Yorgunluk bedenine değil, bazen ruhuna çöker. Daha yeni binlerce kilometreyi ardında bırakmışken, şimdi aklında yeni bir rota var: Gökçeada. Mavinin dinginliği, rüzgârın serin fısıltısı, taş sokaklarda yankılanan ayak sesleri... Hepsi bir çağrı gibi kulağında çınlıyor. Ama aynı anda yolda geçen saatler, sabah erken kalkmalar, feribot sıraları ve belki de aceleye gelen bir tatilin yarım kalmış tadı da bir başka sesle konuşuyor sana.
Üç gün. Belki yeter, belki değil. Belki de ada seni beklemiyor bu kez. Belki de bu defa, olduğun yerde kalmak, bir yere gitmemek en doğru gidiştir. İstanbul’da, tanıdık sokaklarda, tanıdık yüzlerde dinlenmek. Plansız bir hafta sonu, hiçbir beklenti olmadan geçen saatlerin iyileştirici sessizliği.
Gökçeada bir başka zamana kalsın. Çünkü bazı yolculuklar, yola çıkmadan önce hazırlanmak ister. Bazı tatiller, beden değil ruh dinlendiğinde anlam kazanır.
0