günde 1 kere diş fırçalayarak inci gibi dişlere sahip olmanız haliyle biraz zor.
sensodyn gentle white kullanın ancak sigara ve çayı çok tüketiyorsanız günde en az 3 kere dişlerinizi fırçalamanız, ayrıca diş ipi kullanmanız diş beyazlığı açısından elzemdir.
ha bu arada önden bi dişlerinizi temizletseniz de fena olmaz hani.

sert diş fırçası ve smokers tadında diş macunları ile günde 1'den fazla fırçalamanız, hatta insensitive'in dediği gibi denk gelirse bir de dişlerinizi temizletmeniz gerekebilir.

bu yöntemler dişleri "kazıyarak" temizleme metoduna girer. bu tür yöntemler de iki ucu boklu değneklerdir, zira kazınan diş eskisinden daha fazla "kirli görünmeye" adaydır. sürekli fırçalamak icap eder.

Uzun süreli (sigara kahve kullanmıyorsanız kalıcı) çözüm için (bkz: opalescence)

gittigidiyor'da lazerli diş beyazlatma ürünleri gördüm. işe yarar mı bilemiyorum. bakmak lazım:

urun.gittigidiyor.com

bundan bende de var. bir zaman evvel yaptırdığım temizleme işlemini, ne hikmetse hekim kardeşim basınçlı ve ilaçlı su diye tarif edebileceğim bir sistem ile yapıvermiş idi. çook eskilerden de kazımı yöntemini denemiştik ki hala dişlerimde çizikler var, belli belirsiz.
ancaaak bu ara yine oluştu bu kir-pas. çözüm şu ama denemedim. danıştığım doktor arkadaşlarım, olabileceğini garanti ettiler. şöyle ki; bir miktar sigara külü, bir miktar limon damlatılarak lapa kıvamına getiriliyor. ondan sonra da dişler bir güzel bununla fırçalanıyor. (sözlükte de buna ilişkin bir başlık olabilir. ayrıca youtube'da buna ilişkin bir de video izlemişliğim var: nasıl yapılır edilir gibi anlatıyorlardı.)
böyle iken böyle. ama henüz denemedim, zamansızlıktan.
yazdığım önerinin bir zararını gören olursa hiçbir yükümlülük kabul etmem peşinen söylerim.

benim bildiğim genetik olarak zenciler hariç öyle aşırı parlak dişler ilaçsız yapılamıyor bildiğim. ben de jel kullanmıştım ama sonra baktım gene oluyor gereksiz. bembeyaz olmasına gerek yok, sarı olmasın yeter diye düşünüyorum.

benim diş hekimi tozların dişi çizebileceğini, daha çabuk kirlenmeye sebep olacağını söylemişti, limonla, karbonatla fırçalamanın da öyle

hatta portakal suyu vs aitli şeyler içtikten sonra 20 dakika dişlerin fırçalanmaması gerektiğini, yoksa dişe faydadan çok zarar verildiğini de söyler

ha bir de porselen diş taktırabilirsiniz süper beyazlık için. ötesini bilmiyorum zaten..

Herkesin dis rengi bembeyaz degildir. Kimininki kemik rengi tonlarindadir. Disinizin bembeyaz olmasini istiyorsaniz disciye gitmeniz lazim. Ama once temizletip dislerinizin dogal rengini gorun. Begenmezseniz bembeyaz yaptirin derim cunku bembeyaz dis bence cok guzel bisey degil.

bir diş hekimi olarak kısa ve öz: sakın beyazlatıcı aşındırıcı macunlara abanmayın dişlerinizin canına okursunuz. yani fırçalama ile bir yere kadar beyazlık elde edilir daha sert fırçalayarak dişlerinizin ön yüzeylerini traşlarsınız. diş taşlarınızı temizlettirip diş hekiminizden klinikte veya evde hasta tarafından uygulanabilen beyazlatma yöntemleri ile ilgili bilgi edinin. Gidip piyasada elden ele dolaşan dandik,uyduruk beyazlatma yöntemlerini sakın ama sakın denemeyin. sonra üzülürsünüz. hem de çok. yani kısacası diş hekimi kontrolunde olmadan uygulanacak bir beyazlatma sistemi tüm dişlerinizin zarar görmesi ile sonuçlanacaktır. Literatürde bu şekilde belki binlerce vaka mevcuttur. Yaşananlardan ders alınız.

