üroloji.

ürolojiye gideceksin, üşütmüş de olabilirsin. doğrudur böbrek taşı düşürürken de idrarda kan oluyor, kendimden biliyorum.

taş düşürüyosun, dediklerinin tamamen aynısını geçen hafta arkadaşım söyledi, taş düşürüyorum didi.

böbrek taşı denmez öyle hemen. ağır idrar yolları enfeksiyonu da olur.

böbrek taşı şiddetli ağrı yapar ya. sadece idrar yaparken de değil hem.

çok fazla telaş yapmaya gerek yok; fakat yarın geçerse de doktora git. her türlü git. askerde yaşadım ben bunu. askeri hastane olmasına rağmen direkt beni mr'a sevkettiler. dediğim gibi telaş yapmaya gerek yok ama kötü şeylerin de habercisi olabiliyormuş. misal ben de kum çıktı. idrar yollarımı zedelediğinden bir kez kan geldi idrarımdan. bir daha da yaşamadım bol bol su iç dedi doktor.

yarın gideceksen illa ki acile gideceksin. muayene artı idrar tahlili ile büyük oranda yönlendirirler seni.
yaş kaç? ayrıca daha önce ailedekilerde taş ya da kum düşürme gibi bir durum yaşanmış mıydı?

yaş 19 ve ailemde bildiğim kadarıyla böbrek taşı düşüren yok.

bana sorarsan endişelenecek bir durumun yok gibi. ama muayene ve tahlil sonuçları ardından 3 ya da 4 ilaçlık bir reçete ile şikayetinden kurtulursun diye tahmin ediyorum.

yeterli değil, şube ve hesap no veya iban lazım.

kesin mi? o zaman yandigimin resmidir :(

bu saatte eft yapamazsın zaten

minübüsleri bilmem de vapurla kadıköy'e gidip iett'yle de kozyatağı'na gelebilirsin?

sorun şu ki anadolu yakasını hiç ama hiç bilmediğim için yukarıda verdiğim linkte kapalı olan yollar üsküdar-kozyatağı yolunu kapsıyor mu onu dahi bilmiyorum. ayrıca kadıköy de karışık olacakmış oradan gitmek daha mı iyi olur ki?

haberden anladığım kadarıyla, kozyatağı'na gelebilmek için minibüs caddesi'ni (fahrettin kerim gökay cad. oluyor) kullanabiliyorsun. metrobüs söğütlüçeşme durağı'nın bulunduğu yerden başlar bu cadde. sahrayıcedid, 19 mayıs gibi mahallelerden geçip pendik'e giden minibüsler var. belki o şekilde çözüm bulabilirsin. dahasını bilemedim...

www.ucp600.info burada mevcutmuş.

filmde birden fazla ses tracki var. televizyonunda da o özellik olmalı. bir şekilde diğer track'e geç. bunu ne şekilde yapacağını anlatamıyorum çünkü markasına modeline bakar.

lg 42ld751 yazıyor.

kumandanın üstünde 'audio I-II' yada 'A-B' gibi bir tuşun olması lazım. doğru sesi duyana kadar o tuşa bas.

kumandada öyle bir tuş yok. ayarlarda ses kısmına girdiğimde oto ses ve net ses 2 diye 2 ayrı alan var her ikisinde de açık/kapalı kombinasyonlarını denedim sonuç değişmedi. bir de video oynatma ayarlarında ses dili 1-2 arasında değişiyor 2'yi seçince hepten gidiyor ses.

lg televızyonda denedım sımdı kumandanın alt tarafındakı kırmızı tusa basın, (altyazı menusu) orda audıo secenegınden 1 veya 2 hangısı uygunsa ona cevırın.

kumandadaki kırmızı tuştan kastınız kırmızı, yeşil, sarı ve mavi olan 4lü
tuştan kırmızı olanı ise denedim bir şey olmuyor. diğer kırmızı tuş on/off tuşu. =S

evet o 4 lünün en basındakı kırmızı tuş

usb takılı fılmı oynatmaya baslayınca ve en bastakı kırmızı tusa basınca bende bır menu acılıyor

picture size
audıo language
subtıtle language
sync ve
positıon

seceneklerı var, burada audıo language degıstırebılıyor, zamunda dan ındırdıgım bır fılmı hem romence seslendırmelı hem de ıngılızce ızleyebılıyorum su an :D

audio language dediğiniz yere bende kırmızı tuşla olmasa da farklı bi yerden geliniyor. 1'de (artık söylemeden edemicem) o.ç yönetmenin sesi ve arkada filmin sesi var. 2'de hiç ses yok. 3 diye bir şey hiç yok zaten.

