az önce sözlüğe entry olarak da girip anlattım olayı (bkz: #30507551). kolaylık olsun diye buraya da kopyalıyorum. böyle bir durumda siz olsanız ne yapardınız?önce söyleyeyim, ben bu mekanın en eski müşterilerindendim. ta ilk kurulduğunda, mekana format ararlarken, masalar arasında keman, cümbüş ve
az önce sözlüğe entry olarak da girip anlattım olayı (bkz:
#30507551). kolaylık olsun diye buraya da kopyalıyorum. böyle bir durumda siz olsanız ne yapardınız?
önce söyleyeyim, ben bu mekanın en eski müşterilerindendim. ta ilk kurulduğunda, mekana format ararlarken, masalar arasında keman, cümbüş ve kanunla gezip istek parça sorulurken de giderdim. elli defa format değiştirdi, hepsinde eş dostla düzenli olarak gittik. hatta zamanında sahibi faruk abi'den okuldan buraya arkadaşlarını getir senin içtiğin bizden olsun teklifi alıp reddetmişliğim de var. bahsettiğim 6 sene önce tutunmaya adını duyurmaya çalıştığı zamanlardan, şimdi böyle şeylere ihtiyacı yok tabi.
iki hafta evvel, galatasaray - manchester maçını sürekli (haftada bir falan) gittiğimiz bi arkadaş bi de bikaç ayda bir kadıköy'e yolu düşen bi misafirimle beraber burada izlemeye karar verdik. maça 20 dakika kala gittik, mekan tıklım tıklım, avlu tarafının garsonu hakan sağ olsun yine de bize televizyona tam karşıdan bakan bi masa ayarladı, birer bira getirdi. maç olduğu için normal kapasitesinin bikaç katıyla çalışmaları gerekiyodu, onun için dışarıdan eleman da bulmuşlar birkaç tane, ilk defa gördüğümüz 4-5 kişi de koşturuyor içeride.
neyse maç başladı, içerisi çok kalabalık, bizim biralar bitti, yenisini istedik, yanımızdan geçen garsonlara 4'er 5'er defa söyledik. ancak ta ikinci yarının sonlarına doğru bize birer bira daha getirdiler. mekan kalabalık yetişemiyor adamlar, anlaşılır bir şey. maç bitti, mekan bayağı bir boşaldı, biz de kalabalık dağılınca rahatla oturur bira içer muhabbet ederiz diye düşündük.
ama öyle olmadı. dediğim normalde orada çalışmayan maç için takviyeye gelmiş bir adam masaya adisyonla geldi, gençler maç sonu temizliği yapacaz hesapları kapatıyoruz diye masaya bi adisyon bıraktı, ice tea'ler, paçangalar falan upuzun bişey. o da olur, insanlık halidir, hatadır yapılır.
aldım ben adisyonu kasaya gittim, dedim bu bizim değil. kasada sürekli carlayan, maç boyunca televizyonun sesini bastırarak kulak tırmalayan, orada iki aydır falan çalışan itici hatun var. ne vardı sizin diye carladı, dedim biz 6 bira içtik. kaç kişisiniz diye carladı, 3 kişiyiz dedim. tamam 60 lira o zaman diye tekrar carladı.dedim biz 60 liralık bişey içmedik, içecektik aslında ama getiren olmadı. yine carlayarak bana açıkladı sağ olsun, o gece kesin talimat varmış maçı izleyen herkes en az 20 lira ödeyecekmiş ne içerse içsin.
- bize mekana girerken böyle bişey söylenmedi.
- kimseye söylenmedi zaten.
- e o zaman benden bu parayı isteyemezsin ödemem.
- aman tamam ödeme git ben cebimden veririm.
- bu ne biçim tavır, öyle saçmalık mı olur? faruk abi nerede onunla bi konuşayım.
- tamam ben ödeyecem dedim ne uzatıyosun. içtiğinizi ödeyip çıkar mısınız lütfen?
- ya hayır cebinden vereceksen olmaz öyle şey.
- xxx bey arkadaşlarla ilgilenir misiniz?
şimdi o son cümleyi söylerken atarlı ablayı sakinleştirip insan gibi konuşmasını sağlamaya çalışırken elimi omuzuna koymuştum. arkamdan daha önce hiç görmediğim xxx bey bağırarak geldi "o elini çek bakayım oradan, çek!". dedim ki "benimle siz diye konuşun". durumu anlattım, bu sefer gerçekten bey oldu xxx bey, bana hak verdi. "faruk abi buralardaydı koşturuyordu, bi gelsin onunla konuşayım" dedim, ama faruk abi değil müdürleri "özgür bey" geldi. kız için itici diyordum ya, bu müdürü görmeden konuşmamak lazımmış. ben hayatımda bu kadar tıynetsiz insan görmedim.
direkt evet noluyo, ne var ne diyosun diyerek yanımıza geldi. anlattım durumu, dinledi, daha da atarlanmaya başladı. "tamam öde ne içtiysen ben kesicem dilek'ten. ödemeyecen mi? ödemeyecen mi? şimdi sen hesabını mı ödemiyosun? o dilden mi konuşalım biz şimdi senle?". "dur insan ol iki dakka, ödeyecem tabi yediğimi içtiğimi neden ödemeyeyim, ama bana sanki sadaka veriyomuş gibi davranamazsınız. faruk abi nerede bi onu göreyim ben." "yok faruk abi ben varım benle konuşacan, ödüyon mu şimdi ödemiyon mu?". anlatmaya çalıştım "yahu bak ben bu mekana senelerdir gelirim, garsonlar beni tanır, bu kız da iki aydır falan burada onun da aşinalığı vardır, adam gibi konuş". yok. müdürün devreler yanmış neden yanmışsa.
içimden eh ben senin adamlığına sıçayım desem de üslubumu bozmadım. bozmamamın şöyle de bi nedeni var, içeride mekana düzenli olarak birlikte geldiğimiz arkadaşla benim siyasi bağımız olan en az 30 erkekten oluşan bir masa var, topluca maç izlemeye gelmişler. bu elemanın bize bağırıp çağırıp üstümüze yürüdüğünü bu masadan görseler, biz dur desek de durduramayız. kafası gözü yarılmamış mekan çalışanı kalmaz, iş sonradan faruk abi'yle konuşarak tatlıya bağlayamayacağımız hale gelir.
sonra içtiğimizin parasını ödedik. özgür müdür de karşımda dikilmiş bana ağız burun oynatıyo, senin ben ananı avradını falan diye hareketler yapıyo bu sırada. yine karşılık vermedik sonra faruk abi'yle konuşuruz çözeriz diye düşündük.
ama en son biz mekandan çıkarken, uzaktan gelen misafirim görmüş. özgür müdür küçük enişte modunda tutmayın lan beni dövecem bunları falan diye bizi kovalamaya çalışıyomuş, öbür çalışanlar da abi tamam sakin falan diye bunu zapt etmeye çalışıyomuş. onu duyunca düşündüm de alttan almakla yanlış yapmışız. hakikaten o bizim 30 erkekli masaya haber verip mekanı dağıtmamız daha doğru bir hareket olurmuş.