Bir tane patronun akrabası bir adam vardı, satışa bağlı olmasına rağmen ofisi bizim lab'daydı çünkü satışçılar bunu gözlerinin önünde istemiyordu. Neyse bu adamın işi gücü de yoktu. Ofisinin ışıklarını kapatıyordu. Cem yılmaz izliyordu, reiki yapıyordu, uyuyordu... ayakkabılarını çıkarıyordu, yazın çoraplarını da çıkarıyordu, kokudan girilmiyordu ofisine.. bir gün uyurken sandalyeyi kırmıştı.. saadet zinciri vardı bunun, bizim arkadaşları kandırıp dahil etmeye çalışıyordu.. en değişik tip buydu herhalde.
Bir de bizim bir satış müdürü var, hiç sevmeyiz. Bir gün toplantıdayız, ortada bisküvi tabağı var. Bu tabaktan alıyor kremalı bisküviyi, içinin kremasını yiyor, kalanını tabağa geri koyuyor.. başka bir toplantıda, önceki toplantıdan masaya dökülüp kalan susamları parmağıyla toplayıp parmağını ağzına sokmak suretiyle yemişti..
Var yani öyle..
0