciniyor"culari koseye alalim; dunyadan bir haber, incel kitlelerin internetten baslayarak gercek hayata yayilan zehirini gormeyen, cahilce kollama yapanlarlarla isimiz olmamali.

kezo/kezban hitabi da aslinda badaklikla ve politik tanimiyla hayatimiza yeni girmis olsa da kokleri her daim zaten kulturumuzun icinde varolan incellikle cok alakali bir kavram. karsisindaki kadini kezo/kezban olarak adlandiran erkeklerde zaten incellik egilimi vardir. zaten iliklerine kadar islemis kadin dusmanligini farkina bile varamiyordur belki ama (Turk kulturu sagolsun Turkiye'de incel ve/veya kadin dusmanligi egilimi olmayan erkek yoktur neredeyse) bu egilimin getirdigi kadinlarin bir meta ve sadece erkek eglencesi olarak var oldugu gibi hastalikli bir dusunceyle kendilerini reddeden, reddetmeye curet gosteren kadinlara bu lakabi takiyorlar.

Kezo/kezban az da olsa "varos" kavrami ile karistirilarak kullaniliyor ama genel olarak ustte anlattigim anlamdadir.

simdi boyle fulari taktik kimseye tabii ki kezo/kezban demeyecegiz ama bir kadin olarak, konusmalarindan, savunduklarindan incel kadin dusmani oldugunu anladigim kisilere sonuna dek incel deme hakkini kendimde goruyorum. simsiyah gecede yanip sonen deniz feneri gibiler cunku masallah, gormemek, tanimamak imkansiz.

Ben kullanıyorum. 2 yıl oldu. Hala ısıtıyor. Trendyoldan almıştım. Cok pahalı değildi.

Bir kere en başta su tasarrufu. Sürekli su doldurma zorunluluğu yok.

Hatta 1 haftadır annemin sırtı icin her gun çalıştırıyoruz akşamları. Cok memnunuz.

İlk gündeki kadar şiddetli ısınmıyor artık ama yine de yeterince sıcak tutuyor. İyi ki almışım diyorum.

Özellikle kıvrımlı bir vücut hattına sahipseniz kesinlikle 1. pantolondan yana kullanıyorum seçimimi.
Bu ceket ve 1. pantolonla beliniz daha ince gözükecektir ayrıca.

(bkz: 50 hamle kuralı)

Soru ve thunder thunder thunder thundercats'ın cevabı sayesinde yıllardır uyguladığımız 16 hamle kuralının aslında yanlış olduğunu öğrendim.

Duyuruyu sevmemin sebebi bu.

öncelikle yalnızca 2 fil ile mat mümkün ama başlangıç için biraz zor, youtube'da vardır. kale-şah ikilisiyle mat çok daha kolay. yapmanız gereken şey, diğer şah ile kendi şahınız arası doğrultuda kalenizi kullanarak şahlar aynı hizaya geldiğinde kaleyi bir alta kaydırmak. bunun haricinde aynı hamlenin tekrarı nedeniyle beraberlik durumu var. ayrıca pozisyon akmıyorsa genelde beraberlik teklif edilir.

Piyonlarımdan birini vezir yapıp mat ettim.

lichess, chesscom

Maksat biyolojik temizlik mi? 5-10 dakika yeterli.

1 dakika yeterli.

10-15 dakika bekliyorum o ara başka işlerimi yapıyorum

Çamaşır suyu uçucu olduğundan bir süre sonra etkisini kaybeder. Açık alanda bir gece dayanacağını sanmam. Klozet için soruyorsanız, ben gece yatmadan bir güzel domestosluyorum, klozetin kapağını da kapatıyorum. Gece tuvalete kalmadığımdan sabaha kadar öyle duruyor ve güzel temizleniyor.

cok uzun zamandir sanal ortamlarda kaliteli zaman gecirmiyorum. buna ragmen vaktimin buyuk cogunlugunu sanal ortamlarda geciriyor olmak uzucu.

yine de youtube en iyilerden sanirim. ozellikle ilgi alanina gore faydali icerikler tukettiginde.

Sanırım benim en sevdiğim pinterest. Oradan çok fikir ve ilham alıyorum. Elbise örmeye başlamıştım pandemide o zaman keşfettim şimdi neyle kombinleyeceğimi bilmediğim bir parçayı bile oradan aldığım fikirlerle kombinleyebiliyorum.
İlgi alanıma göre tarifler bulabiliyorum.
Dekorasyon fikirleri ediliyorum odamın rengini seçerken bile oradan fikir almıştım.

bunu bende arıyorum. youtube dışında genelde boş geçiyor.

Youtube'da kaliteli zaman gecebiliyor bazen ama orada da attention economy durumlari var. Mesela dikkat edin bir video acmis olalim 20 dakikalik, dikkatle dinleyin. Video bittiginde nasil bir sonuc cikardik dusundugun zaman insan sasiriyor. Lafi evirip cevirip ayni seyleri soyluyoruz biz de dinliyoruz.

En uzucu taraf shorts kismiyla ilgili, herkes ekmeginin pesinde tabii ama AI ile otomatik video yapmis mesela, ekrandaki yazi veya telaffuzda sacma sapan bir hata var. Ozetle videoyu yapan taraf bile en azindan 1 kere gozden gecireyim dememis. Videoyu yapan bakmiyor biz bakiyoruz falan insan cidden aptal gibi hissediyor. O yuzden AI oldugu belliyse direk geciyorum, zaten hic bakmamak lazim da bagimlilik iste.

Ozetle is insanin odaginda bitiyor. Mesela yazilimla ilgili teknik konularda izleyip birsey yapmiyorsun, tabii neler yapilabildigini gormek guzel ama uygulamayinca cogu unutulup gidiyor. Tutorial anlaminda takip edip kendi projemin icinde aninda uygulama yontemini uygulamaya calisiyorum.

Eksisozluk'e bakardim eskiden, eski halinde de insanlarda biraz fazla kibir vardi sanki ama gene kayda deger yazilar olabiliyordu. Simdi gir gundemdeki herhangi bir basliga, hep ayni basmakalip seyler yazilip durulmus. Asiri bir karamsarlik havasi, abarti laflar falan igrenc.

Candy Crush Saga

En kaliteli zamanı belli sosyal medya ve forumlardaki algoritmayı kendinize göre ayarlayarak yaşyabilirsiniz.

mesela reddit'de ilgi dahilinizde olan subredditleri takip edebilirsiniz. o takip ettiklerinize göre algoritma oluşuyor sonrasında başka subredditler önermeye başlıyor. twitter da eskiden böyleydi ama biraz saçmaladı malum elondan sonra ama yine de ilgi alanınıza göre şeyler önerebiliyor.

zaten youtube da algoritmaya göre çalışıyor. eskiden daha iyiydi ama şu an da fena değil.

ekşisözlük'ü kesinlikle önermem. tam anlamıyla bir algoritma yok ve troller tarafından manipüle edilen bir gündem sayfası var.

Reddit
Twitter
Kelimelik

ben.

ben.

Yazdık da olumsuz dönüş oldu neden diye sordum yanıt alamadım. Keyiflerine göre
Hesap uçalı 7-8 sene oldu hapse girsek cikardik.

Thunder thunder thunder thundercats isimli hesabımı canlandırdım. (İsteyen eski/yeni nick paylaşabilir sakınca görmüyorsa)

araya kaynak yaparak bir soru sormak istiyorum. favorileriniz, actiginiz basliklar vs. duruyor mu?

bir de ne gerekiyor? ben emailimi bile hatirlamiyorum. 15 sene falan oldu.

Ben sadece fraise'e "falan nikli hesabımı açar mısınız?" yazdım. O da "biz kapatmamışız siz kendiniz kapamışsınız, canlandırdım." yazdı.

Login ekranından kullanıcı adımı ve ilk aklıma gelen o zamanki şifremi yazdım, olmadı. İkinci denememde oldu.

Hangi mailimi yazdığımı da hatırlamıyordum. Login olunca ayarlardan baktım. Mesajlaşmalar durmuyordu doğal olarak. Favorilerim duruyordu.

Şimdi üçe bölündüm. Sözlük hesabım, internet hesabım ve eski hesabım. İyi mi ettim bilmiyorum.
Sour

Bkz: Tikvenik, balkabağı böreği

Pırasalı böreğe bayılırım ama hazır yufkadan değil el açması olacak.
Duyduğum ilginç börek hamsili börek olsa gerek karadeniz mutfağı beni sürekli şaşırtıyor.

Balkabaklıyı gördüm şimdi ilk cevapta çok ilgimi çekti onun tarifine bakıp deneyeceğim kafamda çok oturdu bu fikir.

hiçbir şeyin. kürt böreği yani. beni en çok şaşırtan da oydu. 20'li yaşlarımda tanıştım, o zamandan beri çok severim. şekerli de olur, şekersiz de.

Afyon'da o yöreye özel, yağ olarak iç yağı kullanılarak evlerde yapılan ve mahalle aralarında bu iş için yapılmış fırınlarda pişirilen Ağzıaçık ve Bükme adında iki çeşit börek vardır.

O böreklerden yemeyen, ben börek yedim dememeli bence.

