Ekşi Duyuru

aküyü bitirebilir. başka bir zararı olacağını sanmıyorum.

araba çalışmadan o çıkışlar çalışmaz ki zaten.

ek: yarım kontakta çalışıyormuş. bende start/stop olduğu için bilemedim.

@yazar yazmaz, kontak çevrilince aktif oluyor. motoru çalıştırmaktan bahsetmiştim.

zarar vermez, cok uzun sure kullanirsan bitirebilir.

bitirebilir. arabayı çalıştırıp kullan.

d vitamini ve çinkosunu kullanıyorum ama pozitif veya negatif bir etkisini görmedim.

Diyetisyenim önermişti. Temiz içerikli uygun fiyatlı demisti

akpli insanlarla tartışarak laf anlatamazsın. buzdolabı yoktu da derler. yağ kuyruğuna girdik derler. 100 tl indirim olunca marketlere koşmuyorlarmış gibi.

konuşmamak en iyisi. velev ki sen haklı oldun. çıkardın istatistiği önüne koydun. bu sefer başka saçma bir iddiada bulunacak. akpli seçmen açık açık söylenen yalanlarla kandırılıyor.

Bu konuyu siyasetten, siyasi parti fanatikliğinden ayrı bir şey ama arada sadece şöyle bir korelasyon var olabilir.
Ak partinin kuruluşu ve ilk iktidar olduğu zamanlarda internet denildiği üzere Türkiye'de yeni yeni yayılıyordu.Hemen hemen ergenlik yaşımız ile 56k modemlerin meşhur bağlantı sesleri aynı zamana denk geldiğinden o dönemleri de biliyorum.
O zamanlarda internete girmek şimdiki gibi elde telefonla yapılan bireysel bir eylem değil, evde bilgisayar da yoksa internet cafelerde kamunun yürüttüğü bir faaliyetti. Bireysel takılmak isteyenler cafedeki gözden uzak masalara geçerdi :) neyse..

Akrabanızın şu tezi savunması lazım aslında,
Türkiyemizde maalesef tamamen vakit israfı "boş yere" internet kullanımı diğer ülkelerle yarışır. Hatta sıralama ilk 10a çok rahat girer derse buna katılırım.

Yine şöyle bir tesbitte yapmak gerekiyor ki sosyal medyada muhalif kesim açısından ekonomik kriz Türkiye'ye sadece bu hükümet döneminde var olan bir şey.
Bu da yanlış.
Türkiye'de ekonomik kriz her daim var ve hala etkileri sürüyor.
Özellikle darbeler sonrasında dışarıya olan ekonomik bağımlılık, ekonomik krizlerin topluma verdiği zararların artması ve dışarıdan alınan şartları ağır kredilerle bu yük daha da artmıştır.

Kişisel olarak nasıl ki kredi çekerek diğer kredi borçları kapanmıyorsa ya da kapattığımızı sanıyorsak bir devlet için de dışarıdan faizli borç gelen parayla diğer borçlar kolay kolay kapanmıyor.

Hala mali yönden ağır kronik hasta olarak bu günlere geldiysek bizi ayakta tutan bu topraklara özgü başka önemli güçler olduğunu düşünmemek elde değil.

Yeni yaygınlaşan bir teknoloji için arkdaşınızın iddia ettiği gibi olsaydı da bu akp'nin başarısı denemez ki.

Örneğin bakın bugün akp var, millet 5g kullanıyor biz neden hala 4g'deyiz? Yani eninde sonunda 5g'ye geçeceğiz ama bu geçiş bir başarıdan ziyade bir mecburiyet artık. Kökeni dışarda olan her teknoloji için bu durum az çok geçerli zaten.

İnternetin AKP döneminde yayılması, biraz hayatın normal akışında bu teknolojinin bu döneme gelmesi gibi diye düşünüyorum.
Benim parti ve hükümet ile beraber değerledireceğim konu, devletin bu harekete nasıl bir destekte bulunduğu olur, o kötüydü bence.

Biz o dönemlerde (Telekom özelleşmemişken) yurtdışındakilere göre hız olarak çok geriden geliyorduk, buna rağmen onlardan çok daha fazla para ödemek zorunda kalıyorduk, üstelik bunu ülkeler arası alım gücünü dikkate almadan söylüyorum.
Bizim için lüks bir şeydi internet.

Üstüne bir de çeşitli bahanelerle youtube gibi sitelerin yıllarca kapalı kalması konuları var.

Hala toplumsal olaylarda veya felaketlerde internetin özellikle yavaşlatılması da var. Yani genel olarak AKP döneminde internete kavuştuk, desteklediler diye bakamıyorum, daha çok köstek oldular diye düşünüyorum.

Teknolojinin yaygınlaşması siyasi reformlarla olur bunun için yasal düzenlemeler, alım gücünü kolastiran krediler, sansürün ve bürokrasinin azaltılması gibi düzenlemeler gerekir biraz komplike bir konu ama akrabanız haklı şöyle ki AKP'den önce Türkiye bugünkü gibi liberal bir ülke değildi mesela bugün ülkemizde dünya ile aynı anda piyasaya sürülen teknolojik ürünleri bulamazdınız elektronik ürünler karaborsada üstelik dünyanın vazgeçtiği elektronik ürünler bize fahiş fiyatlara satılırdı. Bugünün şartları ile düz mantık geçmişi mukayese ediyorsunuz (korelasyon hatası) büyük yanılgı. Eğer akp döneminde yapılan reformlar olmasaydı biz bugün dünyanın çok gerisinde kalmaya devam edecektik yani dünyadaki internet/ teknoloji kullanımı birbirine paralel artmıyor bizim seviyemiz gelismis ülkelerin seviyesine yükseldi. Bugün hala AKP döneminde yapılan reformları yapmamış, piyasas ekonomisine geçmemiş hantal bürokrasi ve sansürün olduğu ülkeler var bakın onların seviyesinde olurduk ilerleme hızı çok yavaş olurdu.

internet, icq, msn, youtube baz alınarak düşünülmüş ama bilgisayar, yani internete erişimi sağlayacak cihaz ve diğer ekipmanlar es geçilmiş. bilgisayarı bırak atarilere bile kemal sunal'ın lokanta camında imrenerek baktığı tavuk gibi bakıyordu genç nesil.
ayrıca google'dan önce yahoo, altavista, icq ve msn'den önce mirc vardı. 2000 yılında evinde online counter-strike oynuyordu avrupa. biz atari salonlarına gidiyorduk. sonra internet kafede sıraya giriyorduk tek bilgisayardan fifa98 oynamak için. tek bilgisayarda iki kişi, joystik de yok mouse'la oynuyor diğer kişi :)

yani bir bilgisayara sahip olma imkanı minimum seviyedeydi. neden? e para yoktu, ekonomi bitik, ülke derin bir krizin içindeydi. 2002-2014 dönemi türkiye'nin ekonomik anlamda altın çağı olmuştur. ilk başlarda avrupa birliği için büyük adımlar atıldı mesela, kutlamalar yapıldı müzakereler başladı diye. ab'ye uyum sürecinde atılan adımlar alım gücüne ve halka yansıdı. daha önce yapılmamış bir şeyler yapıldı yani. o yokluğu yaşamış milyonlarca insan neden oy veriyor sanıyorsunuz. çünkü en kötüsünü yaşadılar.

teknoloji her zaman gelişmeye açık bir kavram. sürekli de gelişmek zorunda zaten. bunlara erişim imkanı önemli. kısacası siyasetten bağımsız olarak söylüyorum akrabanız doğru söylemiş.

yani salt olarak o yıllarda teknolojik gelişim akp zamanına denk gelmiş de ondan öyle olmuş diyemeyiz.

Akp'nin teknolojiyi yaygınlaştırma misyonu hiçbir zaman olmadı, 2002-2014 arası oluşturulan yapay alım gücüyle, şu an bedelini ödemeye başladığımız ucu kredilerle insanların erişimi kolaylaştı o kadar. Geliştirmeyi bırak her noktasında sansür uygulamaya çalışıyor.

Ev sahibini tanıyorsan direkt ona şikayet et.

kendi evleri zaten.

Tüh. Kiracı sandım.

Sopayla tavana vur. Birkaç sefer bunu yap. Anlamazlarsa mecbur fight. Yönetime de şikayet etmişsin. Herkesin haberi var.

Ayrıca o gürültü sadece size olmuyordur. Yan komşularına da sorun belki onlar da duyuyorlardır. Birlik olup konuşun.

Dyson veya diğer marka ışıklı süpürgelerle gece karanlıkta süpürmesi muazzam bir haz veriyor bünyeye. Onların da böyle bir durum olabilir, gece karanlıkta tüm tozlar harika görünüyor. Gündüz bu etki olmuyor. Nadiren de olsa kendimi tutamayıp süpürüyorum ben de ama öyle tüm evi dip köşe geçmem. maksimum beş dakika süpürür geçerim ve saat 11 asla olmamalı, uyku saati o. Kadınla görüşülmesi daha olası gibi görünmekte.

