tango: tutkunun ekonomi politiği diye bi kitap vardı ayrıntı'dan çıkmış. Ben de tangoya başlamadan önce oturup okuduydum. zaten tek becerebildiğim şey okumak. :) tavsiye ederim.
Savigliano, tangoyu – kendi tangosunu – yazabilmek için dans adımlarını anıştıran bir yöntem ve dil bulmuş: tangoyu anlatmıyor, okuyucusunun önünde tango yapıyor. kimi zaman tutkulu, bazan kederli ama çoğu kez hırçın ve öfkeli. bununla akademik ve kolonileştirici dilin sınırlarını zorluyor, okuyucuyu kendisiyle birlikte tango adımlarını takip etmeye ve dekolonileştirme sürecinin yalnızca izleyicisi değil ortağı olmaya davet ediyor. üstelik bunu yaparken, latin amerika’nın direnişçi tarihinden, özellikle de che’den ilham aldığını gizlemeye gerek duymuyor.
“che gibi ben de, amacımın galibiyet olduğunu açıkça söylüyorum. kendi örneğimde bunu, bozguncu ezgilerin tangosunu yaparak ve akademik sessizliklerin ritmini kırarak gerçekleştiriyorum.”
savigliano, bir kadın, bir feminist ve bir tango dansçısı olarak, tangonun insanları hem cezbeden hem de rahatsız eden yönlerini cesurca ortaya koyuyor. onun anlattığı biçimiyle tango tarihi, kolonileştirilmiş bir ülkenin tarihi olmanın yanı sıra, aynı zamanda ‘öteki’ olarak tanımlanmış kadınların tarihi. bu tarihi anlatırken, buenos aires batakhanelerinden, paris’teki şık kabarelere ve oradan da tokyo’nun ehlileştirilmiş dans salonlarına kadar uzanan bir öykünün izini sürüyor.
savigliano’nun kitabı, yalnızca argentinoların hikayesi değil, tangonun dans edilebilen kederli bir düşünce olduğuna inanan herkesin öyküsü.
0