Dayım 10 yıl önce öldü, evli ve çocuklu değildi. Miras da bırakmamıştı. O yüzden malları kardeşler arasında dağıtılacaktı. Annem ve teyzem sorun olmadı ama, 5 tane de üvey kardeşi vardı. Üçte biri anneme, üçte biri teyzeme ve üçte biri o kardeşlere dağıtılacakmış. Anne-dayı-teyze üçlüsü 40 yıldır görüşmedikleri o kardeşlerden nefret ediyorlardı; büyükler bizimkilermış, küçükler onlarmış ve çocukken birbirlerine düşman yetişmişler. Dolayısıyla annem ve teyzem onlara mal gitmesini istemediler. O kardeşlerle 40 yıl sonra tekrar konuştular, 4 kardeş feragat etti hakkından "O benim kardeşim değil" diyerek. Ama son kardeş "Paraya ihtiyacım var benim" dedi ve feragat etmedi. Hatırlamadığım uzun bir süre boyunca müzakereler döndü ve tüm 5 kardeşin toplam payını mı, öyle bir şey aldı o kardeş. O kadar büyük olmasa da bayağı büyük bir şey aldığını hatırlıyorum. İşin sonlarında ben artık üniversite için başka şehirdeydim, çok da iyi takip edememiştim telefondan.
Kadını haksız gördüm ama annemi de haklı veya haksız göremedim. Sadece ben olsam sevmediğim, tanımadığım bir kardeşin mirasını almak istemem, hele ki bu kadar hasmım olmuşsa ama bir yandan da "Kimbilir, ne kadar ve niye paraya ihtiyacı vardı" diye düşünmeden de edemedim. "Umarım sağlık sorunları, ailevi dertler gibi bir şeylere gitmiştir para" diyebiliyorum en fazla. Annem sürekli "Onlar bize çok eziyet ettiler ve ettirdiler. Kendi evimizde yaşayamıyorduk" diyordu. Kardeşleri bilmem ama üvey annenin kalıcı izleri ve büyük bir ezilmişlik annemin kişiliğinden çok rahat okunuyor. Ama bunun ne kadarı ezilmişlik ve ne kadarı nefret/kin, onu ayıklayamıyorum.
0