Şans konusuna bakış açısına göre oldukça değişkenlik gösterebilir.
Mesela "yazı tura oyunu" desem, tamamen şans dersiniz, ama determinist bir düzene inanıyorsanız aslında yazı mı tura mı geleceği bellidir, ve mikro ölçekte beyne indiğinizde aslında sizin yzıyı mı turayı mı seçeceğiniz de bir çeşit kimyasal prensipler vasıtası ile kaçınılmaz bir şekilde bellidir.
bu durumda ortada "şans'a dair" hiç bir şey kalmıyor.
fakat bu durumun non-lineer yapısı sebebiyle, parametrelerini ve işleyişini kesinlikle bilemediğimiz için önceden belirlenmesi imkansız bir sonucu olacağını bu yüzden buna basitçe "şans" diyebileceğimizi savunabilirsiniz, bu durumda orhan babanın dediği gibi "bence sen de haklısın" kardeşim derim. derim amma eklerim:
madem yazı tura oyununda hangi yüzü seçeceğin, ve parayı atan kişinin parayı tam olarak nasıl atacağını dikte eden bedensel yapıyı harekete geçiren beyin bize göre lineer olmayan prensiplerle çalıştığından ve sonucunu tahmin edemeyeceğimizden buna "şans" diyebiliyoruz, o zaman satranç da bu perspektiften tamamen bir şans oyunu oluverir. tarafların bir strateji yerine diğerini seçmesi tamamen böyle doğrusallıktan uzak bir proses sonucu vuku bulmaktadır çünkü. ve durumu etkileyen bir çok dış etken de vardır.
burada amacım yazı turaya "şans oyunu değil" veya satranca "abi tamamen şans oyunu ya" demek değil tabii ki. amacım "şans faktörü" denen şeyin tek başına "bilinç" kavramından ayrılamayacağını, bakış açısına göre değişebilmekle birlikte hemen her zaman birbirlerinin içindeo lduklarını vurgulamak. ben sadece bu açıların ekstrem uçlarından iki örnek dile getirdim.
0