[]

Hayatı daha az ciddiye almak/almamak ?

Merhaba,

Aslında "gönül işleri" sekmesinde açacaktım ama aslında daha genel bir şey olduğunuda düşünüyorum..

Nasıl "takmıyorsunuz" ?

Kendimi tanıyorum..Oldukça çok düşünen, sürekli her şeyin derinine girmeye çalışan..Basit bir olayı bile kompleks düşünmeye alışmış ve kesinlikle pesimist bir insanım. Bu kendi analizim de değil, çevremdekiler böyle bilirlermiş. Bir olumsuz olay oldumu bunun tüm etmenleriyle yaşarım hissederim kendime çekerim..
Bir olay olacaksa aklıma hep ilk en kötü durum gelir.

Buluttan nem katma olayım yoktur. Bu şekilde değil. Ancak, o kadar düşünürüm ki, hayatı/hayattaki olayları en son başım ağrır her gün..

Evet bu benim..Bu özelliklerimin alkol vb. ile bağlantısını yine sizlere başka bir soruda danışacağım.

Şimdi ben kıskanıyorum öyle rahat olan insanları...Bazı insanlar görüyorum çok akıllı, benden daha zeki ama adam düşünmüyor ve kafası rahat.. Akışına bırakmış..Hayatı geldiği gibi kabul edebiliyor.

Ya da "takmıyor" ya da 2 gün sonra boşvermiş oluyor.. Ben de akışına bırakma yok..Sürekli 3-5 adımı olası senaryolarla kafamda kurup ona göre yaşıyorum. Bana artıları çok oldu ancak sürekli bir stres altında hissediyorum ve biyolojik etkileri de ortaya çıkmaya başladı..

İlişkimde de böyle..Orda sürekli kötü şeylere endeksli hareket edip, egomu ortadan çekmiş vaziyetteyim. Belki de bu pesimistlik, ben de korkaklıkta yarattı..

Ben "olamadım" sanırım. Beceremiyorum yaşamayı sanki. Böyle yaşamak zor. Bu çağda belki hiç birimiz mutlu olamıyoruz, olmamalıyız belki bilmiyorum ama ben mutlu olmaktan korkar oldum. Mutlu olduğum an da bile kendime eziyet eder oldum.

Değişmeliyim değil mi ? Peki değişebilir miyim ? Daha az takmak istiyorum hayatı ama akışına bırakmaktan aslında korkuyorum..Ama artık hayatımın merkezinde ben olmasını istiyorum. Kendimi, mutluluğumu, yaşadığımı hissetmek istiyorum.

Bunları okuyunca bana neler derdiniz..Ne tavsiye verirdiniz?

Biraz içimi dökmek gibi oldu..Uzun oldu. Kusura bakmayın..Okuyan ve cevaplayan herkese teşekkür ederim.

 
takmıyor değilim, aksine çok fazla düşünüp kendini yiyen, "zayıf" insanlardan biriyim ama hayatımın önemsiz olduğunu biliyorum. tinercinin teki tarafından bıçaklanıp öldürülebileceğim ya da kafama düşen taşla felç olabileceğim skimsonik bir dünyada kendi yarattığım değer dışında hiçbir önemim yok. bu yüzden, üzülsem de, kim gelmiş kim gitmiş çok şeyapmıyorum. "her şey olabilir, oluyor" diye düşünmek, buna alışmak kafa olarak rahatlatıyor biraz insanı.


  • der meister  (28.08.15 22:21:38) 
boyle kafamizin icinde konusup senaryo kuran surekli konusan bir ben var ya onu yok etmek isterdim sonsuza kadar


  • lithu  (28.08.15 22:24:07) 
40 mg paxil geceleri bir tane,
sabah akşam bir tane muscoflex
sabah akşam bir tane maximus
sabahları aç karnına bir tane pantactive.
  • darksdantes  (28.08.15 22:57:23 ~ 23:12:33) 
tam olarak @üğpoıu - nası bi nick bu allaam- +1

