Maalesef son depremden gördük ki yönetmelik falan değil uygulama sıkıntılı.
dünkü fatih altaylı "birebir" programını izleyin. Orada deprem derneği başkanı vardı, ilk defa gördüm ama çok saygın bir mühendismiş.
şöyle bir örnek verdi, sen en iyi malzemeyi de hazırlasan oradaki ustaya da çok iş düşüyor. hadi büyük inşaatlarda şantiyede onlarca mühendis var. Ama mahalle arası apartmanda kaç mühendis var işin başında?
en iyi betonu getiriyorsun, binaya dökülürken harcı çok yoğun yavaş akıyor iş hızlansın diye oradaki kalfa sulandırmak istiyor betonu diye anlattı adam. Kağıt üstünde malzeme 1. sınıf, ama uygulayan adam üşeniyor diye malzemenin canına okuyormuş.
Ya da beton döküldükten sonra sulanması gerekiyor, adam onu layıkıyla yapmıyor ya da göz kararı yapıyor.
Gibi gibi...
Bunu da hani kötü niyetle yapmıyor, maalesef bizde bu işler sistemli bir eğitimle değil usta çırak ilişkisiyle öğretiliyor. Adam ustasından ne gördüyse, ne anladıysa onu uyguluyor. Adamı istediğin kadar uyar, "ben böyle 50 tane ev yaptım hiçbir şey olmadı" diyor.
Yani anladığım konu sadece müteahhit ile bitmiyor. Adam kendisi bir mühendis olmasına rağmen 4 senelik inşaat mühendisliği bitiren direkt imza yetkisi kazanıyor bu olamaz olmamalı dedi.
İnşaattaki ustaların kalfaların sertifikasyonu, mesleki eğitimi falan kaç kişi bunlarlauğraşıyor?
Şimdi gitsen bir müteahhite son yaptığın 10 inşaatta temeli kim döktü, betonu hangi usta döktü diye sor kaydı var mıdır acaba?
Programı izledikten sonra benim anladığım şu an tamamen bir şansa dönüyor bu iş.
yetki sorumluluk ve güvence herkese makul ölçüde dağıtılmalı.
Şey de yanlış, mesela sadece imza yetkisi olan adamın üstüne atılması her şeyin. O da bozuk bir sistem.
Şantiyeye giren çıkan kalıpçısından mimarına, projeye bakan onaylayan her yetkilinin sorumluluk ve yeterlilik şartları belirlenirse net çizgilerle o zaman bir güven ortamı olur.
0