Uzlaşmaya niyeti olmayan insana yapacak bir şey yok maalesef.
Benim de bi 6 7 sene evvel üst kattaki aynen dediğiniz gibi gece halısız mobilya çekme, süpürge açma, gece salak saçma yüksek sesli müzik açıp eşlik ederek söyleme gibi muazzam huyları vardı. Kiracılardı gidince rahatladık.

Bir şey kırılması gibi mecburi bir hal değilse 10 dan sonra çalıştırmam

Eskiden supurmezdim ama yan komsumun gurultu konusunda dağ ayısı olmasi sebebiyle eger cok tozlanmissa yatak odasını kisik sesli ayarda supuruyorum 2 dk. Detayli supurge yapmiyorum yine de tabi.

Hiçbir şey yapmayın.
Saat 22:00 sonrasında süpürgeyi hiç çalıştırmam. Cam kırılır ve her yere cam kırıkları dağılırsa sadece o zaman hızlıca çalıştırırım.

Komşunuza karşı bir şey yapmaya çalışmayın bence çünkü hiçbiri sonuç vermeyecek. Kendinizi yormuş, üzmüş, yıpratmış olacaksınız. Rastladığınız zaman yine yüzüne söyleyin rahatsız olduğunuzu.

Eğer yalnız yaşıyorsanız bir kulak tıkacı alın, kenarda dursun. Kullanacağınızı sanmıyorum ama evde olduğunu, isterseniz sesi kesebileceğinizi bilmek bile rahatlatabilir.

akşam 8'den sonra sabah 9'dan önce ses çıkarabilecek makine çalıştırmam. eğer cam kırılmışsa ve dağılmışsa (yani tehlikeliyse) belki en fazla onu süpürürüm 5 dk.

acmiyorum. acinca direkt whatsappdan yaziyorlar. baslarda uyuz oluyordum her gurultude whatsapp'dan birinin yazdigini gorunce; ama bu sayede sessiz sakin bir apartmanda yasiyorum.

eger gecenin bir vakti bardak kirdiysam ya da yere tuz falan döktüysem acarim elbet ama bunun sayisi yilda iki bile degildir herhalde. normal olan insan acmaz.

tam anlamıyla medeniyetsizlik. kesinlikle yapmam ancak yapanlarla da ne kadar uğraşabilirsiniz ki. bir olur iki olur gereksiz mutsuzluk oluyor sonrası.

hayir, rahatsizlik verir diye supurmuyorum. bu arada camaris makinesini de calistirmiyorum.

yani bozulmuş

Sonkez farklı bir kaç telefonda da deneyin isterseniz

kart bozulmus dostum

kamerada kullanılan sd kart olayı çok narin ya, ben biçimlendirebildiim kart 1 gün çalışıp 2. gün çalışmayı bırakıyor okunmuyor, şimdiye kadar çok kart değiştirdim samsung kartlarda orun yaşamadım 1 sene oldu, kaliteli kart alın alcaksanız.

www.eksiduyuru.com Hadi kimisinin biosunda link var, dolandiricilik vs dir diyorum ama bazisi bombos tweetsiz, ama likelari var. Muhtemelen takipci sayisi, etkilesim like satanlarin urettigi botlar bunlar.

Bu siradan fotograf twitter.com goruntulemesi rekor mesela 72.5 milyon. Botcu hesaplara para yedirenler var kisaca, oyle de piyasasi var bizim gormedigimiz arka planda

Yurt dışından iş için gelen yabancı misafirim var.Ben mal tedarik ediyorum, ürünleri bakmaya benim araçla gidiyoruz.

Dört kez trafik polisi çevirdi. Seni arabadan çıkarıp uzaklaştırıyor ve 3-4 kişi arabadaki adama adeta çullanıyorlar.o kim, gaç para verecen ona, niye götürüyo diye soruyorlar. adam Türkçe bilmiyor anlamıyo diye aynı soruyu bağırarak soruyor..

Bana geldi İfadeler aynen şu;
Bunu nerden tanıyon
Babayın hayrına mı gotürüyon
Senin bu işten kazancın ne onu söyle
Nerde galıyo bu nerde onu söyle
Ara bahim onu

Rezil oldum her seferinde.korsan taksi arıyolarmış.

2 yıllık WhatsApp geçmişimi gösterdim hala da soru soruyor.
En son bıraktı giderken arabaya seğirtti "emniyet kemeri tahılı değildi ceza yazacam " dedi. Yazdırmadım takılıydı çünkü inerken zarf atıyor.

Hasılı kelam her an her şey olabilir. Herkes kafasına göre takılıyor.

Yukarıdaki yazara +1

Arkadaşımla arabadayım polis beni indirip uzaklaştırdı. Arkadaşım hakkında sorular sordu, adı ne ne iş yapıyo falan gibi.

Herkes kafasına göre takılmıyor kural bellidir. Armut bir ilan sitesidir sizin işinize karışmaz belgeniz, izniniz olup olmadığı sizi ilgilendirir izinsiz, belgesiz taşımacılık yapmak yasal değil suçtur. Ayrıca olası ölümlü veya yaralanmalı kaza durumunda ticari sigortanız olmadığı için işin içinden çıkamazsınız.

doğu güzel. bi kısmı kurgu bi kısmı gerçek hikaye. bence izle

bartu'yu izlemedim ama doğu dediğin gibi hayat hikayesi merkezli kurgu diyebiliriz. kendi hayatı olduğunu unutup izlesen baya eğlenceli bir dizi. tavsiye ederim.

Adamın öpülmedik kulağının arkası kaldı zaten. Salak kelimesine takılacağını sanmıyorum. Ki programında da zaman zaman bu tarz yorumlar yapıyor, artık ne derlerse desin umrumda değil onlarla mı uğraşacağım diye.

katliamdan sebep

Şu an israili frenleyecek, geri adım atmasını sağlayacak tek şey Dünya kamuoyu tepkisidir. Bu yüzden gösterilen tepkinin hedefi ya da mantığı üzerine pek düşünmemek gerek.

Düşünecek olursak sebze, hububat, bakliyat tohumunda dışa bağımlıyız ve bildiğim kadarıyla bunlar İsrail menşeili. Yani boykota domatesten, ekmekten başlamalıyız.

İsrail malı denen şeylerin birçoğu İsrail malı değil. Büyük ihtimalle bazılarının kurucusu, CEOsu vs neyse işte o Yahudi o nedenle İsrail malı deniyor. Bir kısmı da muhtemelen komple şehir efsanesi. Mirket'in dediği gibi boykot yapılacaksa domates ekmekten başlamak daha mantıklı zira atıyorum Coca Cola'nın İsrail ile bir ilgisi yok. He deniyorsa ki ABD - İsrail ne fark eder aynı cephede yer alıyorlar. O zaman İngiliz, Fransız, Alman malı da İsrail malı sayılabilir onlar da aynı cephede.

Ticari itibarı zedeleme, kendine özel bir alanda iki taraflı gerçekleşen bir şey değil burada. Olay daha büyük.
Tanınmış markaların üstünde yahudilerin etkisi tüm dünyada bilinen bir şey.
Hollywood yapımlarında bile etkileri var.

Geçen günler de olan şey ise daha garip.
İsraildeki bazı firmalar Türkiye'de alış veriş yaptıkları bazı yerlerden satın almayı bitiriyorlar.

cevaplar için teşekkürler ama demek istediğim şuydu. doğrudan savaşı desteklemedikleri sürece küresel pazarda marka boykotunun anlamsız olduğunu düşünüyorum. örneğin torku adında konya'da kurulmuş bir yerli firma var. bu marka için 2 yıl önce israilli bir gruba satıldı diye haber yapsam veya çikolatasından böcek çıktı diye yalan söylesem avukatları hemen dava açarlar. ancak yabancı bir marka olunca veya burada yerelleşmiş bir markaysa işler değişiyor. gidip camlarını kırabiliyorsun, belki de hiç alakan yokken seni savaş suçlusu ilan edebiliyorlar, türk çalışanlara saldırabiliyorlar.

burada daha çok o ortamda hakim anlayış neyse onun yanında saf tutma, gücünün yettiğine efelenme durumu söz konusu sanırım. ırak'ta milyonlarca müslüman ölürken "abd askerlerinin sağ salim evlerine dönmeleri için dua ediyoruz" "gazzeye gemiyle giderken bana mı sordunuz" diyenleri boykot etmeyip yıllarca destekleyenler israilin saldırılarına "yürüyün askerler ayağınıza taş değmesin" demiş gibi gidip bir kasiyere saldırabiliyor.

şu an insanlar duygusal veya ideolojik bakabiliyor ama bir markanın bayiliğini, distribütörlüğünü veya markayı tamamen satın aldığınızı düşünün o kadar yatırım yapmışsınız istihdam sağlamışsınız ama anında savaş suçlusu ilan ediliyorsunuz. ticaretle alakam yok ama öyle bir işim olsaydı ne yapardım bilmiyorum. örneğin islamcı bir firmaya veya cemaate protesto adı altında terörist haması destekliyor diye havai fişek atabilmek mümkün mü?

aracı haziran ayında aldığınız için onu zaten ödemeniz gerekiyor. satın aldığınız kişi veya bayiyle konuşup onların ödemesi konusunda anlaşabilirdiniz ama o da geçmiş artık.

o olay başlı başına bir saçmalık tabi ama sizin durumun ek mtv ile ilgisi yok.