bir ihtimal uğraşırken dikkat etmediniz, belkı fılmın en basında ses yoktur biraz ılerı alıp sesın deısıp deısmedıgıne bakın veya televızyonu bilgisayara takıp ızleyın demekten baska bır sey aklıma gelmedı :(

mkv formatında satılmaz, net varsa en uygunu olduğu için o şekilde indirilir. net yoksa converter programları kurularak mkv'ye çevrilir.

Kadıköy external hdd'lere toptan mkv yükleyen yerler var diye duydum. Onun için sordum.

on the contrary'i kullanırken zıt ifadeler kullanmazsın.

"She is not a genius, on the contrary, she is a freaking idiot"

"not a genius", ve "freaking idiot" ters durumlar değil aslında. bağlarken on the contrary kullanıyorsun bu yüzden.

ama conversely kullanacaksan, zıt ifadelerin olması lazım.

burada mesela öyle... bilmem anlatabildim mi?

en.allexperts.com

ayrica on the contrary = on the other hand = but

Kesin kural olarak alma ama sorunu cevaplamak icin biraz bakindiktan sonra soyle bir sey gordum: on the contrary'nin kullaniminda "X, A degil, aksine B" kalibi gozume carpti, conversely'nin kullaniminda ise "X Adir, Y de aksine Bdir" gibi bir kalip. Senin sorundaki ornekle mortifera'nin verdigi ornekler buna uyuyor mesela. Tabi bu sozcukler sadece bu sekilde kullanilir demiyorum, ama boyle bakinca aradaki fark hissediliyor sanki.

bu konu üzerine biraz daha eğildim. mevcut örneklerin tümünü karşılaştırdım. özellikle wpi'nin verdiği kuralı sorulara uyguladığıdma hiçbirinde yanılgıya düşmedim. bundan sonra da böyle çözeceğim. buradan ve sözlükten mesajla yardımcı olan arkadaşlara selam ederim.

valla biz mba de business law dersinde "iş hukuku dersleri" diye bi kitap kullanmıştık. yazarının adı aklıma gelmiyor ama kitabın adı buydu

bahsettiğiniz kitap sadece yüksek lisans düzeyi için midir bilmiyorum fakat benim istediğim daha çok lisans seviyesinde bir kitap. özellikle hukukta okuyan arkadaşlar varsa derdime derman olabilirler diye düşünüyorum.

İş Hukuku ve Uygulaması, 2. Baskı, Fakülteler Kitapevi, İzmir, 2002
Fevzi Demir

İş Hukuku Dersleri Prof.Dr. Nuri Çelik

iktisat geçmi$i pek iyi olmayan biri olarak cevap vermek istemiyorum. ama cevap vermek isteyenler için eğer varsa grafiğini de koyarsanız daha güzel olur gibi. hem ben de merak ettim kafamda canlandıramiyorum $imdi onları (: du lan nerdeydi $u kitap

yanıtta verilen şekil gayet bilndik. IS-LM modeli. dikey eksende faiz, yatay eksende milli gelir. negatif eğimli tipik bir IS eğrisi ve pozitif eğimli tipik bir LM eğrisi. genişletici maliye politikası ile IS sağa kayıyor.

faiz artarsa, yatırımlar azalır dolayısıyla milli gelir de artmaz, diğer türlü de tam tersi. biz bu şekilde öğrendik valla makro iktisada girişte. belki soru yanlış olabilir.

ben de baldur'un dediğinin aynısını söyliycektim, yemedi. geni$letici maliye politikasını falan duyunca bi tırstım, belki farklıdır dedim ama bilemiyorum hala emin değilim ben. kitabı da bulamadım.

iktisat geçmişi hiç olmayan biri olarak cevap veriyorum:

burada soru faiz oranının artması ile yatırımın ne olacağı değil. benzer bir şekilde yatırımın artması ile faiz oranının ne olacağı değil. zaten bu ikisinin bir birleri ile ilişkileri global ekonomide düzdür. faiz oranı artınca yabancı para gelir. yabancı para girişi de dolaylı olarak yatırım yaratır.

ancak,

burada soru genişletici maliye politikasının sonucunda ne olur? politikayı uygulamak için belli ödünler verilerek hem faiz oranı, hem yatırım aynı anda arttırılabilir.. bu spesifik politikanın bir sonucu olur..

