Bu dediklerin çoğunlukla kabul edilebilir değil evet, ama herkes kendine göre birer çözüm buluyor. Kimi karşısındakini kendinden daha güçlü bulup gücün karşısında eğilmeyi uygun görüyor, kimi senin gibi muhakkak ve anında ceza vermeyi, kimi muhakkak ama bir gün ceza vermeyi, kimi diliyle dövmeyi (ben) kimi yalnızca kaba kuvvetle karşılık vermeyi, kimi pasif agresif davranmayı...
Şimdi hayatta söz geçirmeye çalışmakla vakit ve enerji kaybından ve psikolojiyi kendi eliyle parçalamaktan başka bir şey elde edilemeyecek insanlar vardır. Anneler babalar dedeler nineler. Bana göre bu kadarla sınırlı. Başka hiçbir kişiye boyun eğmek zorunda değil kimse.
Fakat idare etmek savaşmaktan iyidir. Yapabildiği ölçüde idare etmek, ancak kırmızı çizgi inatla/bilerek isteyerek ihlal edildiğinde savaşmak gerek diye düşünüyorum. Yine de savaşmanın bile çeşitli şekilleri var. Amaç savaşanın hayatta kalması olduğu için, hayatta kalmayı sağlayacak şekillerde savaşmak daha doğru. Yok etmeye ve yok olmaya yol açacak şekiller bence doğru değil, bunlar ancak ülke savunması, beden savunması gibi konularda böyle olmalı. Hani "kurşun yer kurşun atarım" her şey için geçerli olmamalı. Yoksa ona savaş değil bildiğin mezalim derler. Hitler'den farkın kalmaz.
Savaş evet, kırmızı çizgilerini inatla veya bile isteye ihlal edenlerle kozunu paylaş tamam, ama sana zarar gelmesin. Adalet duygun zedelenmesin. Hakkaniyet anlayışın kalite kaybetmesin.
Onun için de belli kişiler seç kendine. Bunlarla politik olmak için kendine izin ver. Politika da bir savaş çeşididir ama sözle yapılır. Diğer herkesle savaşa girebilirsin, bu da senin yapın, başta sen olmak üzere herkes seni böyle kabul etsin.
Sadece her şeyle savaşan biri olma, herkesten her sözden kötülük bekleyen biri olma. Çok fazla yıpratıcıdır, çok düşmanın olur, o toplara girme.
0