Aracınızı vergi tahakkuk tarihinden önce satın almışoldugunu için bu vergiyi ödemeyi kabul etmiş oluyorsunuz burada haksız bir durum yok.

Movavi Academic var ben onunla çözdüm, yıllık 170 lira gibi bişeydi.

Bu işin piri Camtasia Studio'dur, malum yerlerden bulup kullanırım dersen ona bakabilirsin. Diğer türlü çok pahalıydı.

Aslında yine bedava OBS Studio ile çözülebilir, video üstüne kamerayı da yerleştirirsin. Ben ikisi ayrı ayrı dosyalara kaydolsun ayrıca editleyeyim istediğim için biraz bu programlara kastım. Ayrıca Camtasia'da klavye ve mouse'u ayrıca kaydetme, gerekirse cursor'u büyütme vb. özellikler var mesela.

Power point en kolayı. Ses ve görüntü kaydı yapıyor slide üzerine ve export edilebiliyor video olarak.

müzik dersinde her öğrenciye gitar aldırıyorlarsa ilginç. Fakat ben de o yaşlarda başlamıştım ve çok severek devam ettim. Aile enstrümana yönlendirecekse gerçekten böyle bi gitar almak lazım, kötüleri çok kötü oluyor.

Model öneremem fakat çok kötü olmayan iş gören giriş gitarları 70-100 dolar civarında olur, kaç TL yapıyor hesaplayıp ona göre beklentinizi şekillendirin derim.

Valencia'nın modelleri iyiydi bi ara, Yamaha'nın giriş modelleri de iyidir ama onlar kaç para oldu bakmaya korkuyorum.

Klasik gitar ve Truss Rod (Sap ayar demiri) kolay gelsin diyorum.

Nasıl bir modelde çıkacak acaba. Truss Rod genelde akustik (ve elektrik) gitarlarda görmeye alıştığımız bir şey. Klasikte genellikle olan bir şey değil. Genellikleyi geçtim hayatımda görmedim öyle bir şey. (Klasik çalıcısı değilim)

Ya inanılmaz spesifik bir şey istiyor hoca ya da biraz kafası mı karışmış acaba?

Bence truss rod boşverip makul bi gitar alacaksınız.

Yamaha C serisi çok düzgün öğrenci modelleriydi ama yamaha fiyat olarak türkiyeye gelirken saçma katlanarak geliyor. Dore satar yamahayı.

Lag gariban dostu düzgün gitarı makul fiyata veren bi firmaydı. Zuhal müzik distribütörü.

Ama tabi bunlar markalı gerçek enstrumanlar fiyatları makul desem de yine ucuz diyemeyiz. Bi de noname bin tane ucuz klasik gitar olacak kimisi gerçek enstruman gibi kimisi hiç değil zor iş.

(bkz: gastroenteroloji)

eczacıdan ishal için ilaç isteyin 3 gün içinde geçmezse doktorunuza görünün. ytd

Dahiliyeye randevu almanı öneririm.

İstersen buraya da bir bak. İshale ne iyi gelir diye bir yazı buldum. Bence işe yarar.

www.tugbayaprak.com

İshal bir hastalık değil, bir sorunu defetmek için vücudun refleksidir.
Hafif vakalarda ishali kesmek iyidir Ama sizinki gibi 1 hafta süren durumlarda ishal sebebini bulup yoketmek gerekir.
Uzun süreli ishallerde vücudun elektrolit dengesi bozulur. Çok daha büyük sorunlar ortaya çıkar. Google'dan şekerli tuzlu su yapımını öğrenin. Yapın ve için. Bol bol sıvı alın. Gecikmeden bir doktora gidin ve birileri hep yanınızda olsun.

dahiliye. gastroya direkt randevu alamazsınız zaten, dahiliye yönlendiriyor.

davayı sen açamıyorsun. anayasa mahkemesine zaten açıldı dava birkaç mv tarafından. sonucu ne zaman belli olur bilinmiyor.

www.ntv.com.tr

Şöyle bir haber var o yüzden sormuştum.

www.sozcu.com.tr

Evet yeni sezonundaydi sanırım. Cevdet değil de yeni gelen elemana diyordu. Bira pahalı diye icmiycen mi diye devam ediyordu.

Çekiç ve Gül / 1. sezon 5. bölüm 44. Dakikadan sonra ki meyhane sahnesinde geçiyor. Amirim ve Osman Harun arasında.

Youtube inceleme kaynıyor ryzen'li olanlar baya günlük işler için çatır çatır çalışıyor gördüğüm kadarıyla. Ama hangisi alınır bi fikrim yok. Eta Prime kanalında denk geliyordum son zamanlarda minnak x86 aletlere.

Mac mininin çakması olanından almıştım aliexprrssten.Normal win10 kurdum.Çalışmasında sıkıntı yoktu.O kadar çok fan sesi var ki bi süre sonra kafa ütülemeye başlıyor.Sonunda masaüstüne geri döndüm.

aliexpress'ten alacağın büyük ihtimalle "eh" olacak(edit: eh bile olamaz çünkü 150 euro sınırı var, o fiyata alacağın şey çöptür), fakat bizim üniversitede HP'nin şu tip (birkaç eski nesli) mini PC'leri var cayır cayır çalışıyor:
shorturl.at

Ekmek köfte ilişkisi burada da geçerli. Bu arada illa windows lazım değilse düz m1 mac mini alsan çoğu işini yıllarca görürsün.

www.pt.com.tr
m2 ve 16gb ram mesela

Olabilir.
Geçen sene new balance eşofman altı almıştım satıcı trendyoldu. Orijinal ürünün neredeyse yarı fiyatınaydı.
Ürünün sahte olduğunu 10 metreden anlıyordun, pazar malından halliceydi. Zaten yolladıkları faturada "eşofman altı" şeklinde yazıyordu.
Ürünün orijinal olduğu en iyi öyle anlaşılıyor kurumsal firma satışlarında. Orijinal ise ürünün doğrudan adı faturada yazar. Yazmıyorsa çakmadır.

Adı sanı bilinen yerler bile fason üretim yaparken…

Satıcı Trendyol ise çok sayıda ucuza alıp satıyor olabilirler. Yine de yüzde 30 düşündürücü. Atasun gözlük alınca sisteme kaydediyor. Trendyol bu konuda yardımcı olmaz maalesef. Ben aldığım masada sorun yaşayınca Evidea'ya durumu anlatmıştım. Trendyol'dan aldığınız için yardım olamıyoruz demişlerdi. Gözlük için de gözlüğün markası ya da Atasun bir sorun olunca destek vermeyebilir.

ahanda çaklıştığım yerden geldi.
teoride eşin dostun üstüne sipariş veri,nce gelmesi lazım ama durumşlar değişti gibi.
nasıl bankalara fiziki döviz sattırmıyorlarsa, gümrük memurlarınada gelen paketlerin yarısını geri gönderin emri gitmiş bence.

abd amazondan son yaptığım sipariş 8 kargo tuttu. 3 kişiye paylaştırdım. 5 kargosu gümrüğe takıldı. daha önce aldığım özel bir diş ipini "kozmetik" sınıfına sokup gümrükten geçirmemişler.
kargo firması aramex, telefonla ulaşmak imkansız. maile 3 gün sonra cevap veriyorlar.
diş ipi kozmetik değil, itiraz etmek istiyorum diye mail attım. adam tenezzül edip cevap yazmadı. başka şeyler yazmaış bana.

neyse çözüm glocalzone uygulaması olabilir.
istediğiniz ürünleri ekliyorsunuz, yurtdışından gelen kişiler yanında getiriyor. onlarada bir ücret ödüyorsunuz ama daha güvenli ve ucuza geliyor.
çalışacakmı göreceğiz.

Branş bazında yapılacak atamanın üç katı kadar aday çağırılır. Sıralamaya bakılır. Sözleşmeli öğretmen 3 yıl sonra kadroya geçer. Maaş açısından bariz bir fark yoktur sadece özlük hakları daha kısıtlıdır.

diyelim ki 100 öğretmen alacaklar. 300 kişi çağırıyorlar mülakata. 1000 kişi başvurduysa en yüksek puanlı ilk 300 kişiyi çağırıyorlar. onlardan da beğendikleri 100 tanesini alıyorlar.

Teşekkürler.. Ama taban puanlar düşük sanki o yüzden sorayım dedim.

Taban puan diye bir şey pratikte yok. Bütün olay sıralamada bitiyor. Yukarıdaki arkadaşların yazdığı gibi.

artilari:
tabaninin tirtikli olmasi iyi kar yagip bol buz tutan bir yerde yasiyorsan
yan fermuar

eksileri:
topuktaki nubuk kumas detayi itici

fiyat:
eh iste

kalitesini rahatligini bilmiyorum.

