Sanatçı olamayan (yazar, yönetmek, ressam) sanat eleştirmeni olur derler. Bu yemek konusunda da geçerli bence ancak öte yandan bildiğim kadarıyla Vedat MILOR kendini "Ben gurme değil gurmanım" diye tanımlamıştı. Ben bunu "Bu işin sonu yok, ne kadar bilsem benden daha çok bilenler olacaktır" diye yorumluyorum. Adam bundan 50 sene önce, daha 20 yaşındayken ailesinin seyahat hediyesini Avrupa'da gastro tura çıkarak değerlendirmiş. Bu mentalide olan birisinin bilgisinin yüksek olacağını rahatlıkla varsayabiliriz ki zaten yıllardır yaptıkları, projeleri, çalışmaları ortada, uzağa bakmaya gerek yok. Ben onun bilgisini diğer şefler ile değerlendirecek konumda hiç değilim, nacizane görüşümü söylüyorum.
Bir de işin mutfak tarafı var, orası apayrı bir dünya. Bunun da elbette bir yeme&içme yazarına kıyasla çok büyük farkı olacaktır. Yemeği tatmak, değerlendirmek ile bizzat hazırlamak arasında dağlar kadar fark var; aynı kategoride bile değiller. Sizin sorunuz dünya mutfağı üzerineydi, bu noktada Vedat MILOR belki gene imkanları, yaş farkı sebebiyle öne çıkabilir ama gene de net bir yanıt vermek zor.
Danilo konusunda ise katılıyorum, klasik yabancı sempatikliği kadrosundan bir yer bulmuş birisi. Bizim millet eşşeğin bile yabancısını över, Danilo da bunun örneği işte.
0