Bazıları bunu duyunca öyle börek mi varmış diyor ama en beğendiğim böreklerden biri patlıcanlı börek. Patates her zaman favorim. Çayla çok iyi gidiyor meret. Yöresel olarak da Adana böreğini ve Kürt böreğini severim.

balkabağı tatlı mı diye düşündüm ama şekersiz olanı da varmış. mirket'in söylediğini de yeni duyuyorum ama içyağı veganlar için uygun değil.

birde anadolu'da sadece kaymak konarak yapılan var. katmer gibi düşünülmesin. ceviz falan yok sade kaymak konuyor pişiriliyor hepsi bu. ondan sonra onu ayıla bayıla yiyorlar.

mirket +1 mercimekli bükme börek böreklerin atasıdır

Pırpeç. Arnavutlara özgü bir börek. Yumurta ve yoğurt ile bir harç kullanılıyor iç malzeme olarak

Kırlona ya da Krelan denilen bir börekleri daha var yine değişik

Fliya var. Kaymaklı bir börek. Bunu hiç yemedim çok meşakkatliymiş. Bir kez denemek istiyorum

Sadece cevizli bir börek vardı nerde yedim hatırlamıyorum. Çengel köy de yemiş olabilirim oradan bir börekçiden almış çay bahçesinde yemiş olabiliriz.

Ece Zaim in tarif kitabında lahanalı el açması börek tarifi vardı. Yapmıştım çok güzel olmuştu babaannesinin tarifiymiş. Gerçi el açması börek içine ne koyarsan koy güzel oluyor. Aynı tarifi bir kez de mantarlı yaptım o da çok güzel olmuştu

Pırasalı böreğe ise ölürüm...

egede kabaklı kapama derler. efsanedir.

aa en ilginci ısırgan otundan yapılan. selanik göçmenlerinden gördüm.

Bursa'da kafkas (kestane sekerci olan) subelerinde tavuklu talaş böreği oluyor. Milföy hamurundan, biz burda milfoylu böreklere talaş böreği diyoruz baska yerde pek duymadim bu ismi. Ama arkadaslar fırsatınız olursa mutlaka deneyin derim. Sabah 10dan sonra bulamazsiniz, bulsaniz da taze diildir mikrodalgada ısıtmakla olmuyor.

Soya filizli çin böreği

balkabağı böreği ya da gözlemesi enteresan. seferihisar pazarından başka yerde bulamıyorum.
arapsaçı otundan börek gözleme. anason gibi koktuğundan benden başka seveni görmedim.
acısız otlardan karma yapılan veya içi bol ısırgan böreği efsanedir.
bozyaka börekçisinin acılı ve patlıcanlı böreği var. bi ısırın derim.

Halamın lahana turşulu böreği. Çok ender yapıyor ne yazık ki. Bayramdan önce konusunu açmalıyım.

Balkabaklı börek diyenlere soru: sizde de tepesi açılıp üzerine süt dökülerek mi yeniyor?

Nasıl aklıma gelmemiş dün

Bougatsa var yunanların. Kremalı tatlı börek

Feta me meli var yine komşudan. Feta peynirini baklava yufkasına sarıp susama bulayıp pişiriyorlar. Sonra servis esnasında üzerine bal döküp yeniliyor.

merhaba,
Sorunuzu bir sınıf öğretmeni arkadaşıma ilettim. Sildirip düzelttirmek yerine yazmaya devam ettirmenin daha doğru bir yaklaşım olduğunu söylüyor. Ancak bunun daha hızlı veya daha yavaş bir çözüm olduğunu düşünmüyor. Ek olarak yazının karakteristik bir şey olduğunu, kitap gibi yazmasını beklemek yerine okunaklı ve doğru yazmasının yeterli olduğunu, kalanının zamanla oturacağını söyledi.

çok teşekkür ederim, ne kadar tatlısnız. duyuru sizin gibilerin hatrına dönüyor.

ty.gl

Screenshot alıp google lens ile arattım. Hepsi burada ve amazon da da benzer ürünler çıktı

saklamak mümkün. herkese açık olursa çalınıp verilerin arasına ekleniyorlar. bazıları bu yüzden mahkemelik oldu.

piyasadaki bilinen yapay zeka modellerinin çoğu internette bulunan kitaplar üzerinden dolaylı veya direkt olarak eğitilmiş durumda.

yapay zeka kendi içinde eğitildiği dataseti içersinde de kategorilere ayrılabiliyor. datasetinin içinde kimsenin haberdar olmadığı kitaplarla eğitilmişse, o yapay zeka modeli biliyor olur.

aynı arama motorlarında olduğu gibi yapay zeka motorları da sürekli web'i dolaşıp bilgileri alıp kendi sunucularında saklıyor. sonra bunlar çoğunlukla iş gücü ucuz olduğu için afrika ülkelerinde tasnif ediliyor (yazı değilse bile özellikle resim ve video için bu gerekli)
data'lar filtreden geçirip otomatik ve manual tasniflerden sonra eğitim materyali olarak kullanılıyor.
internette açık olarak yazılmış şeylerin yapay zekanın okuyacağı datalar olduğunu düşünebiliriz. en azından okuma ihtimali var.
login gerektiren yerleri ve deep web içeriklerini çoğunlukla okumaz. ama tam olarak neyi okuyup okumadığını bilmiyoruz.

büyük kütüphaneleri, mesela project gutenberg, wikikitap, google books, makale arama motorları ve erişilen makaleler gibi bir dünya telifli içeriği de okuduğunu biliyoruz. bunun için milyar dolarlık davalar var. openai bu konuda biraz daha çirkin ama antropic (claude'un sahibi) 1.5 milyar dolarlık ödeme yapacak. Library Genesis ve Pirate Library Mirror üzerinden erişim sağlamış.

chatgpt kim bilir nasıl nasıl ağlardan neler okumuştur.

- kütüphanenin tozlu raflarında kalmış, kimsenin haberdar olmadığı bir kitabı mesela bilemez: aslında hayır, kimsenin haber olmadığı unutulmuş kitapların var olduğu yüzlerce ağ var. mesela bu: www.forgottenbooks.com, muhtemelen bu ve benzeri ağlara da bir şekilde erişim sağlayıp ulaşmışlardır. tek nüshası olan, internete hiç koyulmamış, elektronik ortama aktarılmamış kitapları bilmeyebilir.
ama mesela, adam araştırmacıdır ve kütüphanenin tozlu raflarında kimsenin bilmediği bir kitabı alıp fotoğraflarını çekip google photos'a yüklemiştir. teknik olarak google, google photos'taki resimleri gemine'i eğitim için kullanabilir. "hacı valla yazdık koşullara, allahıma kitabıma senin drive'indaki/fotoğraflarındaki görselleri eğitim materyali olarak kullanmıyoruz" dese bile inanmam ben. bir kere zaten analiz edip sonuç çıkarıyorlar bu görsellerden, sadece herkese açık eğitim materyallerinde kullanmadıklarını iddia ediyorlar ama burası da muğlak.)

- nete yüklenmiş bir bilgiyi yapay zekadan saklamak mümkün mü?: kısmen doğru. özel çaba ile mümkün. herkese açık değilse saklanabilir. arama motorlarında görünebilir durumdaysa yapay zeka'ların arama motorları da onu görür, bulur, okur. datasetine alır veya almaz. eğer erişim yoksa, sadece linkle erişiliyorsa, link bir yerde yer almıyorsa o zaman onu görmez bilmez okumaz muhtemelen (muhtemelen diyorum çünkü kesin değil. sunucu belki o içeriği gizlememiştir, siteadi.com/* şeklinde wildcard ile erişilebilir link olmasa bile. özel şekilde şifreleme/gizleme yapmadıysan yapay zekanın hammaddesi olabilir bloğuna yazdığın herhangi bir şey)

hatta şundan bile emin değilim: google drive'a telefonundaki mesajları ya da txt biçiminde whatsapp geçmişini yükledin. google, gemine veya başka yapay zeka naneleri için bunları okuyabilir. gizlilik endişesi ile "biz bunları okusak bile herkesin kullanımındaki modellerde eğitim seti haline getirmiyoruz diyorlar ama mesela "şimdi değil 10 sene sonra bunu eğitim seti yap" diyebilirler. koşullar değişir, arada bir yerde belli belirsiz "şu koşullarda datanı toplarız" demiştir... teknik olarak mümkün en azından.

ekleme: sadece açık kaynaktan aramıyor tabi yapay zekalar. bir sürü şirketten para karşılığında eğitim materyali temin ediyorlar.

Tam olarak onu da yapmıyor. Bir miktar ondan topluyor, bir miktar yazılımına işlenen ve olumlu geri dönüşler ile pekiştiren şeyleri ekliyor. İnternetten topladığı bilgilerin de güvenilirliği ile ilgili herhangi bir değerlendirme de yapmıyor. Haliyle bir yapay zeka bir bilgiyi doğru kabul edip aktardığında kişi onu paylaşınca, başka bir yapay zeka ya da aynı firmanın başka kullanıcısı da o bilgiyi doğru olarak alıp paylaşıyor. Haliyle yapay zeka temelli yanlış bilgi şelalesi oluşuyor.

Bu saydıklarım dışında kalanını da sallıyor. Kendi araştırmanı ya da değerlendirmeni yapmaya üşeniyorsan Evrim Ağacı'nın da Kurzgesagt'ın da bunu örnekleri ile açıkladıkları videolar mevcut. Kendi araştırman olarak kullandığın yapay zekanın veri tabanının güncel olduğu kısımda yer aldığı bir bilgiyi sorgulayabilir aynısını yanlış bilgi verip teyit etmeye çalışarak deneyebilirsin. %100 yanlış bilgi değil tabii ki ama yanlışlar gözüne çarpmaya başlayacak. Bir de yapay zeka derken ChatBot ve arama motoru karışımı olanlardan söz ettiğini varsayıyorum tabii ki. Yani ChatGPT, Gemini, Siri vs. gibi

Şurda vardır.

www.iskultur.com.tr

Asa lind- kum kurdu geldi aklıma. 3 kitaptan oluşan seri, güzeldir. Tüm Başrol hayvanlardan oluşmuyor ama olsun

Yaş olarak ufak kaçar ama çoooo tatlı bi kitap olduğu için önermek istedim. Komik hayvan isimleri bakanlığı <3 çok gülüyorduk bu kitaba. Yaşına göre hafif onu söyleyeyim

kullanıcıadi, çok iyi olur kardeş bu çocuklar da geriden geliyormuş zaten. ikinize de çok teşekkür güzel vaktiniz. için.