@hot potato geçen gün denemiştim çok rahat. Her ayakkabı ayak yapıma göreydi. Acaba biraz bekleyim bahar indirimine girer mi diye almakta kararsız kaldım. Siyah rengini alacağım. Topuktaki kumaş pek dikkat çekmiyor o yüzden.

fiyat fena değil ama tipi çirkin

alakasız ama yeşil kundurada indirim var cat botlarda şuan. istediğiniz bir tip olabilir bakabilirsiniz.


www.yesil.com.tr

Ben olsam, ilk önce bunları kayıt altına alır ve ev sahibine mail ve whatsapp'tan yollarım.

Havlupan alır taktırırım, balkon kapısını da yaptırırım ve kiradan düşerim. Eğer mırın kırın ederse siz de ona "Ben de belki ev sahibi taktırmamıştır diye yanımda ev ev radyatör mü gezdireceğim?" diyecek.

Mutfak için ev sahibine suç bulamıyorum. Eğer örneğin doğalgaz tesisatı ile ilgili bir durum olsa, bazen gaz firmaları tesisatlarda yeni şartnamelere göre değişiklik istiyorlar, bunun yapılmasını talep eder veya yukarıdaki gibi yaptırır kiradan düşerim. Ama sizin durumunuzda kardeşiniz bir mobilyacıya geçici bir çözüm yaptıracak ve onu da sineye çekecek.

Bence birşey yapamazsın. Açık ayıp var. Sen bu ayıpları görerek kabullenmişsin.

Gordum kabul ettim diyip de sonra ama su yok bu yok demek de bir garip.

Beyenmediysen geri al kaporani yeni ev tut.

soğuk geldiğini nerden bilsin bakarak bir kiracı. saçmalamayın.

ben benzer durumda klozette sorun oldu. eski bir klozetti. tamir için tesisatçı tanıdığı var mı diye whatsapp mesajı attım. durum acil, altkata su gidiyor da dedim. bir şy yazmadı. ben de kendim kdvli resmi faturalı tesisatçı bulup yaptırdım. %20 fazla ödedim fatura olsun diye ve eft yaptım. nota yazdım ve faturada da yazıyor. kiradan düştüm. mesaj atmış sözleşmede böyle bir şey yazmıyor da yazmaz tabi sözleşmede bunlar :) kirayı ödeyen kiracı sonuçta. almak için uğraşsın dava açsın bence. soğuk için diyorum sadece. ayıplı mal gibi bir şey. diğerlerini bilemem

*Banyoda havlupan yeri var ama adam pahalı diye taktırmamış.
Ev sahibinin ekstra bir sorumluluğu yok. Önceden konuşulmalıydı.
*Mutfak balkon kapısında aralık var soğuk geliyor.
Tam anlayamadım ne olduğunu. Yapısal olarak eksiklik/bozukluk mu var? O zaman ev sahibinin sorumluluğunda.
*En önemlisi de yeni bulaşık makinesi aldılar. Kurulum için gelen servis makine ankastre ocağın altında olursa makine patlayabildiği için onay verilemiyor demişler.
Bunu da tam anlayamadım. Bulaşık makinesi mi patlıyormuş? Tüple mi çalışıyormuş? Yoksa ocak patlayabilir diye bulaşık makinesi mi konulmuyormuş? Ocağın tipi ne, bulaşık makinasının markası modeli ne? Duruma göre ev sahibi de haklı olabilir, kardeşiniz de.
*Böyle bir durumda hukuki haklarımız nedir?
Çoktur, ama hukuki yolları göze almadan önce insani olarak çözümlemeye çalışmakta fayda var. Uzun, sıkıcı süreçler.

seni engellememiş, sadece takipten çıkmış. sen de takipten çıkmadıysan bu sonuç ortaya çıkar.

Deterjan kullanılmaz onu yıkarken?

Türk Telekom mobil aboneleri uygulamalarından aldıkları kodla MNG Kargo’da tüm gönderilerde %40 indirim kazanıyor.

işturkcell plus yurtiçi kargoda %25 indirim kodu veriyor.

çocuk emniyeti
sorun olmaz
fişin ucu kaplanmış demir değil mi nasıl zamanla sertleşiyor ve sonra yamuluyor

Bende bir tanesi hiç girip çıkmayınca açtım içini söktüm hayatıma mutlu mesut devam ettim. Tavsiye ederim.

Fotodakiler çocuk emniyeti değil, ısıya dayanıklı plastik o kısım.

Çocuk emniyetinde delik kapalı olur, bir tür kapak vardır altta, tek bir deliğe cisim sokunca kapak açılmaz, aynı anda iki deliğe de cisim/fiş girmesi lazım açılması için.

Soba, tost makinesi, kettle vs gibi çok elektrik çeken cihazlar kullanmıyorsanız gerek yok.

Ama genelde ısıtma özelliği olan bu tür cihazlar fırın vs varsa kullanın o kırmızı zımbırtıları.

Hepsi öyledir, merak etmeyiniz. Genel olarak çok sağlıklı bir seçim değildir alüminyum ama en güzel kahveyi de o yapar..

Dipnot: mokapotu yeni aldığınızı anlıyorum. kullanmaya başlamadan önce 3 kez kahve demleyip dökmeniz gerekir bu sayede mokapot kahve aromasını alır. 4. kahvenizi afiyetle içebilirsiniz :)
Bir önemli detay: mokapotun temizliğini sadece suyla yapmalısınız, herhangi bir deterjan veya sünger asla kullanmamalısınız.

Pütürlerinboşver alüminyumun kendisi zararlı zaten.

sağlık açısından bir zararı yok
aluminyumlu deodorantlar da zararlı değil

www.canada.ca
'While aluminum has been associated with Alzheimer's disease, there is no definite link proven. Canadians normally take in about 10 milligrams of aluminum daily, mostly from food. The World Health Organization estimates that adults can consume more than 50 milligrams of aluminum daily without harm.'

Alüminyum yanlış hatırlamıyorsam 160 dereceden fazla ısınırsa kanserojendir. İçindeki gıdaya mikro partiküller yapışır vs.

Moka pot pişip fokurdadığı zaman hemen ocaktan almanız gerek (hem tadı güzel olsun, hem de alüminyum riski nedeniyle). Eğer ocakta unutursanız ve çok kaynarsa, içindeki kahveyi dökün, içmeyin. Potu soğuttuktan sonra tekrar kullanabilirsiniz.

Çelik potlar da var, ama tadı farklıdır, Ikea'da bulabilirsiniz. Alüminyum çok hızlı ısındığı için popülerdir, kısa sürede kahve demlenir ve kahve tadı daha taze olur.

Yanlislikla birkac kez ogutulmus kahve yerine cekirdek kahve almistim. Blender'a atip ogutmustum.

delonghi esam 2600 kullanıyorum ben çok uzun yıllardır, çok memnunum. baktım şimdi satan yer göremedim ama daha üst modellerine falan bakabilirsiniz, memnun kalırsınız

Bir gunden bir sey olmaz. Yarin icersin. 2 gun ust uste icmeyince sikinti oluyor.

Eşim kullanıyor arada sırada unutuyor içmeyi bir etkisi olmadı şimdiye kadar. Alıştığınız saati değiştirmemek daha mantıklı.

1 gunden bisey olmuyor

Bir gunden bir sey olmaz, olmuyor +1.

Zaman zaman benim de unuttuğum oluyor. Eğer çok geç değilse içiyorum unuttuğumu. Çok geç olmadan kstım saat işte 15.00'den önce. Saat akşam 7'den sonra fark ettiysem direkt ertesi güne bırakıyorum.

bence fark etmez.

üzerinde akım koruma olan prizdeki cihazlar korunuz, geride olan prizlerdeki cihazlar konudan bağımsız.

yani eninde sonunda bir şekilde akım korumalı grup prize gelen 220-230 volt elektrik ile o prize takılan cihazlar arasında koruma oluşur.

olmaz. onlarda sigorta var

Ev sigortalı ise hiç dert etmesin, sigortadan hasarını karşılatsın. Gerisi sigorta şirketi ile üst kat komşu arasında.

Ama komşuluk hatırı için sigortaya başvurmadan önce üst kata bilgi verip, eğer istese araya sigortayı karıştırmadan hasarı ödeyebileceğini iletin.

Çünkü sigorta ile karşılandığında hasar bir tık daha fazla rücu eder üst kat komşuya.

Sonra "bize niye haber vermeden direkt sigortaya yaptırdınız, biz daha kolay hallederdik" demesinler.

Ben üst kat komşu olsam, "sigortayı karıştırmayın, ben hallederim her şeyi" derim.

@john teşekkürler ama ben hukuki durumunu merak ettim. Evde olsalardı sadece tavan parası öderdi ama eşyaları ödememe hakkı var mı? Haber verilmediği için büyük hasar oluştu deyip itiraz ederse nasıl karar veriliyor onu merak etmiştim.

Haberlerde görmüştüm, hatta emsal bir karar da vardı. Ne olursa olsun üst kattaki ödüyor.

