zeytinburnu-merter de Marmara Forum AVM de var svarovski
veya www.hepsiburada.com

capitolde magazasi var www.capitol.com.tr

kanyonda var

bağdat caddesi'nde de swarovski var

Swarovski taşlı yüzüğü Swarovski mağazasından almaya gerek yok, zira Swarovski'nin ürünleri fahiş fiyatlı oluyor. Seçenekler de dardır zaten, yani beyaz altın gövdeli tek taş gibi spesifik bir şey varsa bile diğer yerlerdeki pırlanta fiyatına epey bir yaklaşabilir. Yani, kristal bir taş için markaya para dökmek mantıklı değil.

Swarovski'nin kristalleri de kübik zirkonyuma denk bir taş zaten. Bence Kadıköy gibi çok sayıda kuyumcunun olduğu bir yerde pek çok yere fiyat sorarak zirkon veya Swarovski taşlı yüzük için en mantıklı seçeneği bulabilirsiniz.

abi ben sana dedim kapalıya çarşıya git :)))

migroslarda satılıyo.

Migros'larda satıldığından ben de haberdarım.
Ancak tadı iyi değilmiş gibi bir dedikodu var.

bizim evimizde votka ile yapılır. tarifleri araştırın derim. oldukça lezzetli oluyor.bi de şeker bayramına yetişmeyebilir.

markette satılan alkolün basit distilasyonla saflaştırılmış etanol olduğunu sanıyorum ki, bu yolla her etanolün içinde normalde olan metanol tehlikeli olmayan düzeylere indirilemez. tekel adı üstünde türkiye'de alkol konusunda tekel olduğundan içilebilir saflıktaki etil alkolün normal koşullarda elde edilmesi mümkün değil idi. içilmesi güvenli etanol sadece eczanelerde bulunuyor diye biliyorum (eczacılar preparatlarında kullandıkları için), onlar da normalde satmak istemez, ama tanıdık bir eczacı varsa ondan temin edebilirsiniz. bu nedenle likör yapımında rom, votka gibi içkiler kullanılıyor. şu mey gıda'nın alkolüyle ilgili şöyle bir şey demiş biri: www.ickikulturu.com
özetle, laboratuarda alkolle fazlasıyla haşır neşir olmuş biri ve kimyager olarak ben evde yapılmış likörü çok sevmekle birlikte böyle bir riske şahsen atılmazdım.

teşekkür ederim aydınlatıcı oldu.
normalde az çok kimya ile haşır neşir sayılırım. kendi kolonyamı kendim üretiyorum mesela.
Ancak bu içilebilir alkol hadisesine pek güvenim olmadığı için bu soruyu sormuştum.
siz de kafamdaki sakıncaları aynen dilllendirdiniz.
teşekkürler.

senin düşündüğünü düşünüp aynısını çilekle uyguladım. ama votka ile yaptım güzel oldu.

vişne likörünü enfes yapmak için konyak dene derim. burada epey pahalı güzelleri ama yurt dışından gelen birine konyak ya da brandy aldırabilirsin. Tekel kanyak için yorum yapamayacağım.

PDF Creator diye aratın gugıl amcada. Eskiler zoru sormuş, sizin istediğiniz kolay bir iş. Bu arada, önce Word'ün save as'inde PDF seçeneği olabilir, ona bakın.

gugıl amcaya sormuştum bi kere bi program bulmuştum ama sonra bi sayfasına reklam koymuştu o program. bildiğiniz böyle edepsiz şeyler yapmayan güvenilir bi programa ihtiyacım var. her programı deniyecek kadar da vaktim kalmadı.

office düğmesi -> farklı kaydet -> PDF veya XPS diyerek kaydedebilirsiniz.

ben open office kullanarak yapıyorum

öyle birşey yok.ruh falan evi ziyaret edemez.sadece 7.gün taziye için yemek verilir. işte insanlar gelir,ziyaret eder ve başsağlığı diler.40.gün de toplanıp dua okurlar.

ilk 7 gün cenaze evinde yemek pişirtmez kimse komşuları getirir vs.
52. gün et kemikten ayrılır
40. gün ise bazı örf adetlerde karalı bayram olarak geçer... eğer 40 gün dolmadan bir bayrama rastgelirse evinden hiç çıkmaz bayram için... annesi babası bile olsa gitmez eve bayramlaşmaya gelenleri görürler o kadar...

edit: inançsız kafirin birisiyim

islamda yok bunlar sadece ananeler böyle.
ama kırkıncı günün ve 52. günün hepsinin tıbbi birer açıklaması var.
mesela 52. günde et kemikten ayrılmaya başlıyormuş. (40. günde ne oluyodu bilmiyorum ama bişey oluyodu)

artık cenazeler daha uzun sürede çürüyormuş.insan bedeninde bulunan kimyasallardan ötürü.

