"Dimetiltriptamin veya kısa adıyla DMT, beyin dolaylarındaki pineal bez tarafından uyku sırasında salgılanan bir çeşit halüsinojendir. Salgılanması rüyaların görüldüğü evreye denk gelir ve etkilerinin arasında zaman algısında değişim vardır."
vücut bu boku her gece salgılıyor diyor viki. çok özel bir şey değil. zaten beyin öleceğini anlayacak bir mekanizma değil. beyne (böylesi spesifik ve tasarlanmış olduğu aşikar) bir amaç vermek anlamsız. en azından evrimsel açıklamaya aykırı (hayatın evrimsel açıklamasına).
bir canlı, sadece öleceği an yaşayacağı bir deneyim için neden ayrı bir prosedür geliştirsin ki? evrim bunu açıklayamaz. ve bu epey bir şeyi sekteye uğratır. ilahi ya da en azından insan üstü bir gücün varlığına işarettir böyle bir "önsezi". arkasından gelişen böyle bir "süreç".
"beynini kontrol altına alabiliyorsan yapabileceklerinin sınırı yok zaten. dediklerini yapabilen insan sayısı çok azdır."
beyni kontrol altına alamayız çünkü kontrolün hepsi onda. ruh beden ayrımı yapmaya meyilli bir yorum bu. bedenin dışında bir şey yok. derinin altında sinir, dolaşım vb sistemler bölünmez bir bütündür. ruh ise başarısız bir hipotezdir mevcutta.
"Zaman bazen yavaşlıyor, bazen hızlanıyor bazı insanlar için. Bende sadece bir kere oldu yavaşlama. Bu da beyinle alakalı."
stres altında yaşanan bir durumdur çoğunlukla.
"beynimiz var tabi de potansiyeline ulaşabilmek için tetiklemek gerekiyor."
tartışmalı. zaten yaratıcılıkta belli bir kalıbı aşmış insanlar sanat sepetle uğraşıyor ve bu insanların zihinlerindeki temsilleri sanat olarak üretebilmeleri için sahip oldukları disiplin vb başka özellikleri var. potansiyele erişmek, algıyı karman çorman etmekse, bunun neye faydası olduğu tartışmalı. renkleri seslere, sesleri kelimelere dökmek gibi yeteneği yoksa kişinin, deneyimi kişisel kalmaya mahkum.
0