Ben önümde mesafe bıraktığım için önüme geçiyorlar...

kesinlikle ekstra saygı duyar, gereğinden de fazla mesafe bırakırım ancak maalesef dissendium un da dediği gibi sonuç hep mağdur olmaya gidiyor. düşünceli ve naif olmak beraberinde sinir olmayı getiriyor.

yine de kimsenin alanına müdahale etmiyorum, samimi olmadığım kişilere temas etmiyorum, algıları açık bi insan olduğum için insanlar talep etmeden onlara geçiş için alan veriyorum, kenara çekiliyorum. bana bunları sağlayan herkese de bol bol teşekkür ediyorum.

Dissendium +1 bu da bizim lanetimiz işte Ahahaha

bu yüzden sırada olmadığım düşünülüyor. çok acelem varsa oyunu onların istediği gibi oynuyorum, yoksa bekliyorum.

Ben hep dikkat ediyorum da bana hep davarlar denk geliyor, yuruyen merdivende gelip tam arkamda bi alt basamakta duruyorlar. Gucum yetse bi gun dovucem birini ibret olacak bi daha 10 metre uzakta duracaklar ama iste o kas gucu yok.

Burnuna kadar giriyorum :)

Dikkat ediyorum ama arada boşluğuma geldiği ve milletin dibine kadar yanaştığım oluyor.

Kişisel alan benim için çok önemli. Başkalarının özellikle tanımadığım kişilerin alanına saygı duyarım. Maalesef toplu taşımada böyle sorunlar var. Onun dışında kasada, atm'de vs. dibime girenlerden aşırı rahatsız olurum. Uymayanlar var.

Bu arada temas ve yaklaşım şekli de önemli. Teması severim ama sevdiğim ya da ilgilendiğim kişiden geliyorsa. Öte yandan en samimi olduğum kişi bile dürte dürte bir şey anlatıyorsa rahatsız olurum. Öte yandan uyarı ve dikkat amaçlı ("pardon!") kola dokunulması çok sorun değil ama onun için dakikada 500 defa dürtenler var. affedersiniz amlarına koyayım onların çok ayıp ediyorlar.

Yerine göre evet, yerine göre dibine kadar gidiyorum. Örneğin arkadaşım ATM'de işlem yapacak, ben epey kenarda bekliyorum. Ama bazıları resmen ATM'yi işgal edince dibine kadar sokuluyorum ki psikolojik baskı yaratıp "Arkamda insanlar bekliyor, işimi erken bitireyim" diye düşünsün diye. Yürüyen merdivenlerde de solda duruyorsa dibine kadar sokuluyorum ve gözlerinde rahatsızlık yarattığımı görünce de memnun oluyor ve "Kenara çekilir misiniz?" diyorum. Toplumsal alanlarda gereksiz yere diğerlerinin hakkını yediğini düşündüğüm durumlarda yapıyorum yani.

İnsanın dinine kadar girenler genelde bunu normal buluyor. Bir nedenleri oluyor vs. “E ama önüme geciyolar” diyip arada 2 cm boşluk bırakıyorlar. Ben ne olursa olsun yarım metreden fazla yaklaşmam.

Bazı yaşlı teyzeler vs çantalarını size sürte sürte sıra beklerler deli olurum.

Kimseye asla dokunmam. Beni görmeyen kulağında kulaklık olan kişilere bi şey söyleceksem önlerine dolanırım vs. asla dokunmam. Birine dokunarak uyarmam için kulağında kulaklıkla uyuyo olması lazım.

dissendium +1 ahahha :D

zamaninda havaalaninda check in sirasi beklerken (tek ben vardim sirada) bi teyze yanima gelip 'sirada miydin yavrum?' diye sormustu, "yok teyze keyfimden dikiliyorum boyle" dedim, hee iyi madem diyip onume gecti ahahah :D

mesafe birakmaya calisiyorum genelde ama sonra hep "yanimdaki onume gecer mi aceba simdi" stresi oluyor. baskasina yanasma stresi ile bu stresi dengeleyecek bi noktada durmaya calisiyorum.

Evet var, mesaj ayarlarında. Belki sizdeki sürüm güncel olmadığı için görünmüyordur.

bu konuda bilgim yok ama meraktan soruyorum, futbolcular çok ağır sakatlık ve ameliyattan sonra belirli kası güçlendirmek için fizik tedavi uyguluyorlar güçlenene kadar, personal trainerdan önce bunu yapmak gerekmez mi ?

üzerinden zaman geçmiş ama örneğin sağ diziniz %80 durumdayken sol hala %60 gücünde kalmıştır güçlendirmeyince

@freebird evet fizik tedavi de aldım ama gelişmedi. ya da ben yapamadım. o yüzden sormuştum. sadece bu işe yoğunlaşamadığım için olmadı gibi hissettim. o yüzden takip eden birisi ya da programlı bir şekilde yapmak yararlı olabilir diye düşündüm.

Abi senin hükmünü fizyoterapist verir ne persone trainerı gözünü seveyim yüreceyeceğin varsa sakatlanırsın

Ayni donemden gecmisiz. Hepsine hayir diyorum.

Tüm parayi ve zamani cok iyi bir fizyoterapiste ayirin. Yogun bir program yaptim fizyoterapist ve medikal fitness uzmanlariyla ve 15 günde mobilitem inanilmaz artti. Dizimi unutur oldum, yoga egzersizleri ve terapistimin verdigi guclendirici hareketlerle 3 ay daha boyle devam ederim, sonrasinda ciddi ciddi spora donmeyi dusunebilirim. Dizi ele almanin bir manasi yok hemen spor salonuna gidip.

O sizi cok daha iyi bir hale getirsin once. Sonra evde calismaniz icin düzgün bir medikal egzersiz planlamasi da yapsin. Size bu egzersizleri kac ay yapmaniz gerektigini de soyler, arada bir gider, gelismelere bakar belki egzersizlerde degisiklik de yapilir. Sonra pt.

Fizyoterapist +1

Personal trainer dediğiniz çoğu kişinin bir şey bildiği yok. Ki zaten isinde deneyimli adam size "bu benim isim değil. Sizin fizyoterapist ile calismaniz lazım" der.

Benim de femur kırığı sonrası sağ bacağım oldukça zayıf durumda, iyi bir fizyoterapist şart.

Şu siteyi de önerebilirim, her seviye için çok iyi egzersizler var: www.knee-pain-explained.com

Bariz hata. Ben de denk geliyorum.

konut sigortalarında fiyatlar bina dahil hariç olmak üzere değişir. deprem ana teminatını eşya için mi alıyorsunuz bina + eşya için mi alıyorsunuz primi en çok etkileyen şey budur. bina için ise dairenin m2 si yapım yılı hangi il ilçe ve mahallede olduğu da fiyatı neredeyse 3-5 kat değiştiren bir konu. sigortacınızdan teklif isteyin, farklı şirketlerden farklı konut teklifleri alıp karşılaştırmasını isteyin. bazı poliçeler ek asistans hizmetler veriyor, halı yıkama koltuk yıkama kombi bakım vs. gibi. ayrıca farklı tesisat işleri için de yılda 3 kez kullanım hakkı veren poliçeler var. bu hizmetleri kullandığınızda hatta çilingir hizmetinde bile poliçe primine göre zaten avantajlı oluyorsunuz. olası bir konut poliçesi hasarınızda zaten sigortanın avantajlarını sonuna kadar kullanıyor oluyorsunuz. bence yaptırın. düzgün bir aracı ile poliçenizi alabilirsiniz. Unutmayın sigorta satılırken değil, hasar ödenirken sigorta aracısının hizmet kalitesi ve tecrübesi belli olur.

eve girmeye bile 300-350 lira istiyorlar.

konum: istanbul/beyoğlu

Çok basit bir olay. Elinden bu tür işler gelen bir arkadaşın yok mu?

Gelen adam, servis ücreti adı altında eve geliş ücreti alacak. İşin kolaylığı zorluğu ücreti çok etkilemez ki.

Yakında olsan iki bira bir cipse ben yapayım derdim :)

Gercekten çok basit bir olay. Emanet bulacağın bir ingiliz anahtarıyla kas gücüne bile gerek olmadan kendin yapabilirsin.

Bu arada yaptirmissin zaten galiba:)

Kaça mal oldu onu söyleyeydin keşke

Teşekkürler.. Fotolar yapılmış hali.. Yani usta geldi yaptı. Çağırdıktan sonra pişman oldum çünkü boru falan çekileceğini söylemişti gerek kalmadı. Verdiğim parayı da utandığım için söylemeyeceğim :))

yakın olaydın bedava yapardım be ya

off usta ne geçirdiyse yazılamıyor bile. şurada işlem 10dklık basit bir iş. en fazla hadi en fazla 100tl olmalı.

bildiğim dilde bir film/dizi ise dublajlı izlemiyorum ama almanların falan dublajlarını duyunca dedim ki türkler bu işi daha iyi yapıyor.

çoğu ülkede dublaj işi birebir diyalog çevirisi değil de sesli betimleme şeklinde yapılıyor. türkiye'de dublajın iyi yapıldığını söylebilirim ben de. çocukluğum haricinde dublajlı film/dizi izlemişliğim yok. orjinal sesin bastırılmasına dayanamıyorum.