zaten ne kadarlık ömrümüz var, onu da derde dert katarak harcamanın manası var mı?
hiçbir şeyi didiklemem, çeşitli kötü olasılıkları aklıma getirmeye çalışmam. yormam kendimi.
müşteriyle mi kavga ettim? çıkar bi hava alırım beş dakika, birilerine anlatırım kafam dağılır unuturum.
sevgilimden mi ayrıldım? ah ne güzel günlerimiz vardı, ne harika adamdı diye kalbimde bütütmektense neden ayrıldığımızı, neden olmayacağını kendime hatırlatır, atlatana kadar canım anlık olarak ne istiyorsa onu yaparım. ne mutlu ediyorsa ona vururum kendimi.
ya da biriyle tartıştım mi? sinirim geçince oturur, düşünürüm benim için kıymetli biriyse vakit kaybetmeden gönlünü alırım. değilse de hayatımdan böylelikle çıkarmış, bir yükten kurtulmuş olurum.
bu böyle gider..
hiçbir şeyin fazla üstünde durmamakta, kafayı dağıtmakta çözüm.
  • somethinginthewayshemoves  (28.08.15 23:14:58) 
Çocukluğumda her halta ağlardım ben. Hani şu her sınıfın sürekli ağlayan en az bir kızı olur ya, ondan işte. Ortaokulda ağlama krizleri geçti ama çok hassas bir insandım. Düşüne düşüne uyuyamamaların tavan yaptığı dönemse üniversitenin ilk yıllarında çok önerilen Daniel Goleman'ın duygusal zeka kitabı ile tavan yaptı. Adımlarıma dikkat etmekten, onu bunu düşünmekten rahatsızdım, muzdariptim. Sonra değiştim, komple değiştim ama bunu isteyerek yapmadım. "Ben artık düşünmek istemiyorum" deyip bırakmadım. İki şeyle oldu bu. İlki çok sıkıldım, inanılmaz canım sıkıldı ve annelerimiz yalancıymış, sıkı can iyi değilmiş. Kendimin o halinden bildiğin sıtkım sıyrıldı. Negatif insanlarla beraber olmak istemez insan, hele kronik mutsuzsa. E kendinden de kaçamıyorsun, kendini sürekli yanında taşıyorsun, hem de kendinle beraber olmak istemiyorsun. Hani bir kronik mutsuzu sürekli dinlersin de için şişer ya, kendi kendimin içini şişirdim, fenalık geldi. Sıkıldım kendimden bildiğin, aynada kendime bakıp öfleyip pöflemeye, "Ay bana bir şeyler oluyor, çıkıp iki hava alayım" demeye başladım. Şöyle düşün, sanki içinde iki değişik insan var gibi ama şizofreni gibi değil, aslında çatışan iki güç var ve onları beden sahibi gibi düşün. Burada can sıkıntısı dışında bir şey daha yardımcı oldu; yorgunluk. Karamsar olmak çok yoruyor be. Kim uğraşacak onunla, zaten üşenirim ben. Düşüngeç, bunalımlı, mutsuz olan güç tam da bu yorgunluk nedeniyle oldukça halsizdi. Diğeri daha enerjikti. Enerjik olan diğerini İrlandalı turist gibi dövdü. O da esnaf gibi tırım tırım bir tarafa gidip kayboldu. Hayatımın girdiğim ilk depresyonunu "Bu ne ya, canım sıkıldı benim" diyerek atlatmış oldum.

Herkesin reçetesi farklıdır elbet. "Ama artık hayatımın merkezinde ben olmasını istiyorum." demişsin yukarıda, bu benim reçetem değil. Benim için doğru cümle "Hayatımın merkezi falan olmasın istiyorum". Belki bir derece çok merkezli olmasını istemek olabilir. Beni ne yapayım ayol, dışarıda bir milyon tane ilginç insan var, o insanların hepsi bir dünya. Bir milyon ilginç konu var, öğrenilecek çok şey var. Kendimle kim uğraşsın, ne yapayım kendimi; zaman kaybı.

Belki de mutluluğun herkes için farklı bir motivasyon kaynağı vardır da, o motivasyonu henüz keşfedememişsin. Benim için birkaç şey birden oldu o kaynak. Öğrenmek bunlardan biri oldu örneğin. Milyon tane öğrenilecek şey varken, uğraşasım yok onunla bununla.

Bu da "Aman, dünya-minare ilişkisi işte" denecek bir durum değil benim için. İnsanlar arada üzülür, üzülmek sağlıklıdır da. İnsanların hayatlarında kötü şeyler olur ve bunun için üzülmemeleri gariptir. Demek istediğim ortada aç-açık olma durumu yokken vadesi çoktan dolmuş, artık üzülmeye değmez olaylar için kendilerini üzmeleri.
  • aychovsky  (29.08.15 00:35:29) 
Yalnızsin sen galiba öyle sezdim, yalnız misin ?


  • iticisin  (29.08.15 06:35:34) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.