Şöyle bir benzerliği şimdi uydurdum.
Bir futbol takımına tutku ile sadık oluyor insan. Futbolun sana verdikleri nedir, maç, rahatlama, birçok insanla aynı şeyi aynı anda hissetme gibi şeyler. Dolayısıyla sana verilen şeye tutku ile yaklaşınca seviliyor olabilir ama yetmez. Her sene oyuncu kadrosu değişiyor, her sene tezahüratın içeriği biraz biraz değişiyor (sonuçta 20 yıl önceki seyirci ile bugünkü aynı değil) dolayısıyla buradaki tutku da sürekli bir devinim getiriyor. Yine yetmedi, diyelim oyuncu kadrosu aynı. Maçların sırası da aynı. Ama yine de maçın skoru değişebilir. Bir yandan da umut ve bilinmezlik söz konusu.
Dolayısıyla "Gerçek acıdır, biber de acıdır, gerçek biberdir"den yola çıkarak şunu diyeyim: İlişkide de karşı tarafın sunduklarına karşı bir tutku duymak gerekebilir ve bu tutku da sürekli değişen bir şeylere karşı duyulmalı; bu şey de umut ve bilinmezlik içermeli. Bir de aynı anda 1000 kişinin sevdiği bir şey de olabilir.
Ama bunu inceleyenler vardı, görmüştüm uzunca bir zaman önce. Daha doğrusu iki tutku arasında nelerin salgılanıp nelerin salgılanmadığı gibi bir çalışma vardı. Sosyolojik değil de daha çok nörolojik bir çalışma hatırlıyorum. SOnuçta da aynı yerler tetikleniyordu çoğunlukla, bir iki fark vardı.
0