İyi dublajlar var ama hepsi iyi değil açıkçası. Filme uydurmaya çalışıyorlar ama gerçek dışı bir konuşma tarzı ortaya çıkıyor. Harry Potter'da Severus Snape çok yavaş konuşuyor. Türkçe böyle bir dil değil. Sungun Babacan'ın dublajlarını biraz kulak tırmalayıcı buluyorum. Farklı dillerde çok kötü dublajlar duydum.

Eğer değişmediyse rusların dublajını bi görün. Tek bir kişi hiç vurgusuz duygusuz şekilde herkesin repliğini okuyor.

İddia ediyorum, bizimkiler dublajda dünyada bir numara.

Bazen farklı dillerde dublajlı filmlere denk geliyorum klip şeklinde. Çok tekdüze geliyor. Sanki tüm ülkede 2 kadın 2 erkek ses aktörü varmış da hepsini onlar yapıyormuş gibi. Mesela İtalyan'lar dünyanın en iyi dublajın kendilerinde olduğunu söylerler, az denmeyecek kadar italyanca dublaj izledim, bence berbat. Türkçe dublajlı bir film izlemeyeli çok uzun zaman oldu ama eskiden tv'de denk gelince rahatsız etmiyordu. Tabi ne kadar başarılı olurlarsa olsun ağız hareketleriyle çıkan sesin aynı olmamasına beynim bir türlü alışamadığı için hangi dil olursa olsun orjinal tercihimdir.

Vallaha ben de bunu derdim ama misal hanima dinlettim, birkaç farklı yabanciya dinlettim. Meh dediler. Bana sanki bize süper geliyormuş gibi geldi, bilemiyorum.

Animasyonların farklı dillerde dublajları var YouTubeda karşılaştırmalı. En iyilerdeniz diyebilirim. Japonlar da iyi

Normalde dublajli film izlemem ama animasyonlari sirf kalitesinden dolayi tirkce dublajli izliyorum. Bence cok kaliteli. Hatta oyun dublajlari da cok iyi uncharted en iyi ornek.

ana dil etkisi diye dusunuyorum. aliskin olmadigimizdan yani atiyorum ispanyolca bilsen bile ana dilin degilse garipsersin. bizim cok iyi oldugumuz dusuncesi de bunun yansimasi.
bazi dublajlar iyi olabilir ama bazisi cok garip geliyor.

gecen bi dublaj sanatcisi instaya kucuk bir bolum koymustu yaptigi dublajdan. acayip ovguler almisti ama bana asiri yapay geldi ses tonu. ozellikle cocuk oyuncu dublajlari cok itici geliyor bana. tam ifade edemedim ama cok yapay iste.

hepinize teşekkürler.. bir türke almanca veya fransızca dublajı yapay gelebilir ama benim merak ettiğim örneğin bir ispanyol kendi dilinde film izlerken rahatsız mı oluyor yoksa işte ne güzel dublaj olmuş hiç altyazı okumakla uğraşamam mı diyor? bunu öğrenmek için çift ana dili olan biri olmak lazım galiba. ben de kaliteli ses sanatçılarının yer aldığı dublajlı filmleri seviyorum ama biraz da alışkanlığın etkisi var. game of thrones'un dublajı çok kötüyken, yüzüklerin efendisi serisi gayet güzel bir şekilde izlenebiliyor.

Dünyanın en iyi dublajı bizde. Sinemacılıkta dünyanın en iyi ilk üçündeyiz dizilerde de öyle.

Merak edip reddit baktim; türk diyen yok.

Herkes kendi ülkesininkini beğenmis (bir finli begenmemis). Demek ki bunun genel gecer bir bilgisi, sıralaması yok. Bize bizimkisi iyi geliyor Fransıza Fransız versiyonu japona japonca.

Dediğim gibi zaten dinlettiğim yabancılar takmadı hiç. Kendi dilimiz diye böyle.

2022 yılında hollywood netflix vb. filmlerine yapılan dublajlar herkeste iyi kötü belli bir seviyede. ama eski filmlere yapılan dublajlarda farklar çok bariz. ya da güncel eserlere daha yerel daha küçük firmaların yaptığı dublajlarda. çok iyiyiz çünkü halkımız altyazı okuyamıyor ve başka türlü izletemeyiz.

İki gün geçmiş ama cevap yazmadan geçemeyeceğim, çünkü çok sevdiğim bir konu.

Dünyada 1 numarayız diyebilir miyim bilmiyorum, ama çok iyi bir seviyede olduğumuz kesin. Belki de dijital yayınlar ve yapımları gelişmeden önce dünya lideriydik diyebiliriz. Ama dijital platformlar bölgesel yayınlara ve dublaja çok önem verdiler ve çıta yükseldi.

Ama biz bu sektörde 50-60 yıldır çok iyiyiz, en büyük nedeni de Yeşilçam'ın çok hızlı ve çok fazla film ürettiği zamanlarda oyuncuların dublaja vakti olmadığı için (bir çoğunun da sesi iyi olmadığı için) seslendirme sektörümüz çok gelişmiş.

Filmin orjinal dilindeki senaryonun yani oyuncunun ağzından çıkan orjinal repliklerin çevirisindeki hatalar veya anlatım eksikleri değil konumuz bana göre. Konumuz bu işin teknik kısmındaki başarımız aslında.

Repliklerde Kullanılan kelime sayısı çeviri ile tam tutmadığında aynı anlatımı yapmak için zorlanıldığı kısımlar elbette olur.

2000'li yıllarda Hotbird uydusunda yabancı (çoğu avrupa) kanallarında holywood filmlerine denk gelirdim, neredeyse tamamı yukarıda denildiği gibi sesli betimleme şeklindeydi.

Yani filmin orjinal sesi, konuşmalarla birlikte tüm ses biraz kısılmış ve üstüne dublaj dilindeki adam/kadın simultane çeviri yapıyor gibi.

Bu arada aklıma geldi anlatayım, ya Mehmet Ali Erbil ya da Okan Bayülgen, ya da ikisi de birden. Bir programda bir anı anlatıyorlar seslendirmeyle ilgili.

Zamanında uzakdoğudan bir şekilde yurda giren filmlere dublaj yapıyolarmış, ama tabi ki senaryo yok çeviri yok. Filmin gidişatına göre kafalarına göre konuşup o an hikaye uydurarak dublaj yapıyorlar.

Bir filmde kadını ve erkeği seslendirirken aşkım sevgilim diye filmi aşk filmi gibi çeviriyolar, ama filmin sonalrına doğru anlaşılıyor ki bu kadın erkek kardeşlermiş :)

Tds brita yazıp aratınca ilk sonuç şikayetvar’da bir şikayete yönleniyor, orada da brita’nın bu konuyla ilgili resmî yanıtı var. Diyor ki;

Merhaba,

Mesajınız için teşekkür ederiz. Öncelikle, bizimle iletişime geçerek tarafımıza sağladığınız kişisel verilerinizin işlenmesi ile ilgili bilgi sahibi olmak için şirketimizin www.brita.com.tr linkinde yer alan Aydınlatma Beyanı’nı okumanızı rica ederiz.

Total Dissolved Solids (TDS) sudaki çözünmüş madde miktarını ölçüyor.
Suda bu değerin düşük olması suda çözünmüş minerallerin az olduğunu ve insan vücudu için gerekli minerallerin de suda gerektiği kadar olmadığı anlamına geliyor.
Yani ölçülen değer kalsiyum ve magnezyum gibi yararlı minerallerden de gelmiş olabilir, klor ya da kireçten de gelmiş olabilir, TDS cihazlarının bu konuda bir yeterliliği yoktur. Sadece belirli bir değerin üstünde çıkarsa içilebilir su kategorisinde olmuyor.
Dünya Sağlık Örgütü'nin paylaştığı değerler de şu şekildedir: (Bu linkten ilgili makaleye ulaşabilirsiniz: www.who.int )
300 altı: içilebilir (standart)
300-600: içilebilir ama tavsiye edilmez
600-900: kötü tat, içilebilir ama tavsiye edilmez
900-1200: kötü
1200 üstü: kesinlikle içilebilir değil

Örneğin tüketmek için ideal olmayan saf suyun TDS değeri 0 iken; mineralli su ve sodalarda TDS değeri 700-800'e kadar çıkabilmektedir.

O nedenle BRITA ile filtrelenmiş suda MAXTRA+ filtrede bulunan iyon değiştirici reçine sayesinde sudaki faydasız mineraller alınıyor ancak yararlı mineraller geri bırakılıyor.
Bu da TDS cihazında çıkan değeri artırıyor.

Saygılarımızla,
BRITA Türkiye

dolar 18 olduğu zaman aldınız sanırım aralıkta. o çok kısa bi süreydi tavan yapmıştı.
18den dolar alıp bozdurmayanlar da büyük zarar etti aynı şekilde.