İşbankası yayınlarının kitapları çok kötü bence.

Can yayınları - Mikk, maks ve meksin öyküsü
Yine Can yayınlarından Martıya uçmayı öğreten kedi

Feridun Oral’ın kitaplarının tümü

Aklıma geldikçe yazabilirim bizim oğlanın inanılmaz bir kitaplığı var:)

Disciye gitmek sart ilk muayene ucretsiz oluyor rontgen ceksinler gelen dislere baksinlar olmadi calsium gibi seylere bakmislardi bende kanda
Cocuk esirgemeye sanki bazi hastaneler ucretsiz hizmet veriodu bi danisin maddi gucunuz yoksa

maddi gücüm var ama çekerler ve yerine gelmez ve dişsiz kalır diye endişelendim.

Dişi kaybetmemek icin tedavi ederler en azindan muhakkak gidin yol gostersinler dis kaybetmicek diye cocuk dis agrisi mi ceksin bir tik beklemek bazen inanilmaz agrilar yapiyor

şimdi ağrı yok ama belli olmaz. göstereyim.

Süt dişi çekmek zorunda kalındığı zaman asıl diş hemen gelmeyecekse takma diş yapılıyor. Aksi taktirde dişin olduğu bölgede kemik erimesi oluştuğundan asıl diş artık gelmiyor. Bu durum süt dişinin aşırı çürüyüp zamanından erken düşmesi durumunda da geçerli.
Küçük kızımızın ilerde diş sağlığı ve güzelliği için süt dişlerinin bir hekim tarafından ivedi görülmesinde fayda var.

süt dişler değil mi? benim oğlumda da var, diş doktoru zaten yenisi geleceğini söyledi ama arka dişlere dikkat, onların daha uzun yılları var onlar çürümesin. doktora göstermekte fayda var her zaman.

florür uygulamasini kesinlikle tavsiye ederim.

Alba yağı kullan. Ne kadar çok, o kadar pofuduk.

Daha az unla yumuşak bir hamur yapmak, hamura fazladan un eklemek yerine daha uzun süre yoğurup mayalanmayı uzun tutmak güzel sonuç verir.

Bir de çok amaçlı un yerine ekmeklik un gibi (protein oranı %13 civarı) bir un kullanın. Paketinde böreklik, ekmeklik vs yazmasına takılmadan besin değerlerinde belirtilen protein oranına bakarak seçin unu. Ama bazı özel amaçlı unlarda (pizza unu gibi) irmik vs karıştırılmış oluyor, onlardan olmasın.

Saçlarım için bir ritüele başladım çok iyi gidiyor hem dökülmesi azaldı hem de parlıyor sadece kurutma makinesiyle kurutursam sıkıntı doğal kurursa yumuşak ve sakin görünüyor.
1 litre kuaf şampuanın içine üç ayrı vitamin ekledim hangileri olduğunu eve geçince güncellerim. Vitaminlerden birinin kokusu ağır bu yüzden yves rocher'den aldığım saç kremiyle son bir geçiyorum üzerinden.
Yıkadıktan sonra nemliyken argan yağı kullanıyorum.
Aşağıdaki yorumu görünce hatırladım ceel biberiye sütü de kullanıyorum dıştan sonra taramadan önce.
Her gün saçımı yıkamıyorum, saçlarımın en azından iki gün kendi yağıyla durmasına izin veriyorum bu da iyi geliyor.
İki bazen üç haftada bir keratin maskesi aldım onu yapıyorum üstünde yazdığı gibi 4-5 dakika bekletmiyorum ama daha uzun bekletiyorum.

Cilt için;
Ben bir türlü rutine alamadım ama yapanlardan gördüğüm kadarıyla çok işe yarayan yüz yogasını öneririm.

Saç için biberiye suyuna başladım. Dökülmeye çok iyi geldi ama saçımın rengini yer yer açtı. Yine de devam edicem. Yüz için de günlük nemlendirme, güneş kremi. Haftada 2-3 kömür maskesi ve peeling. Benim rutin bu kadar.

Bu işin en doğru ve kestirme yolu sağlıklı yaşam düzeni ve temiz beslenme. "Temiz beslenme" ifadesi sanırım bir terim olma yolunda ilerliyor, araştırmak mümkün. Uyku düzeni, yeterli hareket, güneş ve temiz hava alabilme, doğru yeterli ve sağlıklı beslenme ve yeterli su, bir de iyi bir stres yönetimi cildi de saçları da vücudun her yerini de sağlam tutar. Tahin ayrıca şahane bir şeydir.

Defneli kalıp sabun yetiyor.
Tam bir şampuan düşmanıyım.

Cilt için de çok özel bir şeyim yok.
Yaşlanma etkilerini geciktiren şeyler ölümü geciktirmiyor ne de olsa.

diyecevaplandı, şampuan öner demedim ki zaten. defne benim saçlarımı gıcırt gııcırt yapıyor sevmiyorum. ucuz da değil hem.
iyi, öleceğiz diye son günlerimizi güzel geçirmeyelim.

Birkaç yıldan beridir yüzümü her yıkayıştan sonra nemlendirici sürmek. Saçlar için de çok sık şampuan değiştirmemek gerek diye duymuştum.

Vücut ve saç sağlığı için önce içimizi beslememiz gerekiyor maalesef. Yalnızda kullanılan kremler, maskeler vs işe yaramıyor. Öncelikli olarak klasik ama bol su tüketmek gerekiyor ardından belirli miktarlarda çiğ yemişler ve çeşitli mevsim meyveleriyle vitamin almamız lazım.
Ardından rossman'ın kendine ait saç ve yüz maskeleri var oldukça memnunum. Kendine uygun olanını bulabilirsin. Uçuk bi fiyatları da yok

@Bir sıcak el...
Banyo sonrasında saçları sirkeli su ile yavaşça ovalayın.

Alıç değil ama kiraz sirkesi yapmıştım, sirke anası yoktu, onun yerine biraz elma sirkesi kullanmıştım diye hatırlıyorum. Çok uzun süre küflenmeden kaldı.

Yutubdan bakıyorum

onu sormamıştım gri mavişim ama olsun canın sağolsun. teşekkür ederim.

eksileme trollü yine iş başında. bunu bile negatiflemiş. belki senin de işine yarardı ama olsun eksile lan namım yürüsün.

Baslangicta gorece basit seyler bile karmasik gelebiliyor. Beynimiz bu tarz seylerden kacmaya meyilli, zorlamak gerekiyor. Bu sirada sakin kalip hersey anlamsiz bile gelse ugrasmaya devam ederseniz, dediginiz gibi isine gore yarim saatte cozuluyor.

Sürekli yapmam gerek işi düşünerek vicdan azabı ile kıvranıp yumurta kapıya dayandığında yalapşap yapıyorum. Tavsiye etmem.

bende de oluyor. ama ben epey yoğun işler yapıyorum. sebebi o işe başlarsam yarım bırakamıyorum, onun için planlıyorum. cumartesi sabah başlayacam diyorum. işi baştan sona düşünüp tüm gerekli eşyaları tamamlıyorum. 1-2 de ilgili video bakıyorum. o zaman geldiğinde kendiliğinden başlıyorum. en son kırık bir faraşı yeniledim. tava'nın sapını kesip bıçak yaptım. tavayla da ateş yakmak için bir şey yaptım. 3 basamaklı taş merdiven, beton saksı yemek masası, pizza fırını, mangal vs vs bir sürü iş yaptım. kimini aylarca bekledim. kimini 1-2 gün sonra yaptım. işi de merak ettim özelden yazsana.
www.facebook.com
yeni açığım bir face kanalı. şimdilik bunları yükledim.

Ground hocam siz aslında bir yutup hesabı açsanız çok güzel olur. Epey şeyler üretiyorsunuz. Yemekti, marangozluktu. Hem abone 500 üzeri olunca az az kazanıyorsunuz da.

Ama tavsiyem marangozluk ve mutfak işleri için ayrı olsun.

Sözleşmeli çalıştığım bayağı sağ cenah bir mahalledeki teknik lisenin müdürü ciddi anlamda solcuydu. Tabii adam bagirmiyordu solculugunu ama halinden tavrından anlaşılıyordu. Bu arada okulda herkes tarafından da inanılmaz sevilip sayılırdı. Bana da mesleki anlamda yardımı olmuştur.

evet 8910, sınavla atanarak gelinen müdürlükler varmış ve akp bunlara müdahale edemiyormuş. öğrenmek istediğim buydu aslında. soruyu pek anlaşılır kılamadım zihnim başka yerde takılı. çok teşekkür ederim. cevabım netletşti biraz.

Van’da tanıştığım bir arkadaş solcuydu. Müdür yardımcısı ya da müdürdü okulda. Mesai saatlerinde nasıl görmedim ama mesai dışında hangi tarafta olduğu netti.

