Giriş
(7)

uzayda yaşam bulduk diyelim

messina123
biz o gezegende kiminle iletişime geçeceğiz? kim akıllı kim değil nereden ayırt edeceğiz? belki uzaylılar dünyaya geldi ve bir ormana indi. baktılar orman devasa, dediler bu canlı bu gezegenin hakimi. ağaçla iletişim kurmaya çalışıp kuramadılar. veya bir eşeğin yanına gidip ona dertlerini anlatmaya
biz o gezegende kiminle iletişime geçeceğiz? kim akıllı kim değil nereden ayırt edeceğiz? belki uzaylılar dünyaya geldi ve bir ormana indi. baktılar orman devasa, dediler bu canlı bu gezegenin hakimi. ağaçla iletişim kurmaya çalışıp kuramadılar. veya bir eşeğin yanına gidip ona dertlerini anlatmaya çalıştılar. sonra da bunlar mal deyip yollarına devam ettiler belki de.

bu sorunu çözmemiz lazım.
-1
messina123
(14.10.25)
Bunlar güzel beyin cimnastiği fakat mantık olarak galaksiler arası seyahat edebilecek bilim ve teknolojiye sahip canlılar ağaç ve insanı ayırabilecek yetkinliğe de sahiptir

Neil de grasse tyson ın şöyle bir benzetmesi de var, biz otobanda aracı kenara çekip yol kenarındaki bir solucanla iletişim kurmaya çalışmıyorsak belki de evrende rahatça dolaşabilen gelişmiş uzaylılar da bizimle iletişim kurmaya gerek görmüyor
+4
grimavi
(14.10.25)
dünyaya gelebilecek ve fark edilmeyecek gelişmişlikte bir uzaylının böyle bir şey yaşaması mümkün değil. dünyadaki ve hatta galaksideki her şeyden haberi olur.

uzayda akıllı yaşam bulmak şu anki teknolojiyle zor. galaksi ve evren aklımızın alamayacağı kadar büyük. bizden daha gelişmiş olanlar bile bizi bulamıyor olabilir.

bunun dışında, uzay araçları ve istasyonları iletişimi için radyo sinyalleri kullanılıyor. yaşam veya yaşanabilme olasılığı olan başka gezegenleri ve diğer gök cisimlerini bulmak için özel uydular kullanılıyor. Mesela TESS ve CoRoT gibi:
science.nasa.gov
www.esa.int
scienceinschool.org
+1
ermanen
(14.10.25)
Akıllı, zeki, gelişmiş vs gibi tüm sıfatlarda referans alınan şey insan. zeka diye tanımladığın şey senin algıladığından çok daha farklı olabilir.

Şöyle örnekleyeyim; evde oturmuş netflix'den interstellar açmış izliyorsun. O sırada televizyonun önünden geçen karınca ne görüyor? Gözünün önündeki ışık ve renkler karmaşasında ne filmi, ne oyunculuğu, ne olayları algılayabiliyor. Muhtemeldir ki biz de evrene baktığımızda o karıncanın gördüğünü görüyoruz.
+3
thracia
(14.10.25)
uzayda yasam bakteri de olabilir. su an esas olarak aranan da bu.
akilli yasam bulursak zaten vay onlarin haline. akilli yasam bizi bulursa vay bizim halimize. kardashev ölcegi, karanlik orman hipotezi ve fermi paradoksu güzel bakis acilari buna.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(14.10.25)
Bir yerde okumuştum, dünya benzeri bir ekosistemde canlıların bizim dünyadaki canlılarla epey benzeyeceği yazıyordu.

Canlılar evrimleşirken daima yukarı doğru evrimleşiyor. Yani bir canlı, kendisine zarar verecek bir yapı oluşturmaz. Oluşturursa üreyemez, elenir zaten. Yani, vücudumuzda yen, bir yapı çıkıyorsa, bu yapının en azından canlıya zarar vermemesi lazım. Yani evrim daima yukarı yönlü çalışıyor.

O yüzden dünyaya benzer gezegende yabancılık çekmeyiz, bilinç bir canlı varsa. Bize epey benzemeleri olası.

