içinde yaşanılan,üyesi olunan toplumun belirlediği değer yargılarına göre iyi ve kötü insan olma durumu ortaya çıkar bence. yani toplumun genel geçer kabul edilmiş yargılarına uyumlu hareket ediyor ise iyi etmiyor ise kötüdür. örnek vermek gerekirse bir adada tek yaşadığını düşün,hiç bir insan ile iletişim olmadığını hatta başka insanların varlığından haberdar olmadığını düşün. Atıyorum her gün yemek yiyorsun ve bu senin için bir ihtiyaç, gayet sıradan bir olay. şimdi seni o elindeki yemekle şehrin ortasına(tipin falan ortalama bir insan seviyesinde, senle iletişime geçmeyen daha önce adada yaşadığını anlamayacak muhtemelen) bırakıyorlar ve yanında da yemeğe ihtiyacı olan, elindekine gözünü dikmiş biri olsun. Elindeki yemek o gün için biraz fazla olsun. sen daha önce bir insanla karşılaşmadığın ve yapman gereken bir şey olup olmadığını bilmediğin için normal yeme işlemine devam edeceksin. ama dışarıdan, yanından geçen kişiler tarafından o aç insanla yemeğini paylaşmadığın hatta gözünün önünde yediğin için kötü, düşüncesiz bir insan olarak nitelendirileceksin. oysa ki ortada bir bilmeme durumu var. yani bilmiyorsun, bilmediğin için de yapmıyorsun. bu da toplum(içinde yaşanılan) yargılarına ters olduğundan aynı toplum insanları tarafından kötü insan olarak adlandırılmana sebep oluyor. hatta vicdan dediğimiz olay da yine toplumun değer yargılarının bilinç altına yerleşip bunları görev edinmemizin sonucudur. uymadığımızda/yapmadığımızda rahatsızlık hissederiz. yani en azından benim düşüncem böyle doğrudur yanlıştır bilemem. ha bir de bir insanın iyi olabilmesi için toplum beklentilerini karşılaması gerekir diye sonlandırayım.
0