Bence kamudaki üst yönetimin çoğunluğu solcu. Sağcı taklidi yapıyorlar. Kendi dayımdan biliyorum

hayır cezcez, müdürlerin hepsi badem bıyıklı. sınavla gelenler hariç.

gördüm.

kamuda 10 yıldır kıdemli danışman olarak çalışıyorum.

gurur hocam, sanırım sınavla müdür oldunuz değil mi? benim sormak istediğim aslında şuydu, siz becerinizle geldiniz oraya ama çoğu müdürlüklere akp kendi adamını koyuyor. adam yöneticilik vasfı taşımasa bile badem olması yetiyor diye biliyorum. anlamak istediğim buydu.

mesela diyelim iki tane aday var, biri yönetici pozisyonuna çok uygun ama fiziki görünümü sol, birçoğu görünüşten belli ediyor kendini. etmese bile araştılıyor da sanırım. yani az çok biliniyor. diğeri de idareci pozisyonuna çok uzak olamaz asla ama iktidara yakın, tabiki bunu seçiyorlar.

ama yine de bunun sınavı varmış, yarın bunu bir güzel öğrenip buraya yazacağım. tarafsz birinden.

kurumdan kuruma değişir. meb özelinde sendika etkili. eğer o iki sendikadan birisindeysen arşiv araştırmasında çok büyük bir sıkıntı çıkmazsa olursun müdür. var böyle tanıdıklarım. genelde solcu görünümlü orta yolcular.

Müdür yardımcılığında çok fark etmiyor genelde zaten adam bulunmuyor çoğu yerde ihtiyaç var bayağı.

halen okul müdür yardımcılığı görevindeyim, bu görevdeki ikinci atamam. ikisinde de sınavla atandım.

sınavla gelenlere müdahale edilemiyormuş kısmı tam doğru değil. yazılı sınav+mülakat şeklinde oluyor. mülakat kısmında elemek istediklerini gayet de elerler. sol görüşlü olsa da bunu bağıra bağıra yansıtan müdür görmedim. tercih edilmeyen, bir müdür olsun da okulun başında kim olursa olsun türünden okullara ihtimal ki gelebilirler, tırnak içinde aykırı diye sınıflandırdıkları kişiler ama diyelim müdür oldu. bir müdürü indirmek istediklerinde görevden almak çok zor bir iş değil. yani şöyle, okulda sıradan vatandaşın hiç haberinin olmadığı ama okul idaresinin sorumlu olduğu pek çok pek pek çok ıvır zıvır bir sürü şey var. yani açık bulmak isteyen illa ki bulur.

wilhelmwasmuss, evet hocam dediğinize birebir şahit oldum. bir ara vızır vızır idareci yer değişiklikleri ve öğretmenliğe geri dönüşler yaptırıldı. aralarında akplisi de vardı gerçi ama .

evet en açıklayıcı cevap işareti olsaydı sizi tiklerdim. teşekkürler.

Amma gereksiz takıntı yapmışsınız. Verdim eksini. Neyse mesele sol görüşlü olmak değil ki, torpil denen şey tanıdıkla ilgili, doğru kişilerle ilişkileri olan solcu da müdür olur. AKP sınavla gelenlere müdahale edemiyor yaklaşımı da komik, isterse yarın sınavla hiç almıyorum herkesi mülakatla alacağım der, kim ne diyebilir. Sanki partiler üstü bir güç AKP'ye engel oluyor, sınavla gelenlere birşey yapmaya güçleri yetmiyor.

Normal tarayıcımdan oturum açamıyorum bir süredir, sırf eksi vermek için Safari'den oturum açıp geldim. Birşey yazmayacaktım, ilk mesajınızda eksileyenlere yaptığınız yorum yüzünden yorumumu da yazdım.

Edit: şahsi algılamayın lütfen, benim de takıntılarım var, sadece duyurunuzla ilgili hissiyatımı paylaşmak istedim.

tarayıcını açmasaydın, yorulmasaydın keşke, neyse.

işte ben de bunu anlamaya çalışmıştım. sınavla gelenlere müdahele edemiyor mu edebiliyor mu diye. sana komik geliyormuş ama komik gelmeyen cevaplar da oldu okumuşsan eğer. diğer yazdıklarınızı pek anlayamadım ama tamamen benimle ilgili.

çok teşekkürler cevap için.

sınavla müdür olmadım.

bir kamu kurumundan diğer kamu kurumuna danışman giden kıdemli danışmanım.

genelde gm seviyesinde çalıştım.

çoğu kurumu dibine kadar biliyorum.

en üst yöneticiler genelde kendilerine yakın ama illa böyle olmuyor. daire başkanı seviyesinde ise durum genelde kabiliyete göre.

Müdür hatta gmy'lere kadar solcular çoğunluk. Daha yukarısı sağ ya da sol görüşlerini gizleyen korkaklar

solculuk, sağcılık, milliyetçilik, liberallik vs. makyajdan ibaret bu ülkede. asıl sistem hemşehricilik, benim adamımcılık, nepotizm gibi ilkel feodal sosyal yapılarla yürüyor. gayet akpli bir üst düzey yönetici sırf hemşehrisi diye ateist birini müdür yapar, yapıyor. bunlar makyaj konular.

geçmişte düzenli spor yapan çabuk toparlıyor.

capilot şöyle yanıt verdi:


Evet, kondisyonunuz geçici olarak düşmüş olabilir ve düzenli egzersizle eski seviyenize rahatlıkla dönebilirsiniz. Vücudun alıştığı fiziksel aktiviteye ara vermek, dayanıklılığı ve performansı etkileyebilir ama bu durum geri çevrilebilir.

🧠 Kondisyon Neden Düşer?

Uzun süre hareketsiz kalmak: Kaslar ve kardiyovasküler sistem eski performansını kaybedebilir.

Düzensiz egzersiz: Vücut adaptasyonunu kaybeder, bu da nefes darlığı ve kas ağrılarıyla kendini gösterir.

Yaşam tarzı değişiklikleri: Uyku, beslenme, stres gibi faktörler de kondisyonu etkileyebilir.

💪 Kondisyonu Nasıl Geri Kazanırsınız?

Düzenli yürüyüşe geri dönün: Haftada en az 3 gün 30-60 dakika yürüyüşle başlayın.

Kademeli artırın: İlk günlerde zorlanmanız normal. Süreyi ve tempoyu yavaş yavaş artırın.

Isınma ve soğuma: Egzersiz öncesi ve sonrası 5-10 dakikalık hafif hareketler kasları korur.

Beslenme ve su tüketimi: Enerji seviyenizi destekler, toparlanmayı hızlandırır.

Uyku düzeni: Kas onarımı ve genel zindelik için kritik.

🏃‍♀️ Ne Zaman Eski Formunuza Dönersiniz?

Genellikle 2-4 hafta içinde düzenli egzersizle belirgin bir iyileşme görülür. Vücudunuzun adaptasyon hızı kişisel olsa da, sabırlı ve istikrarlı olursanız eski rahatlığınıza kavuşmanız çok mümkün.

Eskiden 1 saat yürüyüşte yorulmayıp ara verdikten sonra yorulmanın temel nedeni oksijen kapasitenin (Vo2Max) düşmesidir; önceden 1 saat yürüdüğünde oksijen kapasiten 5 birimken ara verdikten sonra bu 2 birime düşebilir, o zaman da dokulara yeteri kadar olsijen taşınamaz ve buna bağlı olarak da yeteri kadar enerji üretemediğin için daha çabuk yorulursun ama düzenli yürüyüşlerle bunu yine eski seviyesine ve üstüne çekebilirsin.

tabii ki edersin. ben aktif spor yapmıyorum, poğaça hamuru gibiyim. buraya ilk geldiğimde ev yokuşun sonunda olduğu için inanılmaz zorlanıyordum. nefes alamıyorum, dizlerim titriyor, bel zaten bitik vs. kendimi zor atıyordum kapıya. bir süre sonra aynı yolu aynı hızda bu sefer sigara içerek nefes nefese kalmadan çıkacak noktaya geldim. karl marx'ın da söylediği gibi NE VERİRSEN ELİNLE, O GELİR SENİNLE. vücut normal koşullarda (bir hastalık vs yoksa) hemen her şeye alışma ve uyum sağlama eğiliminde. yatınca kalkmıyor, kalktığı zaman da tam kalkıyor.

Arkadaşın haklı.

cok cok cok begenmis olsam bile her kitabi iki defa okumam. ama basucu yaptigim kitaplar var tabii ki. iyice özümsemek gibi bir kaygim yok (sonucta fiction yani, akademik calisma yapmiyorsan herhangi bir romani "iyice özümsemek" sadece idealist kasintilik), amacim daha cok rahatlamak. Harry Potter benim icin comfort book mesela, stresli oldugum her seferinde okurum.
öte yanda devlet ana harika bir kitaptir ama acip acip okumam.

okunacak onca kitap varken niye okuduğumu bir daha okuyayım? e cünkü tanidik yerler, tanidik kisiler insana huzur verir. eger kafami yeni yerleri, yeni kisileri tanimaya verecek kadar toparlayamadigim bir dönemdeysem elbette bana mutluluk veren yere dönecegim.

İzlediğim filmleri tekrar izlemeyi, izlediğim dizileri tekrar izlemeyi çok severim ama okuduğum kitapları tekrar okumak çok fazla yaptığım bir şey değil, gerçekten içime işlemişse, özlediğim bir şeyler bulmak istiyorsam okurum ama bir elin parmaklarını geçmez.
Film ve dizi arkada aksın diye açılabiliyor çoğu zaman ama kitap konusunda arkadaşınla aynı fikirdeyim kısmen.

ah evet şu cümleler neden bunu yaptığımı çok iyi anlatmış: okunacak onca kitap varken niye okuduğumu bir daha okuyayım? e cünkü tanidik yerler, tanidik kisiler insana huzur verir. eger kafami yeni yerleri, yeni kisileri tanimaya verecek kadar toparlayamadigim bir dönemdeysem elbette bana mutluluk veren yere dönecegim.

ben de bu yüzden sanırım, bir okuduğumu yine okumayı seviyorum. alıştığım arkadaşlarım gibi sanki.