@jelly bear eklemeyi unutmuşum. hayır aslında daha önce aldım. aldığım fiyata göre arttı elbette ama bu artış son 1 yıldaki enflasyon nedeniyle bir işe yaramadı. yani üzen ve biraz da bu konuda cahil gibi hissettiren şey 1 yıl önce alabildiklerimin 2 katına çıkmış olması. mevduat ya da altın gibi hesaplar yerine her zaman gayrimenkul veya herhangi bir ürün almanın daha avantajlı olduğunu öğrenmiş oldum. altın yerinde sayıyor ama her şey artmaya devam ediyor.

ben bunu birkaç sene yaşadım. doğru zamanda alım-satım yapmazsanız dolar ve altın kar ettirmeyebiliyor. 1 sene için yerinizde sayabiliyorsunuz.
ama daha uzun vadelerde daha fazla kar oluyor. ama tabii ki enflasyondan az oluyor bu

youtu.be

recovery yazılımları var onlarla bir dene.

benim duyduğum uygulama şu: aranan insan 200 tl bişi değil hadi gelin diyor. adamlar temizlik bitince petek başına 200 tl diye olay çıkarıp sonradan söyledikleri tutarı alıyorlar. yani bir tür dolandırıcılık evet

lapetite'in dediği de olabilir ama arayıp iş buluyor da olabilirler. Ben iki kere temizlettim, biri radyatörleri tek tek temizledi, ucuz olan bi radyatörden su verdi sistemde dolaştırdı pis suyu attı. O tür kısa işlem yapanlar cidden 200'e yapıyor olabilir.

Fakat şey de duymuştum, sonuçta eve gelen ekipler evin içini görüyor. Değerli şeyler görüp hırsızlara haber veren de olabilir ama bir temizleme şirketinin her gittiği eve hırsız girse direkt yakalanırlar :D o da çok mantıklı değil gibi.

dediğiniz tarzda da olabilir ama böyle bir hizmetimiz var ister misiniz demek yerine direkt "kombi temizliği için geliyoruz evde misiniz" diyor. yaptırmak istesem bile böyle emrivaki davranan birine yaptırmazdım. adımı bir şekilde izinsiz şekilde öğrenmiş. üstelik madem normal bir esnafsın niye telefonu birden kapatıp aradığın kişiyi engelliyorsun?

Böyle bir şey daha önce duymamıştım ama hırsızlık için akıllıca bir yönteme benziyor.

- Klima temizliği için geleceğiz, evde misiniz?
- Evde değilim.
- Evde kimse var mı, ya da siz kaçta gelirsiniz?
- Evde kimse yok, ben akşam 8'de geleceğim.

Kesinlikle iyi niyetli değil ayrıca böyle bir satış pazarlama yöntemi yok

park yeri bulursun kendi otoparkı var dolarsa da bir sürü sokak arası var etrafta.

oturma yeri çimler zaten çimlerde oturabiliyosun. minder-sandalye olsayı insiyatife bağlı biraz. normalde sandalye alınmıyor. minder sokan var. nadiren sandalye sokan da gördüm ama kalabalık konserde sandalye uygun olmaz. altınıza kalın bi bez götürebilirsiniz direkt çimde de oturabilirsiniz.

genelde gir çık yapılabilir. bileklik vs verirler.

Sandalye almiyorlar en son gittigim konsrrde geri cevirdiler..

park yeri küçük, büyük ihtimalle dolacaktir. sokak aralari ya da topraklik alanda degnekcilerin bulundugu alanlara park edebilirsiniz. İceri ne sokup sokamayacaginiz organizatore bagli. pazar gunu gideceğim konser detaylarinda sandalye yasaktır yazmiyor. sanırım sokacagim fakat arkanizdakilerin acisini engelleme dueumunuz var. en arkalara oturmayacaksaniz sandalye hoş degil. yeteri kadar egim ve basamak yapısı var. poponuza verdiginiz ozene gore ortu yastik vs. sokmak mantikli. Yine pazar gunu girecegim konserde kesinlikle gir cik sansi yok.

mobildeyim, ek olarak iceride "bira" satisi var. sise yok yalniz sanirim.

süper olur, en güzel zamanları. fethiye ve çevresi güzel olur eylülde.

Akdenizde yapılır, ege tarafı serin olur. Ağustosun son haftası bodrumdaydık, o zaman bile yağmur ve rüzgar vardı epey. Bana sorarsan Antalya'ya doğru in o tarihler için. Hatta daha da iyisi kıbrıs.

Fethiye kaş olabilir. Kasımda kaşda denize girmiştim.

Son 3 senedir ekim ayında hava durumunu kontrol edip Bodrum tatili yapıyorum. Su geç ısınıp geç soğuduğu için bence gayet iyi oluyor. Sadece akşamları üzerinize bir şey almanız gerekiyor.

Kuzey Ege'yi önermem. Geçen yıl Eylül 20'den sonra Akçay ve Ören'de soğuktan denize giremedik. Normalde de denizi soğuk oranın zaten. Bodrum'un aşağısı daha mantıklı Eylül sonu için.

egede deniz akdenize göre daha soğuk olur. kuşadası çeşme akyaka rüzgarlı olur. marmaris olabilir. ancak antalyada ekim sonuna kadar denize girilir.

kasımın başına kadar rahatlıkla yapılır.

akşamları soğuk. onun dışında iyi

Datça'ya geldik gayet ok, Kaş da super bir tercih olur

Bence sen o kızı bırak

Sorumluluk hissediyorsa neden başkasıyla ilişki yaşamış. Maalesef umut veren bir durum yok. Başkası işin içine girmeseydi barış derdim ama şu anca bence barışma.

Yok artık daha neler.

Ayrılmışsınız. Tam olarak ayrılamamak diye bir şey yok. Başkalarıyla birlikte ol, aile kur, 35 yaşına geldiğinde kimseyi bulamazsan evleniriz bile demişsiniz. Kızın sana karşı hiç bir bağlılık sözü yokken başkasıyla birlikte olduğunda seni düşünmüş ve şimdi tekrar başlamayı düşünüyorsunuz. Ve sen beni aldattı mı diyorsun öyle mi? Üzüldüm kızcağıza.

Bunun aldatma ile yakından uzaktan alakası yok. Bunu ' aldatmış' gibi hissettirmeye hakkınız yok.

kim kimi aldatmis biri aciklasin lutfen. bi aldatilma varsa kadin kisisi karsisina cikan kisiyi kandirmis sayilir. ama siz birlikte olmamak icin turlu bahaneleri gecerli goruyorsunuz. toksik denebilir. sevdiginizi soyluyorsaniz buna deger vermeye odaklanin ya da hazir ayrilmisken tekrar iletisimi kesin

sevişirken sizin yüzünüz gözünün önüne gelmiş peki sevişme aşamasına gelinceye kadar hangi yüz ile haşır neşir olmuş?
otuzluk teyzeler gibi yorum yapmıyorum, gerçekten o aşamaya kadar hangi yüzü görüyormuş, merak ettim. Tüm benliğimle bütün insanlıktan nefret ediyorum.
Affedin ya da affetmeyin, şu kararı verin bu kararı verin diyemem fakat eğer ki bir araya gelecekseniz tekrar, bu konuyu tamamen sindirmiş, üzerini kapatmış olun. sindiremezseniz tam anlamıyla, hem size hem karşınızdakine ızdırap olur geçirdiğiniz süre.

Bu konu içinizi gıcıkladığı sürece “evet seninleyim aşkım” demeyin.
Otu b.ku bahane edip gerilirsiniz, bilinçaltınıza yerleşir bu mesele ve asla tam huzurlu bi ilişki yaşayamazsınız.
Ya da tek başınıza terapi alın, aşıp aşamayacağınızı zamanla görün ve ilişkiye devam edip etmeme konusunda öyle karar verin.

Valla teknik olarak aldatmaya girmez ama arada hala bir şeyler kalmış ve konuşmayı siz sürdürüyorken onun başka biriyle birlikte olması her ne kadar kabul edilebilse de sizi kendimin yerine koydum, bana da aldatılmışım gibi gelebilirdi.

Ki ben cidden bu şekilde aldatılıp o gecenin tüm detaylarına kadar biliyor olaraktan bir türlü gözümün önünden gitmedi. Aradan 1 sene geçti tekrar dener gibi olduk ama yok gitmedi, saygım falan da kalmamış. Valla bir şey olmadı hep seni düşündüm gibi şeyler iyice sıvıyor durumu bence. Birlikte olduğu kişi ile işler yolunda gitseydi geri döneceklerini de sanmıyorum.

Yani sizi rahatsız etmiyor olsaydı, ne var canım ayrıyken ben de birlikte oldum çok normal.. deseydiniz zaten bu soruyu sormaz, rahatsızlık hissetmezdiniz. Ama sorduğunuza göre o hep akla gelecek. Başka ilişkilere yelken açmak daha sağlıklı.

Bu arada görüştüğüm kişlerin öncesi beni hiç bir zaman rahatsız etmedi. Ancak nedense sevgiliyken veya tam ayrılamamışken yaşanan şeyler. Veya veya ayrılınıp böyle konuşma düzeyinde kalan durumlar, yani tam kopamamışlıklarda olan şeyler bence biraz rahatsız edici. Kadınlar evrimsel olarak bunu biraz daha kolay kabul edebiliyorlar ama nedense erkek için kolay aşılabilir ve kabul edilebilir bir durum değil.