en.wikipedia.org

coinmill.com

500 türkmenistan manat'ı çapraz kurda gün itibariyle 11 yeni kuruş ediyor

talih kuşu konmuş başına. yerinde olsam hisse senedine abanırdım:D

benim başıma geldi orta okul zamanında diş doktorum dedi olmaz böyle almamız gerek dişleri mevcut olanları aldı daha sonra alttaki dişler güzelce çıktı.(5 günde 6 dişimi çektirdim bu şekilde)

benim 2 adet köpek dişim vardı gömük halde. üstelik de ters T şeklinde duruyorlardı. yani çıkmaları imkansız. O yüzden uzun ve sonrası epey acılı olan bir operasyonla alındı.
Bunun için öncelikle panoramik diş röntgeni çektirip dişçiye gitmeniz gerekiyor. yani aslında önce dişçiye gidin o sizden röntgen isteyecek zaten. çekilip çekilmeyeceğine de karar verir. Ama bildiğim kadarıyla gömük dişler bir çok probleme neden olabiliyor.

benim üst dişlerde iki diş eksik alt dişlerde de bir diş fazlası vardı. diş konusunda benim kadar çeken yoktur heralde. bence diş doktorunun gözetiminde o dişlerden kurtulmalısınız aksi halde başınız çok ağrır.

Yaklaşık 6-7 sene önceydi. benim üst çenede 2 diş çıkmamıştı. Dişler üst diş takımının da üstündeydi (burnuma yakın :D). Doktor 1-2 sene diş teli ve kafaya geçen protez mi nedir ondan takacaksın dedi. Kabul etmedim. Çektirdim ama keşke kabul etseydim. Bir de dişler fazla mı yoksa çıkmamış mı? Genelde çıkması gereken dişler çıkmamış oluyorlar da fazla diş pek duymadım.

bi panoramik röntgenini scan edip bana atarsan yardımcı olabilirim. Dişler daimi mi,süt mü? Lokalizasyonu ne? Söylediklerine göre sana yardımcı olmam çok zor.

tepki süresi ve kontrasta öncelik ver derim. ben incanın 20,1 inchlik monitörünü kullanıyorum. son derece memnunum. tepki süresi 2ms,kontrastı gayet güzel kendinden hoparlörlü. kesinlikle tavsiye ederim. ben de yaklaşık 2 ay boyunca sürekli monitör araştırdım onlarca kez fikir değiştirdim. bu monitör gayet cazip geldi. ayrıca sıfır ölü pixel garantili. ölü pixel çıkarsa değiştiriyorlar. fiyatı da gayet uygun. widescreen desteği yeni oyunlarda mevcut. yani görüntüyü sağa sola sündürmüyor,mevcut alanı kullanıyor. hele film izlemenin keyfi şahane.

şöyle bir rehber var işinize yarıyabilir;www.pclabs.gen.tr detaylarla uğraşmak istemiyorsanız "toparlayalım" ve "sonuç" bölümleri işinizi görecektir

Bir kere ciddi kaynak sıkıntısı yoksa, monitörde büyük demek iyi demektir. Çok kaba ve sığ gibi geliyor ama yok 2ms 8ms'den iyidir, yok widescreen, yok çözünürlük derken, bence gelinen nokta her zaman çok net şekilde "büyük iyidir" noktasına getiriyor insanı. Monitör bir insanın her şeyi. Aslında bilgisayar demek monitör demek bir nevi. Hani ne bileyim 19-20 inch belki çok farketmez, 19'un şusu iyi falan denebilir ama, günümüzde 17-19 inç arasındaki fiyat farkı iyice küçülmüşken, kalite belli noktalara gelmişken, hiçbir özellik için bir 17 inç monitör, 19 inçlik en dandik monitörden daha iyi olamaz. Çünkü kullanıcıda bıraktığı haz esastır. Yoksa kağıt üstünde tersini savunan da çıkar.