öncelikle geçmiş olsun. sonda hayatımda çektiğim en büyük acılardan biriydi. neyse. sonda sonrasında doktorum bana işeme sırasında özellikle uç kısımda acı hissedebileceğiğimi söylemişti. ayrıca sonda varken de duruma alışamamış çok zor işemiştim. bu sorunun sonda çıktıktan sonra da devam edebileceğini söylemişti. çıkmasına da bünye belli bir süre sonra alışıyor. ama sizin 2 gün geçmiş galiba. bu uzun bir süre gibi geldi bana. üstelik ben acı da hissetmemiştim. özetle söylediğiniz şikayetleri doktorum bana olası şikayetler olarak önceden bildirmişti. ama siz yine de doktora başvurun bu rahatsızlıklar geçmezse.

acil şifalar diliyorum.

sonda, kendiliğinden çıkmaması için içeride şişirilen bir parçaya sahiptir biliyorsunuz. bunun da idrak yolunuzda tahrişe neden olması doğal. bir süre sonra kendiliğinden geçer. bu arada bol su için. cmzrfdl'nin dediği gibi geçmezse bir ürologla görüşürsünüz. şimdiden sıkıntı etmeye gerek yok

müdüre gittiniz mi?

direkt ilçe, yetmez derseniz il milli eğitime gidebilirsiniz. olur tanıdıkları vardır yüksek mevkilerde, sonuç çıkmazsa yerel basını hareketlendirerek başlayabilirsiniz...
bunu veliler olarak toplanıp yaparsanız daha iyi olur.

"sınıfta bırakırım hepsini" der öğretmen usulen 1-2 kişi vazgeçer onların çocukları geçer ayaklananlarınki kalır. toplayacağınız insanlara bunun ne denli büyük bir şerefsizlik olduğunu anlatarak başlayın... daha fazla yazardım ama duyuruyu aşar... aman diyeyim...
bi de mümkünse izmir'de deyin bana bu olay...

gidilecek kişilerin başında aslında öğretmen geliyor. gidip bunları tek tek sormak var. bilmiyorum yüzü kzıarır mı, yüzünü kızartmak var. fakat çocuğa takar, notlarını düşürür, kötü davranır diye ebeveynlerim böyle birşeye kalkışmama engel oluyor. kursu da öğretmen bizzat kendisi açmadığına göre müdüriyet de bu işten haberdar. daha da kötüsü pay sahibi. kardeşimin okulu bazen dersane sınavlarına giriyor. en başarısız sınıf kardeşiminki. müdür sormuyor mu hocaya "hocam ne ayak. bu kursta neler oluyor? pişpirik mi oynuyorsunuz?" zira geçen sene de vardı bu geyik ve kardeşim katıldı. kaldı ki bir kere ilk postta da belirtmiş olduğum gibi haftada 25 saat ders veren bir hocanın ek olarak 3 saat kurs verme isteği neyle açıklanabilir ki? benim aradığım çözüm daha üst mertebelerle ilgili. misal müfettişler gelirdi okula. bunlarla iletişime geçip fişlenmeden bir çözüm arayışı içindeyim.

olay istanbul'da. velileri toplamak organize etmek çok zor. dediğim gibi hepsi korkuyor. daha ben kendi annemi ikna edemedim. ama çok fena hırs yaptım. çocuğa zarar vermeden bir yolunu bulursam, hani deseler ki dava aç koşuştur, sonucunu alırsın ona bile razıyım. bir memlekette insanları sömürmek bu kadar kolay olmamalı.

Müdürü, milli eğitimi falan boşverin, adamın oralarda arkası varsa bir şey olmaz. Tanıdık bir gazeteci bulacaksınız, bir kaç tane de veliyi gaza getireceksiniz. Bir-iki haber yapılacak konu hakkında. Bunun önünde kimse duramıyor, mutlaka soruşturma falan açılıyor, çoğunlukla da sürgün falan oluyor. Yeni dünya düzeni bu yani.

