Soruna tam olarak cevap veremeyecek olsam da çok da ayrı bir telden çalmayacağım. Öncelikle cinsel birleşmeden zevk almak ve zevk için cinsel birliktelik kurmak başka şeyler. İnsan dışındaki canlılarda çiftleşmenin hazzını yaşıyorlar. Çiftleşirken inleyen kaplumbağaların videolarını bulabilirsin.
Evrimin doğal seçilim gibi bir çok mekanizması vardır. Bunlardan biri de seksüel seçilim. Bu konuyla ilgili en popüler örnekse tavus kuşları.
Uygun olanın hayatta kaldığı bir süreçte dikkat çekici, saklanmayı zorlaştırıcı rengarenk kuyrukları ve uçmayı, kaçmayı zorlaştıran kuyruk uzunluklarıyla kolayca av olabilen bu hayvanlar nasıl oluyor da var olmaya devam edebiliyorlar? Cevap dişi tavuskuşlarının erkeklerdeki bu "dezavantaja" ilgi duyması tabiri caizse aradaki cinsel çekim. Erkek tavuşkuşunun kuyruğuyla dişisine "av olmam bu kadar kolay olduğu halde çiftleşecek kadar olgunlaştım ve bu canlı renkleri veren proteinleri üretecek kadar sağlıklıyım" mesajı vermesi bu dezavantajın bir avantaj olduğunu gösteriyor. Bir nevi güçlü olanın ya da hızlı olanın değil seksi olanın genlerini aktarabilmesi durumu yaşanıyor.
İnsanın yaşantısı ise çok daha karmaşık. Bizim yaşantımız biyolojik temellerin üzerine kurulmuş kültürel bir program. Diğer canlıların gerektiği kadar gerçekleştirdiği eylemlerde aşırıya kaçan bir tabiatımız var. Yani üremek değil zevk için seks yapmakla doymak için değil zevk için yemek yemek aynı şey. Bunların nedeni şudur diyerek seni rahatlatmayı çok isterdim ama cevabı ben de bilmiyorum. Benim görüşüme göre insanın arsız ve haddini aşan bir yaratık olmasıyla ilgili.
İnsan hayatına dair neden sonuç ilişkilerini açıklamak için kültürel cevaplara ihtiyaç duyuyoruz. Bu da bizi toplumsal bir yaratık olduğumuz gerçeğine getiriyor.
Yaşantısını topluluk halinde devam ettiren bir canlı türüyüz. Bu kadar şeyi iş bölümü yapmaya aklımız erdiği için gerçekleştirebiliyoruz. Tek başımıza o kadar da işlevsel değiliz. Öfke çok daha ilkel bir itki. Yeryüzünde insanın öncülü yaratıklar görülmeye başlamadan önce öfke hisseden yaratıklar vardı. Ancak acıma, merhamet, sevgi, fedakarlık daha gelişmiş zihinlerin ortaya çıkardıkları olgular. Topluluğun devamlılığını sağlayan olgular.
Bu olgular bizi bir arada tuttukları için hayattayız. Bir arada olduğumuz için grubun devamlılığını sağlayan düzenler oluşturuyoruz. Düzenin ayakta tutulması lazım. Bu ekonomik bir olay. Para ekonomisinden bahsetmiyorum, soyut ve somut kaynakların yönetiminden bahsediyorum. yiyecek, su gibi kaynaklar gibi grubun liderinin de ekonomiye bir etkisi var sosyal kuvvet de bir kaynak. Cinsel haz da öyle. İnsanların yaşayış yöntemlerinde-ki bu kültür oluyor- seks gibi bir haz kaynağının üzerine bir yapı inşa edilmiş. Bu yapı sayesinde yorgun bir savaşçı bütün gün cephede savaştıktan sonra bir kadının kollarında bir nebze avuntu bularak ertesi gün yeniden savaşma motivasyonunu yitirmiyor. Bence bu tam olarak hazzın ekonomisidir.
Seksi sadece üremek için yapmayan bir tür de Bonobolar. Ama onlarda bu ekonomik yapının daha farklı kurulduğunu görüyoruz. Tam kavga esnasında sekse başlayıp işi tatlıya bağlamak gibi eylemleri var. Sevişmeleri kısa sürüyor, gün içinde bir çok birleşme yaşayabiliyorlar. Bizdeki sarılmak, tokalaşmak yerine iki sokup çıkarıyorlar mesela. Orda da seks üreme amacından sapmış ama bizdekinden daha farklı misyonlar üstlenmiş.
Toparlamaya çalışacağım. Evrim sürecinde kültür yaratabilme yeteneğini ve zeka geliştikçe biyolojik etmenler kadar kültürel ve soyut etmenler de söz sahibi oluyor.
Seksten zevk almak hep vardı zevkli diye seks yapmak kültürel süreçlerin ortaya çıkardığı bir tutum.
Acıma, merhamet, sevgi, paylaşma itkisi gibi hissiyatlar grubun devamlılığını sağlıyor. Tek başımıza çok işe yaramıyoruz.
Okşamaktan zevk alma meselesine gelirsek, tavuskuşunun dişisini renkli kuyruk nasıl azdırıyorsa insanın da bir şeyleri çekici bulmaya bir şeylerden zevk almaya yönlendiren bir itkisi var ve bu neden sonuç ilişkilerinde biyolojik olanlar kadar soyut ve kültürel olguların da etkisi var.
Fazla yazdım sanırım, dönüp baştan okumayacağım. Bir hatam olduysa affola.
0