Selam. 2. sorudan önceki paragraf için "necessity of names - saul kripke" bu makaleyi okumanı öneririm. Bu sana epey farklı bir çıkış noktası ve bakış açısı verir.
Bu sorular hakkında düşünürken prestij filmindeki ışınlama aygıtını düşünebilirsin. Kopyalanmadan önceki kişi ışınlanan mıydı yoksa düşen mi? Bunun üzerine kafa yorduğumuzda önemli olan şeyin devamlılık olduğunu görüyoruz. En azından benim yorumum bu. Yani benim aynımı başka bir yere ışınladıklarında ben var olmayı bırakacağımı ve orada bıraktığım yerden devam edecek ve benimle birebir aynı olmasına rağmen yine de ben olmayacak başka bir kişi olacağı sonucuna varıyorum. Bu düşüncenin şöyle bir problemi var, buna göre uyumak da aynı şekilde devamlılığı bozuyor. Bu düşünceye göre her akşam yok olup her sabah tekrar var oluyor olmalıyım. Devamlılığımı yitiriyorum. Ama buna karşı çıkarsam beni burda yok edip az ötede tekrar var ettiğinde aynı kişi olmalıyım. Eğer buna evet dersem prestijdeki ışınlanma makinesinden çıkan 2 kişi de ilk kişiyle aynı kişi olmalı ki bu olamaz. Ama burada bahsi geçen makine ve durum hayali olduğu için güzel bir düşünce deneyi değil diyebilirsin, hoş, bu tarz sorularda tüm şartlar hayali oluyor.
Ama burada metotlu düşünmeye engel olan birçok şey var, hangi varsayımları yapmamız gerektiğini ve bu varsayımların ne sonuçlar doğuracağını kestiremiyoruz. Öte yandan kişiler derken vücuttan mı zihinden mi bahsediyorsun? Substance monist'ler acı ile acı olduğunda eş zamanlı vücutta gelişen değişimlerin aynı şey olduğunu savunur mesela. İkinci sorunun cevabı her türlü çekilen acı gerçektir olmalı bence. Sen koşulluyorsun bunu soruyu sorarken. Buna benzer şöyle bir soru var: boş bir ormanda yere düşen ağaç ses çıkarır mı? Ama senin sorularınla alakasız bir mesele bu şu an.
Zihin ve dil felsefesine dalarsan çok ilginç şeyler görürsün diye düşünüyorum.
www.amazon.comŞu kitabın pdfini bul ve göz gezdir bence. Hatta atabilirim ben sana.