Sene kaç hatırlamıyorum Anadolu turuna çıktım. Otobüs kaptanıyla Kuşadası'nda rakı balık yapıyoruz. Arkadaşı da var Kamil Koç kaptanı. Bizimki bıçkın bir delikanlı, içti yarınlar yokmuş gibi. Ertesi gün sabah 08:30'a depar verdim Çanakkale'ye yol yapcaz. Arkadaşı dedi bu ayılmazsa beni ara, ben kullanırım. Bizimki tabi b.k sürdürmüyo. Otele yürürken kızını arıyo, sevgilisini arıyo, direğe çarpmasın diye sağdan itiyorum yalpalayarak direği sıyırıyo vs.
Neyse sabah 8 oldu, baktım kahvaltıda yok. Herhalde kahvaltısını yaptı otobüsün başında diye düşündüm. Aradım cevap yok. Bi daha aradım yine cevap yok. İndim otobüse kilitli. Herkes valizlerle lobiye iniyo yavaş yavaş. Durmadan arıyorum yok Allah yok. Resepsiyondaki oğlana dedim al yedeği gel benle.
Koridordan odasına yürürken giderek çoğalan bi tv sesi... Kapıya geldik, dedim öldü herhal çünkü hala arıyorum ve telefonun sesini duyuyorum. Çocuğa dedim aç kapıyı bak, bana haber ver ne durumda. Açtı, girdi, baktı, döndü, burda dedi. Ben girdim tv son ses çizgi film açık, Bornovalı p.ç Semih (lakabı buymuş) pamuklu beyaz atlet beyaz slip donla yüz üstü yatıyo. Matador edasıyla yandaki yatağın örtüsünü tek hamlede çekip üstüne fırlattım, kaaak diye dürtüp uyandırdım. Resepsiyoncu oğlanı ben seni bunun için mi yanımda getirdim diye fırçaladım. Kahve, vitamin falan ayıltıp yolda tek S çizdiğini görürsemli cümlelerle olaysız dağıldık. Ama don gözümün önünden hala gitmiyo.
0