damla sakızlı dondurma +1, üç yaşındaki çocuktan daha beter bir dikkat aralığına sahip olmama karşın müthiş keyif alarak okumuştum martin eden'i. üstelik o dönemde üç ayda bir kitaba el süren biriydim. düzenli okuma alışkanlığım yoktu, 10 sayfa okusam bunalıyordum. ona rağmen martin eden yağ gibi akıp gitmişti, acayip sevmiştim.
ayrıca kimse martin eden'i beğenmek zorunda değil tabii ama böyle bir eser için "sonu vurucu diye seviyolar" demek, kusura bakmayın ama biraz "şey" oluyor. show tv'de yayınlanan yaz dizisi değil bu, sonunun vuruculuğu yüzünden hiçbir eser bu kadar dikkat çekmez. martin eden hakkında bunu söyleyen, oblomov için de "adam tembel ya sürekli yatıyo, çok tembel yani onu anlatmışlar, çok sıkıldım ben" deyip geçiyordur herhalde...
onun dışında çeviri yorumuna katılıyorum. kimin çevirisini okuyorsunuz? ben rus edebiyatı aşığı olmama karşın budala'yı bir süre okuduktan sonra yalçın küçük gibi fırlatmıştım kenara, "10 kere okudum kızcağızın ne dediğini anlamadım" diyerek... çeviri hiç akmıyordu çünkü, çok bunaltıcı ve tuhaftı.
böyle kült eserler okuyacaksanız edinebileceğiniz en iyi versiyonunu edinmeye çalışın. bilindik, isim yapmış, çok iyi çevirmenlerle çalışan yayınevlerini tercih edin. inanılmaz fark ediyor.
tüm bunlara rağmen hâlâ okumakta çok zorlanıyorsanız gerçekten de bırakmanız en iyisi olur çünkü tek bir kitaba takılı kalmak insana bazen aylar kaybettirebiliyor. evet bence de jack london'a çok büyük ayıp etmiş olursunuz ama dört ay boyunca okumaktan nefret etmek yerine martin eden'i bir kenara bırakıp o arada 3-4 tane yeni kitap okumuş olmak daha iyi değil mi?
0