Kafamda tam idexo'nun yazdiklarinin tersi vardi. Tam tersi degil de, bayagi bayagi ters.
Isini hevesle yapan sansli insanlardan biriyim. Neden bana maas verildigini on kusur yildir anlayamiyorum, param olsa "Ne olur bunu yapayim mi ben, lutfeeen" diye para veririm. Amac, hedef, degerlendirme, yarisma, kiyaslama gibi kavramlarin tam tersine heves ve tutkuyu baltaladigini, hatta oldurdugunu dusunuyorum. Tutkulu oldugun ya da yapmayi sevdigin icin degil de, bir seyleri basarmak icin yola koyuldugunda ulasip ulasilmayacagi belli olmayan bir hedefin insani yozlastirdigina ve tutkudan, hevesten ziyade hirsa yol actigina inaniyorum. Otesinde, basarili olma fikrinin anksiyete yarattigini ve bunun da performansi kotu etkiledigini dusunuyorum. GIdilecek yol ya da gecilmesi gerek bir esik oldugunda, o nokta insana yuk olabiliyor.
Tutku ve heves tam tersine basaridan tamamen bagimsiz geliyor bana. Tutkuyla bagli oldugun bir is ya da hobi, bos zamanini onunla doldurmak istedigin, kimsenin haberi olmasa bile ilgilenmek istedigin, issiz adaya dussen yapmak isteyecegin, hatta yarin olecegini bilirken zamanini o sekilde gecirsen pisman hissetmeyecegin is ve hobidir bana gore. Basarisiz olsan ya da bir ton kotu geri bildirim alsan bile vazgecmek istemeyecegin istir.
Burada bagimlilikla tutkuyu ayirmak gerekebilir. Burada birkac ayrim birden yapilabilir. Kanada'da bir universitedeydi sanirim, orada bir arastirma bunu iki sekilde ayiriyor. Ilki tutku ile yaptigin bir aktivite istenildigi zaman yapilabilir ama bagimlilik kontrol edilemez. Ornegin, "Benim canim bugun Duyuru'ya girmek istemiyor" deyip girmiyorsan ama Duyuru'yu cok seviyorsan; o bir tutku olarak tanimlaniyor ama "Lanet olsun, bugun Duyuru'ya girmeyecektim. Yine on saat burada kaldim" diyorsan, o bagimlilik oluyor. Ikinci fark da ciktilari uzerinden. Bir aktivitenin sana olumlu getirisi olacaksa bu tutku olarak tanimlaniyor ama getirisi olumsuz olacaksa bagimlilik olarak tanimlaniyor. Ornegin, kumar tutkusu tutku olarak degil, bagimlilik olarak tanimlaniyor. Iskoliklikte de calisarak kendi isteginle sagligina zarar vermek olarak goruluyor. Ornegin. Japonlarin karoshi denilen bir kelimesi var ve "cok calismaktan olmek" anlamina geliyor ve Japonya'da siklikla olmasa da diger ulkelere gore daha cok karsilasilasilan bir kavram oldugu soyleniyor ama Japonlarinki is bagimliligi sayilmiyor. Ne kadar kendi istekleri ile orada olsalar da, bunun altinda kultur ve mahalle baskisi yatiyor ve Japonlar baska seceneklerinin olmadigini dusunuyorlar. Ayni sekilde, "Ya atarlarsa" ya da "Yarina kadar muhlet verdiler bu is icin" diye kendini zorlamak da bagimlilik sayilmiyor, cunku kendi isteginle degil. Diyelim ki zaten basarilisin ve seni kovalayan yok ama yine de calisirken kendine zarar verecek hale geliyorsun; o sartlar altinda canini cikaracak kadar calismak iskoliklik olarak tanimlaniyor. Cok sevilen bir iste ya da hobide tutku ve bagimlilik sinirlarda yuruyebiliyor.
Birkac ornek vereyim bu konuda, isimlerini vermeyeyim. Ilki Turkiye'nin en buyuk stratejik yonetim uzmanlarindan ve kendi adina cikardigi yontemleri ve patentleri var. 1000'den fazla kurum ve kurulusa danismanlik yapmis, meclise kadar danismanlik yapmis ve yurtdisinda isler almis. Adamin evinde usaklari var. Bu adamla birkac kisi konusma sansimiz oldu ve tam da yilbasi zamaniydi. Insanlar piyango biletine para cikarsa ne yapacaklarini hayal ediyorlardi. Bu adam uc tane stratejist adi soyledi kendisi gibi ama yabanci, onlarla bir calistay yapardim. Cok eglenceli olurdu, butun gunumu oyle gecirebilirim" dedi.
Diger bir ornek yine basarili bir kisi. Bir arkadasimin esi Turkiye'de cok unlu diyemem ama kendi capinda unu olan bir asci. Kendi lokantasini acti ve Eksi Sozluk'te lokantasini gectim, kendi adina da birkac entry var, ki kac kisi bilir gittigi lokantanin sefinin adini. Bu kiz bir gun lokantasini devretti ve bir hotelde baska bir sef ascinin iki kati altinda calismaya basladi. Maas dort kat falan dustu sanirim, 6-7 yildir entry'yi giren yok. Lokanta batti. Nedenini sordugumuzda "Muhtasarlik vergisi gibi kavramlarla tutkumun kirlenmesine daha fazla seyirci kalamadim. Simdi emir aliyorum ama en azindan sadece sevdigim seyi yapiyorum" dedi. Demek istedigim, bazen tutku basarinin ve hedefin onune gecebiliyor. Bu noktada "Hobini isin yapma" da diyebiliriz ama her zaman araya muhtasar vergisi zorunda degil tabii. Bazen gulu seven dikenine katlanabiliyor.
Ucuncusu ise abimin kiz arkadasi. Ikisi birlikte birkac yil once okculuga basladilar. Abim birazcik basarili ama kiz arkadasi basariyi gectim, bayagi kotu bir okcu. Yine de her firsatta "Hadi, ok atmaya" diyor, "Savasci olcam ben" diye kendi ile dalga geciyor ama her firsatinda ok atmaya gidiyor. Kac yuz, kac bin ok atmistir bilmiyorum ama kizin yetenegi o konuda degil. Yine de her seferinde "Ok atmaya gidelim" diye ilk gunku heyecanini koruyor. Bundan para kazanmaya calissa fakir kalabilirdi ama hobi olarak cok mutlu ve cok seviyor.
Gorev gibi, "Sevecegim" diye kendini zorladigin is zamanla aliskanliga da donusebilir, iskenceye de. Bunlarin disinda, olabildigince cok sey deneyerek tutkunun nerede yattigini aramak olabilir ama her seyi kisacik deneyerek degil de, bir "Bakalim oluyor mu" diye biraz zaman taniyarak. Bircok sey ilk basta zor veya anlasilmaz olabilir, biraz o aktiviteyi tanimaya zaman vererek degerlendirilebilir.
0