islam inancında ruh ölümle ceset irtibatını kaybeder ve ruhlar alemine yolculuk eder. tekrar dünya ve dünyadaki cesetle ilişkisi olması mümkün değil.

dinden ziyade örfi bir davranış.

tamamen hurafe. dinimize sonradan girmiş bir şey.

dinimize sonradan gelmiş bir şey değil, dinimizden çko önce varolan paganik inançlar, iyi ki varlar. dinimize renk katan şeyler bunlar.

yahu et kemikle beraber durup hoop 52 gun doldu bari ayrilayim mi der. Nerden cikariyosunuz boyle seyleri. etin kemikten ayrilmasi, bedenin her yaninda ayni zamanda olacak diye bir kural yok. yahu hic mi diskaviri channel izlemiyosunuz.

insanın 40. gün bedeni çürümeye başlar. burnundan.

(bkz: bidat)

40. gün burun düşer gibi bir şey duymuştum sanki...

O değil de, oğlunu kaybeden bir kadın için bizim yaşlı komşu teyzelerden biri, mezarına annesini götürmeyin, ağlarsa çocuk mezardan kalkar o da ağlamaya başlar, sonra evine gelir demişti. Nasıl bir düşünce yapısıdır! :)

Anneyi mezarlığa götürüp üzmemek için söylenmiş ama korku filmi gibi. Bir de düşündüm de, ben olsam sırf eve gelsin diye bunu duyunca gider ağlardım herhalde.

ölümden sonra bedenin çürümesi süreci kalbin durmasıyla birlikte başlayıp ortam koşullarına bağlı hızlarda ilerliyor. Örneğin açık havadaki bir beden sudaki bir bedene göre çok daha hızlı dekompoze oluyor. Yaz ve kış arasında da çok fark var doğal olarak. Batılılar ölülerini hava ve böcek geçirmeyen tabutlarda gömdüklerinden onlarda bu süreç daha uzun sürüyor tabii (bu süreçte bedene yumurtalarını bırakan sinekler filan da normalde yer aldığı için - CSI'daki gibi). Nette cesedin dekompoze olmasıyla ilgili bir sürü çalışma var (bazılarında domuzlar kullanılıyor) ama bunlar ya açık havada çürüyen cesetlerle (kriminal vakalarda kullanılacak veriler elde etmek için) ya da tabut içinde gömülen cesetlerle ilgili bilgiler. Bildiğim kadarıyla kimse İslama uygun şekilde defnedilmiş bir bedenin çürümesi konusunda bir araştırma yapmamış ve kolay kolay da yapmaz. Yani bu konudaki bilgiler en iyi ihtimalle tahmini en kötü ihtimalle de hurafedir. 7, 52 ve 40'ıncı günler meselesi de dahil olmak üzere. Yani çeşitli günlerdeki gelenekler ile ilgili nedenleri bilimde değil yine âdetlerde aramak lazım.

Anlamlı bir bilgi mi bilmem, ama Simon Beckett'ın "The Chemistry of Death" (İthaki'den Ölümün Kimyası diye çıktı, patoloji odaklı bir cinayet romanı)kitabında pamuklu kumaşın toprakta beş yıl sonra tamamen yok olduğunu okumuştum, bu bizim kefenler için geçerlidir sanırım.

Genelde hamilelerde karşılaşılan bir sorun olduğu için Chicco'nun anne adayları için ürettiği bir krem vardı yada sprey tam net hatırlamıyorum ama ayakları dinlendirdiği ve şişlikleri yok ettiğini duymuştum. Bir araştırın isterseniz

@minel, bilmem, olur mu ki? onu da sormuş olalım madem, bilenler yanıtlayabilirse sevinirim:

images.teamsugar.com yardımcı olur mu, şişmeyi azaltır mı?

gittiğim doktorlar yalnızca havaya uzatacaksın diyor. e maaş verirseniz seve seve yaparım diyorum da, orda ip düğümleniyor işte. Ben de bu nedenle her türlü fikre öğrenmek, mümkünse denemek istiyorum. Çünkü cidden, özellikle açık yaralar çekilmiyor.

Bu aletin adı ne olarak geçiyor tam olarak? Nerden bulabilirim acaba, bir aratma yapayım ismiyle eğer biliyorsanız. Bu arada size de geçmiş olsun...

Öncelikle geçmiş olsun.

Şişli Migros'un arkasında bir fizik tedavi-rehabilitasyon hastanesi var, annem yattı bir süre önce, tıbbi masaj da verdikleri hizmetlerdendi hatırladığım kadarıyla. Ayakta tedavi de yapıyorlar. Çok sosyete bir yer olmamakla birlikte ucuz da değil galiba. Ama anneme iyi geldi, tavsiye ederim. Bir danışmak iyi olabilir.

ÖZEL ÖRNORAM FİZİK TEDAVİ VE REH.MERKEZİ
Millet Cad. Necip Asım Sok. No:22
Tel : 212 588 83 31