Böyle hissetmeye inanılmaz büyük bir meylim var. Yıllarca bu duygularla cebellestim, anlamaya çalıştım. Neden böyle hissediyorum, neden hayat bana keyif vermiyor diye. Yani 13-14 yaşımdan beri böyleydi bu. Hala büyük oranda öyle, fıtratım mı bu yoksa çocuklukta yaşadıklarımdan mi oldu, inan emin olamıyorum. Ama zaman içinde bu duyguların kendiliğinden geçmeyeceğini, göklerden inen bir elin beni daha hayat dolu, daha iyimser yapmayacağını, yapmadığını fark ettim. Herkes gidiyor, ben duruyordum, tıpkı senin de dediğin gibi. Artık problem kendimi sürekli keyifsiz hissetmek değil durmak olmuştu. Durdugum ve beklediğim için hiçbir şey olmuyordu, kimse bana temas etmiyordu. Kendim dediğim şey bile uzak bir hayal olmaya başlamıştı. Bütün yeteneklerim, heveslerim, değer verdiğim, kutsal addettigim her şey.
Bu süreçte bir şeyi başka başka insanlardan sürekli duymaya başladım: hareket. Annem, kickboks hocam, YouTube'dan takip ettiğim yoga öğretmeni, Netflix belgeselindki terapist. Hepsı aynı şeyi söylüyordu. Hareket.
Harekete geçmek birden olmadı, hemen olmadı. Hala cok fazla durup bekliyorum ama hareket ettikçe zihnimdeki sisin dağılmaya başladığını fark ettim. Bu süreç bahsettiğim aksiyonla başlıyor, buna ikna oldum.
0