Bu öğretmen demeye dilimin varmadığı şahsa denk gelsem büyük ihtimal okuldan attırırdım. Müdürden başlayıp üst kademelere doğru ilerleyin.

Öğretmen aldığı ücretin vergisini veriyor mu ? Bunu bir kontrol edin eğer vermiyorsa işte hocanın aklını almak için güzel bir giriş.

bide ilkokul 5 eskisi gibi değil bizim kuzenlerde heceliyerek okuyor, bize zamanında faiz problemi,bayrak olculeri.. ne var ne yok ogretmişlerdi aynı egitimi almıyorlar. ben 3. sınıftakine baskenti sordum düşündü biraz.. tabi internet oyun fln etkilidir bunda bizim zamanımızda pek yoktu. proje odevi diye birşey cıkarmıslar cocuklar odev ayagına pc aldırıp paso gta oynuyor. uyanın veliler!! :p

sonradan yazdıklarınıza bakılırsa okul müdürünün de bilgisi var. dediklerimin arkasındayım hala da bir durum daha var.
okul kursları denilen bir uygulama var, özellikle maddi durumu yetersiz ve/veya derslerinde başarısız öğrenciler için (yanlış bilmiyorsam idarenin bilgisi ve milli eğitim müdürlüğünün oluru ile açılıyor) eğer bahsettiğiniz kurs resmi olarak bu şekilde "görünen" bir kurs ise muhtemelen çakallığı yapanlar bu kısmı da kılıfına uydurmuştur...iyi hazırlanıp cidden bu işi bilen birileriyle (hukukçu, milli eğitim müfettişi, emekli idareci vb.) çalışmanız gerekir. bu sene kardeşinizin sınıfı için bir sonuç alamasanız bile sonraki gelecekleri kurtarırsınız.

öncelikle milli eğitim'in bilgi edinme sisteminden okulda açılan kurslarla ilgili bilgi edinmeyi deneyin bence. okul, öğretmen şehir vermeden. herhangi bir yönetmelik veya yasal bir dayanak varsa yüklenin yüklenebildiğiniz kadar açık yerlerinden. (ki yine bildiğim kadarıyla derse giren öğretmen kursa giremiyor.) ikna edeceğiniz insanlarla elinizde yasa/yönetmelikle konuşursanız daha etkili olur.

mevzuat.meb.gov.tr

özetle, sınıf öğretmeni isterse 30 saat derse girsin haftada 6 saate kadar etüt(ki bunun ücretini, ek ders ücreti olarak devletten alır), haftasonu ya da haftaiçi ders saatleri dışında dönem başı 120 saat olmak üzere yani ortalama haftada 6 saat kurs(ücretini veliden alır,%80i kendisine kalır) açabilir.bu tamamen yasal. kurs ücreti 9 ay için 400 ytl, aylık 44 ytl açıkçası bana da biraz fazla geldi, 6 saat olsaydı ve öğretmenin kıdemi yüksekse bu ücret normal olabilirdi..

kursu zorunlu hale getirmesi ve sınıf genel seviyesinin düşük olması konusuna gelince gözlemlerinizi ve dayanaklarınızı açıklayıcı bir dilekçe yazıp okul müdürlüğüne vermeniz gerekli, özellikle gelen evrak dosyasına işletip tarih ve sayısını da alın. hatta fotokopisini bile alabilirsiniz. eğer öğretmen sınıfı yeni almadıysa bence beş yıldır ses çıkarmamanız hata olmuş.

