her şey ön yargı olmayabilir.
ön yargıyla deneyimi karıştırmamak lazım bence.
bazı insan var, kapasitesi belli, hem genetik hem çevresel faktörler nedeniyle bir seviyede kalıyor ve belirli ön yargılar oluşturuyor.
ırkçılık, kapalılık, hayata karşı kronik umutsuz olarak kendini koruma mekanizması geliştirme, vizyonsuzluk vb. bunlara örnek teşkil edebilir.
ama bir de deneyim var.
bunlar da bazı konularda insana gerçekten zamandan tasarruf etmekte yardımcı oluyor.
perşembenin gelişi çarşambadan belli oluyor gerçekten.
bu söylediğim tabii daha çok kişisel meselelerde geçerli ama bunların toplumsal yansımaları da var.
ama işte karıştırmamak lazım.
karıştırmamanın da en iyi yollarından biri şu bence...
genelde ön yargılar mantıksız ve daha faza insanın benimsediği şeyler oluyor.
ama deneyim genelde bu ön yargılara ters düştüğü için aradan ayırt etmek kolaylaşabiliyor.
ama biz bence toplum olarak deneyimle ön yargıyı ayıramadığımız bir noktadayız.
olayları iyi analiz edemiyoruz, muhakememiz çok zayıf.
biri iki örnek veriyor, verdiği iki örneğin birbiriyle alakası yok.
detayları iyi inceleyemiyoruz.
dolayısıyla deneyime önem vermeyen, sürekli ön yargılarla hareket eden bir toplum halini alıyoruz.
zaten eğitimin toplumdaki önemi de buradan geliyor bence.
çünkü eğitim vizyonu ve muhakeme kapasitesini arttıran bir şey.
muhakeme olmazsa, deneyim anlaşılmaz.
hem başkasının deneyimini inceleyip zaman kazanamazsın, hem de kendi deneyimlerinden ders alamazsın.
en kötü yanı da, bir konuda deneyime dayalı yorum yaptığın zaman ön yargılı kabul edilmek ya da söylemek istediğinin anlaşılmaması.
ve bu anlaşılmama halinin de aslında ön yargıyla ilgili olması.
yani "böyle diyorsan ön yargılısın" demek de bir ön yargı ve gelişmeyi durduran bir şey.
elmalarla armutlar çok karıştı artık.
0