bunun cinsiyetle, evlenip boşanmış olmakla, alışkanlıkla falan ilgisi yok. sizin bağlanma şemanızla ilgisi var. kaçıngan bağlanma şemasını, daha doğrusu bütün bağlanma şemalarını araştırmanızı öneririm naçizane, tabi ki daha önce bu konuyu duymadıysanız.
bir başka nokta da, sürekli bir ayağı kapının eşiğinde olan birine ne kadın ne erkek hiç kimse güvenmez. ara ara o kapıdan birlikte girilip, kafada belirlenmiş/sınırları çizilmiş bir süre olmadan, akışta kalarak, kendi olağan akışı içinde birlikte birkaç gün geçirilip, birlikte çıkılması da gerekir. adı üstünde, ilişki, işteş. bir kişinin sınırları, talepleri, tatminleri ve kurallarına, ona yeten haline göre ortak bir ritm yakalanamaz. siz ortak bir noktaya açık değilsiniz. ben buyum, bana yetiyor, e daha ne onlara neden yetmiyor ki noktasındasınız. bir dakika ya, ben acaba kişisel alanımı belirlerken/belirtirken fazla mı köşeli/keskinim, kastını aşan söz ve davranışlarım oluyor mu, bu söz ve davranışlarla karşı tarafa özne olmadığını, her daim o çemberin dışında kalacağını mı hissettiriyorum vb. sorgulamalarınız yok gibi görünüyor yazdıklarınızdan.
bir diğer nokta da, evren söylemlere değil, eylemlere bakar. sadece sözlerde, mesajlarda, aramalarda kalan bir sevgi, şefkat ve alaka karşı tarafa temas etmez. temas olmazsa bağ kurulmaz, bağ kurulmazsa ilişki inşa edilemez.
son olarak, bu kadar konfor alanına sıkı sıkıya bağlı kalmak ilerleyen yaşlarda çok zorlar sizi. 50 yaştan sesleniyorum, sizin yaşlarınızda böyle olan tanıdığım kadın ve erkekler şu an arkadaş çevrelerinden de kopmuş, komşularla kavgalı, işyerlerinde selam verilmeyen kişilere dönüştüler çünkü kesişen kümeler kurmadılar insanlarla. çoğunlukla kapsayan küme olmaya çalıştılar. kesişen kümeye odaklanın, kimse kimsenin alt kümesi olmaz uzun vadede. oyun kurucu her zaman siz olamazsınız, oluyorsanız ona ilişki/paylaşım değil, bir yöneticinin yönetimindeki şirket, iş vb. denilir.
0