Çocukluğumda her halta ağlardım ben. Hani şu her sınıfın sürekli ağlayan en az bir kızı olur ya, ondan işte. Ortaokulda ağlama krizleri geçti ama çok hassas bir insandım. Düşüne düşüne uyuyamamaların tavan yaptığı dönemse üniversitenin ilk yıllarında çok önerilen Daniel Goleman'ın duygusal zeka kitabı ile tavan yaptı. Adımlarıma dikkat etmekten, onu bunu düşünmekten rahatsızdım, muzdariptim. Sonra değiştim, komple değiştim ama bunu isteyerek yapmadım. "Ben artık düşünmek istemiyorum" deyip bırakmadım. İki şeyle oldu bu. İlki çok sıkıldım, inanılmaz canım sıkıldı ve annelerimiz yalancıymış, sıkı can iyi değilmiş. Kendimin o halinden bildiğin sıtkım sıyrıldı. Negatif insanlarla beraber olmak istemez insan, hele kronik mutsuzsa. E kendinden de kaçamıyorsun, kendini sürekli yanında taşıyorsun, hem de kendinle beraber olmak istemiyorsun. Hani bir kronik mutsuzu sürekli dinlersin de için şişer ya, kendi kendimin içini şişirdim, fenalık geldi. Sıkıldım kendimden bildiğin, aynada kendime bakıp öfleyip pöflemeye, "Ay bana bir şeyler oluyor, çıkıp iki hava alayım" demeye başladım. Şöyle düşün, sanki içinde iki değişik insan var gibi ama şizofreni gibi değil, aslında çatışan iki güç var ve onları beden sahibi gibi düşün. Burada can sıkıntısı dışında bir şey daha yardımcı oldu; yorgunluk. Karamsar olmak çok yoruyor be. Kim uğraşacak onunla, zaten üşenirim ben. Düşüngeç, bunalımlı, mutsuz olan güç tam da bu yorgunluk nedeniyle oldukça halsizdi. Diğeri daha enerjikti. Enerjik olan diğerini İrlandalı turist gibi dövdü. O da esnaf gibi tırım tırım bir tarafa gidip kayboldu. Hayatımın girdiğim ilk depresyonunu "Bu ne ya, canım sıkıldı benim" diyerek atlatmış oldum.
Herkesin reçetesi farklıdır elbet. "Ama artık hayatımın merkezinde ben olmasını istiyorum." demişsin yukarıda, bu benim reçetem değil. Benim için doğru cümle "Hayatımın merkezi falan olmasın istiyorum". Belki bir derece çok merkezli olmasını istemek olabilir. Beni ne yapayım ayol, dışarıda bir milyon tane ilginç insan var, o insanların hepsi bir dünya. Bir milyon ilginç konu var, öğrenilecek çok şey var. Kendimle kim uğraşsın, ne yapayım kendimi; zaman kaybı.
Belki de mutluluğun herkes için farklı bir motivasyon kaynağı vardır da, o motivasyonu henüz keşfedememişsin. Benim için birkaç şey birden oldu o kaynak. Öğrenmek bunlardan biri oldu örneğin. Milyon tane öğrenilecek şey varken, uğraşasım yok onunla bununla.
Bu da "Aman, dünya-minare ilişkisi işte" denecek bir durum değil benim için. İnsanlar arada üzülür, üzülmek sağlıklıdır da. İnsanların hayatlarında kötü şeyler olur ve bunun için üzülmemeleri gariptir. Demek istediğim ortada aç-açık olma durumu yokken vadesi çoktan dolmuş, artık üzülmeye değmez olaylar için kendilerini üzmeleri.
0