Vergi konusu aklını almak için yeterli kaldı ki devlet memuru başka işte para kazanmak falan bu konuda regulasyon olmalı, özel ders de yasaktır ama alan razı veren razıdır, burada zorlama özel ders var. Hocanın ikametine göre baglı oldugu vergi dairesine gidin ihbar edin serbest meslek makbuzu, stopaj, Gv beyannamesi falan ugraşsın peşini bırakmayın ama

evet var öyle bir şey devlet okullarında. alternatifi de aynı eğitime yılda 7-17 bin ytl vermek? 400 ytlye göre pek makul değil.
arkadaşlar saf olmayın bu tuzaktan müdürün de haberi var, il milli eğitimin de. alınan paralar konusunda da aklınızı yormayın hepsi resmidir. öyle açıktan kurs ya da para alma olamaz oyarlar adamı.
evet devlet okullarında eğitim felaket. benim kardeşim değil daha 5 aylık bir kızım var ve şimdiden ne halt edeceğim diye düşünüyorum. kuzenlerim 5-7. sınıfa geçtiler çarpım tablosunu yazın unutup kışın yine öğreniyorlar?
Kursa gitmeyenlere kötü muamele olması bile şikayet sebebidir ama kötü muameleye ne gerek var hocanın not defteri var. derste göstermez kursta gösterir müffettiş de sınav kağıtlarını kontrol eder harbi bunların bazıları salak diye düşünür yapanları görünce.
çözüm bulamıyorum kişilere takmak yerine bu düzeni baştan değiştirmek gerek bence.
ben ne yapacağım biliyorum.mali durumum özele yetmezse de devlet okulu olursa bu kurslara vs. katılıp üstüne de öğretmenin maaşı kadar rüşvet vereceğim. başarı notu diye salak bir uygulama olduğu sürece böyle bu işler.
zamanında üniversitede bile gördüm nedense öğretmen çocukları okul birincisi bilmemne kontenjanından allahın dağından gelip benden iyi bölümlerde okuyup adam da oldular! en kötüsünün bile başarı puanı benden 20-25 fazlaydı. netleri ise benden elbette düşüktü. öss puanımı görenin dibi düşüyordu algılayamıyorlardı durumu.
sevmiyorum bu sistemi. hem de hiç.

1024'e geçişler tamamlandı diye biliyorum. bir forumu kontrol ettim. sorun görmedim.

windows ya da modem ayarlarında bir yerlerde hız seçme gibi bir olay vardı sanki?
(maksimum hızım bu gibisinde)

bu tip ayarları kurcalayan biri değilsen modem arayüzüne gir ve hızının kaç göründüğüne bir bak. eğer 256 ise telekomu yeniden ara ve modemde de 256 göründüğünü belirt.

ben beylikdüzü'nden bağlanıyorum. 1024 haberleri çıktıktan 3 gün sonra bu nimete ulaştım.

Voltaj dalgalanması yüzünden oluyordur tahmin ettiğim ses ise. Sanırım sadece evinizde duyuyorsunuz...

"Bissssm" kısmını bilmiyorum ama eski tip monitör ya da tüplü tvlerde kapattıktan sonra soğurken bazı sesler geldiği oluyor, yani en azından bizimkilerde oluyor. O ses bu ses olabilir mi ki..

voltaj dalgalanması lambalara yansımayan ufak şiddette de olsa bu ses çıkar mı ki? zira lambaların verdiği ışık şiddetinde genelde bir değişiklik olmuyor. elektrik ve voltaj bilgim de bu denli görsel ilkelliklere bağlı. aletlerin yeniliğine gelince tvmiz: arkadan projeksiyonlu tv bu sene alındı. monitörde yeni lcd. ikisi de samsung.

Konuyla alakali olarak televizyonlarda da bole inceden bi vizzzz diye ses gelir bazi kanallarda ya da bazi renkler ekranda cok oldugunda sanirim. acaip rahatsiz eder geceleri izlerken. o nedir peki?