@konusma ben konusuyorum +1
Eskiden tekrar tekrar okuduğum çok kitap vardı, artık okuma hızım çok düştüğü için onu pek yapmıyorum. Ama mesela birkaç senede bir Çalıkuşu özlüyorum, açıp tekrar okuyorum. Baya "özlemek" bunu başka bir kelimeyle açıklayamam, komple kitabı, karakterleri falan özlüyorum.

Harry Potterları ben de çok kez dönüp dönüp okudum. Aynı şekilde mesela Otostopçunun Galaksi Rehberi, birkaç tur baştan sona okudum. Bir de bu kitapları sesli kitap olarak dinlemeyi seviyorum, normalde sesli kitap dinleyemem çünkü dinlediğimi anlamıyorum, zaten dinleyerek öğrenmeyi de hiç beceremem. Ama zaten iyi bildiğim kitapları ev işi yaparken, bir yere yürürken vs dinleyebiliyorum, çok keyifli oluyor.

evet çok severim, özellikle "zamansız" diyebileceğimiz kült eserleri beş senede bir tekrar okumaya çalışırım. bu belli bir yaştan sonra muhtemelen etkisini yitirecektir ama şöyle söyleyeyim suç ve ceza'yı 16, 21 ve 31 yaşında okumak mesela her seferinde başka roman okuduğunu hissettiriyor insana.

çocukken okumayı çok severdim, o eserlerin büyük kısmını yetişkinliğimde tam haliyle ve daha düzgün çeviriyle okumaya çalışıyorum. aradaki fark inanılmaz. en başta şu var: insan 13-14 yaşındayken konuya çok yüzeysel ve safça yaklaşıyor. yazar mesela belki o dönemin toplumuna, siyasetine yardırmış diyelim... sen bunların hiçbirini o yaşta görmüyorsun.

o yüzden bazı eserleri belli aralıklarla okumak bence perspektif açısından çok kıymetli.

edebiyat koca bir dünya. türlü türlü kitap var. gerçekten tasarlanarak yazılmış kurmacaları her okuduğunuzda hatta bitirdikten 5 dk sonra bile tekrar okuduğunuzda farklı bir şeyi keşfedersiniz. Artık öykünün özünü bildiğimiz için aa bu pastanın üstünde o yüzden gezegenler var uzay teması bu nedenle seçilmiş vay be diyebilirsiniz. bazı türlerde bu olmaz ama. kısaca okuduğunuz kitaba göre bu çok değişir ama iyi bir kurmaca okuyorsanız bence farklı farklı 5 10 kitap okumaktansa o kurmacayı üç kere okuyup detayları anlamak daha etkili olabilir.
Okuyup unuttuğum bir daha da asla zaman ayırmayacağım yüzlerce kitap var. Ama tekrar tekrar okuma planım olan sırada onlarca kitap da var.

Normalde aynı şeyleri tekrar okumayı, izlemeyi, aynı mekana sürekli gitmeyi çok sevmem. Yenilerini görmek isterim. Ama 1-2 şey var ki onları tekrarlayabiliyorum. Sadece onlar şeklinde yaşamıyorum elbette ama mesela bir kitap var, yazarın kalemine bayılıyorum, ama o kitaba ekstra bayılıyorum. Kutsal kitabım gibi. 2 kez okudum, az daha zaman geçsin tekrar okuyacağım su içer gibi.
Bu biraz o eseri, dilini, yazarın kalemini benimsemekle alakalı.

insanların rutinleri olmalı ya, her sene izlediğim filmler ve okuduğum kitap rutinlerim var
her seferinde ayrı bir yere takılıyorum, beni mutlu ediyor.
her sene her yaşanmışlıkta aldığım tat ayrı oluyor

İki ciltlik bir kitap var mesela. Durmadan sesli kitap halinde dinliyorum. Bittikçe başa dönüyor. Ortalama günde bir-bir buçuk saat. Bu biraz takıntı/konfor kitabı gibi bir şey. İstisna.

Kur'an gibi ibadet niyetiyle sürekli baştan sona hatmedilen kitapları da istisna olarak dahil etmiyorum.

Bazı kitapları yıllar içinde tekrar okurum. Mümkünse farklı dillerdeki versiyonlarını. Mesela Harry Potter serisini Türkçe, orijinal dili, Fransızca ve Arapça olarak okuyorum. Böylece hem aynı zevki tekrar yaşamış, hem de lisan pratiği yapmış oluyorsunuz.

Bazı kitapları da tekrar tekrar okuduğum oluyor. Umut Sarıkaya mesela. Yahut Don Quijote, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, İhsan Oktay Anar, Oğuz Atay, Rus Klasikleri falan ömürde tek okumayla olmuyor sanki...

Yine eğer bir serinin yeni kitabı birkaç yıl sonra çıkmışsa, önceki kitaplarını dönüp tekrar okuduğum oluyor.

Bir de eski ortaokul/lise ders kitaplarımı nostaljik sebeplerle dönüp okuduğum oluyor. WOW!, Project gibi Anadolu Lisesi orta kısım ingilizce kitapları, 1988-2000 arası dönem İlkokul, Ortaokul MEB Türkçe kitapları gibi...

Kendi yazdığım birçok şeyi de (günlük, şiir, entry, duyuru, çeviri, kitap/kitap taslağı, kişisel not, mesajlaşma tarihçeleri vs. gibi) yıllar içinde dönüp dönüp okuduğum oluyor.

Birkaç başucu kitabım var, onları da böyle birkaç senede bir, törensel bir edayla okuyorum. Yani ritüeli var. Tatilde okumak, ormanda okumak, eve kapanıp okumak gibi. "4. geleneksel Foucault Sarkacı okuma günleri" havasında, böyle moda girip tekrar okuma yaptığım oluyor.

Tüm bu kadar tekrarın ve geçmişe hapsolmanın gölgesinde hâlâ yeni şeyler okuyabilmem aslında hiç de yabana atılamayacak şeymiş, yeni farkettim...

İçine baharat koy, kuru nane, kekik vs

ben avusturya'da sik sik yumurta kartonlari, tuvalet kagidi rulosu ya da bu tip kücük konteynirlar, cam kavanizlar vs icin anaokullarinin fb'tan bulunduklari belediyenin cemaatine duyuru yaptiklarini görüyorum.
yani uzun lafin kisasi, belki bir devlet anaokuluna falan sorabilirsiniz, el isi calismalari icin bu tip seylere ihtiyaclari vardir belki.

Vitrinde dekoratif çiçeklik olabilir.
İçine minik LED ışıklarla

Kafanıza göre iş yapmayın. Diş hekimine gidiniz.

Oluyor bu abi, bana da olmuştu diş ipini abartinca. Gingivitis.
Eludril pro versiyonunu kullanmıştım geçmişti.

al şunu dua edersin
www.amazon.com.tr

Zinciri sökmek?

Pedalı sökmeden devre dışı bırakmak derken tekerleğe etki etmemesini ama orada durmasını mı istiyorsun? Pedal orada durursa mutlaka tekerleği döndüren ara bulucu malzemeyi oradan uzaklaştırmak yani sökmek gerekecek. Başka türlü mümkün değil diye düşünüyorum, gerçi önümde bisiklet olsa başka bir yol bulmak mümkün olurdu belki de. Zekâ sorusu gibi oldu bu.

Cumartesi günü hava güzel olursa, arkadaşıma parkta bisiklet sürmeyi öğreteceğim. Öncelikle bisiklet üzerinde dengede durmayı öğrenmesi gerekiyor. Pedalları sökmek en iyi yöntemmiş ama kiralık bisiklet olduğu için bunu yapamayacağız. Bunun yerine zinciri çıkararak pedalları devre dışı bırakacağız. Zincir olmayınca pedallar boşa döner, tekerlek ilerlemez. Böylece arkadaşım sadece dengeye odaklanabilir ve kontrolsüz hızlanma olmaz. Bu güvenli bir başlangıç olacak. Sonra kendi bisikletlerimizle devam ederiz.

Pedalların yerinde duruyor olması çok da iyi bir fikir olmayabilir.
Takılıp düşebilir.

mirket, zinciri sökeceğiz ve tekerler hareket etmeyecek. çimlerin üzerinde yaparız. hem ben de destek olurum bir yanından. neyse cumartesi size aktarırım. hava iyi gitsin de inşAllah.

yetişkin biri için pedalları sökmeye gerek yok bence.
ve zinciri sökme pedal sökmekten daha meşakkatli bir iş.
öğrenecek kişi ayakları ile kendini iterek denge çalışması yapabilir. zaten bisiklet akarken pedallar dönmeyecektir.

öğrenir bir tık cesaret lazım. annem bir iki kez denedi yapamadı. korktu çünkü.

Sen öğrenirsin lan, Ankarayın diyorum yukarı ayrancıyı avcumun içi gibi bilirim. Bin pedal çevir bu kadar. Geçen gördüm şempanze bisiklet sürüyordu.

edit: öğretemezsin, daha burada millete saygıyı sevgiyi öğretemedin. Kask, çelik yelek giysin. Baston ve tahta ve ip hazır et.

Shepard kardaşım iyi oku, ben öğreneceğim yazmıyor orda. öğreteceğim. inşAllah. bakalım.

