Düşüncelerinden kurtulup ( aslında kurtulmak değil sıyrılabilmek hatta arınabilmek ) gökyüzüne nasıl bakabileceğini Krishnamurti'nin kitaplarında da bulabilirsin.
Benim yorumum:
Kendimizi düşüncelerimizle yansıtıyoruz. düşüncelerimizi iyi takip edersek onların zaman içinde değişebildiğini ve değişikliğin sürekli olduğunu görebiliriz. Değişen özümüz değil. Biz sadece o anki düşüncemiz neyse o duruma bürünüyoruz diyor.
Mesela, bazı sabahlar mutsüz sıkıntılı uyanıyoruz bazı sabahlar kuş gibi hafif cıvıl cıvıl uyanıyoruz. Bu iki zıt durumu da yaşayabiliriz. Dün biri bişey yapmıştır biz o şey hakkında olumsuz veya olumlu düşünmüşüzdür. (duygular bzim düşüncelerimizin sonucu oluşur ve düşünceler kesik kesiktir duygular daha kalıcı).
Dün olan durumla ilgili yargın olmasaydı nasıl uyanacağını bulunca gökyüzüne nasıl bakacağını da görmüş olursun. Çünkü birbirine zıt görüntüler aynı bünyede oluşuyor demek ki bünye ne o ne diğeri.
Zihnindeki görüntüyü oluşturan şey senin beyin hücrelerin. Ona ne gönderdiğin, hangi kodla gönderdiğin, bağlantıları nasıl kurduğun vs hepsi birden birleşip görüntüyü oluşturuyor.
Düşüncelere bilgisayar programı gibi de bakabiliriz. Onbinlerce program var, epeyce de virüs solucan vs var. Her biri ayrı çeşit ve kalitede. Bütün bu programların çalışması işletim sistemi üzerinde oluyor. İşletim sistemi de bir araya getirilmiş metal parçalarının bilgisayar haline gelmesi için yazılmış ayrı bir programın üzerinde çalışabiliyor.
Biz de ana karnından ana programı edinmiş olarak doğuyoruz (genom), bebekliğimiz taban programı alma zamanımız, (dos, linux vs), çocukluğumuz gençliğimiz işletim sistemini kurmakla, öğrenmekle, ana programları yüklemekle geçiyor, akıl baliğ olduktan sonra da kafamıza, çevresel koşullara vs. göre aplikasyonlar yüklüyoruz.
Bilgisayarı açınca ilk gördüğün şey oraya koyduğun masa üstü resmi de olabilir dün kapatmayı unuttuğun üşendiğin, yarım bıraktığın, tamamlamadığın program/lar da olabilir. Gün içinde de hangi programı çağırırsan o çalışır gibi.
0