Bende 8ms tepki süreli(hesapta kötü), 20 inç bir samsung var, şimdi bana kıralını, feriştahını getir, 19 inç monitörün yüzüne bakmam.

Widescreen falan karışmam, bilmem de ama, senin ifadeni kullanıyorum Ozellikleri bakimindan 19"lerden iyi olan bir 17" almak mallığın bana göre dik alasıdır.

Fix Şile Ağva taraflarını önerirler hep bu durumlar için. Ben şahsen gitmedim ama orda güzel yerler var diyorlar. Kahvaltı yapmak için nispeten uzun bir mesafe olarak Sarıyer Garipçe köyünü de önerebilirim.

trakya tarafında edirne ya da gelibolu önerebilirim

Sapanca Gölü

(bkz: polonezkoy)
biraz daha uzak ama değer; (bkz: igneada)

abant gölü yolunda soldaki köy kahvaltıcıları mük-kemmeldir.

polonezkoy guzeldir ama mevsim pek musait degil bence.

Kıyıköy.

maşukiye:
www.dobisko.com

yalova, termal..

kesinlikle maşukiye alabalık tesisleri. maşukiyeye çıkan yol boyunca şaşıra şaşıra bir hal olursun zaten. açık bir havada yola çık derim. sapanca gölü ayağının altında şahane biyer.

gidip profesyonel bir yerde bastırırsanız, mürekkebinize yazık etmemiş olursunuz.

ayrıca, (bkz: henri de toulouse lautrec)

300 dpi çözünürlükte ve bir plotter ile güzel sonuçlar alabilirsin. Baskı merkezlerinde sana maliyeti 20 YTL olur. sinirlerini germe boş yere evde.

a3 boyutunda olsun istiyorum ama, resmin boyutu nasil olmali? yani bulabildigim $u andaki resimler genelde en fazla 640*480 falan
@lateviper : evet sanatcinin imzasi, posteri yapan da rené gruau

rasterbator isimli program tam sana göre. a4 lere bölüp devasa posterler hazırlayabiliyorsun.yaz google a rasterbator die bak çalışmalara.

640x480 filan çok büyük poster baskılarında iğrenç gözükür. dpi denen hadiseden boyutu aşağı yukarı hesaplarsınız. 300 dpi süper kalitelidir. 70 dpi ve altı ise bi halta benzemez.

ayrıca cidden ozalitçilerde bastırmak kestirmek hazırlatmak evde yapmaktan hem sinir hem de mürekkep olarak daha ucuza gelecektir.

Google da vintage posters diye görsel aratırsan aralarında bulabilirsin işine yarıyacak şeyler. Çözünürlük wallpaper ebatlarında olursa yeter a4 için. Tabi daha pro birşey istersen hazır poster www.posteradam.com da var yine. Vintage kategorisinde.

ancak allah babaya çikayet edebilirsin. zira çözümü yok. bizim hocalar bu yola başvuranların cezasını keseriz sittin sene mezun olamazsınız diyerek duruma bir açıklık getirmişlerdi.

cha+1

cevremdeki bircok tecrube, avukatlarin arkada$larima soyledikleri ve alinan kararlar dogrultusunda $unu biliyorum ki ogrencilerin universitelere kar$i actigi davalarda kararlar cok buyuk cogunlukla ogrenciler lehine verilmekte.

