sokak köpeklerinin çoğunun başına araba, motor, bisiklet vb. çarpması gibi olaylar geldiği için çok tepkililer.
kendisinin başına gelmese, arkadaşının başına geliyor, zaman içinde farkındalık ve deneyim kazanıyorlar.
her araba çarpan köpek de ölmüyor.
mesela dayımın kurt köpeğinin burnuna bisiklet düşmüştü, hayvanı bisiklet gördüğünde zor zapt ediyordu eğitimli olmasına rağmen.
çok basit bir mekanizma aslında.
sürü halinde dolaşan köpekler diğer sürülerle sürekli etkileşim halinde olduğu için de alanlarını korumaya tek bir köpekten çok daha farklı tepkiler veriyorlar.
yani arabaya saldıran köpekler hem kendi alanını arabadan koruduğunu düşünüyor hem de kendisinin ya da sürüsünden birinin başına araba yüzünden bir şey geldiyse onu tehdit olarak algıladığı için saldırıyor.
benim golden'ım vardı, "eve hırsız girse yalarken boğar adamı" derdik, bir kadın kafasını çok sıkıştırarak, yüzünü yüzüne dayayarak sevmekte inat etti, "yapmayın" dedik dinlemedi, sonunda hır gür oldu, saldırmadı ama hırladı ve kendini geri çekmeye çalışırken dişi kadının yanağını çizdi.
bunlar hayvan ve hayvanların çok basit psikolojileri, takıntıları var, biraz da düşünerek davranmak lazım.
yani "sokak köpeklerini besleyin, sevgi ve ilgi gösterin" deme nedenimiz herkesin sevgi kelebeği olmasını arzu ettiğimizden değil.
onun alanının olduğu bölgeden geçiyorsan ya da o bölgede yaşıyorsan, senin tehdit olmadığını bilsin, seni tanısın diye yapıyoruz bunu.
yani mesele tanışıklık yaratmak, seni bilmelerini sağlamak.
mesela kendi bölgesinde bulunan ve sevdiği insanları diğer bölgelerin sürülerine karşı koruyan köpekler de oluyor.
bizim eski evin oradaki sürü beni otobüs durağına götürür, otobüse bininceye kadar beklerdi.
bu tamamen alan ve sahiplenme meselesi, çok ağır bir matematik gerektirmiyor.
yani köpeklerin alınıp insandan uzak bölgelere atılması aradaki uçurumu arttıran bir şey aslında çünkü insandan uzaklaşmış oluyorlar.
bir de şehirleşme yayıldıkça sonunda onların halihazırda bulundukları yere bina dikiliyor, bu sefer alanları daha da işgal edilmiş gibi hissediyorlar.
mahallesinde köpeklerle yaşayan, her köpeğin herkesi, herkesin her köpeği tanıdığı ve sorun çıkmayan birçok yer de var.
çocuklara gelince, çocuklar tehlikeyi anlamıyor, bazısı laf da dinlemiyor, gidiyor hayvanın burnunu sıkıp kulağını çekiyor.
uyumlu, sakin bir köpek çocuklara kuyruğunu da çekse sesini çıkartmaz ama bahsi geçen sürü köpekleri ya da saldırgan olmaya meyilli huyu olanlar çocukların çıkarttıkları sesleri, el kol hareketlerini de rahatsız edici buluyorlar.
diğer yandan, küçük olması kolay hedef değil, "kendisine yakın" olduğu için daha çok tehdit oluşturuyor.
mesela kediler de evlerine gelen çocuklara daha çok saldırma eğilimindedir ve yabancı çocukları sevmezler çünkü kendi boyutlarına yakın olduğundan, kendi türüne tehdit olarak algılar.
hayvanlar için "yüz yüze gelmek" yani kedinin ya da köpeğin çocuğun yüzüne yakın olması tehdittir.
senin ayaklarınla muhatapken, çocukla yüz yüze oluyor.
bütün hayvanlar için bu böyle.
kavga eden mahalle dayılarının alınlarını birbirine dayaması gibi, yani yüzüne yüzünü yaklaştırmak bir köpeğe en yapılmaması gereken şey zaten.
burada mesele kolay hedef dendiği zaman, hayvan saldırmak için yer arıyor da, o dişine göre diye saldırıyor zannediliyor.
tam tersine, tehdit olarak gördükleri için savunma ve mesafeyi koruma nedeniyle saldırıyorlar.
0