Yardımcı tekerlekler olmadan zor. Çocukken düşünce geçiyor ama yaş ilerleyince Allah korusun daha kötü olur. Kırık olabilir. Koruyucu olmadan denemeyin. Bisiklet basit gözüken ama zor bir şey. Ama öğrenince çok keyifli.

evet arbre 3 tekerlekli olsaydı dedik aslında biliyor musun ama maalesef öyle bisikletimiz yok.

Bunun en rahat yolunu yazayım
bisikletin oedallarini soktur. Pedalsiz olsun.
Öğrenecek kişi düz yolda, seleye oturunca ayağının ne ucu tem tüm tabanı yere değecek değil de arada kalacak şekilde seleyi ayarlasın. Ayaklarını sallayıp yolu iterek bisikleti ilerlersin.
Hiç de müdahale etme. Düz yolda ver öyle oynasın
1 saate öğrenir

@kisa'nın dediği iş boş iş ha. Dene bize de cevabını ver. Pedalsız sürecek. Öğrendi diyeceksin bu sefer pedallı sürecek en baştan öğreteceksiniz. Futbolu da ayakkabısız oynatın öyle öğrensin. Kaleciliği eldivensiz. Arabayı boşta sürsün kanka, otoyola falan da zamanla alışır.

youtu.be
Bu video bir örnek olabilir. Boş iş değil yetişkinlere bisiklet sürme dersi veren birinden öğrendiğim bir şey. Tecrübe diyelim.

Ben hiç öğretmedim ama bana arkadaşım öğretti. Yaşım 26 idi. Kabaca müsait bir yerde tek ayak pedalda diğeri boşta ilerlemeye çalıştım. Deneye deneye daha fazla gidebildim, sonra pedal çevirmeyi yavaş yavaş denedim, bu sırada biraz daha geniş ama gene müsait bir yere geçmiştik. Muhtemelen bunu youtube'da video izleyip uygulatmıştır arkadaşım.

Neyse bu 3-4 saatlik eğitimin ardından bir bisiklet alıp, sadece bisiklet yolunda sürecek şekilde evime gitmiştim. 2-3 kez düşmüşümdür en az.

3 tekerlekli olmayacak zaten. 2 tekerlekli bisiklete bisikletçide 2 tekerlek taktıracaksınız. 2 hafta bu şekilde kullanacak. Sonra 1 tekerleği sökeceksiniz. 3 tekerlekle 2 hafta sürecek. En son onu da söküp 2 tekerlek olarak alışacak. Denge hissinin oluşması, gelişmesi gerekiyor. Bu işin tekniği bu.

@ kisa +1
Bir saatte öğrenir.

küçük bir çocuk için, bisiklet satan ve kiralayan bir dükkanın sahibine sormuştum. @kisa'nın dediğini bire bir söylemişti. yetişkinlerde de aynısı olacaktır.

ben eşime öğrettim, 30 yaşında filandı. yöntem basit, pedalllar sökülecek
kendi hızında gidonla kendine yön verecek hızına gelinceye kadar ayaklarıyla ittirecek. hatta çok hafif rampada başta yukarı doğru, sonra aşağı doğru.

aynısını kızıma yaptım bu sene 5. yaş gününde öğrendi. yani öğrenmesi bir saat sürmedi. öyle süper yetenekli biri de değil denge konusunda destek bile aldık bir süre

evet eşime öğretmiştim. aslında çok önemli detay şu ilk etapta hafif eğimli bir yer olması lazım böylece pedal çevirmeden de hareket edecek bisiklet o sadece dengede durmayı öğrenecek daha sonra denge oturdukça pedalı da hareket ettirir 1-2 saat sürer.

Evet, öğrendi.

kısa'nın önerdiği şekildeki bir kursa katıldım, 4. derste bisiklet kullanabiliyordum. grubun tamamı yetişkinlerden oluşuyordu ve herkes bu teknikle öğrendi.

önerenlerin aksine training wheel önermem. www.youtube.com

tam tersi doğal olmayan, denge hissini kazandırmayan, dönüş yaparken sahip olmaları gereken hissi yansıtmayan bişey. çocukken yıllarca yan tekerle sürüp gelişememiştim yıllar sonra 19 yaşımda gidip normal bisiklet aldım ve aynı gün içinde sürmeye başladım.

özetle yan tekerler sana sadece pedallamayı öğretir ama önce pedallamayı sonra dengeyi öğrenmek saçma olan. önce dengeyi sonra pedallamayı öğrenmek daha etkili ve hızlı olur. normal bisikleti direkt süremezse ona yan teker eklemek yerine pedalları sökmeyi deneyin düz yerde ayaklarıyla itekleyerek veya çok hızlanmayacağı hafif eğimli yerlerde filan pratik yapın pedalsız şekilde önce denge kurmayı öğrensin.

@kısa'nın dediği yöntem ile kendi kendime öğrenmiştim. Pedalları sökmemiştim de yokmuşlar gibi önce dengeyi kurmayı öğrenmek için işe yarıyor.

Sokakta ve okulda teneffüslerde oynadığımız tüm oyunları severdim.
Saklambaç, yakartop, ortada sıçan, lastik atlamak... Hatta uzuneşek ve birdirbir :)

Bir ip oyunu oynardık üçgendi ismi. Onu çok severdim.

8 9 yaşlarında oynadığımız bir oyun vardı. Bilen çıkar mı acaba adı dansa davetti. Eşim misin de diyenler var. Üşendiğim için kurallarını uzun uzun yazmayacağım şimdi ama o yaşlardaki bir çocuğun tüm özgüvenini silip atan bi oyundu :p üst üste reddedilmek üzerdi. En sevmediğim oyun oydu, ama çıkıntılılık olmasın diye oynamak istemiyorum diyemezdim
eksisozluk.com

(git: eksisozluk.com) bu entryde anlatılan 9 taş vardı, çok severdim, kalabalıkla çok eğlenceli olurdu. akşam karanlıkta saklambaç oynamayı çok severdim. bir de klasik mahalle maçları.

9 taş +1
adını hatırlayamadım ama herkesin çember olduğu, topu yere düşürenlerin çemberin ortasında yere çöktüğü, diğer herkesin onları topla vurmaya çalıştığı bir oyun vardı. eğer ortadaki biri topu yakalarsa herkes ayağa kalkıp topu son atan kişi ortaya geçip oyun devam ediyordu.
on bir elli vardı. ama mahallede genellikle bunu zevkle oynayacak kadar kalabalık olmazdık. ilkokuldaki beden derslerinde ya da teneffüslerde oynardık. beden derslerinden hatırladığım mendil kapmaca var bir de.

kullanicadi, onu hatırladım biraz.
birde çember oluşturarak çömelirdik. biri arkamıza mendil bırakırdı. o mendili alır, bırakanı çemberin etrafında kovalardık.

lastik topu çok severdim ben. ah ah

teşekkürler arkadaşlar bunlar bir miniğimizin çok işine yarayacak.

misket yazmayan herkesi kınıyorum. şaka bir yana ne günlerdi be. sokağa boylu boyunca dizildikleri zamanki heyecan şampiyonlar ligi finalinde bile yoktur.

(bkz: 9 aylık)
(bkz: Alman kale)

5 taş tabiki, köyde büyüdük biz. Taşını da kendimiz düzerdik üstelik, tam bir sanat çalışması.

yassı taşları üst üste dizip uzaktan topu yuvarlayıp, onları devirmeyle kazanılan bir oyun vardı, bir de topu havaya atıp isim söyleyip kaçıyoduk. Eğer topu yakalayamazsa birimizi vurması gerekti gibi hayal meyal şeyler hatırlıyorum.

9 kiremit diye bir oyun oynardık. En sevdiğim oyunlardan biri oydu. Klasik olarak evcilik ve ayakipi var tabii.

Bir de dansa davet vardı. Evet çok yaşlıyım gençler.

açılın, y kuşağı geldi.

kuka: bu bizim mahallede kalabalık bir grup olarak oynanırdı ve herkes çok hırslı oynardı. millet bayağı camlardan balkonlardan izlerdi.

yağlı kayış: hem manyak gibi korktuğum hem de sapıkça zevk aldığım adrenalin dolu bir oyundu. sanırım beni çocukken en çok heyecanlandıran oyun buydu.

zımba: yaşlı kayışın light versiyonu. bir yağlı kayış kadar olmasa da iyiydi.

yerden yüksek: kondisyon gerektiren basit ama zevkli bir oyundu.

dokuz aylık: bir topla ve dar alanda oynanabilecek en iyi oyundu.

saysam 10-15 tane daha sayarım ama bir erkek çocuğu olarak ben en çok bunları severdim.

Oyunların hiçbirini sevmezdim hala da sevmem kutu oyunu vs hiç ilgimi çekmez.
Tüm çocukluğum ataride süper mario oynayarak geçti diyebilirim.

henuz gelmedi sanirim ama gelecek.

su an belki mallar surusune (mesajlari engelleme) eklendiyseniz onu gosteriyor olabilir.

evet o da geldi aklıma. istatistiklerin alt kısmında öyle bir not görünüyor bende.
"sizi engelleyenler 1." kikiki

aa attığım tikte siliniyor.

Nerede görünüyor?

'ben' yazan yerde nickin ve onun altı istatistikler var, oraya tıkla, içerik özetinde görünüyor. sende görünmüyorsa demek henüz engellyn yok.

beni 3 kişi engellemiş. naptım lan size :(

benim kaç kişi engellediğim nereden görülüyor. 6 kişi beni engellediğinden beri mallıklarını görmemek beni mutlu etti.

