aklıma ilk olarak şu an içerisinde bulunduğum oda ve ev geldi. sonra karakterim, sonra istanbul... hayır. hiçbirine, hiçbir şekilde ait hissedemiyorum. ev arkadaşlarım gerçekten çok iyi çocuklar, yani internetten bir ilanla böyle insanlarla aynı eve çıkabilmiş olmam büyük şans ama ben yaşam alanımı başkalarıyla paylaşamıyorum. artık rahatıma mı fazla düşkünüm, yoksa ruh hastası mıyım bilmiyorum ama yakınımda kimse olmasın istiyorum.
3 yıldır istanbul'dayım, hala en büyük keyfim eminönü-kadıköy vapurunda gazete okumak. haseki'ye giderken tramvayda hala çocuk gibi dışarıyı izliyorum sürekli. istanbul'a ne kadar yabancı ve turist kaldığımı bunu yazarken fark ettim aslında. ben üst üste iki gün yaşamaya bile üşenen birisi olarak vapura bineceğim zaman heyecanlanıyorum. 3 yıldır. sen hesap et işte istanbul'a, kendime, yaşadığım yere ne kadar yabancı olduğumu.
arkadaşlarım kadıköy'de barlar sokağına, oraya buraya gider mesela. benim de gitmişliğim vardır. ama kendimi hep orada böyle nasıl desem, fazlalık değil ama, yabancıymış gibi hissederim. "burası onların yeri, ben misafir olarak geldim" gibi. ben 1 sene barlar sokağı'nda yaşadım halbuki. orayı en iyi bilmesi, en çok benimsemesi gereken benim. orada aylak aylak dolaşan veya bira içen binlerce kişiden biri olmuştum ben de ama hep "burası onların, ben sadece arkadaşlarım burda olduğu için buraya geldim öylesine, misafirim" kafasında oldum.
şimdi düşündüm de, son 4 yıldır kendimi rahat hissedebildiğim hiçbir ortam yok. ev, okul, aile yanı... girdiğim hiçbir ortamda, gittiğim hiçbir yerde iyi hissetmiyorum. sadece psikologla konuşurken, o da yargılamayacağını bildiğimden ve beni güya iyileştirmek için dinlediğinden dolayı.
ha bir de duyuru sayılabilir. duyuruda deli dana gibi çarşaf çarşaf yazmasam sanırım çoktan kafayı yemiştim. hakkımda her şeyi biliyorsunuz ama beni tanımıyorsunuz. win-win. çogzel. seviyorum sizi. rahat hissedeceğimi bilsem, çekinmesem hepinize çay söylerdim. DUYGULANDIM BE. KENDİME BİR RAKI SÖYLEYEYİM.
0