0v3rm1nd'ın söylemeyi unuttuğu şeyi ekleyeyim; böyle bir dava ile bir dersini kurtarsan bile bölümde mimlenmiş olacak, dava ettiğin hocalarının derslerine, sınavlarına girmeye devam edeceksin. o zaman da dava etmeye devam edecek misin? çünkü böyle bir olayda hocalar direk öğrenciye karşı bir tutum sergiliyorlar. allah kurtarsın ben de ne bunalımlara girdim girdim çıktım zamanında.

bildigim kadarıyla rektörlüklerde bu konuyu danışabilecegin departmanlar mevcut ve onlar sana yol göstermek zorunda, hocayı veya bölümü veya üniversiteyi neyse artık mahkemeye verme hakkın gayet var,daha sonra kagıdın bir kurula gönderilip orda okutuluyor.

ama %15000 emin olmadan yapma derim hem hocalar takım çalışması yapıp böbreğine böbreğine çalışacaklar hem de bölümde mimlenmiş öğrenci olacaksın, öğrenciler arasında efsane olman sana getiri sağlamayacak , sınavlarda gözetmenlerin gözü hep üstünde olucak.
ama son 1-2 dersin kaldıysa falan hakkını aramalısın. aslında normalde de hakkını arayabilmelisin ama işte akademik ortam , bok ortam.
iyi düşün taşın,varsa iyi diyaloğun olan hoca / asistan falan onlara danış derim.

idare mahkemesinde dava açabilirsin, cok uzun sürecektir, genelde lehine karar alınacaktır. mezun etmeyebilirler inat için ya da senle ugrasmak istemeyip başlarından git diye gecirebilirler, bu da bi ihtimal.

maalesef okula pek ugramadigim icin hocalarla asistanlarla aram yok. lakin bu sınav döneminde hayatımda çalışmadığım kadar çalıştım. sınavlarım çok iyi geçti zira herşeyi biliyordum ve yapıyordum. gelen sonuçlar karşısında bir bir şok oldum. hepsini kabul ettim ama kağıdımı 20 dakikada verdiğim ve 90 beklediğim sınavdan 26 almam karşısında yıkıldım. işin ilginç yanı benim gibi olan çok az kişi var. bişey de diyemiyorum o yüzden. ben de mi bokluk var bilmiyorum, tek istediğim kağıdımın diğer kağıtlarla karşılaştırıp yüksek alanlardan farklı olarak ne yazdığım.. paranoyak olmamaya çalışıyorum ama sanki bana karşı inadına yapılıyor bu.. imkansız bir şey yahu.. 13 dersin 10 undan kalınır mı çok çalıştığın halde.. ve bunların %70 i çok basit dersler.. dediğim gibi istediğim şey kağıdımı görmek ama bu da mümkün değil sanırım? izmir'e döneceğim işte şimdi bu olaylar için.. geçtik diye sevinçli sevinçli gelmiştik memleketimize.. deü iibf işletme okuyorum bu arada 3. sınıfım.

derslerin insanın hayatına bu kadar etkisi oldugunu bilmiyordum. 2 senedir gez toz ve fazla dersin kalmasın, 3. sene kurtaralım kalanları artık çalışalım de ve hepsinden kal.. insan yıkılıyor... ne entry yazasım ne oyun oynayasım ne film izleyesim ne konuşasım var.. o derece bi haldeyim. teşekkür ederim cevaplarınız için.

kou metalurji de okusan şu üstte yazdıklarının bizim için ne kadar olağan şeyler olduğunu anlardın.

hocalarla asistanlarla diyalog kurmayı, kulis yapmayı, ilgili biri olduğunu göstermeyi öğrenemediğin vakit böyle üzülmeye devam edersin arkadaşım. ayrıca derslere girmezsen hoca seni niye geçirsin. "bu adam derse bile gelmemiş, tekrar gelsin" diyebilir gayet doğal olarak. çünkü devama da dikkat ediyorlar. tabi bakmayan da olur ama bizim okulda çok önemliydi. adam devam kağıdını ve notları yan yana koyar, yanına not için dilenmeye gittiğinde gösterirdi. bir de sonuçları almadan dönmemek lazım memlekete. ben onun acısını çok çektim. baktım ki millet işin yolunu bulmuş. onlarla takıldım ben de. sonradan doğru yolu buldum. her gün hocaların kapısında olmadan, sonuçları kesinleştirmeden dönmeyeceksin. adamlar resmen odaya bekliyorlar. tabi kötü kağıda da ne yapabilir o ayrı. kritik kağıtlarda işe yarıyor.