5 kişi oha

gelmiş gelmiş compu adam adam, şu duyuru altında birbiri ile dalaşanlarıa çakacam engeli ya, hayatta hiç bir şeye tahammulum kalmadı adsasd

1 kişi beni engellemiş kim acaba

alışacağız arkadaşlar kimbilir belki 10'u da görecek bu gözler. soruların altında didişmekten iyidir. engelle geç ne hoş, kolaylık.
çok özleyin lan bizi engelleyenler.
beni engelleyen o tek kişiye gelsin: x.com


mikahakkinen, daha nerden oluyor ne oluyor belli değil.

Nasıl engelliyoruz?

Edit: Henüz duyuru ya da cevap engelleyemiyoruz sanırım. Benim mesai devam o zaman.

Engellemek sadece mesaj almamayı sağlıyor. Cevapları her türlü görüyorsun

17 yılda 1 kişi engellemiş. demekki her devrin adamıyım ben.

elde mi dikiyorsun makinede mi? dikiş oyun olarak yapılan bir şey değil. makineyle dikiyorsan farklı ayaklarla french seam yap, piping yap, yastık dik, patchworkle yorgan yap (elyaf + kapitoneli yorgan +10 puan). elde dikiyorsan doktora görün.

makina çoğunlukla ama elde dikilenler de oluyor. çünkü bazıları makinada daha uğraştırıyor.

benim aradığım bazı zorlu tasarımları 3 boyutlu uygulamalarda yapıp sonra gerçeğini oluşturmaktı.

yapay zeka birçok program önerdi ama çok karışık. birini youtube üzerinden öğrenmeye çalışacağım.

Uygulama olarak bilmiyorum ama tanıdıklarım dan yola çıkarsak örgü bilen yaşlı teyzelere sorun yakından dokuma şekline bakarak benzerini yapabiliyorlar. Ona göre not alırsınız veya video kayıt .

hayır bir tablo üzerinden görsellleştirerek tekrar yapmak istiyorum. yoksa videolardan da çok güzel anlatılıyor. teşekkür ederm cevabınız için.

şunu önerdiler ama bakalım:

Chart Minder

Annem ilkokul mezunuydu. Ancak heceleyerek okuyup yazabilirdi.
Bir vitrinde beğendiği bir örgü örneği görürse, kareli bir kağıda, her kareye bir tane çarpı veya nokta koyarak kendince örneğin şablonunu çıkarır, eve dönünce o kareli kağıda bakarak örneğin birebir aynısını çıkarırdı.
Bilemiyorum bir fikir verir mi sana.

evet işte ben de bu tür egzersizler çalışmak istiyorum mirket. söylediğin de çok güzel ama şimdi her şey gelişti artık. belki bunun teknoloji üzerinden çalışabilceğim gelişmiş örnekleri var mıdır diye araştırıyorum.

Bahsettiğiniz hakkında biraz olsun fikir verebilir.

Önce çizgi film karakteri benzeri ama küçük boyutlu bir resim yükleyin
Sonuç aşağıda görünür.
www.asciiart.eu

Site haricinde buna benzer PC için uygulamalar da var.

Aradığınız bu mu tam ankayamadım ama ben desen yapmak istediğimde stitch fiddle kullanıyorum. Belki işinize yarar?

peki madem. tam aradığım. çok teşekkür

korg kross

casio ct s100 (teknik olarak işinizi görür mü bilmiyorum)

Mail adresinizi verirseniz iletebilirim.

yan flüt gibi geldi bana

Yanlış anlamıyorsam dijital yan flüt. Gerçek değil.

Merak ettim tıklayayım dedim. 2.sn de geçmişimden kaldırdım. Bu müziklere beynim ket vuruyor, red veriyor. Evli Çifte mutluluklar kocaman, konunun onlarla ilgisi yoktur

ses yan flüt gibi ama geçişler çok hızlı, akordiyon olabilir. biraz da oynanmış tabi sesle.

bu arada zaten videonun kapağında da akordiyon var

ama çok daha büyük ihtimalle, org ile çalınmış, akordiyon çalan kız sadece süs.

İnstand mayayla onun olacağını sanmıyorum. Ekmek yapma makineleri de instand maya gerektiriyor.

@mirket, ayvalık tostu hamuru için de instant maya kullanılıyor.

"bunda" dediğin nedir bilmiyorum ama metro markette ayvalık tost ekmeği satılıyor.

"Evet, Ayvalık'a gitmek de bir seçenek aslında; ama benim sorduğum şey, ekmek makinasında yapılabilir mi?"

Hayır, ekmek makinesiyle çıtır çıtır dokulu ekmek yapamazsın.

flying tiger'da var. kanyon'daki şubesinde görmüştüm. çok yumuşaktı.

www.flyingtiger.com.tr

Frizbinin kralı herhalde aerobie. Türkiye’de bulunur mu bilmiyorum ama hem müthiş ürünleri var hem de silikon gibi bir malzemeyle kaplı. Yine de hızlıca çarparsa acıtabilir ama bir bakın.

aerobie dekiler çok güzel duruyorlar ama pahalıymış.

silikon frizbi yazınca aynılarının çok uygun fiyatlıları çıkıyor.

Kitabında da filminde de öyle bir hava almadım ben. Korkunçlu değil yani.

filmi de kitabı da tükettim bence o kadar sert bi tarafı yoktu. sadece filmde biraz açık sahne vardı sanki ama siz onu sormamışsınız.
ikisini de tavsiye ederim bu arada.

Çok fazla korku bölümü bulunmuyor. Karakterin o noktaya gelene kadarki gelişiminin anlatımı daha fazla. Ne kadar hassas birinden bahsediyoruz bilmiyorum ama kitabın çok rahatsız edici olduğunu düşünmüyorum.

Kitap olarak favorilerimden. Filmini de izledim ama kitabı tercih ederim. Korkutucu öğe ikisinde de yok bu arada (bence). Sadece kitabın daha iyi bir anlatımı olduğunu düşünüyorum daha doyurucu gelmişti bana

kitabı muhteşemdir. filminden o kadar etkilenmemiştim.

Buna el uzanmaz :(

Fena durmuyor bence. Güzel olabilir.

Abi kim kustuysa o yesin ahahahha

Yoğurt sulu, yemek de sulu. Ondan güzel sunum olmamış.

Süzme yoğurt yatağında daha güzel görünebilirdi. Mantarın da suyunu süzdürerek yerleştirirdin yoğurdun üzerine. Yoksa ikisi de ayrı ayrı yenilecek şeyler, sadece görseli geliştirmek lazım

öncelikle eline sağlık. ben olsam mantar yemeğinin suyunu daha çok çektirirdim. Yoğurt zaten sulu yemek de sulu olunca çok cıvık olmuş. Bir de mantar ve arkadaşlarını daha iri doğrayıp denemek lazım. enteresan olabilir.

Tabağın kenarını silsen tamammış.

Yeni deneyimlere açık biriyim kurutulmuş böcek falan tamam da bu nedir ya.

Bir dahakine garlic mushroom tarifini kullan, sarımsaklı mantar sote diye aratabilirsin, sarımsak sevmiyorsan kullanmayabilirsin, yoğurt üstünde daha iyi olur, seninki görünüş olarak fazla sulu kalmış

youtu.be
youtu.be

yogurtla mantarin alakayi cozemedim istah acmadi asla. zaten minicik mantarlar o da kotu. salcali sulu yemeklerin de gorseli olmuyor caresislik

Süzme yoğurt ve kenara taşan suları silmek +1

Korkunç değil. Dediklerim yapılırsa görsel bir sıkıntı yok. Ama ben de kafamda yakıştıramadım ikisini. Lezzet anlamında.

Elinize sağlık, afiyet olsun.

Kayseri yöresinde sulu yemeğe yoğurt döküyorlar bayılarak da yiyorlar.


Shepard daha 2 gün evvel yeminler ettin sorularına musallat olmayacağım diye.

@Bir sıcak el uzanır tutmasam olmaz ahahahahha, soru sorcam dedin, bu soru değil lan. Eleştirin demişsin. Eleştirdik. Eleştirme fiilini sorulaştırmışsın o yüzden sayılmaz. Eleştirelim diyebilirdin. Soru olmazdı. Ama nasıl olmuş dememişsin, eleştirin demişsin, eleştirir misiniz diyerek kibarca eleştirmemizi istemişsin yani soru değil be. Yeminler etmedim, sor sor bir şey demem dedim ama bana soru soracakmış gibi yazmıştın. Duyurularım diye belirtmedin... yani biraz da senin suçun aahahahah.

Ekmek banilir

E pes yani kusmuk da yazılmaz ki, eleştirinin de bir ölçüsü olur.

Mantarlar konserve degil umarim? Ya da pek pismis gibi degiller. Bir de tabii ya daha az domates ya da suyunu cektirmek lazimdi. Hos mantarlar iyi pisseydi bu haliyle de guzel olabilirdi ancak yogurtla sunulmaz. Evet yogurtla yenir gayet guzel, ama goruntu olarak yaninda kase ile vermek lazim yogurdu. Sunum her seyden ote cok basarisiz.

Ama olacak tabii, boyle boyle ogreniyor insan.

Saldırıların sebebini anlamadım. Bence güzel görünüyor.

Gerçi bir yemek beceriksizi olarak bir yemek konusunda yorum yapmam ne derece doğru. Orasını bilemedim. :)

Bütün sebzeleri pişmiş görünüyor, ben yerim.

mantarla yoğurt iyi gider dostum. lezzetinden şüphem yok. görsellik zayıf. tabak, çekim ışık vs. nedeniyle.

Açlıktan ölmeyeceksem, ki onda da son ana kadar beklerim şu görüntüde bir yemeği yemek için.