Televizyon ve CRT monitörler gerçekten dehşet verici cihazlardır. Niye?
Çalışması şöyle ondan: Bir tüp, piramite benzeyen. Bu piramitin tepesinde bir tabanca, sürekli ateş ediyor. Mermisi elektron. Voltaj gücü TV'lerde yanlış hatırlamıyorsam 18.000 Volt civarı. Bu meretin atış yönü piramitin tabanı ve bu tabanı sürekli soldan sağa (ya da sağdan sola) en alttan (ya da üstten) başlayıp çözünürlüğe göre sürekli tarıyor ve bu zeminin (ekranın) taranması takriben saniyenin 25'de bir kadar bir sürede tamamlanıyor ve ama TV açık olduğu sürece durmuyor.
Bu cihazın arkasındaki "elektron tabancası" denen meretin kullandığı voltaja erişebilmesi için bir transformatörü var ve transformatörler (ayrıca sanırım tabancanın kendisi) ısınırlar.
Bu merete yaklaşan canlılar da ısınırlar(!!!)
Bu merete yaklaşan el, vücut ile beraber ısınır, soğuduktan sonra bir daha ısınmayabilir, yani ölüm tehlikesi.
Bu merete yakın bulunmak (bildiğim kadarı ile) eşşek gibi radyasyon demektir, çünki hayvanlar gibi manyetik alan yaratacak voltajlarda bir transformatör ve elekronları harala gürele gönderebilen bir tabanca vardır orada. Yani ben olsam kedimin soğuk kış günlerinde orada uyuklamasına izin vermezdim, ama galiba kediler bu yönde bir evrim geçiriyorlar (Biz de -özellikle cep telefonları sayesinde- geçiriyoruz ve geçireceğiz diye sanıyorum, kanserden gebere gebere, gebermemenin bir çaresini bulacak yani genlerimiz (tekrar: ...diye sanıyorum)).
TV'nin kapağı açık ise çarpılmak (dolayısı ile ve yüksek ihtimal ile ölmek) için buraya dokunmanız gerekmiyor. Çünki bu voltaj değerleri kısa mesafede iletken olarak havayı kullanabilecek kadar yüksek (yıldırım, şimşek gibi).
TV kapandıktan sonra dahi bu kısımlara dokunmak çarpılmaya neden olabilir. Bunun nedeni buradaki voltaj yükselten transformatörlerin yüksek kapasiteli kapasitörlere (namı diğer: kondansatörlere...) sahip olması. Kondansatörler elektrik akım deposudurlar, yani kutuplarına doğru akım verdiğinizde bunu belirli miktarda saklama ve sonra istendiğinde deşarj etme özellikleri vardır. TV kapandığında bunların deşarj olmamış olması gibi bir ihtimal vardır.
Özellikle tüplü TV'ler aynen toplumsal, sosyal anlamda oldukları gibi fiziksel olarak da tehlikeli dikkatle kullanılması gereken cihazlardır.
Seslerin olası nedenleri:
- aptal bir sinek
- yetti gayrı demiş bir örümcek
- akıllı ama o gün manitadan fırça yediğinden dalgınlaşmış bir karafatma ya da hamam böceği
- soğurken oluşan daralma, ısınırken oluşan gerilimlerin neden olduğu çıtırtılar
- nedeni henüz belli olmayan bir arıza
- toz, fazla rutubet
- izlediğiniz filmdeki yakın plan çekilmiş bir tv'de yukarıdakilerden birinin olması ya da nevi bir şeyler
- tv tamircisinin içeride unuttuğu bir takım şeyler
vs... olabilir. başkasını tv'sinde olmayan, normalde olmayan bir şeyler ise yapılması gereken güvenilir bir teknik servise başvurmaktır. Konu hakkında eğitimli değilseniz asla tv'nin kapağını açmayın, paranız canınızdan önemli olmasın. 3 kuruşluk bir şeye 50 kağıt isteseler bile kendiniz yapmaya kalkışmayın. Ben hemen güzel örnek olayım, az çok bildiklerimi taktir ediyorsanız belirteyim, ben yapmam, lisede elektronik okuduğum halde. Neden? TV tamircisi olmak istemediğim için kaytardımdı, ondan...

(bkz: hımlamak)

reklamımızı da yapalım :) www.techno-labs.com günlük teknoloji haber sitesi

opera, stumbleupon'u desteklemiyor maalesef.

snyggast var, güzel zaman geçirtebilir.

sizin yine cokmu$ surekli ziyaret ettikleriniz, benimkiler o kadar az ki aglarsiniz.

i$te sik kullandiklarim:

10 cls
sozluk ve pek tabi duyuru
komikaze.net
ilove.ru
^Z

www.techcrunch.com
www.hattrick.org

www.sezyum.com u unutmamak lazim .daha ciddi seyler ariyorsan www.altzine.net

rus hatun isteyenler için www.limpa.ru var ;D

www.readwriteweb.com
mashable.com

futbol ile alakalıysanız (bkz: aceto balsamico)

düşünmeye bile gerek yok, elbette www.ogame.com.tr
başında zaman geçirmek de ne demekmiş, başından ayrılamayacaksınız :)

söylenmiş daha önce ama reddedilmiş ısrar ediyorum
(bkz: stumbleupon)!