dava actigin zaman mahkemece daha onceden belirlenmis ve ayni bölümün hocalarindan (ayni üniversite olur, baska üniversite olur) olusan bir bilirkisi heyeti var. onlar okur ve cogunlukla objektif karar vermeye calisir. ancak söyle bir sorun var. coktan secmeli bosluk doldurmali sinavlarda itirazin karsiligini bulur ama yorum yapmani isteyen sorular icin care yok. hoca cok rahatlikla onu istemedim ben, yanlis yorumlamis der, ona bilirkisi de bir sey yapamaz zannimca. bence uzlasma yoluna gitmen lazim. yanlis belki bunu söylemek ama daha önünde bir sene var ve o bir seneyi rahat gecirebilmek icin bir sekilde alttan alman gerekecek.

walla bi akrabam avukat,böyle bir davaya bakıyordu. dava eden eleman hala boş boş geziyor süründürmeye bayılıyor hocalar dava acan ogrencileri. bence hiç açma. ha uzayacaksa 1 sene uzasın ama daha uzun süre stres çekmekten çok daha iyidir.

(bkz: Muzaffer Şerif Başoğlu). Adamcağızın Sherif soyadıyla makalelerini oku oku sonra öğren ki Türkmüş.

Ugur Mumcu ve Aziz Nesin'i unutmamak lazim.

bilim ve tekniğin eski sayılarında bol bol önü kesilen bilim adamı bulabilirsin.

Valla, kaç binlerle ifade edilir ki...

İlla teknoloji alanında düşünmüyorsak, bir iki patlatayım hemen...

Bülent Tanör
Nazım Hikmet Ran

çook çoook...

(bkz: sakallı celal)

Cem Uzan

(bkz: hasan ali yücel)

necaseddin tokmak

Koku printerları ile ilgili bir haber okumuştum, sanırım prototip halindeler. Aynı kartuş gibi temel kokuları içeren koku kartuşları takılıyor, istenilen koku için belirli oranlarda karıştırılıp dışarı veriliyor. Film ve oyun sektöründe kullanılması düşünülüyormuş...

öncelikle (bkz: şerefsizim aklıma geldiydi)

ben de aynı şeyin televizyon gibisini düşünmüştüm. mesela televizyonda mangal yakan adamı izlerken, kokuları da anında alabileceğimiz bir teknoloji olabilir mi acaba? filmi direkt olarak kokusuyla izlesek.

şu anki akıl ve mantığımızla tahayyül edemiyor olsak da şöyle düşünmeliyiz ki, televizyondan ve hatta sinemadan çok önceleri böyle bir şey olabileceği kimsenin aklına gelmezdi. bence olabilir.

Bayagi zor bir seyden bahsediyorsun. Yani en azindan benim baktigim yerden, ozellikle de fotograf mantigi ile karsilastirinca bayagi zor.

Fotografta birkac kimyasal ile bizim gorebildigimiz butun isigi kaydedebiliyorsun (dijital olayina girmiyorum). Sonra ayni goruntuyu tekrar yaratmak icin isiga ihtiyacin var, ki bu madde degil enerji oldugu icin tasinmasi ve aninda uretilmesi kolay.

Kokulari nasil kaydedersin bilmiyorum ama bir kokuyu yaratmak icin onu veren kimyasallara ihtiyacin var. Ve printerda oldugu gibi uc ana bilesen ile butun istedigin farkli tonlari yakalayamiyorsun. Nerdeyse her kokunun kimyasal maddesi ayri. Bu bakimdan her kokuyu uretebilecek bir alet yapmak bayagi zor.

