ağlayacaksanız oynamayalım.
ağır tavlacı ailede yetiştim. babam ustaların ustası diyebileceğim bir adamdır. kıran kırana oyunlar izledim, vurkaç yapmak ayıp diye bir şeyi ne duydum ne gördüm.
ne demek lan vurkaç ayıp, vurkaç yasak? tavlanın bir kuralı var. zar ne geldiyse onu oynarsın. vurup kaçmak işine geliyorsa öyle oynarsın. karşıdakine de zar gelir o da oynar. ben de okullar tatil olunca rencide oluyom mesela, zarı sana bile vermeden arka arkaya oynuyor. e iyi o da yasak olsun. üstüne kapı da almasın üzülüyom.
öyle oyun mu olur be? ne gelirse oynarsın. ayıp, kayıp, delikanlılık falan diye kural koymak anca mızıkçı keko işi.
hele kendi evimde rakibin açık pulunu kırıp kendi pulumu da açık bırakmadan kaçabiliyorsam, rakibe ayıp olur diye kaçmayıp keriz gibi niye açık bırakayım ki? he rakibi kıracam, ayıp olmasın diye de açık açık orada bırakıcam öyle mi? babama böyle bir hamle yapıp "ehehe sana ayıp olmasın diye açık bıraktım kaçmadım" desem tavlayı kapatıp gider herhalde, sana böyle mi öğrettim diye.
0