stumbleupon desteklemeyeni ben de desteklemiyorum. online deneyimi kökünden değiştiren bir buluş.

parti içi demokrasinin olmamasından bahsediyorsunuz.

demokrasi geçmişimizin, geleneğimizin nispeten genç olmasına bağlıyorum ben.

arz taleptir bence. oy verenler siyasi partilerin liderlerine hatta çoğu zaman partinin temsil ettiği şeye (din, milliyetçilik, laiklik) kimi zamanda liderin kaşına gözüne, en çok erzak verene oy verdiği için siyasi partiler mileltvekillerini vitrine koyma, onların kalifiye insanlar, muhtemelen gelecekte verilecek bakanlıklar için seçilmiş insanlar, yıllardır bu iş için hazırlanmış kişiler olduğunu belirtmeye gerek duymazlar. "o ne verirse ben iki katını veririm" "öss kalkacak yerine gelecek ben de bilmiyorum" "başörtüsünün önünü açacağız" gibi söylemler daha fazla prim yaptığı için bu masraflı olan iş, yani doğru düzgün, mert, alnı açık, tertemiz bir geçmişe sahip, partinin eğitim, ekonomi, kültür, spor, çevre vs. gibi konuların herbirine atamayı, yetkili kılmayı düşündüğü aşmış insanları bulma çabası da hiç gündeme gelmemektedir. bilinçli seçmen olmadığı sürece (ki bu hakikaten imkansız görünüyor) sizin bu sorunuzun sorulmayacak hale gelmesi ütopyadır. 5 liralık maliyetle köşeyi dönmek dururken 100 liralık maliyete katlanıp kar marjını düşürenlere aptal diyorlar bu memlekette. konu memleketin geleceği, selameti olsa dahi.

simdi tek adam fantezisinden dolayı da bı mıktar iste kafası calısanı kendisine rakip gordugunu tekmeyi bsaıyordur onune geciyordur bi sekilde.

ingiltere'de demokrasi sürecinin kökeni 700-800 yıl öncesine kadar gidiyor, fransızlar krallarının ümmüğüne 1800'den önce çökmüşler. biz ise millet olarak daha 90 yıl öncesine kadar padişahım çok yaşa diye bağırıyorduk. bir toplumun alışlanlıkları öyle 2-3 kuşakta bu kadar kökten değişemiyor ne yazık ki. zaman geçecek, çok zaman...

su da var hak verilmez alınır, ne için ne kadar mucadele ettik de bunu savunacagız.

mevki ya da yorulma seviyesi olabilir diye atıyorum

eğer barları kast ediyorsanız onlar yorulma şeysi. eğer yanda çıkan x o'yu falan kast ediyorsanız onlar da maç içinde taktik değiştirmeye yönelik.

x, o'nun L2 ile x veya o tuşlarına basınca çıkan hazır taktikler olduğunu biliyodum. fakat barlar bir ilginç değişiyor. misal maç başıdna tüm topçular 5 dilimlik barın 3. dilimindeyken maç ilerledikçe 4'e çıkan 2'ye inen oluyor. onun için pek anlam verememiştim.

yorulma şeysi de olabilir ama benim bildiim onlar topa vuruş gücü.. l2+r1 ile arttırabilirsiniz, l2+r2 ile düşürebilirsiniz. frikiklerde fln en düşük ve en yüksekte deneyin farkı anlıcaksınız..

l2+r1 ve l2+r2 kombinasyonları ile artırılıp azaltılabiliyormuş. fakat o kadar denedim şut şiddetlerinde bir fark görmedim. benim bildiğim özellikle uzun mesafeli frikiklerde ileri okuna basarak şut çektiğinizde hızlı, yakın mesafelerde ise geri ok tuşuyla beraber şut çektiğinizde yavaş ve baraj üzerinden aşırtma şutlar çekiliyor.

hicbiri degil aslinda, o attack/defense ayariniz oluyor, team settings'den attack/defense'i manual hale getirirseniz sizin l2+r1'le ayarladiginiz sekilde kalir. yoksa otomatiktir bilgisayar kafasina gore degistirir. eger yeniliyorsunuz kirmiziya yakin kazaniyorsaniz yesile yakin olur.