Tabi bu soruna benim ustte anlattigimdan cok baska bir yaklasim getirir belki biri bir gun ve olayi cat diye bitirir.

düşündüklerim tam olarak bunlar olmasa bile yakın şeyler, şöyle biraz daha açık bir örnek vereyim.
ne olduğunu bilmediğiniz çok güzel bir parfüm kokusu duydunuz, bu kokuyu kayıt edip gidip dükkan dükkan arayabileceğiniz bir teknolojiyi diyorum. yani istenilen kokuyu tanımlayamıyorsunuz, ne olduğunu bilmediğiniz bir şeyin fotoğrafını çeip göstermek gibi. bi el atın abi bi beyin fırtınası yapalım:)
düzeltme: tam olarak dediğim wpi'nin yazdığı mantıkta, ortamdan bir miktar kimyasal çekip bunları önce tanımlayıp (veya tanımalamadan da olur) bu bileşenleri çoğaltacak bir mekanizma olabilir.

sinema ve oyunlar için boyle bisey uretmıslerdi, bilmem kac tane kokuyu ureteibliyor dfln die

koku sensörü vardı richie rich de izlemiştim zamanında :P

bu arada konuyla ilgili duyduğum şey bir printer dı. diyelim karpuz basıyoruz, fotoğrafı yalayınca-hangi manyak yapacaksa bunu- karpuz tadı geliyormuş.

dediğin şey ise bence şöyle mümkün. sonuçta kokuya sebep olan şey moleküller. havada gezinip duruyorlar. eğer bu molekülleri tutabilecek bir saklama kabı geliştirilirse olabilir.

yalnız tek kötü tarafı var bir kaç koklamalık olacak. gerçi buna da kokuyu konsantre halde saklayarak çözüm bulunabilir.

teknolojinin bku çıktığı için ölmeden önce ışınlanacağımıza bile inanıyorum :P şaka maka hayal etmeden ulaşılmıyor, illa ki manyağın birisi takıntı haline getirip ömrünü bir icada adayabiliyor.

RGB, 3 temel rengin karışımı ile tanımlanan tüm renkler mantığı ile benzer bir şekilde düşünmüşümdür ben hep bu olguyu. Eğer tüm kokuları tanımlayabilen, hep aynı sabit sayıda kimyasalın bileşimi ise koku, ayrıca temel teşkil eden bu kimyasallar bulunabilirse, neden olmasın?

Mesela tüm kokular 18 tane kimyasalın çeşitli oranlarda bileşimi ise ve bir cihaz algılayıcısı ile bir kokuyu bu 18 kimyasal karışımı biçiminde tanımlayıp save edip saklayabilirse, olabilir gibi geliyor bana.

Lakin zor görünüyor. Bir kere önkoşul zor, sabit sayıda kimyasalın bileşimi ise... Koku... Bu saatte?

tad printerlerını biliyorum patatesten üretiyormuş istedigin tadı. tad dosyasını yazdırman yetiyormuş ama detaylı bir bilgim yok koku ile ilgili.

evet, o duyuruyu ben yazmıştım.

oyun için joystick illa ki lazımdır. olmazsa olmazdır. çünkü sturmovik, oynadığım uçak oyunları arasında uçuş modelleri ve fiziği açısından simülasyona en yakın oyunlardan biri. joystick şart.

hangi joystick? sorusunun cevabını da şu duyuruda vermiş idim: #7244
aynısının force feedback'lisi de önerilmiş.

iyi uçuşlar dilerim.

joystick illa lazım değildir ama multiplayer oynicam kascam diyosan kesinlikle al derim. sağlam sinir ister en gerçekçi modda. 2001 den beri aralıksız oynuyorum ve diyebilirim ki piyasadaki en gerçekçi ww2 hava simülasyonu. joysticki sağlam bişey al dandik çin mallarına para verme çünkü o gazla abanınca elinde kalıyor(bizzat yaşadım) biraz da uçak ve uçuş taktikleri ile ilgili bilgi edin derim bodoslama pek zevk almazsın çünkü oyun sana çok fazla duygu vaadetmiyor bilgin varsa olan olayları,görevleri,uçakları tanıyorsun zevk alıyorsun. multiplayerda pişmek için hyperlobby programını kullan,skies of fire sunucusuna bir gir ortamı gör. oradaki elemanlar sana fazlasıyla öğretici davranırlar :D