ben bu duruma ters taraftan bakıyorum. para ne için kazanılıyor, harcamak için. kariyerdi, sosyal statüydü derken çok para kazanacağımız işlere yöneliyoruz. o kazandığımız parayı ya yiyeceğim ya da biriktireceğim. yatırım için hepsini biriktiremiyoruz, üzerine kredi çekip, faiz ödeyerek ve senelerimizi maddi olarak ipotek ederek hesapta "yatırım" yapmış oluyoruz. ev almak, araba almak da tüketim çılgınlığına dahil.
milyoner olana kalana her zaman her şeyin daha iyisini/faydalısını bulabilirsin. casio sana yeterdi ama o zamanlar tag hauer alamayacağın için yeterdi. ona bakarsan casio'dan daha ucuz, sokakta satılan 50 liralık saat de aynı işi görüyor; niye casio'yu baz alıyorsun? çünkü senin kazancına ve standardına göre casio "yeterli". senin 10 katın alan insan için casio sokakta satılan saatle aynı seviyede.
ihtiyacı olmayanı almak ayrı bir problem ama bunu yapmak için maddi seviyeyi yükseltmeye gerek yok. asgari ücret kazanan ve parası bir şeyler almaya yeten biri de ihtiyacı dışında şeyler alabiliyor. harcadığı para daha az ama neticede boşa tüketim yapıyor.
her zaman daha iyisi için çalış felsefesine çok uzağım ama parayı bir araç olarak gördüğüm için ne kadar çok para kazanırsam o kadar daha iyi harcarım; bunun sorunlu bir denklem olduğunu düşünmüyorum. yukarıda dediğim gibi, gereksiz satın almanın sebebi çok para kazanmak değil, kişinin kendi yaklaşımıyla ilgilidir.
şunu kabul ediyorum, daha çok para kazanan daha yüksek oranda ihtiyacı olmayan şeyleri almaya meyilli oluyor. ama bunu yapabilecek olmanın insan verdiği ekonomik özgürlük önceden bu özgürlüğe sahip olmayan insan için bir kişisel tatmin sağlıyor. psikolojik açıdan bakınca bu tatmin duygusuna insanın ihtiyacı var. sadece, dengeyi kaçırdığında satın aldıkların kadar saygı duymaya başlıyorsun kendine.
0