alistirma yav, arada konu tekrari icin mevcut oss kitaplarina bakarim madem oyle. cozumlu soru bankasi, hmmm... "su yayinevi berbattir, bu yayinevi nispeten iyidir?" diyebilecegimiz bir cesitlilik var mi?

bende iki adet les kitabı var. biri tasarı yayınlarının biri de nobel yayın dağıtım. birincisi üstünkörü konu anlatımı, ardına sorular ve en sonda 2000 yılından bu yana les soruları. bu kitap fena değil fakat öteki les için stratejiler ve çözümler diye bi kitap. aman bu ve bunun gibi bir kitap almayın. adamlar konu anlatımı yerine sorularda çakallık peşinde koşma yöntemlerini anlatmış. en azından bana hiçbir şey katmadı diyebilirim. öss kitapları bence de hepsinden iyi ama şuna kanaat getirdim ben. zamanında öss'de ortanın üzeri bir puan aldıysanız ales'te önünüze gelen soruları 1 haftalık çalışmayla hepsini yapacak düzeyde oluyorsunuz. fakat süre yetmiyor hiçbir şekilde. ales süre kısıtı karşısında pratiklik, iyi konsantre olma, o anki moral durumunuzun aşmış olması gibi konularla ilgili bir sınav bence. benim geometrim çok kötüydü. 10 tane bile soru gelmeyeceğini bile bile geometri kastım aylarca son aleste 1 tane bile geometri gelmedi. böyle süprizler de olası. fakat yineliyorum, ales çalışmanızın karşılığını en az veren sınavlardan biridir bence. birikiminiz, sayısal yönde düşünme gücünüz sağlamsa hiç çalışmadan da güzel bir puan alabilirsiniz. sözel bölüm zaten okuduğunu anlamaya yönelik sorular ve son 15 soruda yine sayısal mantıkla ilgili sorularla dolu. kolay gelsin.

ales'e çalışmak bence zeka testi öncesi hazırlanmak gibi bir şey. kasmayınız iyi uyuyup uyanık olunuz. sudoku vs. çözmek gibi aktiviteler beyni zinde tutar bir de kitap okuyan biriyseniz zeka ile hızı birleştirebiliyorsanız zaten ilk 2000'e kafadan girersiniz. bu da yeter herhalde. ales'e girenlerin %75'den fazlasını zaten geride bırakıyorsunuz kalemi elinize aldığınızda o yüzden strese kitaba falan gerek yok. toplam iki les tecrübesi ve birinde ilk bine hiç çalışmadan girmiş birinin önerisidir. ikincisi de ilk 2000 di galiba şerefsiz patron cumartesi akşama kadar tutmuştu resmen dinlenemeden girmiştim. sakın öyle bi hata yapmayın.

hiç gerek yok kitaba filan.. sınav öncesi adam gibi bir uyku, güzel bir kahvaltı ve sınav boyunca konsantre bir beyin gayet yeterli olacaktır.

internet sitelerinden öğrenmeye çalışmış ve pek başarılı olamamış biri olarak söyleyebilirim ki, gidip mekanında öğrenmekte fayda var. büyük şehirlerde imkan ve yer çok hem. ayrıca soru sorulabilecek ve hemen cevap alınabilecek bir site olamaz gibi düşünüyorum nedense.

www.gokgs.com buradan oyunu rahatlıkla öğrenebilirsiniz. türk kanalında takılanlar çoğu zaman yardım etmeye, ders içerikli oyunlar oynamaya veya sizin başkalarıyla oynadığınız oyunları izleyip review yapmaya yatkın, okumuş, görmüş, geçirmiş güzel insanlardır. bir nevi ilim irfan yuvasıdır burası. bu siteyi ziyaretten sonra uğranacak en güzel adres www.goproblems.com.

kolay gelsin.

Öğreneceğin yeri tam olarak bilmiyorum ama Shibumi okuyarak ogrenmek icin daha da gaza gelebilecegini biliyorum.. ki okuman oldukca muhtemel, ben okuduktan sonra ogrenmek istemistim

go oyunu falan var download.com dan indir. ordan bilgisayara karşı oynayarak biraz çözebilirsin ben o oyun vasıtasıyla öğrenmiştim.