Gece ickiyi fazla kacırmış biri var ortada belli ki

Arkadaşlar, birçoğunuz neden bu kadar kabasınız? Kadın programı gibisiniz; sürekli tartışma ve gerilim var. Aslında Shepard’a kızıyorsunuz ama o bazılarınızın üslubunu temsil eden mükemmel bir örnek.

tabağın kötü olmasının sebebi aslında patternlerin tamamlayıcı olmaması. tabağında kıtır veya solid bir şey olmalı. yani tamamlayıcı bir şey yok mantar süngerimsi, e yoğurt da zaten çiğnecek bir şey değil. bu nedenle tadı güzel olsa da yemesi zevkli olmaz.

yoğurdun yatağını sadece ben mi bulamadım.
yoğurt ve mantarı ayrı tabaklarda görmek istesem de lezzet olarak yeni gibi duruyor.

niye yatağa yatırıyorsunuz ki.

yoğurt sulu bir yemeğe yatak yapılacak bir gıda değil. mantının bile altına değil, üstüne konuluyor. yoğurttan ancak kuru yemeklere yatak yapılır, ali nazik, çökertme kebabı vs.

şu yemeği mantar ayrı, yanında da yoğurt ayrı sunarsın, isteyen üstüne döker, isteyen ayrı yer.

patlıcan musakka mesela yoğurtla nefis olur, ama yoğurttan yatak yapıp üstüne koyarsan olmaz.

eline sağlık. yemek güzel, sunum hatalı.

@kibritsuyu, çankırı'da misafir olduğumuz bir düğününde gördüm bu yemeği, hatta ali nazik zannettim.

çok teşekkür ederim.

mantarı salçalı sulu yemek değil de kavurma gibi yapsaydınız daha güzel olurdu bence.

tabi ayrı ayrı olması bence daha iyi.

@eileengray, teşekkür ederim.

içine kaşar ve tereyağı konularak fırında tüm halde pişirilen türü de var mantarın, evet. balıkçılarda meze olarak ikram ediliyor.

Goruntu guzel ama yogurtla mantari uyumlu bulmuyorum.

yoğurt yerine kese yoğurdu yani süzme yoğurt koyun. hafif sulandırıp ama. mantarlar biraz iri olsun. mantarın suyu az olsun hatta hiç olmasın. garnitürleri de azalt.

Bana göre değil

Varoş eğlendiren

hetero erkek mizahi. cok gülemiyorum. yogun istek üzerine izliyorum bazen.

Komik bulmayanla iletişimi keserim. Öyle anıra anıra güldüren bir yapım değil. Amacı da bu değil

Muazzam bir komedi algısının ürünü ama ağır da bir komedi aslında. Ben üçüncü sezona kadar izledim, bıraktım. Gerisini izleyecek psikolojiyi bir türlü bulamadım.

Komik gelmiyor çünkü 2007-2012 arası üniversitede arkadaşlar arası yaptığımız laf salatası muhabbetlere benziyor, buna doymuşum

anksiyete bozukluğundan muzdarip olanlar genelde komik bulmuyor.

"bu bölümde de gülmezsen daha fazla zorlamayacağım" diye izletilen bölümde de gülmedim. Çok hetero erkek mizahı +1

Bir de hani gençken yaşadığınız bir şeyleri o sırada orada olan arkadaşlarla hatırlayıp çok gülersiniz, ama başkalarına anlatınca boş boş bakarlar. Ben tam olarak o "boş boş bakan başkası" gibi hissettim her izlediğimde.

Mizah anlayışım epeyce geniştir. Recep ivedik ve Şahan gökbakar hariç neredeyse her türlü mizah filminde eğlenecek bir şeyler bulabilirim. 3 farklı bölüm izledim ve zerre eğlenmedim. Fazlaca erkek muhabbeti, mizah kısmını göremedim. Sıkıldım.

komik buluyorum. daha iyi olabilirdi ama. yeterince absürt değil çoğu bölüm. seyirci arkasındayken saçmalama lüksünü iyi kullanamadılar.

@bruce +1 beğenmeyen hasancan götümyan komedisini izlesin. Anadoluda büyüyen esnafı bilen sokak çocukları güler. Komedide de zeka aramıyoruz. Ne bekliyorsunuz ya komediden beğenmeyen engellilerle dalga geçen hayrettini izlesin.

komiklik öyle izleyip güleyim komedisi değil.(bazen öyle) Mesela Big Lebowski filmi birçok kişinin favorisidir ama izleyince öyle kahkahayla güleceğin bi film değildir.

Gibi bence çok özel çok güzel bir iş. Her bölümü süper değil, ama süper bölümleri muhteşem.

komik bulmuyorum, hatta aşırı vasat buluyorum.

izlemedim

evet. komik buluyorum.

Hetero erkek mizahı diyenler haklı olabilir. Eşim, baldızım falan tahammül edemediler. Kız yeğenim ara ara beğense de totalde izleyemedi tüm bölümleri. Ben toplam bölümlerin üçte bir ila dörtte bir arasını başarılı buluyor, kalitenin de her sezon biraz daha düştüğünü düşünüyorum. Komik mi? Bazı sahneler aşırı komik.

çok sıkıldığım, hiç komik bulmadığım bölümler de oldu ama evet genel olarak mizahını sevdiğim bir dizi. gibi'yi komedi dizisi olarak değerlendirmeyi zaten doğru bulmuyorum açıkçası. komik sahneleriyle popüler oldu, izleyici kitlesini onunla sağlamlaştırdı belki ama çoğu bölümü klasik tabirle "mesaj" içeriyor. işlenen konular var. sitcom gözüyle bakmamak lazım.

komik bulamayanlar için uzun uzun analize gerek yok bence yani herkes her şeyde aynı hisleri uyandırmaz, bunu tartışmak "kırmızı neden en güzel renktir?" diye tartışmaktan farksız.

mesela benim 21 yaşında erkek kardeşim var. bi akşam sohbet ediyoduk, ister istemez abi modumu açıp yine tavsiyelerde bulunmaya başladım. işte ne olursa olsun bak sakın uyuşturucudur, online kumardır vs. bunların geri dönüşü olmaz rastgele anlatıyorum. o gece izlediğim bölümde yılmaz'ın "sosyal medyayla eroin aynı şey mi, eroin adamın anasını sker" repliği vardı. bu benim için aşırı komik bi olay. başkası için hiçbir anlam ifade etmeyebilir. üzerinde düşünmeye değer de görmedim hiçbi zaman açıkçası :)

ben uzun uzun izleyemiyorum. instada falan komik sahneleri var. bence format yanlış. daha skeç tarzında kısa kısa hikayeler olabilir. mesela 1 kadın, 1 erkek dizisi benzeri...

Birkaç bölüm izledim, gülemedim sebebi sanırım uzayan muhabbetleri hiç sevmemem. Bu dizide de bir muhabbeti sündürdükçe sündürüyorlar. Ben daha ziyade araya serpiştirilen üstü kapalı esprileri, referansları falan seviyorum. Burada kör göze parmak sokup bir de parmağı içerde dolaştırıyorlar. Bana fenalık geldi.

komik değil.
zaten bu tarz diziler(leyla ile mecnun dahil) "absürt komedi" tanımının arkasına sığınıp istedikleri gibi at koşturuyorlar. Nasılsa gülerler diyerek ilk akla gelen şakayı basıp geçiyorlar.

internet sitelerinin tık almak için saçma haber yapması gibi görüyorum bu tarz dizileri.

ilk iki sezonu izledim severek, üçüncü sezonu yarısında bıraktım sanırım. Aynı varyasyonlar sıkmaya başladı. Bi de fazla depresif geliyor bana yaşadıkları hayat. İzlerken geriliyorum. Hiçbir şey tam istedikleri gibi olmuyor falan yoruyor beni.

Mesela buna benzer bir hissi Giray Altınok ile Kerem Özdoğan'ın Var Bunlar dizisinde de yaşadım. İlk iki sezonu peş peşe izledim birkaç ay önce. Dizi komikti ama o kadar sinirim bozuluyordu ki izlerken, durdura durdura izleyebiliyordum. Hem karakterler gıcık, hem de bir şey yapmaya çalışıyorlar ve önlerine engeller çıkıyor başaramıyorlar falan benim her gece rüyalarım da böyle yani bi de bunu dizi olarak izlemek çok yordu, inattan bitirdim biraz sjdsj üçüncü sezonu da çıkmış da izlemem artık

aşırı komik buluyorum, bunu komik bulmayan güldür güldür ve uygur kardeşler falan izliyordur muhtemelen.

Komik buluyorum. Bu kadar yıldır kendimi kadın sanıyordum ama hetero bir erkek olduğumu yeni öğrendim:p her bölüm aşırı komik değil evet, bazı bölümleri de beğenmiyorum ama favori dediğim bölümler var onlar aşırı komik bence

gibi dizisi hayranıyım. çok komik buluyorum.

abartilmis bos sacma dizisi. seven kitle de ekseriyetle nefret ettigim aggbii xx xxde yapilir diyen trendy kitle.

zorladım ama sevemedim...

Bölüm süreleri 20 ya da en azından 25 dakikanın altına indirilirse beğenen sayısı 2 hatta 3 katına çıkar. Ben genel olarak pek beğenmiyorum. Beğendiğim birkaç bölümü var.

İlk zamanlar takip edip beğeniyordum. Sonra gereksiz yere bağırışların olduğu senaryolar yazmaya başladılar orada takibi bıraktım. Bölüm süreleri çok uzun. İzlerken yorulduğumu hissediyorum.

Bir kaç bölüm izledim, komik bulamadım.

Eymir gölü diyebilirim. Mümkünse haftaici.