Seninle neredeyse aynı ilişkiyi yaşadım. Ayrılık sebeplerimiz de çok benzerdi. biz ayrıyken o da başkalarıyla görüşmüştü (muhtemelen sevişmiştir de) ve ben bunu ayrıldıktan sonraki tekrar birleşme çabaları sırasında öğrendim. öğrendiğimde de yol verdim. sonrasında çok peşimden koştu, ne diller döktü ama araya başka bir erkek girdiyse o iş bitmiştir. güven bana. kadınların bu numaralarını yeme. senin yerine daha iyisini bulduğu an yine kıçına tekmeyi basacak.

bu arada olayın aldatma ile falan ilgili yok. ama senin acilen kesmen lazım muhabbeti.

Şu durumda bunu sorguluyorsanız birlikte olmayı denemeyin.

Çünkü mantık olarak tabii ki aldatmamış. Siz zaten hayatına devam etmesi için onu yüreklendirip desteklemişsiniz. Diğer ihtimallerin önünüz kesmişsiniz. Kadın da pek tabii bir yerde yıldı ve hayatına devam etmeyi denedi. İlk denemesinde de sizinle olmak istediğini belki travmatik şekilde tekrar fark etti. Şu an istesem de senden vazgeçemiyorum kısmında.

Ancak bu durumda kendinizi aldatılmış hissediyorsanız evet birlikte olmayı denemeyin. Belli ki yanlış olsa da hissinizden vazgeçemeyeceksiniz.

6 ay önce ayrılmışsınız işte daha ne kadar ayrılacaksınız ki? Mesela ayrıldıktan sonra görüşmeye devam eden her çift tam ayrılmamış mı sayılıyor?

Bakın bir çift ayrıldığı zaman artık geri dönmeyi beklemez. Beklememeli de zaten. Ayrıca siz de geri dönmeyeceğiniz sinyallerini vermişsiniz belli ki. Bu olduğunda insan yara alır, ayrılık acı bir şeydir. Ayrılan insanlar kendi akıl ve ruh sağlığını korumak için şeyler yaparlar. Kah saçını keser stilini değiştirir, kah konsere gider, kah biriyle tanışır. Bundan daha doğal bir şey yok. Bazen yas dönemini atlattıktan sonra kendinize gülersiniz elin adamı için girdiğim triplere bak diye. Olur bunlar. Bunu kabullenemeyecekseniz keşke en başta ayrılmamak için diretseymişsiniz. 6 Ay önce "ayrılmak" olarak tarif ettiğiniz şey sadakat sözünün geri dönme sözü olmadan bozulmasıydı, olan şey bu.

Mesela bence şu nokta önemli, eğer bu kişi girdiği ilişkiden mutlu olsaydı ve iyi biriyle tanıştım diye size söyleseydi ona tepki gösterip "beni aldattın, bu aldatmaktır, biz tam ayrılmadık daha, ne oluyor?" diyebilecek hakkı kendinizde görecek miydiniz?

Sizin hissettiklerinizi hor görmüyorum, yanlış anlamayın. Yaşadığınız şey kırıcı, insanı yaralayan bir şey. Ancak bu yola girmeyi siz belki tek taraflı belki karşılıklı olarak tercih ettiniz ve bu gerçekleşti. Şimdi durup nasıl sizden sonra bir başka insanla bir şeyler kurmayı denediğini anlamlandırmaya çalışırken kendinizi köşede kalmış hissediyor olabilirsiniz, bu da normal ve insani bir his. Yanlışlık ise bunu "aldatma" olarak adlandırıp "karşı tarafa bunu hissettirmeye hakkım var mı yok mu" diye sorguladığınız noktada başlıyor. Konuyu yanlış bir yerden çözümlemeye çalışıyorsunuz. Travmatik bir durum yaşamışsınız, ancak hayatın gerçeği bu. Ayrıldığımız insanlar hayatına devam etmeye çalışıyor. Bunun için onları suçlayamayız.

Eğer meseleyi içinizde halletmek istiyorsanız bence sorgulamanızı "biz neden ayrıldık", "neden tekrar birlikte olmak istiyoruz." ve "ayrılmamıza neden olan sorunlar çözüldü mü, çözülmediyse bunları kabullendik mi, tekrar bu yüzden ayrılık gündeme gelebilir mi", "şu anda tekrar birlikte olmak istememin, onun bensiz bir hayat kurabilme ihtimalinin beni rahatsız etmesiyle nasıl bir ilişkisi var" yönünde yapmalısınız.

bu aldatma değil. bu bayanla evlensen ve yıllar geçse güler geçersin bence bu duruma tabi obsesif biriysen takarsın.

eğer belli sebeplerde uyuşmuyorsan zorlamanın anlamı yok ileride tekrar sorun olur.

Yaptığı aldatmaya girmez.
Aldatmada karşındakini aldatman, kandırman, saklaman gerekiyor. Halbuki anlattığınız kadarıyla karşınızdaki dürüst bir insan.

Hayata istediğiniz tarafından bakabilirsiniz;
- Yeryüzünde ben olmama rağmen başka biriyle birlikte oldu gibi bir bakış açısıyla kendinizi ve onu üzebilirsiniz.
- Başkasıyla zaman geçirdiğinde bile aklında ben varmışım gibi bir bakış açısıyla kendinizi ve ilişkinizi yüceltebilirsiniz.

Nereden bakacağınızı kolayca kontrol edemezsiniz ama bunun anahtarı sizden başka birisinde değil.

Fakat eski bir ilişkiyi yeniden deneyip de başarılı olanların sayısı çok az. Daha önce ayrılmaya sebep olan şey neyse yine karşınıza çıkması çok muhtemel.

Kolay gelsin,

düşme bu tuzağa. gerçekten aranızda bir problem olmasa, birbirinizi deli gibi sevseniz zaten evlilik aşamasında ayrılmazdınız. aynı şekilde başkalarıyla beraber olmazdınız. başkasıyla beraber olan da sana karşı sorumluluk hissetmez. bence kes diyalogu, yoluna bak

Hala en düşük turk net gibi gördüm ben, memnun da olduğum için devam ettiriyorum.

ttnet altyapısı üzerinden hizmet alıyorsanız ve hattınızda bir sorun yoksa en ucuzunu seçin. bir fark olmayacaktır.

169dan devam

ben speednet e geçeceğim. sadece belge imzalayıp göndermekle oluyordu. iptal olmadan onlardan oraya geçiyor. 134 tl daha iyi gibi.

mevcut altyapında daha ucuz veya az daha pahalı alternatif taahhütlü paket sunan bi iss varsa düşünebilirsin onun dışında x servis sağlayıcısı bugün daha ucuz diye geçeceksin ee o da taahhütsüzse yarın türknetten daha pahalı olmayacağının garantisi var mı? yok.

taahhüt ülkemizde hep kötü algılanıyor, hep müşteri zararına gibi görülüyor ama iki taraflı bi anlaşma bu. ben taahhütlü millenicom aldım 130mbps download 10mbps upload alıyorum ttnet gpon altyapıdayım, eğer taşınırsam ve taşındığım yerde yine gpon altyapı olursa zaten aboneliği de taşırım... altyapı yoksa da hizmet veremedikleri için cayma bedeli ödemeden abonelik iptali yapılıyor. mevcut altyapıda iss değiştirmenin bana bi kazancı yok, aynı altyapıda alacağım hizmet aynı zaten... taahhüt zamdan koruyor beni.

dikkat edersen uzun zamandır taahhütlü paketler aynı hızda taahhütsüzlerden daha pahalı artık. iss yararına ve kullanıcı zararına olsa böyle mi olurdu? enflasyonun uçuk seviyede olduğu bi ülkede fiyat garantisi güzel bi avantaj. ilk bağlattığımda 27 ay taahhüt verdim sonra 24 ay daha uzattım. şuan taahhütsüz 100mbps paketlerden ucuza geliyor ve ilk 5 ay ciddi indirimliydi 50 küsür lira ödemiştim yanlış hatırlamıyorsam. ilk tekliflerini birkaç kez reddettim ilk taahhüt sürem bitmeye yaklaşınca, daha iyi teklif sundular onu kabul ettim.

tldr:başka bir issde biraz daha ucuz taahhütsüz pakete geçmeyi düşünüyorsan değmez.

İnternet kutusu diye bir firma var, onların fiyatı daha ucuz 80TL idi 100TL oldu galiba. Memnun kalan da var, şikayet eden de tabii ki Turk.net için de aynı şey geçerli.

turistler tabii ki. özellikle uzungöl merkezli.

sığınmacılar bunları nasıl yapsın adamlar üç kuruşa hastalıkta rezil bir hayatla anca mevsimlik fındık toplamaya giderler oraya.

Üçü de

üçü de evet. karadenizde yaşayan ciddi sayıda arap var, trabzona gittiğimde oradaki arkadaşlarım da anlatmıştı. kuveytliler falan apartman apartman ev alıp akrabalarıyla beraber takılıyorlar.

konut satisi yapiliyor bizim bile bilmedigimiz yerlerine binalar dikiliyor ve satiliyor hali hazirda. gerisi turist