"Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer..
Nice revnaklı şehirler görünür dünyada
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan… "
İstanbul benim en büyük romantikliğim sanırım.
Her semtinin farklı bir güzelliği var.
Beyazıt'ta, Sultanahmet'te dolaşırken bir zamanlar orada yaşamış Romalıları düşünürüm hep. Hipodromda benden önce yürüyen milyonların ayak seslerini duymaya çalışırım. Sur içinin büyüsünü en çok oralarda yaşarım.
Suriçi'ndeki tramvayın ruhu var bence. Şiirdeki gibi. İstanbul'un şiirleri güzel, Laleli'den dünyaya giden tramvayları güzel.
İskeleleri, sahilleri güzel. Kabataş'ı güzel.
Galata'nın yokuşlarında yürürken insanlarla selamlaşmanın, sokak aralarında daha önce keşfedilmemişleri bulmanın keyfi bambaşka.
İstiklal çok güzel. İnsanları izlemek keyifli. Daha önce var olduğunu bile bilmediğin bir pasajdaki rastgele bir dükkanda beklemeyi hiç ummadığın bir güzellik bulabiliyorsun.
Sadece bu yaka değil, Anadolu da güzel. Gecenin bir vakti tanımadığın adamlarla hep bir ağızdan şarkı söyleyip onlarla içkini paylaşabildiğin için Kadıköy'ü güzel.
Sessiz sakin bir şekilde denizi izleyebildiğin Moda'sı güzel.
Üsküdar'dan karşıyı izlemesi güzel.
Metrobüste bile, yazın köprüden geçmesi güzel.
İstanbul bir insan gibi.
Sokaklar damarları, binalar kemikleri. Sen güzel bulursan güzel.
0