şu an devlet gezi olaylarını nasıl manipüle ettiyse, var olmayan şeyleri varmış gibi, var olanları da yokmuş gibi sunduysa, o zaman da durum bundan farklı değildi. dersim isyanı basit bir asayiş sorunu iken, çok büyük bir zulme ve katliama dönüştürüldü. olayla alakasız sivil halkın üzerine bombalar yağdırıldı, kadınlara tecavüz edildi ve kız çocukları ailelerinden zorla alınıp, yatılı okullarda ve batıdaki ailelerin yanında "türkleştirildi".
osmanlıda "dersim eyaleti/vilayeti" diye geçen bölge şu anki tunceli, bingöl, erzincan ve elazığ'ı içine alan bir bölgedir. cumhuriyet döneminde de 1936 yılında bu şehirlerden oluşan bölgeye dersim denmiş ve "dördüncü genel valilik" birimi olarak adlandırılmıştır. bu birimin başına da "dersim valisi ve kumandanı" sıfatıyla o sırada 8. kolordu kumandanı olan abdullah alpdoğan getirilmiştir. ve ilk iş olarak da bölgedeki tüm aşiretlerin silahlarını, bıçaklarını vs toplar ve merkeze yazdığı raporda "tam bir başarıya ulaşıldığını" beyan eder. dersim olayları, yukarıda da denildiği gibi aslında basit bir asayiş sorunudur ki alpdopan'ın ankaraya gönderdiği raporlarda yazılanlara göre ve kendi ifadesi ile olayları çıkaranlar "bir kaç kişidir". ancak bu "bir kaç kişi" daha sonradan ülkenin geri kalanına sanki tüm doğu bölgesi isyan etmiş gibi gösterilecek ve yapılan zulüm meşruşlaştırılacaktır.
dersim olaylarının başlangıcı karakol basılması değil, o karakola giden tahta köprünün dersimliler tarafından yıkılmasıdır. o zamana kadar dersime sadece karakol ve kışla inşa eden, başlarına vali olarak basbayağı bir asker diken ve o valiye sonsuz yetkiler veren devletten sıtkı sıyrılan insanların yaptıkları bir şeydir. bunları "isyan göstergesi" olarak okumak durumu fazlasıyla zorlamak olacaktır zira zaten ortada isyan edecek kadar kalabalık bir insan güruhu yoktur. belli başlı aşiretlere mensup az sayıda insanın kendilerince devlete bir gözdağı verme girişimi, olaylardan haberi dahi olmayan, isyanın i'si alakaları olmayan koca bir nüfusa zulüm olarak geri dönmüştür. devlet o isyan eden toplasan 100 kişi etmeyecek insanları etkisiz hale getirmek yerine, bunu bahane edip tüm bölgeyi "türkleştirme" işine girişmiş ve bunu yaparken de çok acımasız yollar izlemiştir.
alevilerin tüm bu yaşanılanları bilmesine rağmen atatürke veya chp'ye bağlı olmaları ise ayrı bir psikolojik tartışmanın konusudur. kendilerine bu kadar zulmeden bir devlet aygıtından korktukları, bir daha aynı şeyi yaşamamak için bir şekilde bir "survival" yöntemi geliştirdikleri söylenebilir. ama hiç farketmez, gezi olaylarında ölen çocukların tamamı alevidir, devlet aynı devlet olarak yerinde durmaktadır.
0