arkadaşlar cehalet mutluluktur. herhangi bir eğitimi olmayan bir insan (duyurudaki haliyle: ortaokul mezunu bir adam), bu tarz durumlarda şikayet etmek istediğinde el yazısı ile başı kıçı belli olmayan bir dilekçe yazar. sonra da gider kurumdaki en alakasız insanlara vermeye çalışır. kör topal bir şekilde o dilekçe bir yerlere teslim edilir eninde sonunda.
işi gereği dilekçelerle uğraşan; ancak henüz tecrübesiz olan bir avukat ise o dilekçeyi kabul edecek doğru birimi merak eder, dilekçenin belirli bir şekil şartının olup olmadığını merak eder, dilekçeye bir şey ekleyip eklememesi merak eder. eder allah eder. dolayısıyla kafanızdaki ortaokul mezunu adam gibi "biladerbizimparaiadesivardıahadilekçe" diye milletin kafasını ütülemek istemez. neticede ülkedeki kurumların durumu belli, herkes dilekçe yazıp bir yerlere verebilir. ama o dilekçenin kağıt öğütücüsüne gitmeyip, ilgilisini bulmasını ve amacına ulaşmasını sağlamak esas dert.
bu birinci ihtimal. ikinci ihtimal şu:
her avukat cayır cayır dilekçe yazacak değil. dolayısıyla "her hukuk okuyan da avukat olamıyor" tabii diyerekten kendimizi tatmine girmeden önce (sözüm duyuru sahibine değil) bu avukat arkadaşın alanı ne, ne yapar, ne eder diye düşünmek lazım. ben 3 sene icra işleri ile yakından ilgilendim, sayısız hacze çıktım. 1.5 senedir marka-patent işleriyle ilgileniyorum. şu an icra dairesine gittiğimde elim ayağıma dolaşıyor, katiplerden yardım istiyorum. dediğim gibi, bir avukatın "her davadan anlayan" bir tip olması şart değil. bazı avukat olur, milyar dolarlık şirketlere rekabet hukuku alanında danışmanlık veriyordur; ama bir şekilde icra hukukuna ilişkin bir soru sorsanız kalakalır. haklı, zira yıllardır icra denilen şeyle uzaktan yakından ilgisi olmamış.
üçüncü ihtimal de şu: avukatlar, kendi meselelerini halletmekte bir miktar telaş yapabiliyorlar. niye bilmiyorum, bana da oluyor. bu durumlarda tanıdık avukatlardan filan yardım istenebiliyor ki objektif bir göz baksın, değerlendirsin durumu. böyle bir durum da söz konusu olabilir.
0