Voynich el yazması var mesela. 1600 yıllardan kalmak 200 sayfalık bir kitap. Bilmediğimiz bir dille yazılmış. Dünyada o dile bir kere bile rastlanmamış. Ve o elyazması hala çevirilemedi/çözülemedi.
Kimisi tamamiyle saçmalık, o yıllarda birisi trollüğe başlamış diyor.
Kimisi uzaylılardan kalma diyor :)
Bu arada bilim insanları saçmalık olduğunu düşünmüyor, çünkü filoloji açısından incelendiğinde belirli bir kurala göre yazılmış, diğer dillerdeki gibi bir yapısı varmış. Yani trollük fazla gerçekçi.
0
substituent
(14.10.25)
ben çok merak etmiyorum bu durumu. ya köle yapmaya ya da savaşmaya gönderecekler bizi oralara.
0
Hallegadola
(15.10.25)
Sene 1998. Atmosferin üst katmanlarında insan duyularının çok ötesinde bir hareketlilik başladı.

Zetalar gelmişti.

Zeta ırkı çok gelişmiş, bizden yüzbinlerce yıl ileride varlıklardı. Maddesel formları bizim gözlerimizle görülemiyor, sesleri duyulamıyor, herhangi bir cihazla tespit edilemiyorlardı. Bizim teknolojimiz ve yaşam formumuz onlar için o kadar geriydi ki, onlar için dünya bir çamur tabakası ile kaplı görünüyordu. İnsanların iletişimi, onlar için ilkel titreşimler ve ışık yansımalarından ibaretti, anlam veremiyorlardı. Zetalılar, bir türlü bu ilkel sistemlerle çalışmanın bir yolunu bulamadılar. Bizim teknolojimiz, Zeta ırkının ışık hızının ötesindeki algılarına taş sopa gibi geliyordu.

Merakla dünyayı izlediler, onları kimse fark etmedi ama bu tek taraflı gözlem bir süre sonra sıkıcı hale geldi ve vakit kaybetmeden gitmeye karar verdiler. Tam ayrılırken içlerinden birisi duraksadı. Bir anomali tespit etmişti. İstanbul’un batısında, Trakya’da, Tekirdağ adı verilen yerde titreşimsel olarak olağanüstü, her duyu için müthiş bir senfoni içeren bir sıvının stoklarını buldular. Bu üzümün ve anasonun evrensel yasalarla dans ettiği, yoğunlaştırılmış bir kozmik denge sıvısıydı. Bir Zeta, “Hayır olamaz, bu galaksimizin Yüce Yasa’sı tarafından yasaklanan, en büyük günah ilan edilen madde! Anasonun ruhani esansı ile kararlılaştırılmış o anlık, mükemmel sükunet. Bu bizim sonsuz arayışımızı ve gelişmemizi durdurur. Evrenin mutlak düzenini bozar.” dedi. Diğer bir Zeta ise “Bir karar vermemiz lazım, ben bu sıvının verdiği huzuru bir kez olsun tadmak istiyorum. Sonsuz gelişim yolculuğumuzu tamamlamadan önce, bu mükemmel süküneti bir kez olsun deneyimlemeliyiz. Evrende, Tekirdağ’daki bu kimyasal birleşimden daha zarif bir şey yok. Bir hatıra alalım” diyerek itiraz etti.

Görünmez gemileri, Tekirdağ’da fabrikanın üzerinde sessizce süzüldü. Kimse fark etmedi. Ne alarm çaldı, ne bekçiler gördü. Maddeyi bükebildikleri gelişmiş alan teknolojilerini kullanarak, fabrikanın deposundaki en özel, en güzel şişeleri topladılar. Kainatın derinliklerine, yanlarındaki beyaz altınla algılanamaz bir hızla yol aldılar.

Fabrika yetkilileri, durumu yıllarca açıklayamadılar. Resmi raporlarda durum “kayıt dışı, açıklanamayan, yüksek tonajlı stok kaybı” olarak yer aldı. Yıllar sonra Tekirdağ’ın bir köyünde bir masada Hüseyin Emmi, “Epten kafayı yediniz gündöndü kafalılar, uzaylılar geldiler en ballı rakımızı aldılar gittiler beyaaa, siz hala uyuyun” dedi.

(Az önce yazdım)
0
co2s2
(15.10.25)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.